• Sonuç bulunamadı

İyiliğin ve Kötülüğün Kaynağı

2. HARTSHORNE’UN DİN FELSEFESİNDEKİ BAZI TEMEL KAVRAMLAR

3.3. TANRI ve KÖTÜLÜK

3.3.1. İyiliğin ve Kötülüğün Kaynağı

Belki de din felsefesinin hiçbir konusu kötülük problemi kadar bu denli ele alınmamış ve tartışılmamıştır. Metaforik bir şekilde değinecek olursak “teodise” din felsefesi problemlerinin içerisinde bünyesinde fazlaca problem barındıran bir din felsefesi problemidir ayrıca çözülmesi en zor konularından biridir ve hâlâ bu problem güncelliğini korumaktadır. Kötülük neden bu kadar çok problem olmakta ve

problematik bir hal almaktadır? Kötülük çeşitleri bakımından temelde metafik, doğal ve ahlaki olarak ayrılmıştır. Bu problemleme değişik yaklaşımlar mevcuttur. İyiliğin de aslî iyi, ârızi iyi, araçsal iyi, katkı yapan iyi gibi değişik türleri vardır.586 İnsanın yaşamında iyilik ve kötülük iç içe geçmiştir.587 Kişiler çoğunlukla kendilerine zararı dokunan, ruhsal açıdan çöküntü yaşatan ve onların derin ızdırap duymalarına neden olan yaşanmışlıkları kötü olarak nitelendirirler. Gerçekten merhametli ve her şeye gücü yeten Tanrı ile uyuşmadığı için kötülük teistik bir problem olarak bizlere sunulmaktadır.588 Diğer bir deyişle, Dünyada meydana gelen iğrenç kötülüklerin, acıların ve kayıpların tamamen güçlü, her şeyi bilen ve ahlaki açıdan tam, mutlak iyi ya da mükemmel bir Tanrı’nın varlığıyla uzlaştırılamadığı için “kötülük” sorun haline gelmiştir. Kötülüğün kaynağını sorgulayarak felsefe tarihinde bu problemin güncel olarak kalmasını sağlayanlardan biri de David Hume (1711-1776)’dur. O, Tanrı’nın kötülükleri önleyememesinden ötürü gücünün sorgulanmasını, kötülüğü önleyebildiği halde neden önlemediğinin dolayısıyla Tanrı’nın iyi niyetinin sorgulanmasını ister.589 Kötülüğün kaynaklandığı sebeplerden biri olarak Tanrı’nın yeterli olamayan gücü gösterilir. Bu noktada Hartshorne’da Tanrı’nın gücünün neo-klasik açıdan yeniden tanımlanması gerektiğini çünkü her şeye gücü yeten bir Tanrı ile bu kadar çok kötülüğün bir araya getirilemeyeceğini savunur. Hartshorne’da kötülüğün kaynağını insanların özgür eylemleri oluşturur.

Tarihi çok eskilere kadar giden kötülük problemine de neo-klasik/çağdaş imkânlar sunmak isteyen Hartshorne kozmik bir perspektiften bakıldığında iyi nedir diye sorarak590 problemi açıklamaya başlar. Hartshorne yaşamda kötülükten daha fazla iyiliğin hâkim olduğuna inanmaktadır ve hayatımızdaki boşluklarda yer kaplayan, gediklere sinmiş olan iyiliktir. O, iyiliğin kötülüğe galebe çalacağı düşüncesi içerisindedir ve aynı zamanda iyimserdir. Ona göre optimizm, pesimizmden daha doğrudur ama aşırılıklar her zaman kötüdür, aşırı iyimserlik ise tehlikelerin farkında olmamak demektir. Her zaman biraz iyilik olacaktır, realite

586 Zübeyir Ovacık, “İbn Sînâ’da İyi’liğin ve Kötülüğün Ontolojisi”, Mütefekkir, 5/10, Aralık, 2018, s. 346 587 Metin Yasa, Tanrı ve Kötülük, Elis Yayınları, Ankara, 2014, s.125

588 Sia Santiago, Religion reason and God, Peter Lang GmbH, Frankfurt, 2004, s. 51

589 David Hume, Din Üstüne, Çev. Mete Tuncay, İmge Kitapevi Yayınları, Ankara, 1995, s. 209; N. Taylan, Düşünce Tarihinde Tanrı Sorunu, Şehir Yayınları, İstanbul, 2000, s. 174; Mehmet S. Aydın, Din Felsefesi, İzmir İlâhiyat Vakfı Yayınları, İzmir, 2014, s. 151.

