• Sonuç bulunamadı

B- Araştırmanın Amacı ve Önemi

4.5. Mahremiyet Duygusunun ve Mahremiyet İhlalinin Psikolojik Boyutu

4.5.4. Takdir Edilme Onaylanma İsteği

İnsan fıtratı itibariyle maddi ve manevi pek çok şeye muhtaç olarak yaratılmıştır. Bu muhtaçlık aynı zamanda insanın zaaflarının da temel kaynağıdır. Bu ihtiyaçların çocukluktan itibaren yeterli ve zamanında karşılanması, insan kişiliğinin sağlıklı bir yapıya kavuşması için gereklidir. Ancak insanın ihtiyaçları ve bu ihtiyaçlardan kaynaklı zaafları hayatı boyunca

147

devam edecektir. Maslow’un ihtiyaçlar piramidinde de belirtildiği gibi insan hayatında en alt sıralamada fiziksel ihtiyaçlar yer alırken, en üst sıralamada ise insanı psikolojik doyuma eriştirecek sevgi, saygı, ait olma gibi duygusal ihtiyaçlar yer almaktadır. (http://highgatecounselling.org.uk/members/certificate/CT2%20Paper%201.pdf )

Yaşamın ağır koşulları insanların çoğu zaman yeterince ve gerektiğince ihtiyacı olan psikolojik doyuma erişmesine imkân vermemektedir. Bu durumda içsel bir mekanizma ancak insanın bu denli güçlü ihtiyaçlarını tatmin etmede ve ruh sağlığını korumada etkin bir destek olabilir. Çünkü böylesi güçlü manevi, duygusal açlıklar insanları aklın kontrolünden çıkartarak zaaflarının esiri haline getirebilecek kudrettedir. Bu nedenle insanın manevi açlığını giderecek, zaaflarının esaretinden kurtaracak, bir bakıma gerçek özgürlüğü sunacak bir otokontrol mekanizmasına ihtiyacı vardır. İnsana bu imkânları sunan en güçlü sistem ise din mekanizmasıdır. ‘’ İnsan-din ilişkisinde dinin yapısında var olan insana yönelik pek çok anlam kazandırıcı ve düzenleyici referans noktaları bulunmaktadır. Hemen her alanda doyurucu cevaplar veren değer sistemiyle din, anlam arayışında ki insana kendini takdim eder. İnanç esaslarını tutarlı ve sistematik temeller üzerine oturtan dinlerin tümü, insanın zihinsel, ruhsal ve toplumsal yapısını belirleyecek düzenlemelerin yanında, bu alanlarda ortaya çıkan problemleri çözebilecek prensipler ve mesajlar içerir.’’ (Bahadır,2011:159) Din insanda ki onay ihtiyacını gözeterek, insanı diğer tüm insanların, tüm sistemlerin, tüm güç odaklarının köleliğinden kurtararak tek ve bir olan Allah’ın rızasını yegâne amaç kılmıştır. Böylece insan tamamen içsel ve özgür, kaygısız bir hareket noktasından güç alarak davranışlarını düzenler. Yüce Yaratıcı’nın rızasını kazandıran davranışların belirlenmiş olması, niyetin hayırlı olmasının dini bakımdan esas kabul edilmesi, hedeflenen davranışın sonucunun menfi bile olsa kişide içsel bir tatmin oluşmasını sağlar. Dinin bu kuşatıcı, bireysel ve içsel yapısı kişiye başkalarının takdirinden bağımsız yaptığı iyi ve güzel işlerden tatmin olma imkanı sağlar. Kapital ve seküler dünya düzeni ile birlikte hayatın içinde ki işlevselliği azalan din, insanların hayatında en çok da manevi ve duygusal boşlukların oluşmasına sebebiyet vermiştir. İnsanlarda ki varlığını ispatlama, beğenilme, görülme, takdir edilme, saygınlık gibi psikolojik ihtiyaçlar içsel bir tatminle doyuma erişmediğinde, dış dünya da bu ihtiyaçları giderme çabası meydana çıkar. Kapital ve seküler düzen, çarkını; insan hazları, insan zaafları, insan ihtiyaçlarını baz alarak dizayn etmiştir. Hayatında istediği noktaya varamamış, kendini gerçekleştirememiş, toplum tarafından ihtiyacı olan ilgiyi, beğeni ve takdiri göremeyen insanlar eğer dine de mesafeli bir kimseyse bu ihtiyaçlarını gidermek için başka arayışlara yöneleceklerdir. Dinin ve toplumsal desteğin zayıflamasıyla boşalan bu

148

alanları günümüzde sosyal medya doldurmaktadır. Sosyal medya da takdir toplamak, beğenilmek, fark edilmek reel hayatta ki kadar zor ve emek isteyen bir süreçte değildir ayrıca. Sosyal medya da inşa edilen sahte benliklerle, sahte başarılarla dahi binlerce kişinin beğenisine erişmek mümkündür.

