• Sonuç bulunamadı

Tanrı’nın Sınırlılığı

2. HARTSHORNE’UN DİN FELSEFESİNDEKİ BAZI TEMEL KAVRAMLAR

1.2 TANRI’NIN MAHİYETİ

2.1.5. Tanrı’nın Sınırlılığı

Zihnimizdeki Tanrı tasavvuru bilişşel kapasitemizle sınırlıdır. Tanrı’nın ontolojik sınırları bizlerin zihinlerinden bağımsızdır. Bazı noktalarda Tanrı ve “sınırlılık” kelimelerini bir arada kullanabilen süreç teolojisi çoğunlukla kendi gerçekliğini gerçekleştirmek için kozmosa ya da insanlığa ihtiyaç duyan sınırlı bir Tanrı anlayışına sahiptir.337 Muhammed İkbal “sınırlama” kelimesinin Tanrı için kullanılmasının bizi endişeye sevk etmemesi gerektiğini vurgular. 338 Bu bağlamda Whitehead ise “Bil-fiil şey olmak, sınırlanmış olmaktır”339 demektedir. Hartshorne’na gelindiğinde ise Tanrı dünyadaki her şeyi yoluna koyabilecekken bunu yapmamayı seçmiştir ve kendisine bir sınır koymuştur.340 Hartshorne dünyada eylemde bulunan bir Tanrı’da bazı sınırlılıkların olabileceğini varsayarak neo-klasik bir perspektiften Tanrı’nın sınırlılığını yorumlamaya çalışmıştır. O, bazı yapısal

337 Harry Lee Poe, J. Stanley Mattson, What God Knows: Time, Eternity, And Divine Knowledge, Baylor University Press, Waco, Texas, 2005, s. 39

338 Muhammed İkbal, İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden İnşası, Çev. Rahim Acar, Timaş Yayınları, İstanbul, 2004, s.113

339 Alfred North Whitehead, Dinin Oluşumu, Çev. Mevlüt Albayrak, Alfa Yayınları, Bursa, 2001,s. 148 340 Conversation with Charles Hartshorne, Center for Process Studies, https://www.youtube.com/watch?v=R7-g9XnL8Rg, (Erişim Tarihi: 01/01/2019)

zorluklarına rağmen Tanrı’ya bir sınır çizilebileceğinde ısrarcıdır. Zaten, neo-klasik teistik anlayış Tanrı’nın doğasının ve bazı vasıflarının sınırlı olabileceğini öne sürmektedir. Sınırı bir derecelendirme ölçütü olarak ele alabiliriz, bir olaydaki sınır oradaki çerçeveyi/hudutları bize anlatır. Mesela Tanrı’yı iyi olarak sınırlamak O’nu kötülüğe müdahil etmemektir.

Her şeye gücü yeten bir Tanrı kendisini bazı noktalarda sınırlamış olamaz mı? Sonuçta böyle bir mantık yürütmek her şeye gücü yetmekle çelişmiyor gözükmektedir.341 Hartshorne’na göre Tanrı’nın yapabileceği ve yapamayacakları ile ilgili zorunlu sınırlar vardır. Hartshorne bu sınırlı Tanrı anlayışını daha da ileriye götürmeye çalışmıştır. Peki, Tanrı kendi doğasına sınırlılığı katabilir mi? Tanrı’nın bütün sıfatları düşünüldüğünde sadece bir sıfatının sınırlı olması çelişkili durmamakta, sınırlılık Tanrı’nın doğasının bir parçası olmaktadır. Tanrı kendi sıfatlarından bir tanesinin sınırlı olmasını tercih edebilir böyle bir seçim O’nun hürriyet alanıdır. Tanrı’nın her bir sıfatı kendine hastır ve kendi sınırları içerisinde sorgulanması gerekir. Tanrı’nın kendisini sınırlamasının onun doğası gereği olduğunu farzedebiliriz.

Klasik teistik anlayışta Tanrı’nın her şeye gücü yetmesi sıfatının aşırı yüceltilmesi bazı Tanrı tasavvurlarının oluşmasına zemin hazırlamıştır. Tanrı tasavvurlarındaki deistik Tanrı sınırlıdır bazı şeylere hiç karışmaz ya da gücü yetmez. Panenteizmin süreç odaklı Tanrısı da sınırlıdır denebilir. Yani panenteizmdeki Tanrı’ya yeterlilikleriyle ilgili bir sınır çizilebilir. Neo-klasik teolojide sınırlanmak istenen bir bakıma saçma ve fideist düşüncelere yer açan akıl yürütmeyi devre dışı bırakan dini yaklaşımlardır. Bu, ussal çıkarımları devre dışı bırakmak isteyen bir din anlayışına karşı bir baş kaldırıdır, gerçekte Tanrı sınırlanmamakta mantık sınırları içerisine sürüklenmektedir. Tanrı’nın bazı sıfatlarının diğer sıfatlarını sınırlandırması mümkün müdür? Ya da Tanrı her türlü eylemi gerçekleştirmekte hür müdür? İnsanda olduğu gibi O’nu da sınırlandıran etkenler var mıdır? Tanrı iyi doğası neticesinde bazı şeyleri yapabilecekken yapmamaktadır. Dolayısıyla kendisine bir sınır koymaktadır. Hartshorne uzayın

