• Sonuç bulunamadı

Tanrı’nın Mutlaklığı

2. HARTSHORNE’UN DİN FELSEFESİNDEKİ BAZI TEMEL KAVRAMLAR

1.2 TANRI’NIN MAHİYETİ

1.2.3. Tanrı’nın Mutlaklığı

Hartshorne bir dizi teolojik hatalardan bahseder. Bu hataları öne sürmekteki amacı klasik Hristiyan teizmindeki bazı tutarsızlıkları öne çıkartıp onları negatif ve pozitif yanlarıyla kritize etmektir. O, ilkönce bu teolojik hataları ele alırken Tanrı’nın dinen mutlak sayılmasının neden bu kadar önemli olduğu sorununu çözmeye çalışmakla işe başlar.193 Zaten, onun tanımladığı ilk teolojik hata Tanrı’nın mutlak olması ve bunun sonucunda da değişmemesidir.194 Mutlak, ilişkiden bağımsız olmak demektir.195 Tekrar vurgulamak gerekirse Hartshorne’cu düşüncede Tanrı an be an değişen olarak öngörülür. Dolayısıyla içsel olarak komplekstir, dünyadaki olaylardan etkilenir.196 Hartshorne’na göre ilişkiler birçok noktada birbirleriyle bağlantılı terimlerdir. Bu ilişkisellik bütün düzlemlerde bir eylem ve hareketlilik içerisindedir. Tanrı’dan evrene doğru yönelebildiği gibi, insandan Tanrı’ya, Tanrı’dan insana yani tam tersi bir korelasyonda düşey ve dikey olabilmektedir. Mutlaklık, zorululukla da ilintili bir kavramdır. Mutlaklık zorunlu olmayı bünyesinde barındırır. Hartshorne’na göre, Tanrı’nın varlığı ya zorunludur ya da zorunlu değildir. 197 Hartshorne olumsallığın Tanrı için uygulanamayacağını vurgular. Yani o, Tanrı’nın var olma olasılığı olmadan (zorunlu olarak) var olduğunu kabul eder.

Hartshorne’na göre, Tanrı’yı aşırı derecede mutlaklaştırmak, Tanrı’nın dünyayla bağlantısız olduğunu ve ona hiçbir şey vermediğini/katkı sunmadığını ileri sürmek aynı zamanda değişmez ve duygusuz bir karakterde olduğunu savunmak proses açısından kabul edilebilir bir durum değildir. Tamamıyla değişmezlik doktrini

193 DR, s. 22 194 OOTM, s. 3-4 195 DR, s. 69 196 CSPM, s. 91

197 Paul Weiss, Philosophy in Process, Volume 7, Part 2, State University of New York Press, Albany, 1985, s. 182

(mutlaklık), Tanrı’nın sevgisi ve bizim ona hizmet etme vazifemizle pek örtüşmez.198

Diğer bir deyişle, Tanrı’daki tamamıyla değişmezlik, Tanrı’nın sevgisi ve bizim ona hizmetkâr olmamız konularıyla uyuşmazlık içerisindedir. Eğer Tanrı hemen hemen hiç yaratıklarının eylemlerinden etkilenmiyorsa, hiçte ilgi gösteren bir Tanrı değildir. “Tanrı sevgidir” derken Hartshorne gerçek anlamda Tanrı’nın bizim üzüntülerimizi ve sevinçlerimizi paylaştığını kastetmektedir. Tanrı’nın mutlak ve değişimden yoksun olduğunu dile getirmek onun hiçbir şeyin tesiri altında kalmayacağını bundan ötürü de Tanrı ve insan tarafından gerçekleşen ortaklaşa ilişkiselliğin tek boyutunun varlığını ifade etmek demektir.199 Hartshorne Tanrı’nın mutlaklığını Tanrı’nın gerçekliğinin soyut yönü olarak nitelendirir. Tanrı'nın soyut yönü onun mutlaklığıdır. Bu, mutlaklığın onun tüm karakteri olduğu anlamına gelmez.200 Çünkü onun felsefesinde Tanrı dipolardır. Tanrı’nın soyut yönü/kutbu ve soyut olmayan onun somut olarak adlandırdığı yönleri de vardır. İlahi gerçekliğin mutlak olmayan diğer kutbu (somut), Tanrı’nın ilişkisel/göreli yanıdır. Bu iki kutuptan hiçbiri bir diğeri olmadan birbirini kapsamaz.201

İlk bakışta Tanrı’yı mutlak bir varlık olarak tanımlamak, Tanrı’yı göreli olarak tanımlamaktan daha kolay ve anlaşılırdır. Mutlaklık tanımlanırken göreceli/rölatif olmayan olarak, izafi olanın karşısına konumlandırılır. Görelilik, her durumun her oluş için bir potansiyel olduğu ilkesi olarak tanımlanmıştır.202Aynı zamanda “Tanrısal görelilik”, aktif ve pasif olan, yaratıklarını yaratan ve onlardan hoşnut olan ancak onlarla da acı çeken (onları hisseden) bir Tanrı'yı tanıtır.203

