• Sonuç bulunamadı

2. TOPLUMSALLAŞMA SÜREÇLERİ

2.1. Taklit (Model Alma)

Taklit bir bireyin, başkalarının davranışlarını gözlem yaparak, kendi davranışlarını onlarınkine benzetmeye çalışmasıdır. İlk kuramcılar insanlarda başkalarını taklit etmek için doğal bir güdünün olduğuna inanmışlardır. Başka bireylerin davranışlarını taklit etmek kendi başına bir davranıştır. Taklit, kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasında ve mesleki beceriler gibi özel davranışların öğrenilmesinde büyük öneme sahiptir. Taklit toplumsallaşmanın temel süreçlerinden biridir (Doğan, 1987).

Taklit, sosyal öğrenme kuramı içerisinde yer alan önemli bir öğrenme ilkesini oluşturur. Sosyal öğrenme kuramı ilk kez Albert Bandura (1977) tarafından ortaya atılmıştır. Bandura sosyal öğrenme kuramı ile “biz diğerlerini gözlemleyerek öğreniriz” temel önermesini ortaya koymuştur. Bandura’nın geliştirdiği sosyal öğrenme kuramına göre, insan başkalarının deneyimlerinden faydalanarak, onları model alıp, taklitlerini yaparak bir şeyler öğrenir. İnsanlar konuşmada, cinsiyet rollerinde, giyinmede, yemede-içme gibi birçok konuda başkalarını örnek alır ve onların davranışlarını taklit eder.

İnsanların yaptıkları taklitlerde ödül, ceza, takdir ve yerme önemli rol oynar. İnsanlar ödül verilen veya takdir edilen davranışları taklit ederken ceza verilen ve yerilen davranışları taklit etmekten kaçınırlar. Bu tür öğrenmeye modelleme yoluyla öğrenme denir (Erjem ve Çağlayanderel, 2006). Taklit bilinçli olabileceği gibi bilinçsizce de yapılabilir (Dager, 1971). Bilinçli olarak yapılan taklit, bireyin başkasına benzemek istemesinden meydana gelir. Saygı gösterilen veya beğenilen anne- baba veya

diğerlerinin özelliklerini alan çocuklarda açık bir biçimde görülür. Bir yönetici taklit ettiği başkabir yöneticinin yönetsel yaklaşımlarını taklit edebilir.

Toplumsallaşma süreçlerinden biri olan taklidin bireylere sağladığı önemli yararlar bulunmaktadır. Taklit sayesinde bireyler zor durumdan kurtulabildikleri gibi yapamayacakları bazı şeyleri diğer bireyleri taklit ederek yapabilirler. Böylece taklit sayesinde bireyler cezalandırılmaktan kurtuldukları gibi ödül de alabilirler. Ayrıca bireyler diğer bireyler gözünde yapamadıkları bir şey karşısında küçük görülmekten kurtulabilirler.

Taklit ile model alma, modelleme, rol oynama, özenme ve öykünme eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Model alma yoluyla öğrenmede birey, bir başkasında bazı davranışları görür ve o davranışları kendisi de yapar (Tetik, 2006). Piaget’e göre (1951) oyun insan yaşamının vazgeçilmez bir parçasıdır. Oyun, öğrenmelerimizin birincil kaynağını oluşturur. Çocuklar, okul çağına gelinceye kadar annesi, babası gibi en yakındakileri veya kendi içinde yarattığı bir karakterin rolünü oynayarak etrafındaki dünyayı keşfeder ve bu dünya hakkında kendi bilgisini oluşturur. Bu oyun oynama güdüsü okula başlayınca veya erişkin olunca da devam eder. Rol oynama bu güdüyü olumlu yönde kullanmayı amaçlayan bir öğretim yöntemidir (Kavak ve Köseoğlu, 2007). İnsanoğlu var olduğundan beri özendiği, örnek aldığı bireylerin davranışlarını ve konuşmalarını taklit etme isteği duymaktadır (Şimşek ve Uğur, 2003). Çocuklar yetişkin davranışlarına özenirler ve neden, niçin gibi soruları hiç düşünmeden onlar gibi düşünme ve davranma geliştirirler bir başka deyişle onları taklit ederler (Sezgin, 2007). Sözlük anlamına bakıldığında öykünme ve taklit eş anlamlıdır. Öykünme, çocuğun öğrenmesinde ve gelişiminde önemli bir etkendir. Çocuklar, çevresinde var olan modellerin kendi dürtülerini nasıl denetim altına aldıklarını gözlemleyerek, onlara öykünerek kendi davranış biçimlerini geliştirirler (Sever, 2002).

