• Sonuç bulunamadı

TAKSĐRLĐ SUÇLAR VE ZĐNCĐRLEME SUÇ

Belgede Zincirleme suç (sayfa 114-117)

I GENEL OLARAK

C- Zincirleme Suç Hükümlerinin Uygulanamayacağı Haller

V- TAKSĐRLĐ SUÇLAR VE ZĐNCĐRLEME SUÇ

Taksir, kanunun 22/1 maddesinde; ‘dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanunî tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir’ şeklinde tanımlanmıştır. Suçun kanuni tanımındaki unsurların bilindiği ve istendiği kasttan farklı olarak, burada fail hareketi istemekte (hareketi iradi olarak gerçekleştirmekte) ve fakat neticeyi istememektedir. Taksirin ifade ettiği bu anlam itibariyle ‘aynı suç işleme kararının’ ve dolayısıyla zincirleme suçun taksirli suçlarda gerçekleşip gerçekleşemeyeceği tartışmalıdır.

Yukarıda da değinildiği üzere; taksirli suçlar arasında teselsülün olup olamayacağı sorusunun cevabı, sübjektif şarta verilen anlama göre değişmektedir. Zincirleme suçun varlığı için sübjektif şartın varlığını aramayarak objektif şartların varlığını yeterli bulan görüş taraftarlarına göre; taksirle işlenen suçlarda da teselsül ilişkisi gerçekleşebilir. Bunun yanında sübjektif şartı; ‘failin hareketleri arasında bulunması gereken sübjektif bağlantı’ şeklinde açıklayan görüş taraftarlarına göre de taksirli suçlar zincirleme şekilde işlenebilir441. Bu görüşteki yazarlara göre; suç işleme kararı kusurdan önce geldiğinden ve bu aşamada failin iradesinin tüm neticeye yönelmesi zorunluluğu bulunmadığından, ‘aynı suç işleme kararının’ baştan itibaren tüm neticeye yönelmiş bir irade şeklinde anlaşılarak, sadece kasıtlı suçlarla sınırlandırılması gerekmez. Failin suç sayılan neticeye yönelmiş bir iradesi olmaksızın, dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı bazı hareketler yapmaya karar vermesi halinde de, bu hareketlerin ‘bir –aynı- suç işleme kararına’ bağlı olduğunun kabulü gerekir442. Buna göre, örneğin; taksirli hareketlerle yangına sebebiyet veren failin, tekrarladığı başka taksirli hareketlerle başka yangına sebebiyet vermesi, mühendisin yapı tekniği kurallarına aykırı olarak inşa ettiği binalardan bir kaçının çökmesi, trafik kurallarına aykırı olarak araç kullanan

440 8.CD. 8.12.1992 T, 12312/14716 EK. (Gedik Doğan, ‘Şüpheden Sanık Yararlanır Đlkesi Üzerine Bir Đnceleme’, Yargıtay Dergisi, Temmuz 2004, S. 3, s. 9; Sancar, s. 114-115.)

441 Bkz; Đçel, s. 145-146. 442 Bkz; Đçel, s. 146.

failin bir yayaya çarptıktan sonra, tesadüfen aynı yayaya yeniden çarpması hallerinde sübjektif bağlantı sağlanabilirse zincirleme suç söz konusu olabilecektir443.

Türk doktrininde Erem de; sübjektif şartı farklı şekilde anlamasına rağmen, taksirli suçlarda da bazen zincirleme suçun gerçekleşebileceğini ileri sürmektedir. Yazara göre; taksirli suçlarda teselsül genellikle mümkün değildir. Ancak, işlenen fiilin neticesinin fail tarafından bilinmediği hallerde teselsül mümkün olabilir. Ancak bunun için fiilin teselsülü şarttır. Fiil tek, neticeler birden fazlaysa, taksirli zincirleme suç olmaz444.

Buna karşılık sübjektif şartı; ‘önceden kurulması gereken bir plan veya önceden birden fazla suçun işlenmesini düşünmek’ şeklinde anlayan ve bu planı da, tüm neticenin gerçekleşmesine yönelmiş bir irade ve böylece tüm neticelerin her birinin fail tarafından istenmesi şeklinde anlayan yazarlara göre; taksirli suçlarda teselsül mümkün değildir445. Bu görüşteki yazarlara göre; taksirli suçlarda kastın ‘isteme’ unsuru yoktur. Aksine taksirli suçlarda neticeye yönelik bir istememe söz konusudur. Kastın olmadığı yerde de ‘suç işleme kararı’ yoktur446. Örneğin Önder; ‘Aynı suç işleme kararı, failin baştan itibaren birden fazla suçu kısım kısım işlemeye yönelik tasavvurudur. Teselsülü oluşturan suçlarda objektif ve sübjektif şartlar birlikte bulunmalıdır. Burada ‘karar’dan bahsedildiğine göre, teselsülün taksirli suçlarda gerçekleşmesi mümkün değildir447’ görüşündedir.