İlahi/Tanrısal Görelilik Hartshorne’un bir kitabının da başlığıdır. Hartshorne mutlaklığı anlamamız için çift kutubun diğer tarafına da ilişkisellik/görelilik, relativite (relativity) kavramını oturtmuştur. Tanrı’nın mutlaklığı O’nun ilişkisel olmayan yönünü simgelemektedir. 204 Hartshorne, klasik Hristiyan teizmindeki

198 Sia Santiago, Religion Reason and God, Peter Lang GmbH, Frankfurt, 2004, ss. 31-32 199 Mehmet Aydın, Âlemden Allah’a, Ufuk Kitap, İstanbul, 2006, s. 131

200 Ferdinand Santos, Santiago Sia, Personal Identity the Self and Ethics, Palgrave Macmillan, New York, 2007, s. 164

201 Sia Santıago, God in Process Thought: A Study in Charles Harthorne’s Concept of God, Martinus Nıjhoff Publishers, Dordrecht, 1985, s. 43

202 F. Bradford Wallack, The Epochal Nature of Process in Whitehead’s Metaphysics, State University of New York Press, Albany, 1980, s. 130

203 Edward G. Ballard ve diğerleri, Tulane Studies in Philosophy: Studies in Whitehead's Philosophy, Volume X, Martinus Nijhoff, New Orleans, 1961, s. 107

Tanrı’nın aşırı mutlaklaştırılması sonucu dünya ve içerisindeki canlılarla münasebete geçmemesine tepki olarak ilişkiselliğe/göreliliğe vurgu yapmıştır. Klasik teolojiler daha çok göreli olanı mutlak olan yapılara bağlamayı tercih etme eğilimindedir.205

Hartshorne neo-klasik teolojisinde Tanrı’nın göreli/ilişkisel olduğunu belirtmiştir. Bu bağlamda onun düşünce sisteminde ilişkisellik -şeylerin ve canlıların âlemle ve Tanrı’yla olan münasebeti- merkezi bir konumdadır. O, relativite (relativity) kelimesini, süreç (process) kelimesinden ayrı tutar.206 İlişkisellik, duygudaşlığı empatik ve sempatik olmayı gerektirir. Eğer Tanrı yaratıklarının eylemlerinden etkilenmeyecekse, O sempatik207olarak nitelendirilemez.

“Tanrı yanılmazdır”208, “Tanrı doğruluğun ölçüsüdür”209 bizler yanılmazlığın ve doğruluğun ölçütleri olamayız. Hartshorne’na göre Tanrı’nın mutlak nitelikleri onu insandan ayırır. Zira Tanrı’nın mutlak özellikleri onu sıra dışı/doğaüstü bir varlık yapmaktadır. Bunun sonucunda da O, dünyadan ve insandan ayrılmaktadır. Tanrı’nın kimliği yanılmaz derecede güvenli ya da dokunulmazdır. Bu açıdan Tanrı mutlak ve değişmeyendir. Dolayısıyla O, bizden prensip olarak ve derece olarak farklıdır ve O, değeri maksimumda kalan bir salt varlıktır. Onun yaratıklarından etkilenmiş olması onlardan bağımsız ve değişmeyen yönlerine engel teşkil etmez. O, hayatı boyunca değişmeyen/etkilenmeyen Tanrı kavramını eleştiriye tabi tutmuştur. O kendi neo-klasik teistik doktrini bağlamında kişisel olarak bizimle ilişkisellik içerisinde bulunan bir Tanrı’dan yanadır. Hartshorne Tanrı’yı mutlak olarak tanımlamakta fakat onun neo-klasik teizmi çift kutuplu/dipolar olduğundan kutbun bir diğer tarafına da görelilik kavramını yerleştirme ihtiyacı hissetmiştir. Nihayetinde, Tanrı’nın aşırı mutlaklaştırılıp, olaylardan ve ilişkilerden koparılması Hartshorne tarafından kabul

205 Charles Hartshorne, “Amerika’da Din Felsefesi”, Çev. Veli Urhan, Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: V, İzmir, 1989, s. 429

206 Theodore Walker, Jr., Mothership Connections: A Black Atlantic Synthesis of Neoclassical Metaphysics and Black Theology, State University of New York Press, Albany, 2004, s. 26-27

207 Sempati: Sempatinin gerçekleşebilmesi için kişinin karşısında onu duyumsayabileceği, duygularını paylaşabileceği samimi duygu durum halinde bulunan bir muhatabın olması gerekir yani burada bir his paydaşlığı söz konusudur. Sempati duyduğumuz bireylerin negatif ve pozitif halleriyle hemhâl oluruz, gerçekleşen hadiselere muhatabın ruh haliyle/onun penceresinden bakarız. Kısacası sempatinin odağında duygudaşlık vardır. Sympathy, https://www.merriam-webster.com/words-at-play/sympathy-empathy-difference (Erişim Tarihi: 16/03/2017)

208 DR, s. 11 209 DR, s. 12

görmez. Şimdi de Tanrı’nın mahiyetiyle ilgili Hartshorne’ncu (Hartshornian) açılımla izah edilen Tanrı’nın aktüalitesi ve varlık-oluş konusunu ele alalım.