temelinde iyidir yani o kötülük riskinin ve iyilik fırsatlarının aynı madalyonun iki farklı yüzü gibi olduklarını ortaya koymak ister.591 Suchocki’ye göre de Tanrı devamlı iyilik için fırsatlar sunar ve O, dünyamızdaki yaratıcı dönüşüm gücüdür. Bireysel ve toplumsal iyiyi yakalamak için Tanrı bizimle birlikte hareket etmektedir.592 Dolayısıyla Neo-klasik teizmin Tanrısı salt iyi bir varlık olmasından ötürü âlemde kötülüklerin oluşmasına taraftar değildir.593

Hartshorne, iyiliğin bir muvazene unsuru olduğu durumuna şöyle açıklık getirir: Bilindiği gibi iyi çokluktaki birliktir ya da birlikteki çokluktur.594 Diğer taraftan kötülük Tanrı’nın insana karşı tutumundan neşet eden bir problem değildir.595 Kötülük iyiliğin yokluğu şeklinde de tanımlanır.596 İyi ve kötü arasındaki denge insanların Tanrı’ya karşı olan bağlılık durumlarına etki etmektedir. Mutlak iyi olmak Tanrı’nın, felsefe ve teolojinin ortak noktada buluştukları bir vasfıdır. Neo-klasik teizmde Tanrı dünyada meydana gelen şeylerin hepsi üzerinde denetimi tamamıyla sağlayamadığından kötülüğün türemesi Tanrı’nın yaratılanlara müteveccih iyiliği ile ters düşmez. Güçlü formunda, kötülük argümanı, Tanrı'nın yokluğunu dünyada çok fazla kötülük olduğu gerçeğinden çıkarmaya çalışır.597

Kötülüğün varlığı iyi bir Tanrı fikriyle uyuşmuyor ama aynı zamanda bu kadar geniş çaptaki kötülüklerin olması iyi bir Tanrı’nın varlığını onaylamıyor gözükmektedir. Birçok filozof kötülüğün varlığının teist için bir zorluk oluşturduğuna ve Tanrı’ya olan inancı mantıksız veya mantıklı kıldığına inanır.598 Aynı zamanda bu problem insanları Tanrı’nın varlığının inkâr edilmesine götürecek kadar etkilidir.599 Ateizm düşüncesine sahip olan kişiler kötülüğün varlığı ile Tanrı’nın varlığını aynı anda birlikte düşünmek/inanmak istememişlerdir. Kötülüğün varlığı karşımızda somut olarak durduğu için ateistler Tanrı’nın varlığını inkâr etmişlerdir. Bu nedenle kötülüğün varlığı ciddi ve sıklıkla karşılaştığımız karmaşık soruların kaynağı

591 NTOT, s. 81

592 Marjorie Suchocki, What is Process Theology, https://processandfaith.org/wp-content/uploads/2015/07/what-is-process-theology.pdf pages.15-17 (Erişim Tarihi: 01/01/2017)

593 Ruhattin Yazoğlu, “Süreç Teolojisinde Kötülük Sorunu”, Ekev Akademi, Yıl: 10, Sayı: 29, Güz, 2006, s. 142 594 PSG, s. 3

595 Metin Özdemir, “Kötülük Problemine Eleştirel Bir yaklaşım”, Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Sayı: IV, Sivas, 2000, s. 236

596 Caner Taslaman, Kuantum Teorisi Felsefe ve Tanrı, İstanbul Yayınevi, İstanbul, 2008, s. 173 597 Elliott Sober, The Design Argument, Cambridge University Press, New York, 2019, s. 51

598 Alvin Plantinga, God Freedom, and Evil, William B. Eerdmans Publishing Company, Michigan, 1974, s. 7 599 David Ray Griffin, “Postmodern Dünyada Tanrı”, Çev. Mevlüt Albayrak, Arayışlar, Yıl: 1, Sayı:1, 1999, s. 232

olagelmiştir. Çevremizdeki insanların acı ve ızdıraplarıyla karşılaştığımızda özelliklede masum olduğuna inandığımız sevdiğimiz insanlar söz konusuysa, bizler ister istemez neden bu dünyada bu kadar çok dert ve sıkıntı var diye merak ederiz, bazen bu nedenlerin kaynağını tahmin edebiliriz ama bazen de kişinin kötü durumuna neyin sebep olduğunu kestiremeyiz. Kötülük problemi bağlamında insanlar başlarına üstesinden gelemeyecekleri bir musibet geldiğinde genelde Tanrı’ya yönelik “neden ben” sorusunu sorarlar. Hartshorne’na göre, insanların içinden çıkılamayacak soruları sormalarına zemin hazırlamak her şeye gücü yeten bir Tanrı ile örtüşmemektedir. Kötülük sorununa yanıt vermenin bir yolu da sorunu yaratan ilahi niteliklerin yeniden düzenlenmesi ya da yeniden yorumlanmasıdır.600

Ona göre Tanrı’nın sıfatlarından olan “her şeye gücü yetme” kişilerin yaşam süreçlerinin tek taraflı olarak Tanrı tarafından belirlenmesi olarak tanımlanır.601 O, kötülük probleminin Tanrı’nın gücünün yanlış anlaşılmasından/yorumlanmasından kaynaklandığını ileri sürer. Klasik Hristiyan teizmin Tanrı anlayışını her şeyi önceden belirlediği ve kötülükleri önlemek için de bir tercihte bulunmadığı için eleştirir.

