• Sonuç bulunamadı

B- Araştırmanın Amacı ve Önemi

4.5. Mahremiyet Duygusunun ve Mahremiyet İhlalinin Psikolojik Boyutu

4.5.1. Freud, Cinsellik ve Mahremiyet

Freud insan zihnini, yapı olarak üç işlevsel mekanizmaya ayırır. Bunlar; insanın ilkel ve içgüdüsel arzularının kaynağı olarak gösterdiği id; id’den kaynaklı olarak içte beliren arzular ve dış dünya/ gerçeklik arasında denge kurma ve arabuluculuk görevi üstlenen ego; manevi değerler, vicdan veya ‘’üst benlik’’ görevi gören ‘’süperego’’dur. Freud; bu üç aşamaya bağlı olarak insan gelişiminin bütününü ise altı aşamada ele alır. Bunlar; oral dönem, anal dönem, fallik dönem, gizillik(latent) dönemi ve ergenlik dönemidir.( Ersevim, 2013)

133

Oral Dönem(0-2 Yaş): Bu dönem çocuğun ‘’id’’in etkisi altında olduğu dönemdir. Haz odaklı bir varlık sürdüren çocuk, ihtiyaçlarının karşılanması oranında bu dönemi sağlıklı geçirecektir.( Ersevim, 2013) Freud’a göre; birey özgüvenini büyük ölçüde bu dönemde kazanmaktadır. Bunun yolu da çocuğun bakımını üstlenen anne ya da anne konumunda ki kişinin çocukla kurduğu bağdan geçmektedir. Güven, şefkat gibi psikolojik ihtiyaçlarının ve yeme, içme gibi fiziksel ihtiyaçlarının aynı kişi tarafından, zamanında ve yeterince sağlanmış olması bu dönemin sorunsuz atlatılmasına yardımcı olur. Freud’a göre; bu dönemlerden herhangi birinde yaşanan ihmaller, bireyin daha sonraki dönemlere geçişini zorlaştıracak; hatta bilişsel ve duyuşsal gerilemelere sebebiyet verecektir. Utanmanın ve cinselliğin ilk temellerinin atıldığı bu dönem, kişinin dış dünyayı ilk fark edişinin de başlangıcı sayılır. ( Freud, 2015, Çev: Öneş, Avni)

Anal Dönem (2-4 Yaş): Bu dönem; çocuğun aileden bağımsız, biricik bir varlık olduğunun farkına varmaya başladığı ilk dönemdir. Bu dönemin en önemli özelliği ise, çocuğun tuvalet eğitimidir. Dışkılama ihtiyacını baskılama, erteleme, gizleme davranışlarını kazanması beklenen çocuk; böylece toplumdaki ceza, ödül, ayıp, günah gibi kavramlarla ilk tanışıklığını gerçekleştirir.( Freud, 2016, Çev: Budak, Sedat) Bu dönemi katı kurallar, cezalar ve dışlamacı tutumlara maruz kalarak geçiren çocuk, özerklik kazanamaz ve bağımlı bir birey olur. Bu dönem ayrıca mahrem bölgelerin ve cinsel farklılıkların ilk keşfini kapsar. ‘’Anal dönemi çocuklar, mahrem/mahrem olmayan, tutmak/bırakmak, özerklik/utanç çatışmalarıyla geçirir. Ayıplar, yasaklar ve toplumsal beklentiler bu dönemde dayatılır. Dolayısıyla tuvalet eğitimi, hem “yapan ben” hem de “gözlenen ben” olma üzerinden ilk mahremiyet alanımızdır. Anal dönemde temelleri atılan utanç ve mahremiyet duygusu ödipal dönemde cinsellik üzerinden perçinlenir.’’(http://bilalersoy.com/psikanaliz/mahremin-ifsasi/ )

Fallik Dönem (4-6 Yaş): Freud bu dönemi tamamen çocuğun cinselliği keşfi olarak niteler. Çocuk bu dönemde, büyük bir merakın esiridir adeta. Gizlenen, örtünen, saklanan her şeye karşı büyük bir merak arzusu taşır.’’ Psikanalitik anlamda merakın şiddetini, merakımızla nasıl baş ettiğimizi cinsellik belirler. Anal dönemde dünyayı (çevreyi) merak eden küçük kâşifin, ödipal dönemdeki ilgi alanı cinselliktir.’’(http://bilalersoy.com/psikanaliz/mahremin- ifsasi/ ) Anne ve baba arasında ki gizil bağı merak, kendi cinsel yapısının ve haz mekanizmalarının farkına varması, cinsel kimliğine uygun rolleri benimsemesi bu dönemin öne çıkan özellikleridir. Ayrıca bu döneme damgasını vuran ‘’oedipus kompleksi’’ çocuğun karşı cins ebeveynini, hemcins ebeveyninden kıskanması, paylaşmak istememesini temsil eder. Anne baba arasındaki özel bağın mahreminin korunması, çocuğun bu korkularının

