• Sonuç bulunamadı

Benthamın Panoptikonu ve Foucault: Bir Gözetim Aygıtı Olarak Sosyal Medya

B- Araştırmanın Amacı ve Önemi

4.7. Benthamın Panoptikonu ve Foucault: Bir Gözetim Aygıtı Olarak Sosyal Medya

M. Foucault, 1926 yılında Poitiers’de doğdu. Paris’teki Ecole Normale Superieure’de eğitim gördü. Almanya’da, İsveç’te ve Tunus’ta dersler veren Foucault, tarih, felsefe, psikanaliz ve lingiustik gibi konuları kapsayan çok geniş alanlarda çalışmalar yapmıştır. Foucault’un en çarpıcı iddiası, bilim ve aklın bir güç aracı olarak kullanılmasıdır.( Bağlı, Mazhar;2011) Karl Marx, Max Weber, Patcik Taylor, Frankfurt Okulu temsilcileri gibi kuramcılar modern toplumda kuramsallaşan gözetim olgusu üzerinde çalışmışlardır. Ancak gözetim toplumu kavramına en önemli açılımı getiren kuramcı Jeremy Bentham’ın Panoptikon hapishane modelini toplumsal teori içine yerleştiren Michael Foucault olmuştur. Jeremy Bentham, mahkumların kontrolünü sağlamak amacıyla 1800’lü yıllarda ‘’panoptikon’’ isimli bir hapishane modeli tasarlar. Bu hapishanenin ortasında bir gözetleme kulesi bulunmakta, hapishane daire biçiminde olup kulenin herkesi gözetlediği, gözetleyenin

154

görünmediği, bilinmediği bir sistem mevcuttur. Sistemin her bir hücresinde bir suçlu, bir deli tutulmakta, eski hapishane modellerinin aksine karanlık ve kapalılık ilkesine değil, ışığın, görünmenin, sürekli gözetim altında olmanın sağladığı avantajla kontrol ve cezalandırma vardır. Bentham; bu hapishane modelini, Tanrı’nın yeryüzündeki iktidarının somutlaştırılması olarak tanımlamaktadır. Ancak Bentham ve tasarladığı hapishane modeli dönemin iktidar güçleri tarafından sert bir biçimde eleştiri alır ve kabul edilmez.

Foucault, farklı bir kişiliğe ve değişik alanlara ilgisi nedeniyle geniş bir bilgi ve birikime sahiptir. Gelecekten çok geçmişle, tarihle ilgilenen Foucault, kapital düzeninin, teknolojinin hakim olacağı 20.yy hakkındaki fikirlerinin çoğunu da tarihi olaylarla bağdaştırmıştır.( Bağlı, 2011) Bentham’ın panoptikon isimli hapishane modeline de Foucault herkesten farklı olarak bambaşka bir anlam yükleyecektir. Faoucault’a göre panoptikon; ‘’mimari bir yapıyı ifade etmekten öte, bir sistemin mantığını ve toplumsal denetime yönelik işleyiş mekanizmalarını ortaya koyar. Bu iç dinamikleri ile toplumu dönüştüren ve bireyleri sürekli gözetim altında tutan disiplinel bir mekanizmadır. Görünürlüğü tuzak haline getiren bir gözetim pratiği olarak panaptikon, hiçbir ayrıntıyı gözden kaçırmayan denetimcinin gözü ile gözetim altındakilerin ‘görünmeden görmeye çalışan bakışları’ üzerine temellenir; burada söz konusu olan, kendini perde altında saklarken gözetimi altındakilerin konumlarını şeffaflaştıran ve her şeyi sürekli olarak görmeye imkan veren siyasal bir teknolojidir. Bu gün insanlık, Bentham’ın temelini attığı ve programladığı panoptik düzene dayalı bir toplum yapısı içinde hapis durumundadır. Bu aynı zamanda, toplum ve iktidar siyasallarının da tüm çağlarda düşünü kurduğu bir ütopyadır. ( Dolgun, 2004:36, Akt: Arık,2018) Panoptikon; Foucault için, bir hapishane modelinden öte, toplumsal bir gözetim sisteminin kurulumu için ilham kaynağı olmuştur. Bilim ve aklın bir güç kaynağına dönüşmesi üzerine çalışmalar yapan Foucault, teknoloji ile panoptikon benzeri sosyal bir gözetim düzeni olacağına dair işaretler vermiştir. Foucault’a göre herkes panoptikonun gözüne takılmıştır. Okullar, kışlalar, hastahaneler ve daha pek çok kamusal alan iktidarın gözetleme mekanlarıdır. Herkes gözetlenmekte, iktidarın gücü ve gözü her yerde gezmekte, gözetlenen insanlar eski hapishanelerden farklı olarak ışığın, şeffaflığın, ifşa kültürünün esiridirler. Görünmeden gözetlemenin sağladığı avantaj, iktidar kaynaklarına bilgiden gelen kuvvetli bir güç kaynağı sunmaktadır. Daha önce değindiğimiz Orwell’in 1984 adlı eseri de gözetleme kültürünün toplumsal boyutunu oldukça çarpıcı bir biçimde dile getiren bir eserdir. Her yeri gözetleyen ‘’büyük birader’’ düşünceleri, konuşma dilini, yaşam biçimini, giyim kuşam tarzını kontrol etmektedir.