İnsanlar yaşamları boyunca yapacakları bir takım işleri, içinde bulundukları kümede yer alan diğer insanları gözlemleyerek, onları model alarak (onları taklit ederek) öğrenirler. Albert Bandura (1977) tarafından ortaya sürülen taklit etme kuramında, bireyin davranışları sadece pekiştireçlerle biçimlendirilmemektedir. Bireyin yapmış olduğu davranışlarının aynı zamanda bilişsel, davranışsal ve çevresel etmenlerin etkileşimiyle açıklanması gerekmektedir. Taklit yoluyla öğrenme, gözlem aracılığı ile

ortaya çıkmaktadır. Birey çevresinde var olan diğer bireylerin yaptıklarını taklit eder ve bilişsel olarak bunları işler ve bunları kendi davranışları olarak kullanır (Soylu, 2007).

Bandura’ya göre gözleyerek öğrenme, bir bireyin diğer bireylerin yaptıklarını basit olarak taklit etmesi değildir. Bireyin aynı zamanda çevredeki bilgileri kendisine göre bir takım işlemlerden geçirerek yeni bilgiler oluşturmasını sağlayan önemli bir süreçtir. Bu konu ile ilgili olarak Bandura, gözlem yoluyla öğrenmenin, taklit etme ile birlikte bunun daha ötesinde bir kavram olduğu üzerinde durmuştur. Ancak temeli taklit’e dayanmaktadır (Avcı, 2005). Bandura ya (1986) göre bireyler yıllar boyunca yeni bilgiler edinebileceği ve mevcut bilgi ve becerisini artıracak taklit yoluyla öğrenme becerisini geliştirmiştir. Doğrudan deneyim yoluyla kazanılan her türlü bilgi, taklit etme yolu ile öğrenilebilir ve geliştirilebilir. İster bir çocuk; ister bir yetişkin olsun birçok bilgi ve beceriyi çevresindekiler aracılığıyla öğrenebilir. Örneğin bir çocuk ana-baba, akranlarının takliti ile birçok bilgi öğrenebileceği gibi taklit konusunda örgütlerde de usta-çırak ilişkisi ön plana çıkmaktadır. Usta-çırak ilişkisinde çırak, belli bir süre ustasının yaptıklarını gözlemleyerek, gözlemlediği ustasının işini nasıl gerçekleştirdiğini taklit yolu ile anlamaya ve gördüklerini de zihnine yerleştirmeye çalışır. (Turanlı, 2007).

Taklit eden insan ne yapması gerektiğini irdelemeden, sorgulamadan, araştırmadan, eleştirmeden, bireyin kendisine kolay geldiği için ya da kınanmaktan korktuğu için başkalarının yaptığını yaparak rahatlar. Dolayısıyla karar verme sıkıntısından kurtulur. Taklit edilen davranışını değiştirirse taklit eden de davranışını değiştirir. Taklit eden kişinin yeni davranış arayıp öğrenmesi gerekmez. Dolayısıyla birey davranışın iyi-kötü olduğunu yargılamaz (Başaran, 2000).

Taklit bütün yaşamı etkileyen bir olgudur. Bu nedenle insan yaşamında önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir. Taklit özellikle çocukluk dönemlerinde daha da önem kazanmaktadır. Çocukların başarılı olarak taklit edebilmeleri onların beyin, sinir bağlantıları ve kas gelişimlerini tamamlanmış olmaları ile doğrudan ilişkilidir. Yemek yeme alışkanlığı, asabiyet, baskıcı tutumlar vb. özellikler taklit yoluyla insanlara yerleşirler. Basit taklitte, önemli olan taklit edilen unsurdur taklit edilen insanın kim olduğu taklit edilen unsur kadar pek önem taşımamaktadır (Yapıcı ve Yapıcı, 2005). Taklit etme toplumsallaşmada önemli bir yere sahiptir. Bireyler özellikle de çocuklar

toplumsallaşmalarında katıldıkları kümelerde belli kişilerin taklitlerini gerçekleştirirler. Bazı bireyler taklit ettikleri bireylerin davranışlarını genellerler ve her zaman o davranışı gerçekleştirirler (Hay vd., 1985).

Bireyler karşılaştıkları bazı durumlarda, daha önceden öğrendikleri davranışları tekrarlamayabilirler. Bunun temel sebebi olumsuz güdülenmedir. Bireyin daha önceden yaptığı ve cezaya veya başarısızlığa neden olan daha önceki davranışları, o davranışın yinelenme olasılığını azaltabilir. Bununla birlikte, herhangi bir tehditle karşılaşan birey de bu davranıştan kaçınabilir. Bir bireyin cezalandırılan veya o bireye zarar veren davranışı diğer bireylerin o davranışı taklit etmesini etkiler. Kısaca, bireylerin sahip oldukları birçok davranış taklit yoluyla öğrenilir. Bir çocuğun davranışlarının çevresindeki bireylere benzemesi, taklit yoluyla öğrenmenin etkinliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle bireyin çevresi öğrenen bireye yeterli düzeyde modeller sunarsa, bireyde bunları taklit ederek öğrendiklerini geliştirilebilir. Ayrıca, taklit yoluyla birey, ilk defa karşılaştığı şeyleri öğrenmekle yetinmez, daha önceden yapmaktan kaçındığı birçok davranışı da yapma cesaretini kendisinde bulabilir (Turanlı, 2007).

