• Sonuç bulunamadı

3.1. ANKARA İLİNİN SOSYAL GÜVENLİK VE SAĞLIK VERİLERİ

3.1.3. Tıbbi Görüntüleme Teknikleri ve Amacı

Ekonomi ve çalışma hayatı için Sanayi Devrimi nasıl bir anlam ifade ediyorsa, Tıp açısından X ışınlarının kullanımı da benzer bir anlam ifade etmektedir. 1895 yılında Wilhelm Conrad Röntgen tarafından keşfedilen X ışınları bir başka ifade ile röntgen ışınları, kemik kırıklarını, kaza ile yutulmuş ya da unutulmuş cisimlerin görüntülenmesini, bir yaraya gömülü kalan maddelerin bulunmasını ve kanserli hücrelerin tespitinin sağlanması gibi birçok konuda önemli etkilere sahiptir (Ashall, 2006, s. 27-28). X ışınlarının keşfinin başlattığı büyük dönüşüm, bilgisayar teknolojisinin ilerlemesi ile daha da gelişmiş, 1970'li yıllara gelindiğinde ultrasonografi ve tomografi cihazları ve daha sonraki yıllarda ise

108

manyetik rezonans görüntüleme cihazı gibi tıbbi görüntüleme cihazları tıp alanına farklı bir yön vermiştir (Öztaş ve Bulut, 2016, s. 128).

Günümüzde mevcut olan ve kullanılan tıbbi görüntüleme cihazları; röntgen cihazları, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, kemik mineral densitometre, anjiyografi sistemleri, ultrasonografi- doppler, gamma kamera, PET (siklotron), SPECT, radyasyon detektörleri ve lazer kameralar şeklinde sıralanmaktadır (Atasever ve Karaca, 2017, s. 53). Aşağıda bu cihazların açıklamalarına yer verilerek cihazlar hakkında detaylı bilgiler sunulacaktır;

Röntgen Cihazları; Röntgen cihazları ile görüntüleme, radyolojik tanı

yöntemlerinin en eskisidir. Bu cihazlar istenilen süre ve kalitede iyonizan radyasyon ışınları, yani X ışınları kullanarak görüntüleme sağlayan cihazlardır. Bu ışınların görüntüleme yöntemlerinde kullanılmasının nedeni dokuyu geçebilme özelliğine sahip olmasıdır. X ışınları vesilesiyle görüntülenen alan bir fotoğraf plağı ya da flüoresan ekran üzerine yansıtılarak sabit bir görüntü sunmaktadır (Aydoğdu, Aydoğdu ve Yakıncı, 2017, s. 2).

Bilgisayarlı Tomografi (BT); X ışınları yardımıyla, görüntüleme yapılmak

istenen bölgenin kesitsel görüntüsünü almaya yönelik uygulanan bir yöntemdir. Cihaz masası üzerinde bulunan kişinin hareket etmeden yatması gerekmektedir. Elde edilen görüntüler cihazın uyumlu olduğu bir bilgisayar tarafından görüntülenmekte ve gerektiği şekilde ölçümlerin yapılması sağlanmaktadır. BT, röntgen ile alınan görüntülerden daha kaliteli ve daha net görüntü sunmaktadır. Özellikle kafa içi travmalarında hasarın boyutunu görmek için uygulanan ilk yöntem olarak bilinmektedir (Topçuoğlu, 2018, s. 9).

Manyetik Rezonans Görüntüleme (MR); Manyetik rezonans kelimesinin

karşılığı manyetik titreşimdir. MR cihazı ile yumuşak doku, kemik ve organlar görüntülenmektedir. Cihazın çalışma mantığı, görüntüleme yapmak istenilen alan üzerindeki atomların manyetik alan yönüne yönelmesi ve titreşimler sonucu belli bir frekansta salınım yapması temeline kurulmuştur. Üzerine radyo dalgaları tatbik edilmesi ile hücrelerde bulunan atomların radyo dalgalarını belli bir frekans ile geri yansıtması sonucu uygulanan bölgeye ait görüntüler bilgisayar ekranında görüntülenir. Bu görüntüleme tekniğinde radyasyon kullanılmamaktadır (Yakıncı, 2013, s. 2).