İnsan yapısında var olan beğenilme, onaylanma, takdir edilme arzusu insanı motive eden, çekici bir güçtür. Ancak bu duygunun bir zaaf haline dönüşmesi de mümkündür. Beğenilmek, onaylanmak isteyen insan dış çevrenin sesini, kendi iç sesinden daha fazla duymaya, daha fazla önemsemeye başladığı anda anlam kayması yaşar. Ve bu kayma noktasından sonra artık beğenilmek, takdir görmek, onaylanmak için davranış sergiler. Sosyal medya da bu kaymanın çok kolaylıkla yaşanacağı bir zemindir. Dini içerikli, halisane niyetlerle yapılan bir paylaşım da bile gelen beğeniler, alınan övgü veya yergilerle niyet bulanabilir, Allah’ın takdirini kazanmak hedefi insan beğenisine yönelmeye başlayabilir. Sosyal medyanın derin dalgalı denizinde, nefsimizi okşayan beğeniler, övgü dolu yorumlar başımızı döndürebilir, maksadımızdan çok uzak kıyılara sürükleyebilir.( DİB,2018) Bir fotoğrafını paylaşınca aldığı övgü ve güzel sözler, kişiyi daha çok fotoğraf ve video paylaşma konusunda cesaretlendirecektir. Doyumsuz beğenilme arzusuna sahip narsist benlikler sosyal medya da en çok karşımıza çıkan kişilik tipleridir. Öyle ki bu tipler aynı fotoğrafının sağlı, sollu onlarca baskısıyla birlikte her an kendini takdire, beğeniye açmaktan ciddi haz almaktadır. Hiç tanımadığı, hiç bilmediği onlarca gözün kendisine nasıl niyetlerle baktığını umursamadan, kendini adeta bir meta gibi, bir nesne gibi beğeniye, takdire sunmakta bir beis görmemektedirler. Günümüzün en kıymetli, en cazibedar, en çok alkışlanan, takdir gören paylaşımları da mahremiyet üzerinden yapılmaktadır. Bu takdir edilme, onaylanma arzusunun güçlü çekimi karşısında duramayan bireyler hayatlarında kayda değer ne varsa sosyal medya pazarına sürmektedirler. ‘’Sosyal medya hesaplarıyla tesettür ve mahremiyet sınırları ihlal edilmekte, teşhircilik meşrulaşmakta, gösterme, görme ve gözetleme adeta prim yapmaktadır. Takipçi ve beğeni sayısı arttıkça duyulan haz bunun bir göstergesidir. Hardvard üniversitesinde yapılan nöropsikolojik araştırmalar, beyindeki yemek ve cinsel yolla uyarılan haz merkezinin sosyal medya yoluyla da uyarıldığını teşhis ediyor. Uzmanlar buna beyin şekeri diyorlar. Beyin bu şekerini almaya başladığı zaman, oradan kendisini alamıyor. Sosyal medya bağımlılığının da bu yolla meydana geldiği ifade ediliyor. ‘’ (DİB,2018:77) Ve elbette bugün artık geçmişe dönmek, sosyal medya, internet, siber ağların olmadığı bir dünya inşa etmek mümkün değildir. İnsanların daha çok psikolojik ve duygusal ama genelde tüm ihtiyaçlarını gidermek için başvurduğu, gönlünü avutup, aklını uyuşturduğu bir mecra olarak

149

sosyal medya artık günümüzün vazgeçilmez bir gerçeğidir. Teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin insan fıtratı ve ihtiyaçları değişmezdir. Allah’ın dünyanın tüm tuzaklarına karşı kullarına sunduğu en etkili silah, insana bahşedilen iradedir. Öyleyse kişi görünme, onaylanma, takdir edilme, kendini gerçekleştirme gibi arzu ve ihtiyaçlarının farkında olmalı ama bu arzularını tatmin etmek uğruna en başta kutsalından, değerlerinden, insanı insan yapan sırlarından ve mahremiyetinden feragat etmeyecek akıllılığı gösterebilmelidir. Mümin feraset sahibidir diyen Peygamber Efendimiz’in (sav) ümmeti olan Müslümanların bu ucuz, yapay, sanal ortamın şerlerinden emin olmak için gerekli tedbirleri alarak hareket etmesi gerekmektedir. Esasen insan için en güçlü tatmin, en kuvvetli onay insanın kendi vicdanında duyduğu itminan duygusudur. Bu itminan duygusu ise insanın inandığı değerlere paralel bir hayat sürmesi, duygu, düşünce ve eylem dünyasında bütünlük sağlayabilmesidir. Bu bütünlük insanın kendisini eksik ve gedikleriyle birlikte kabul etmesidir ki, bu kabul mutlu bir hayatın, güçlü ve iradeli bir benliğin en önemli gereğidir.