Hartshorne’na göre Tanrı kötü eylemlerden acı duyar, kötülüğü bilir sürekli hatırlar ve ondan etkilenir. Tanrı kötülüğü içerir fakat kötülüğün kendisi değildir. Tanrı’nın gücü dünyadaki bütün kötülükleri önlemede yetersiz kalır. Hartshorne bu duruma bir analojiyle açıklık getirir: Bir evin küçük tuğlalardan yapılması onu küçük kılmaz. Tanrı’nın kötülüğü bilmesi onu bilgisinden dolayı suçlu ve kötü yapmaz. Analojik olarak her şeyi kusursuz bilen olarak Tanrı kötülüğün farkındadır ve ondan etkilenmektedir ama Tanrı kötülüğün kendisi olarak tarif edilemez.602 Hartshorne aynı zamanda kötülüğün Tanrı tarafından cezalandırma işlevi gördüğüne eleştirel yaklaşır. Hartshorne’na göre kozmik yönetim devasa bir hukuk mahkemesi değildir.603 Her eylem önceden kısmen belirsizse, o zaman hiçbir güç dünyayı

600 Mark C. Murphy, God’s Own Ethics Norms of Divine Agency and the Argument from Evil, Oxford University Press, Oxford, 2017, s. 2

601 WM, s. 87

602 Sia Santıago, God in Process Thought: A Study in Charles Harthorne’s Concept of God, Martinus Nıjhoff Publishers, Dordrecht, 1985, s.67

ayrıntılarıyla iyi ya da kötü olarak tasarlayamaz.604 Dünyadaki kötülük önceden bir tasarımın veya belirlenmişliğin sonucunda ortaya çıkmamıştır.

Hartshorne’na göre teizmin ateistik eleştiriye maruz kalması üzücüdür ve de kötülük problemi tanrısal gücü tekele (monopol) indirgemektedir sonucunda da teistler, ateistlerin işlerini kolaylaştırmaktadırlar.605 Tanrı’nın varlığıyla kötülüğün varlığı yan yana koyulamadığı müddetçe Hartshorne’ncu açıdan bakıldığında Tanrı’nın tekelci yaklaşımının klasik Hristiyan teizminin inanılabilirlik seviyesini düşürdüğü görülmektedir.

Hartshorne’un neo-klasik kanısına göre yaratıkların (creatures) karar verme eyleminin işleyiş sürecine Tanrı tarafından müdahele edilmez. Bu kararlar iyilik ve kötülük ihtimallerini barındırır ve kötülük ihtimali evrenden aynı zamanda Tanrı’nın tecrübesinden kaldırılamadığından yaratıkların iyi ya da kötü kararları diğer yaratıkların ve Tanrı’nın tecrübesini etkiler. 606 Özgürlükler sonucunda oluşan kötülük rastlantısallığın yan ürünüdür. Başka bir şeyin tepkisel etkisiyle oluşan kötülük talihsiz sonuçlar da doğurabilir. Bunu gerçekleştiren amilin de herhangi bir kastı bulunmayabilir. İşte belirtmek istediğimiz şey kötülüğün sayısız nedenselliğin bir yan ürünü yani amaçlanan şeyin dışında oluşabilen bir sonuç olduğudur. Her nasılsa her rastlantısallık/tesadüfilik kötülükle sonuçlanmamaktadır, bazen amaçlanan iyinin sonucu kötü, kötünün sonucu da iyi olabilmektedir.

İyilik ve kötülük insanın bireysel yönelimlerinin sonucunda ortaya çıkan birer tercih unsurlarıdır. Hartshorne, dinen “kötü” sayılan insan eylemlerini betimlemek için kullanılan günah kelimesini nadiren insan davranışlarını nitelendirmek için kullanır. Diğer bir deyişle, İnsanların özgür duyguları sonucunda oluşan fakat din tarafından günah olarak nitelendirilen bazı davranışlar, onun tarafından insan iradesine doğrudan ket vurduğu ve özgür eylemlerin tarafsızlığını zedelediği için, pek de kullanılan bir terim değildir. Ayrıca Hartshorne klasik Hristiyan teizminin insanın dünyaya imtihan için gönderilmesinden ötürü kötülüklerle sınandığı anlayışını kabullenmez. Ona göre dünya bir imtihan yeri değildir çünkü

604 Charles Hartshorne, “Foundations for a Humane Ethics: What Human Beings Have in Common with Other Higher Animals”, Animal Rights on Human Ethics, Acrapolis Books, Washington D.C,1978, s.164

605 WM, s. 26 606 NTOT, s. 123

Hartshorne’da ahiret ve ölümden sonra ruhen ya da bedenen bir dirilme yoktur. Üstelik kötülükler bizlerin ruhlarını da olgunlaştırmaz (soul making), klasik teizmde olduğu gibi kemale de erdirmez.

