• Sonuç bulunamadı

Tanrı’nın Yaratması

2. HARTSHORNE’UN DİN FELSEFESİNDEKİ BAZI TEMEL KAVRAMLAR

1.2 TANRI’NIN MAHİYETİ

2.1.1. Tanrı’nın Yaratması

Tanrı-âlem münasebetinde öne çıkan sıfat yaratma sıfatıdır. Yaratıcılık (creativity) süreç teolojisinin temel kavramlarından biridir. Yaratıcılığın özünde ise; daha önce var olmayan bir şeyin ortaya çıkarılması vardır.273 Diğer taraftan, yok iken yaratma fikri klasik Hristiyan teizminin köklü bir fikridir. Hristiyan bir teist, yok iken yaratma doktrininde kararlıdır ve bu nedenle bu doktrini öncül olarak kabul eder.274 Zaten kutsal kitap (İncil) de “başlangıçta Tanrı gökleri ve yeri yarattı” cümlesiyle yaratılışı tasdik eder.275 Burada Tanrı’nın yaratma vasfı ilk öne çıkan sıfat olmuştur. Amerikan din felsefecisi Robert C. Neville’ye göre yaratma üç adımda tanımlanabilir: yaratılan dünya/âlem, yaratılışın kaynağı ve aktivitenin

272 Salvador P. Barcelona, “The Changing Image of God in Process Philosophy”, Kritike, Volume: 1, Number: 1, June, 2007, s. 96

273 James O. Bennett, Robert C. Whittemore (Ed.), Tulane Studies in Philosophy: Studies in Process Philosophy I, Volume XXIII, Martinus Nijhoff, New Orleans, 1974, s. 2

274 William Lane Craig, Time and Eternity: Exploring God’s Relationship to Time, Crossway Books, Wheaton, Illinois, 2001, s. 210

kendisi. Bu üç unsur ayrışmaz bir şekilde bütünleşiktir.276 Klasik Hristiyan teolojisi çoğunlukla Tanrısal yaratıcılığı tek yönlü algılar. 277 Sadece Tanrı yaratma eylemini gerçekleştirir. Yaratıklara (creatures) böyle bir özellik verilmemiştir. Yani Klasik teizmde yaratan-yaratılan ayrımındaki sınırlar çok net çizilmiştir. Hartshorne’na göre varlık dinamik bir güçtür ve de yok iken yaratma da tek yaratma alternatifi değildir. Dolayısıyla, klasik Hristiyan teizminin yaratma anlayışı onun tarafından eleştirilmiştir ve yoktan yaratma anlayışı kabul edilmemiştir. Bu tarz düşünceleriyle Hartshorne Tanrı’nın yaratan, dünyanın ise yaratılan olduğu baskın klasik Hristiyan teistik inancını revize etmeye çalışmıştır. Hartshorne yok iken yaratma düşüncesinin determinizme kapı araladığı kanaatindedir. Çünkü yaratma gerçekleşmiş ve herşey bu yaratma eylemi üzerinden kurgulanmıştır. 278 Yaratma olgusu beraberinde belirlenmişliği de getirmiştir.

Fransız filozof Jules Lequer (1864-1862)’in “Tanrı beni kendi kendimin yaratıcısı olarak yarattı” ifadesi Hartshorne’na Tanrısal yaratıcılık hakkında kendi görüşlerini geliştirmesi hususunda bir altyapı oluşturmuştur.279 Bu görüşün eklektik yansıması olarak o, yaratıcılığın hem Tanrı’ya hem de yaratıklara uygulanabildiği bir görüş ortaya koymuştur. Aynı zamanda süreç görüşüne göre de kendi kendine yaratıcılık, ortaya çıkan yenilik ve kendiliğinden karar verme özgürlüğü, gerçekliğin kendisine özgüdür. 280 Kanaatimizce Hartshorne’daki insana atfedilen yaratma/yaratıcılık vasfı klasik Hristiyan teizmindeki yaratma anlayışıyla bir tutulmamalıdır/düşünülmemelidir. Böyle bir yaratma vasfını insana yüklediğimizde fikri ve felsefi açıdan bazı problemlerle karşılaşmamız kaçınılmazdır. Bu tarz yaratma düşüncesi bir bakıma Tanrı ve dünyayı yaratıcılık sıfatı yönünden eşitlemiş olacaktır. Belki de o, yaratma kelimesine -insan açısından- anlam yüklemesi yaparken yeniliği ve oluşumu gerçekleştirebilen olarak düşünmüştür. Yoksa klasik teizmin Tanrısal yaratma olgusuyla insanın yaratma olgusu ontolojik olarak eşdeğer olamaz.