Bununla beraber, taksirli suçlarla kasıtlı suçlar arasında teselsül ilişkisinin gerçekleşmeyeceği hususunda doktrinde tam bir görüş birliği vardır. Çünkü; bu gibi durumlarda her şeyden önce, ‘aynı kanun hükmünün ihlali -aynı suçun işlenmesi-‘ şartı gerçekleşmez448.

Yargıtay da taksirli suçlarda teselsülün gerçekleşmeyeceği kanaatindedir: ‘Tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu islenen suçlarda TCK'nin 80. maddesinin uygulama alanı bulunmadığı,

443 Bkz; Đçel, s. 146-147. Yazar, görüşünü daha da ileri götürerek, zincirleme suçun kasıtlı suçlarla sınırlandırılarak, taksirli suçlarda uygulanmamasının adalet ilkelerine ters düşeceğini, bu sebeple kasıtlı suçlara oranla daha hafif nitelikte bulunan taksirli suçlarda zincirleme suç hükümlerinin evleviyetle uygulanması gerektiğini, bu şekilde taksirli suçlarla kasıtlı suçlar arasında cezalar açısından meydana gelebilecek orantısızlıkların önlenmiş olacağını belirtmektedir. Bkz; Đçel, s. 147.

444

Erem, Ceza Kanunu Şerhi, s. 654. 445

Dönmezer-Erman, C. I, 15. Bası, s. 396; Centel/Zafer/Çakmut, Ceza Hukukuna Giriş, s. 496; Önder, Genel Hükümler, C. II, s. 545; Tosun, ‘Müselsel Suçlar’, s. 12; Hakeri, Genel Hükümler, s. 425; Sancar, s. 117; Alacakaptan, s. 58; Öztürk/Erdem, s. 249; Koca/Üzülmez, s. 413.

446 Dönmezer-Erman, C. I, 15. Bası, s. 396; Toroslu, s. 319; Çağlayan, s. 69; Tosun, ‘Müselsel Suçlar’, s. 12; Soyaslan, Genel Hükümler, s. 246; Hakeri, Genel Hükümler, s. 425; Koca/Üzülmez, s. 413.

447 Bkz; Önder, Genel Hükümler, C. II, s. 547. 448 Đçel, s. 148.

eylemlerin müstakil suç oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi, bozmayı gerektirmiş...’449.

Görüşümüze göre; kast ve karar kavramları aynı şey olmamakla birlikte, bu durum ‘kararda’ da neticeye -tüm fiillere- yönelik bir ‘istemenin’ var olduğu, olması gerektiği gerçeğini ortadan kaldırmaz. Bize göre; aynı suç işleme kararından anlaşılması gerekenin; ‘failin kanunun aynı hükmünü –aynı suçu- birkaç defa işleme hususunda önceden kurduğu bir plan, genel bir niyet’ olduğunu ifade etmiştik. Zincirleme suçun sübjektif şartına verdiğimiz bu anlam, taksirli suçlar açısından teselsülü imkansız kılmaktadır. Zincirleme suçun bazı açılardan özel sonuca bağlanmasının nedeni, faildeki ‘aynı suç işleme kararıdır’. Aynı suçu

birden çok işleme kararı aynı zamanda ‘istemeyi’ de içerir. Buna karşılık taksirli suçların en

önemli öğesi ‘neticenin istenmemesi’dir. Bundan da öte; taksirli suçlarda suç işleme kararı söz konusu değildir. Başka bir ifadeyle; Sübjektif şartın sadece harekete değil neticeye de -daha doğrusu tüm fiillerin bütününe- yönelik bir değer, isteme taşıması nedeniyle, sadece kasıtlı suçlar arasında teselsül mümkündür. Neticeye yönelik bir iradenin söz konusu olmadığı taksirli suçlarda, sübjektif şart gerçekleşemeyeceği için zincirleme suçun her iki türü de ortaya çıkmaz.