Teistik perspektifden bakıldığında kötülük Tanrı’nın dünyayla olan dizayn/tasarım planının ayrılmaz bir parçası olarak gözükmektedir.607 Tanrı'nın belirli bir kötülüğe izin verme nedeninin ne olduğunu detaylı olarak göremiyoruz. 608

Hatta anlayamıyor ve yorumlayamıyoruz. Fakat neo-klasik teizmde kötülük Tanrı’nın dünya ile ilgili tasarım planı içerisinde yer almaz. Kötülük önceden tahmin edilemeyen insanların özgür eylemlerinin birer sonucudur. Hartshorne dünyanın içerisinde kötülüğü de barındıran bir yer olduğunu doğrular. Tanrı dünyada tüm bu kötülükler meydana gelirken kendi saadeti için kayıtsız bir yaşam sürdürmeyi tercih etmez aksine şiddetli bir şekilde yarattıklarının acılarından ve kötü durumlarından ızdırap duyar ve onlardan etkilenir bu tesirin neticesinde paylaşıma geçer. Eş deyişle, her şeyden haberdar olarak Tanrı bizim ızdıraplarımızı bilir ve içsel olarak bundan etkilenir sonucunda da bizim acılarımıza katılır. Çoğu süreç düşünürün ortak kabülü Tanrı’nın “acıları paylaşan en iyi yoldaş/arkadaş” olduğudur. Neo-klasik teizmde ikna eden (cebretmeyen) ve acıları paylaşan Tanrı anlayışıyla problemin üstesinden gelinmek istenir. Problemin içerisinden de Tanrı’nın yeterli olmayan bilgisi ve gücü ile çıkılmak istenir. Ölümden sonra bir adalet mekanizması ortaya konulmadan, tabiatın içerisindeki değişim/süreç ve oluşumun kendi başına bu problemi çözeceğine inanarak, ya da neo-klasik teistik bir inanca sahip olarak bu dünyada kötülük sorununun elimine edilebileceğini düşünmek yetersiz görünmektedir.

Neo-klasik teizmde insana ait, Tanrı’nın yaratıcılığından pay alan bir şekilde kendi yaratıcılığından kaynaklanan bir özgür iradeden bahsedilir. Kötülük ise -Tanrı tarafından bile kontrol edilemeyen- bir özgür seçimler zincirinden kaynaklanmaktadır. Neo-klasik teizm ve klasik Hristiyan teizmi Tanrı’nın mutlak iyi olduğu ortak paydada buluşurlar. “Her şeyi bilen, her şeye gücü yeten” paydasında ise ayrışırlar. Klasik Hristiyan teizminde insanlar özgür şeçimlerinin sonuçlarından

607 Sia Santıago, God in Process Thought: A Study in Charles Harthorne’s Concept of God, Martinus Nıjhoff Publishers, Dordrecht, 1985, s. 100

608

Daniel Howard-Snyder (Ed.), The Evidential Argument From Evil, Indiana University Press, Indianapolis, 1996, s. 70

sorumlu tutulurken. Neo-klasik teizmde iyi ya da kötü eylemlerin sonucundan insanlar sorumlu tutulmazlar bunlar kayıt altına alınmaz sadece Tanrı’nın sınırsız hafızasında objektif olarak ölümsüzleştirilirler. Hartshorne Tanrı-âlem-insan münasebeti çerçevesinde insana bakan yönüyle kötülük problemi ile ilgili kötülüklerin arkasında Tanrısal bir hakikat var mıdır?609 Diye bir sorgulamaya gitmez bu problemin ardında bir hikmet aramaz. O, olayları/kötülükleri kendi haline ve raslantılara bırakır. Hartshorne kötülük problemine karşı kendi tarzında bir teodise ile çözüm önerisinde bulunur o da neo-klasik teodisedir. Hartshorne kötülüğün varlığını kabul eder, fakat Tanrı’nın kötülüğün nedeni olduğu fikrini kabul etmez, O hiçbir şekilde kötülüğün kaynağı olamaz. Kötülüğün kaynağının Tanrı olmadığını salık vermesiyle Hartshorne’un bu konuda Platoncu bir çizgide ilerlediği görülmektedir. Tanrı’nın geleceği bilmesi insanın özgür iradesini kısıtlar mı? Tanrı’nın geleceği bilmesi bir kişinin yapacaklarını önceden belirlemek anlamına gelir mi?