134

travmaya dönüşmemesi adına önemli bir husustur. Sağlıklı bir cinsellik algısının ilk temellerinin atıldığı bu dönem ayrıca mahremiyet eğitimi açısından da kritik bir öneme sahiptir. Bu dönemde utandırılan, baskılanan çocuklar içe dönük, özgüvensiz olabilmektedir. Diğer yandan, özellikle erkek çocuklarda cinselliğin övünç sebebi görülmesi, mahremiyete önem verilmemesi baskıcı, otoriter bir kişiliğe sebep olabilmektedir. Bu dönem çocukların mahremiyet bilincinin oluşması ve hazlarını erteleme olgunluğunu kazanacakları ilk dönemdir. ( A.g.e.,2016)

Gizlilik - Latent Dönem (4-6 Yaş): Daha önceki dönemleri sağlıklı ve güvenli bir biçimde geçiren çocuk, bu dönemde id’in etkisinden yavaş yavaş kurtularak ego’nun baskın olduğu bir döneme geçiş yapar. Böylece hazlarını ertelemeye, toplumsal ve ahlaki kurallara yaşına uygun biçimde uyum sağlamaya, gelişen algı ve bellek gücü sayesinde bilişsel beceriler göstermeye başlar. Sosyalleşme, hemcinsleriyle yakınlık, merak dürtüsünün bilişsel ve bedensel becerilere yönelmesiyle birlikte cinselliğin mahrem sınırları öğrenilmiş olur. Çocuk bu dönemde mahrem sınırların oldukça farkındadır. Toplumsal mahrem kurallara büyük ölçüde uyum sağlayabilir, cinsel kimliğinin gerektirdiği rollere uygun davrabilir.( Freud, 2016, .Çev: Muradoğlu, Dalman)

Ergenlik Dönemi ( 12-22 Yaş): Ergenlik cinsel kimliğin ve cinsel farklılıkların ortaya çıktığı, bedensel, zihinsel gelişim ve değişimlerin çok hızlı yaşandığı kritik bir dönemdir. Freud’a göre çocukluk döneminin kritik evrelerinde yaşanan olumsuzluklar bu dönemde şekil değiştirerek yeniden gün yüzüne çıkacaktır.( A.g.e., 2016, Çev: Muradoğlu) Pek çok karmaşık zihinsel ve duygusal problemle baş başa kalan genç için oldukça zor bir dönemdir. Cinsel çatışmaların, hazların, duyguların yoğun baskısına maruz kalan birey uzun yıllar boyu süren çatışmalar sonunda kimliğini oluşturur. Bu dönem çocuğun utanma duygusu ve kendi mahrem alanını inşa ettiği dönemdir. Artık birey, cinselliği merak eden konumundan, cinselliği/ mahremi anne ve baba tarafından merak edilen birey konumuna geçer. Mahrem alanına saygı gösterilen çocuk, başkalarının mahremine de saygı duymayı öğrenir. Ayrıca toplumsal, dini ve ahlaki normlara göre cinsel arzularını, duygularını, hazlarını yönetebilmeyi de ilk olarak bu çağlarda içselleştirir. ( A.g.e., 2015)

Freudien kurama göre cinsellik, kendi doğasında yaşanması gereken, katı toplumsal, dini ve örfi kurallarla baskılanmaması gereken bir mekanizmadır. Ancak Freud cinsel farkındalığın yaşandığı oral, anal ve fallik dönemde, cezaya, korkutmaya, baskılamaya karşı çıkarken mahrem sınırların olmadığı bir eğitimden söz etmez. Bilakis çocuğun

135

baskılanmadığı bir ortamda toplumsal normlara daha kolay uyum sağlayacağını belirtir. Ayrıca Freud, katı ve baskıcı bir toplum olan Viktoryen toplumunun bir üyesi olarak yetişmiştir. Cinselliğin toplumdan dışlandığı, alçaltıcı bir zaaf olarak görüldüğü ve bu arzunun baskılandığı bir toplumda yaşanan psikolojik çöküşler; Freud’un sorunların temelini baskılanmış cinsellik arzusuna dayandırmasında en büyük etkendir. Viktorya dönemi insanı “sekse karışmadan aşkı arar, modern insan ise aşka bulaşmadan seksi bulmaya çalışır.” Freud’un kuramına göre çocukluğun ilk yaşlarında ortaya çıkan cinsel farkındalık, insanda ki utanç ve mahremiyet duygusunun da temelini atmaktadır. ( A.g.m.)