Bundan başka, genel ve soyut olarak dikkat ve özen yükümlülüklerine aykırı davranış başlı başına suç değildir. Bu davranış neticesinde kanunun aradığı anlamda bir zarar veya tehlike meydana gelmelidir ki, taksirli suçtan söz edilebilsin. Bu sebeple Đçel’in belirttiğinin aksine; başlı başına suç teşkil etmeyen hareketlerin yapılmasına karar verilmesinin ‘suç işleme kararı’ kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu sebeple neticeye yönelik bir istemenin, iradenin bulunmadığı taksirli suçların teselsül ilişkisi içerisinde işlenmeleri mümkün değildir450. Doktrinde aksi görüş taraftarlarınca verilen; taksirle bir kişiye birden

449 3.CD. 16.11.2000 T, 2000/13313-14612 EK. 9.CD. 18.02.1999 T, 1998/2091 E, 1999/960K: ‘Sanığın tedbirsizlik ve dikkatsizlikle yangına sebep olmak şeklinde oluşan eyleminde TCK’nun 80. maddesinin uygulama yeri bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde fazla ceza tayini...’.

450 Kasıtlı suçlar açısından zincirleme suç kabul edilirken taksirli suçlar açısından kabul edilmemesinin adaletsiz bir çözüm olduğu, (Bkz; Hakeri, Genel Hükümler, s. 425,) bu sebeple kasıtlı suçlardan daha hafif nitelikte bulunan taksirli suçlarda zincirleme suç hükümlerinin evleviyetle uygulanması gerektiği, (Bkz; Đçel, s. 147,) yönündeki görüşlere sırf bu gerekçelerle katılma olanağı bulunmamaktadır. Çünkü; taksir zincirleme suçun mahiyetine uygun düşmemektedir. (Bkz; Sancar, s. 117.) Bu sebeple ortaya çıkan adalete aykırı durum ve sonuçlar kanuna aykırı yorum yoluyla değil, kanuni düzenlemelerle giderilmelidir. Nitekim kanun koyucu; bir fiilin sonucu olmaları itibariyle; zincirleme suça vücut vermeyecek nitelikte olan, tek taksirli hareketle birden fazla kişinin ölümüne veya birden fazla kişinin ölümünün yanı sıra bazılarının da yaralanmasına, veya birden fazla kişinin yaralanmasına sebebiyet verilmesi halleri için temel cezanın belirli bir miktar arttırılmasını öngören özel içtima şekillerini benimsemiştir. (TCK m. 85/2, 89/4) Bunun gibi, taksirli suçlarla kasıtlı suçlar arasındaki ceza orantısızlığını önlemek için cezaların nitelikleri ve sonuçlarına yönelik farklılıklar yaratılarak cezalar arasında oran kurulmaya çalışılmıştır. Bundan başka; sorumluluk rejiminin bir çok esasları vardır. Kast ve taksir de farklı esaslara tabi iki farklı sorumluluk rejimleridir. Kasıtlı ve taksirli suçların nitelikleri, mahiyetleri farklıdır ve bu farklılıkları sebebiyle de farklı hüküm ve sonuçlara bağlanmıştır. Zincirleme suç kanunda sadece

fazla (veya önceki kanuna göre farklı kişilere birden fazla) çarparak yaralanmasına sebebiyet verilmesi örneği, zorlama bir örnek olup, zincirleme suç kavramına da girmemektedir. Her şeyden önce failde aynı suç işleme kararı bulunmamaktadır. Fiili kısımlara bölerek işleme hususunda önceden bir karar almış bulunmayan failin işlediği müstakil suçların zincirleme suç sayılmasına imkan yoktur451. Buna göre; birden fazla taksirli hareketle birden fazla taksirli suça sebebiyet veren failin her bir fiili ayrı bir suç oluşturur. Örneğin; bir müteahhit iş güvenliği tedbirlerine riayet etmemesi sebebiyle bir işçinin inşaattan düşerek yaralanmasına sebebiyet verdikten sonra, gerekli tedbirleri almadan aynı işçiyi işe devam ettirdikten kısa süre sonra bile olsa bu işçinin ölümüne sebebiyet vermesi halinde veya, eksik iş güvenliği tedbirleri nedeniyle aynı işçinin kısa süre aralıklarla bile olsa birden fazla yaralanmasına sebebiyet vermesi halinde, fail zincirleme suç hükümlerine göre değil, taksirle ölüme ve yaralamaya sebebiyet suçlarından ayrı ayrı sorumlu tutulacaktır.

Belgede Zincirleme suç (sayfa 114-117)