sınırlılığından öte yandan zamanın sınırlılığından bahseder.342 Zamanda olmak “zaman”la sınırlı olmayı gerekli kılar ve zamansallık bağımlılığı da beraberinde getirir. Hartshorne’na göre, bizler gerçekten ölümlü hayvanlarsak o zaman yaşamlarımız uzayda ve zamanda sınırlıdır, kendimizi bir yıl önceki bizden ve Tanrı’dan ayrı tutarız.343 Tanrı’nın sınırlılığı yanında bizim sınırlılığımız daha belirgindir. Fakat Tanrı bize yer açmak için bu sınırlamanın muhatabıdır denebilir. Bizler sınırlı ve bazı limitlere tabi yaratıklarızdır. Neo-klasik anlayışta Tanrı kendisine bir sınır koyar aynı zamanda bu sınırlılık bazı alanlardaki çeşitliliğin de kaynağıdır. Tanrı’nın iradesiyle insan özgürlüğünün çatışma noktaları da yine bizi sınırlı Tanrı anlayışına götüren sebeplerdendir. Tanrı, insanın özgür iradesini ve ahlaki sorumluluğunu sağlamak için kendi gücünü serbestçe sınırlandırmıştır.344

Bu anlayışta, Tanrı’nın salahiyetinin sınırlanması kozmostaki nizamın bir öğesi olarak görülmektedir. Yani tesadüfi davranışlarıyla -doğal kötülükler hariç- kötülüğü insanlar meydana getirmektedirler. Trafiği ele aldımızda random/rastgele sürüşler tarafikte tartışmalara, kazalara hatta ölümlere bile neden olmaktadır. Trafikteki bir tartışmada uzlaşmayı ya da kargaşayı tercih etmek insan tercihinin bir ürünüdür. Tanrı her şeyin otokontrolünü tekeline almamak için “sınırlı” vechesiyle bizlere bazı açık kapılar bırakmıştır. Bu yüzden ortaya çıkan elem ve kederden hayıflanmanın pek bir kârı yoktur. Çünkü neo-klasik teizmin Tanrı’sının kötülüğü önleme gücü yeterli değildir.345 Tanrı’nın gücünün sınırlandırılması bu problemin mantıksal olarak temellendirilmesinin ilk aşamasıdır. Neo-klasik teistik inanışta Tanrı’nın kudretinde ve bilgisindeki sınırlılılıktan söz edebilir fakat Hartshorne Tanrı’daki bu sınırlandırmaların herhangi bir kusur teşkil etmeyeceğine inanır. Klasik teizmde Tanrı mutlak, yaratıcı, “sınırsız” ve zorunluyken dünya da göreceli, yaratılmış, “sınırlı” ve mümkündür. 346 Klasik Hristiyan teolojisinin Tanrı’sına kilise ve din adamları tarafından insan düşüncesinin sınırlarını zorlayan pek çok nitelik atfedilmiştir, herhangi bir sınırlamadan bağımsız bir şekilde Tanrı’nın

342 CSPM, ss. 30-125 343 OOTM, s. 48

344 Fred Berthold Jr., God, Evil, and Human Learning: A Critique and Revision of the Free Will Defense in Theodicy, State University of New York Press, Albany, 2004, s. 40-41

345 C. Robert Mesle, John Hick's Theodicy: A Process Humanist Critique, Palgrave Macmillan, New York, 1991, s. 117

gökteki tahtında oturması da bunlardan bir tanesidir. Klasik teistik anlamda Tanrı’yı dondurulmuş kalıbında iletişimden kopuk olarak algıladığımızda tabii ki de böyle bir varlığın bizlerin arasına nüfus edebileceği düşünülemez. Kendini sınırlayabilen Tanrı düşüncesiyle neo-klasik teizm, Tanrı’ya karşı olan yükümlülüklerimizin sınırlarını bizlere daha anlamlı sınırlar içerisinde sunduğu için klasik Hristiyan teizmine karşı tercih sebebi olmayı başarabilmiş gözükmektedir. Bütün bu anlatımlara rağmen, Hartshorne’un sınırlı Tanrı anlayışının ortaya çıkan açmazları nedenli çözebildiği tartışma konusudur. Çünkü sınırlarını çizemediğimiz bir varlığı, sınırlı kapasitemizle sınırlandırmaya çalışmak kendi içerisinde yeniden problem üretmektedir. Başka bir açıdan bakarsak aslında Tanrı’ya bir sınır çizmeye çalışmak zifiri karanlıktaki objelerin resmini çizmeye çalışmak kadar belirsiz bir durumdur. Bilim insanları her an genişlemekte olan evrenin dahi sınırlarından henüz bahsedebilmiş değillerdir. Kaldı ki bahse konu olan ulvi bir varlıktır.