Cinsellik aile kurumunun en özel ve gizil dayanağıdır. İslam dininin ana kaynaklarına göre de çocukluk çağından itibaren (aklın ermesiyle) beraber mahrem sınırların öğretilme sorumluluğu vardır. ( Nur,58) Ergenlik dönemi ve sonrası ise, kişinin fiiilerinden sorumlu olduğu dönem başlar. Bununla beraber kişinin dinin ve toplumun sınırlarına uygun yaşama sorumluluğu başlamaktadır. Cinsellik; İslam dini bakımından fıtri bir duygu olarak kabul edilmekle beraber nikah ve ahlaki normlarla sınırları çizilmiştir. Bunun nedeni aile kurumunun kutsaliyetinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle mahrem sınırlarla korunan, nikah akdiyle elde edilen bir hak olarak cinsellik; insan neslinin devamını sağlayan, içerisinde yoğun duygular barındıran, aile kurma sorumluluğu yükleyen kutsal amaçlı bir eylemdir. Freud’un kuramı, mahremiyetin kaynağının çocukluk çağlarına dayanan fıtri bir duygu olduğunu destekleyen önemli bir tespittir. Ancak bununla beraber insanlık tarihi boyunca cinsellik, aile mahrem olarak kabul edilmiştir. ‘’İnsan soyu için cinsellik mahremdir. Sadece cinsellik değil, boşaltım, beslenme, uyuma gibi temel ihtiyaçlar için farklı zaman mekânlar yaratılır. Muhtemel ilk sebep bu edimler sırasında savunmasız olmamızdır. Diğer sebep utançtır ve uygarlık insanın ihtiyaçlarını başkasının karşısında gidermeme konusunda keskinliği değişen kurallarla bu utançla baş etmeye çalışır.’’ ( A.g.m) Fakat modern dönemde başlayan, geleneksel aileden çekirdek aileye geçiş süreci, postmodern dönemde bireysel yaşama doğru evrilmiştir. Mahremiyet sınırları da bu süreçte erimiş, özel ve kamusal alan içiçe geçmiştir. Toplumsal bir norm, dini bir sınır olma hüviyetini kaybeden mahremiyet bireysel bir hak haline dönüşür. Freud’la beraber ilk defa cinsellik konuşulmaya, bilimsel bir açıdan ele alınmaya başlanmıştır. Bu nedenle Freud bir anlamda cinselliğin üzerindeki mahrem perdeyi ilk aralayan, cinselliği bilimsel bakımdan masaya yatıran akımın öncüsüdür. Böylece cinsellik yatak odasından çıkıp, aileye özgü bir sır olmaktan, bireyin nesnel bir tecrübesine, pazarlanan bir skora, kapital düzenin en güçlü argümanına dönüşür. Freud bir yerde çocukluk döneminden başlayarak insanın cinsel ve mahrem gelişim sürecini ifşa

136

etmiştir. Cinsellik böylece konuşulmayan, tabu olan bir konumdan, bilim tarafından ele alınan, terapi odalarında konuşulan, haz ve duygudan yoksun elde edilmesi gereken bir sonuç konumuna geçmiştir. Bugünün insanı gelişen teknolojiyle beraber çok erken yaşlarda bile cinselliği tüm ayrıntılarıyla öğrenebilme imkanına erişmiştir. Bütün bir hayatı kuşatan cinsel obje istilası, mahremin ifşası Viktoryen toplumun baskıcı ortamı gibi sorunlu bir durumdur. Rollo May, bu süreci “yeni püritenlik” (tutuculuk) olarak tanımlar ve bu tutumun fark etmeden psikiyatri içine sızdığını belirtir. Cinsel terapiler çözüm odaklıdır ve cinselliğin didaktik bir biçimde öğretilmesini amaçlar. Terapist, mahrem olanın utancını aşmış kişidir ve çiftin arasına girer. Seks değil, haz alınan cinsellik hedeflenir ve içgüdüsel donanımın da katkısıyla genellikle hedeflediği başarıya ulaşır. Ancak postmodernizmin (genel) sorunu Eros’un (aşkın, tutkunun) cinsellikten koparılmasıdır (May R, Aşk ve İrade, Okuyan Us Yayınları, 2010, Akt: Ersoy, Bilal ).

Son olarak; ‘’psikanaliz yaradılış mitine kendi (çocuğun) penceresinden bakar. Âdem ile Havva’nın merak ettiği kutsal bilgi/yasak meyve geniş anlamda cinselliktir (Kutsal Kitap’ta “bilmek” sevişmek anlamına da gelir). Merakları nedeniyle cennetten kovulur, eksik kalırlar (elmanın iki yarısı olurlar). Kendilerini/cinselliklerini keşfettiklerinde (kendilerini bildiklerinde) utanır ve örtünürler. İnsan soyu merakının kurbanıdır ama merak etmeden de insan (eksik) olamaz, tamamlanma arzusu duyamaz; meraka ihtiyacı olmayan Tanrı’dır.’’ (http://bilalersoy.com/psikanaliz/mahremin-ifsasi/ ) Mahremin ifşası, cinselliğin merak edilen bir olgu olmaktan çıkarılması insanlığı sapkın (ensest, eşcinsellik,pedofili gibi) ve deneyimlenmemiş olana yöneltmiştir.