109

Kemik Mineral Densitometre; Kemik yoğunluğunun ölçülmesini

sağlayan bir cihazdır. Bu cihaz ile kemik kütlesi tespiti yapılmakta ve kemiklerin inceldiği bölgelerin tespiti ve incelme oranı hesaplanmaktadır. Cihazın çalışma mantığı, hesaplama yapılmak istenen bölgeye X veya Y ışınları uygulaması yapılarak kemik tarafından emilen mineral miktarının yorumlanması temeline dayanmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2012, s. 4-8).

Anjiyografi Sistemleri; Anjiyografi, damar içine kontrast yani X ışınlarını

geçirmeyen bir madde verilerek damar filmi alınması anlamına gelmektedir. Bu şekilde damarlarla ilgili hastalıklara daha doğru ve daha net tanı koyulması sağlanmaktadır. Anjiyografi işlemleri incelenen bölge ve organa göre adlandırılmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011b, s. 4).

Ultrasonografi- Doppler; Ultrasonografi yöntemi ile yüksek frekanslı ses

dalgaları yardımıyla ses enerjisi görüntüye dönüşmektedir. Bu özelliğinden kaynaklı ultrasonografi tekniğinin bilinen herhangi bir zararı yoktur ve radyografi uygulamasına göre katı yapılar ile sıvı birikimlerini kolay bir şekilde birbirinden ayırabilmektedir. Genellikle iç organların genelinde kullanıma uygundur (Aydoğdu, Aydoğdu ve Yakıncı, 2017, s. 4-5).

Gamma Kamera, PET (siklotron), SPECT; Bu tekniklerde, hastaya bir

çeşit kimyasal verilmektedir. Verilen bu kimyasallardan yayılan gama fotonları, inceleme yapılan organın etrafında dönen detektörlere bir görüntü yansıtmaktadır. Yansıyan bu görüntüler bir bilgisayara aktarılmakta ve görüntüleme yapılmak istenen alana ait görsel bir veri sunmaktadır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011c, s. 9- 36).

Radyasyon Dedektörleri ve Lazer Kameralar; İstenilen bölge için

görüntü alınmasını sağlayan cihazlardır (Dönmez, 2017, s. 173).

Bu görüntüleme tekniklerine ek olarak birde mamografi cihazları ile de görüntüleme alınmaktadır.

Mamografi Cihazları; Düşük dozlu X ışını aracılığıyla, yoğunlukları yakın

olan kas, yağ ve memenin glandüler yapılarını incelemek ve böylelikle meme kanseri hastalığının teşhisi sağlamak için tasarlanmış cihazlardır (Milli Eğitim Bakanlığı, 2011d, s. 3).

110

Bu cihazların kullanılması bir hastalığın teşhisinde, tedavisinde ne kadar büyük bir öneme sahipse, hastaların yaşam sürelerinin uzatılmasını sağlama noktasında da o kadar büyük bir öneme sahiptir (Kablay, 2009, s. 55). Ayrıca bu cihazların sağladığı fayda ve kolaylıklar nedeniyle şüphesiz sağlık personelleri bu tip cihazların kullanımına önem vermekte ve sık sık bu tip cihazlara yönelim göstermektedir. Buna karşın ilgili otoriteler mali kaynak kısıtlılığı nedeniyle bu tip cihazların kullanımını kısıtlı tutma yönünde baskı yapmaktadır. Çünkü söz edilen cihazların kaliteli sonuçlar vermesi, cihazların verimliliğinin kullanılan malzemelerin kalitesi ile ilişkili olması bu cihazların yapım, tedarik ve kullanım sürecinin bir hayli pahalı olmasına neden olmaktadır. Bu nedenle hizmet sunulan bireyler de maddi açıdan daha uygun ancak teşhis ve tedavi sürecini daha etkili sağlayacak uygulamalar talep etmektedir (Sargutan, 2005b, s. 116-117; Kablay, 2009, s. 58-59).