276Robert C. Neville, Behind the Masks of God: An Essay Toward Comparative Theology, State University of New York Press, Albany, 1991, s. 13

277 Bruce G. Epperly, Process Theology: A Guide For The Perplexed, T&T Clark, India, 2011, s.45 278 Charles Hartshorne, “God as Composer-Director, Enjoyer, and, in a Sense, Player of the Cosmic Drama” Process Studies, 30/2, (Fall-Winter) 2001, s. 242-253

279 Divine Power maddesi, http://iep.utm.edu//hart-d-t/#H2 (Erişim Tarihi:13/02/2018)

280Steve Odin, Process Metaphysics and Hua-yen Buddhism: A Critical Study of Cumulative Penetration vs. Interpenetration, State University of New York Press, Albany, 1982, s. 78

Süreç düşüncesinde Tanrı tüm varoluş sürecinin yaratıcı cazibesidir. Tanrı, dünyadaki her bir öğeye, aldığı etkilere en yaratıcı şekilde cevap verebilecek bir yol sunar ve dünya bu etkiyi kendi içine alır, sonucu evrene ve ayrıca Tanrı’ya geri sunar.281Hartshorne’na göre Tanrı yaratılıştan bağımsız olabilir ama aynı zamanda yaratılışın ayrılmaz bir parçasıdır. Ona göre, Tanrı’nın yaratılışa gerçekten bağımlı aynı zamanda da bağımsız olmasında herhangi bir anlamsızlık yoktur. 282

Hartshorne’da Tanrı ve evren gerçekten birbirlerine ihtiyaç duyarlar. Tanrı evrene bağımlı/bağlı, evren de ona bağlıdır. Doğal olarak bu karşılıklı ontolojik bağımlılık bazı sorunları beraberinde getirir. İlk başta yaratan ve yaratılan ayrımı gerçekleştirilemez. Tanrı kendi varlığına neden olan şeyin sebebi nasıl olabilir? Evren ve Tanrı’nın birbirlerini sınırsız bir süre için birlikte yaratması mantık olarak da imkânsızdır. Sonsuz bir neden gerilemesi, (a) (b)’nin var olma nedeni ve (c)’nin var olma nedeni gibi sonsuza dek sürmesi (teselsül) gerekir.283 Bu gerilemenin bir noktada son bulması gerekir, bu da bizi ilk nedene götürmelidir. Süreç metafiziği açısından yaratmada Tanrısal olmayan varlıklara da bir yaratıcılık atfetmekte bir sorun gözükmemektedir. Çünkü Whitehead’in felsefesinde de Tanrı’nın dünyayı yarattığını söylemekte, dünyanın Tanrı’yı yarattığını söylemekte eşit derecede doğrudur. 284 Burada Hartshorne’un insanları yaratma konusunda Tanrı’yla eşitlediğini dile getirmemekteyiz. Onun teistik anlayışında her şey Tanrı’dadır, Tanrı’dandır ama Tanrı değildir. Elbette ki, yaratıcılığın farklı seviyeleri ve dereceleri vardır ve o, her yaratıkta yaratıcılığın bazı formlarının devamlı mevcut olduğu görüşündedir. Hartshorne Tanrı’nın yaratma eylemine bir başlangıç noktası koymak istemez. O, yok iken birşeylerin meydana gelmesini metafiziksel olarak imkânsız bulmaktadır. Hartshorne dizgesinde yaratan ve yaratılan olarak iki ayrı ontolojik konumlandırma yapmaz. Tanrı da insan da yaratmadan pay alırlar, ortaklaşa yaratım gerçekleştirirler. Tanrı’nın insanlığa/dünyaya ihtiyacının olup olmadığı sorusu klasik teizmde hayır cevabını alırken neo-klasik teizmde evet cevabını alabilmektedir. Hartshorne’un Tanrısı klasik teistik inanışların belirttiği

281 Marjorie Hewitt Suchocki, Divinity and Diversity: A Christian Affirmation of Religious Pluralism, Abingdon Press, Nashville, 2003, s. 26

282 PSG, s. 501 283

Norman Geisler, William D. Watkins, " Process Theology: A Survey and an Appraisal", Themelios, 12/1, September, 1986, s.17-18

şekliyle yaratıcı bir Tanrı değildir. Tanrı’nın “herşeye gücü yetmesini” teolojik bir hata olarak gören Hartshorne’un bu teolojik hatasının dolaylı olarak yaratma sıfatını da olumsuz etkilemesi gerekir. Ortaklaşa bir yaratımın gerçekleştiği neo-klasik teizm anlayışında âlemin de ezeli olduğunu düşünmemiz kaçınılmazdır. Hartshorne’da âlemi bilmek ve tanımak Tanrı’yı bilmek ve tanımakla eşdeğer midir? Hartshorne’un Tanrısı geleceğin bilgisine ne derece vâkıftır?