155

Günümüz de geldiğimiz nokta itibariyle, hem Foucault’un hem de Orwell’in kendi dönemlerinde fantastik karşılanan fikirlerinin adeta somutlaştığını görmek mümkündür. Güvenlik, sosyalleşme, haberdar olma, entelektüel olma gibi makul nedenlerle her bir birey gönüllü olarak gözetim toplumunun bir üyesi olmaktadır. Böylece şeffaflık hem güvenliğin teminatı hem iktidarın gözü olmaktadır. Foucault’a göre tam bir iktidarın sağlanması için toplumun tamamının sürekli olarak gözetlenmesi gerekmektedir. Dini, örfi, toplumsal tüm değerlerin gelecekte bir anlam ifade etmeyeceğini belirten Foucault, toplumsal iktidarın güvenliği için mahrem bir sınır tanımaz. Freud’la beraber mahrem alanın üzerinden kalkan perde, Foucault’la beraber mahremi hedef noktası yapmıştır. Artık kitleleri kontrol etmek isteyen her odak, kitlelerin küçük, büyük, özel, mahrem tüm alanlarında bilgi sahibi olmalıdır. Bir şeye sahip olmanın ilk yolu ise onun dile dökülmesini sağlamaktır. Dile dökülen her şeyin sırrı zamanla açığa çıkacaktır. Foucault’a göre sanılanın aksine modern zamanlarda cinsellik, özgürleştirilmek için konuşulan bir şey değildir. Disiplin altına alınmak ve söyleme dahil edilmek için üzerinde konuşulan bir konudur. Nitekim ona göre cinselliğin asıl anlamını veren sırlar, onun sürekli izlenmesi ve konuşulması sonucu kaybolmuşlardır.( Foucault, 1993a, Akt: Bağlı,2011) Foucault’a göre cinsellik mahrem alanından çıkarak tıp alanında incelenebilir, modernite tarafından standardize edilmiş, nesnel ve didaktik bir forma dönüşmektedir.

Kısacası Foucault’a göre iktidar; söylemler üzerinden ve tıp, okullar, hapishaneler, teknoloji gibi kurumlar aracılığıyla toplumu gözetler. Mahremiyeti lehte ve aleyhte konuşmak fark etmez. Mahremiyeti konuşarak bir konu haline getirmek, mahremiyeti ifşadır. Bugün sosyal medya üzerinden kurulan gözetim krallığı, Foucault’un sistematize ettiği bilim ve akla dayalı iktidar modelinin teknolojik boyutudur.

4.8. Sosyal Medya Kullanımına Bağlı Değişen Mahremiyet Algısı ve Dindarlık