Örnek vermek gerekirse 1995 yılında Avrupa merkezli yürütülen bir araştırmanın verilerine göre; bir adet bilgisayarlı tomografi cihazının maliyeti ile en az 3 adet sağlık hizmeti sunan kuruluşun kurulabileceği hesaplanmıştır (Şemin, 1999, s. 19). Bu örneği benzer bir şekilde 2015 yılına ait Türkiye’de bulunan cihazların fiyatlarıyla desteklemek gerekirse, bir adet BT cihazı için ortalama 600 bin TL, bir adet MR cihazı için ortalama 1.5 milyon TL, bir adet ultrasonografi cihazı için 64 bin TL, bir adet doppler ultrasonografi cihazı için ise 92 bin TL harcama yapılmaktadır (Atasever ve Karaca, 2017, s. 114). Sonuçta bu denli yüksek oranlarda yapılan harcamalar ancak hizmetten yararlanan kişilere yüksek düzeyde hizmet faturası kesilerek karşılanabilir. Ayrıca 2017 yılı verilerine göre hizmet alımı için girilen bir ihalenin günlük 70 adet28 tarama yapılması üzerinden açıldığı, bir adet tarama için hastanenin firmaya 25-30 TL arasında ödeme yaptığı buna karşın SGK’nın hastaneye MR için 72 TL, BT için 60 TL bütçe görülmektedir (https://www.haberturk.com/turkiye-de-yilda-11-milyon-mr-taramasi-yapiliyor- 1717224#).

Cihazların yapım, tedarik ve kullanım süreçlerinin yüksek maliyetli olmasına ek olarak sürekli yeni teknolojilerin kullanılması ve mevcut teknolojilerin

28Yine aynı haber kaynağına göre, pratikte görüntüleme işleminin 150’nin altına düşmediği belirtilmektedir. Ortalama 15 dakika MR çekim süresinin olduğu göz önüne alınırsa, günlük 70 adet görüntüle yapan bir cihazın 17.5 saat, 150 adet görüntüleme yapan bir cihazın ise 37.5 saat kesintisiz çalışması gerekmektedir.

111

gereksiz kullanılması sağlık hizmetlerinde maliyet artışlarının yaşanmasını kaçınılmaz kılmıştır. Ayrıca özellikle gelişmiş ülkelerde sağlığa ayrılan kaynakların %20’sinin gereksiz ya da zararlı tıbbi tekniklere harcandığı ortaya konulmuştur. İlerleyen tıp teknolojileri hastalıkların teşhis ve tedavisinde çeşitli yöntemler sunarken, özellikle klasik teşhis yöntemlerinin gereksiz olarak terk edilmesine neden olduğu çeşitli çalışmalarda ortaya çıkarılmıştır. Örneğin İngiltere’de radyolojik tetkiklerin %20 azaltılabileceği, aslında yapılan tetkiklerin %20’sinin radyolojik araçlar kullanılmadan rahatlıkla tespit edilebileceği yapılan çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir. Başka bir çalışmaya göre genel tıp kliniklerinde öykü yöntemi ile hastalıkların %50’si, öykü ve fiziki muayenenin beraber kullanımı ile %73’ü doğru teşhis koymada yeterlidir (Şemin, 1999, s. 18- 21). Bu tip gereksiz ve uygun olmayan kullanımlar ülke ekonomilerine ve sağlık hizmetlerine önemli sorunlar getirebilmektedir.

Tıp alanının, toplumda kullanılan birçok alana göre teknolojinin en hızlı gelişim gösterdiği alanlardan birisi olması tıbbi cihaz sektörünün hızla gelişmesine ve büyümesine neden olmaktadır. Bu gelişim ve büyüme oranı her ülkenin kendi ekonomik gücü ve sağlık harcamaları politikası ile doğrudan ilişki içindedir. 2013 yılı tıbbi cihaz pazar büyüklüğü verilerine göre 125.4 milyar dolar ile ABD listenin başında yer almaktadır. Bir sonraki yıl için de dünya tıbbi cihaz payının %49’una sahip olarak yine ABD ilk sırada yer almaktadır. Sırasıyla aynı yıllar için listenin ikinci sırasında 30.2 milyon dolar ve %12’lik pay ile Japonya, listenin üçüncü sırasında ise 26.6 milyar dolar ve %11’lik pay ile Almanya gelmektedir (Sağlık Bakanlığı, 2017b, s. 11-12).