Tuckman, (1991)’a göre taklit yolu ile öğrenmenin gerçekleştirilmesinde aşağıdaki çalışmaların yapılması gerekmektedir (Demirbaş ve Yağbasan, 2006).

1. Taklit edilecek davranış belirlenmelidir.

2. Taklit edilecek (birey, küme, nesne) belirlenmelidir. 3. Taklit edilen davranış sunulmalıdır.

4. Taklit edilen davranışın, işlevsel değeri oluşturulmalıdır.

2.1.1. Örgütlerde Taklit

Genel anlamda gerçekleştirilen taklit örgütler içinde gerçekleşmektedir. Mullholland vd (2001)’ne göre öğrenme, günümüzde, tüm örgütlerde meydana gelen, örgütsel yaşamın olmazsa olmazlarından biridir. Örgüt çalışanları, yaptıkları işlerin yanında örgütle ilgili hikâyeleri de paylaşarak, diğer işgörenlere tavsiyelerde bulunurlar. Böylelikle işgörenler örgüt ile ilgili bir takım bilgileri öğrenerek yeni iş araç ve gereçlerine adapte olurlar. Bazı işgörenler çalışma arkadaşlarının ya da üstlerinin

davranışlarını taklit etme eğilimi içerisinde olurlar. Örgütsel öğrenme, sadece düşünerek ya da kendi kendini analiz ederek gerçekleşmez. Bazen diğer işgörenlerin yaptıklarının taklit edilmesi de gerekir. (Avcı, 2005).

Örgütlerde çalışanlar diğer işgörenlerin edimlerini gözlemlerler. Özellikle bu gözlemler kendileri gibi aynı işi yapanların edimleridir. Örgütlerde bireyler sürekli olarak diğer bireylerle ilişki içerisindedirler. Bu ilişkiler ve bu gözlemler işgörenlere bazı fırsatları da beraberinde getirir. Gözlem yapan bu bireyler kendi amaçlarının da gelişmesini sağlarlar. Örgütteki işgörenler kendi bilgilerinin yetersiz kaldığı durumlarda da taklit ettiklerine dönüş yaparak diğer işgörenlerin yaptıklarını yaparak zor durumdan kurtulurlar (Weiss Suckow ve Rakesraw, 1999)

Bandura’ya göre birey gözlemlediklerini taklit ederek öğrenirler. Bireyler diğer bireyleri gözlemleyerek onların yaptıklarını taklit ederler ve bilişsel olarak bu taklitlerini işleyerek kullanırlar Bandura’nın taklite dayanan sosyal öğrenme kuramı örgütsel toplumsallaşma çalışmalarında çok dikkate alınmaktadır. İşgörenler üstlerinin özellikle liderlik davranışlarını taklit ederler. Ast ve üstlerin liderlik biçimleri arasında benzerlik bulunmasının temel nedeni taklittir (Adler, 1983).

Örgütlere yeni giren bireyler yanlarında çalıştıkları kişileri taklit ederek bazı görevlerin nasıl yerine getirileceğini öğrenirler. Örneğin, bir fabrikaya işçi olarak giren birey yapacağı iş için diğer çalıştığı örgütlerde ne kadar deneyimli olursa olsun bu birey o örgütte işlerin nasıl yürütüldüğünü görmek için kendisinden daha önce o örgütte yer alan işgörenleri ya da kendisine yardımcı olan şefini gözleyerek (onu taklit) ederek yapacağı işi öğrenebilir.

2.1.2. Taklit’in Özellikleri

Yapılan birçok çalışma sonucunda elde edilen bulgular doğrultusunda taklitin özelliklerini aşağıdaki gibi açıklamak mümkündür (Doğan, 1987; Hay vd., 1985; Turanlı, 2007; Erjem ve Çağlayanderel, 2006; Weiss Suckow ve Rakesraw, 1999; Adler, 1983),

1. Bireyler başkalarının davranışlarını gözlem yaparak, kendi davranışlarını onlarınkine benzetmeye çalışarak öğrenirler.

2. Taklit için başka insanların bilgi ve deneyimleri önemlidir. 3. Bazı bireyler taklit ettikleri bireylerin davranışlarını genellerler.

4. Bir bireyin cezalandırılmasına neden olan veya o bireye zarar veren bir davranış diğer bireylerin o davranışı taklit etmesini etkiler.

5. Bir bireyin ödüllendirilen davranışları diğer kişilerin bu davranışı taklit etmesine neden olur.

6. Birey taklit yoluyla yapmaktan kaçındığı davranışları yapma cesaretini geliştirir. 7. Bireyler kendi bilgilerinin yetersiz kaldığı durumlarda taklit ederek zor durumdan

kurtulurlar.

8. Bireyler özellikle kendinden üstün gördüklerinin taklidini yapmaya yönelirler.