• Sonuç bulunamadı

2.1. KÜRESELLEŞME, NEOLİBERALİZM VE YARATTIĞI DÖNÜŞÜM

2.2.2. Türkiye’de Uygulanmaya Başlanan Neoliberal Sağlık Politikaları

2.2.2.4. Genel Sağlık Sigortası (GSS)

GSS veya benzer amaçlı uygulamalar 20. yüzyılın ilk yarısından itibaren dünyanın gelişmiş ülkelerinde yaygın olarak görülmektedir (Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2016, s. 712). GSS, kişilerin gönüllülük durumuna bakılmaksızın

83

gelecekte karşılaşabilecekleri risklere karşın sağlık hizmetlerinden etkili bir biçimde faydalanmasını sağlayan bir sosyal güvenlik aracıdır (Ateş, 2016, s. 116). Türkiye’de 01.01.2012 tarihinde uygulamaya giren GSS ile kapsamlı bir sağlık sistemi oluşturulması amaçlanmıştır. GSS uygulaması ile ilgili yasa 2006 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen ancak bazı maddeleri Anayasa Mahkemesi tarafından ertelenen 5510 sayılı SSGSS kanunudur. GSS ile ilgili teşkilatlanmaya ilişkin düzenlemeler 5502 sayılı SGK kanununda yer almaktadır (Orhaner, 2014, s. 139-140).

GSS, 5510 sayılı SSGSS kanunun üçüncü kısmında düzenlenmiş ve toplamda 19 madde ile hak ve yükümlülükler çerçevesi çizilmiştir. SSGSS kanunun üçüncü kısım birinci bölümünde kapsamdaki kişiler ve tescili, ikinci bölümde sağlanan sağlık hizmetleri ve diğer haklar, üçüncü bölümde sağlık hizmetlerinden yararlanma şartları ve katılım payı ödemeleri, dördüncü bölümde ise mali ve çeşitli hükümlere yer verilmiştir.

5510 sayılı Kanun’a göre, GSS’den faydalanan yurttaşlar ve bakmakla yükümlü olduğu bireyler için genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetleri ve sunulan diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortasından yararlananlar için bir hak, kurum içinse bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülüktür. Ayrıca bireylere sunulan sağlık hizmetleri ve diğer haklar, ödenen primlerin tutarına göre ilişkilendirilemez (Yüksel, 2016b, s. 289).

GSS kapsamına göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ile bu vatandaşların yabancı uyruklu eşi ve çocukları; SSK’ya tabi çalışan yabancı uyruklular; sığınmacılar ve vatansızlar sağlık hizmetlerinden yararlanabilir buna ek olarak, anne veya babaları GSS kapsamında olan henüz 18 yaşını doldurmamış çocuklar; lise dengi öğrenim gören henüz 20 yaşını doldurmamış bireyler ile yüksek öğrenim görüyorsa 25 yaşına kadar mezun oldukları tarihi izleyen günden itibaren iki yıl süreyle gelir testi yapılmaksızın anne veya babalarının üzerinden sağlık haklarından faydalanabilirler (Yılmaz, 2014, s. 100-101; Güzel, Okur ve Caniklioğlu, 2018, s. 755-756).

Ancak tıpkı reform öncesi dönemde olduğu gibi reform sonrası dönemde de sağlık haklarından faydalanabilmek için belirli bir dönem prim ödeme zorunluluğu vardır. Önceki dönemde bu süreler sigortalılık tipine göre farklılık göstererek 120

84

gün ila 8 ay arasında prim ödeme zorunluluğu varken, GSS’den yararlanabilmek için son bir yıl içinde toplam 30 gün GSS primi ödemek gerekmektedir. Ayrıca sağlık hizmeti sunucusuna başvurulduğu tarihte kısa ve uzun vadeli sigorta primleri dahil olmak üzere prim borcunun bulunmaması koşuluna bakılmaktadır (Ekin, 2012, s. 155-156). Primler, kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi olanlar için prime esas kazancın %5’i sigortalı, %7,5’i işveren katkısı olmak üzere %12,5’idir. Sadece GSS’ye tabi olanlar ile kanuna göre belirtilenlerin GSS primi, prime esas kazancın %12’sidir (Yenimahalleli-Yaşar, 2015, s. 98).

GSS prim ödeme yükümlülüğüne göre farklı sınıflandırma biçimleri kullanır. Bunlar (Alper, 2014, s. 316);

• Çalışan ve çalışma geliri üzerinden prim ödenerek ya da ödeyerek GSS kapsamına alınanlar,

• Çalışmayan ancak prim ödeyerek GSS kapsamına alınanlar,

• Ödeme gücü olmayan bundan kaynaklı prim ödeyemeyen ve primleri devlet tarafından ödenerek GSS kapsamına alınanlar, şeklindedir.

Primleri kendileri tarafından ödenecek kişilerin ödeyecekleri prim miktarının tespit edilmesi amacıyla 2012 tarihinden itibaren gelir testi uygulaması başlamıştır. 1 Ocak 2012 tarihinden itibaren Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları tarafından belirlenen test yöntemleri ile harcamaları, taşınır ve taşınmazları dikkate alınarak, ailenin aylık kazancının aile fertlerine düşen aylık tutarı, asgari ücretin üçte birinden az olan kişiler prim ödemekten muaftır. Bu kişilerin primleri devlet tarafından karşılanır (Yenimahalleli-Yaşar, 2015, s. 98).

Aylık geliri asgari ücretin üçte birinden az olan kişiler dışında prim ödeme yükümlülüğü bulunmayan bireyler ilgili kanun 67. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre 30 gün GSS primi ödeme koşulu bulunmayanlar veyahut 30 günlük sürenin hesaplanmasında göz ardı edilecek durumlar şu şekildedir; 18 yaşını doldurmayanlar, tıbbi olarak başkasının bakımına muhtaç olanlar, trafik kazası halleri, iş kazası ve meslek hastalığına uğrayan bireyler, bildirimi zorunlu bulaşıcı hastalığı olanlar, koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanacak olanlar, analık halinde sağlık hizmeti alacak olanlar, afet ve savaş ile grev ve lokavt hallerinde olanlar (5510 Sayılı Kanun m. 67) olarak sıralanmıştır.

85

Sağlıkta reform sürecine girilmesinin nedenleri arasında sağlık harcamalarının yüksek olması ve ilgili politikalar ile herkese adil sağlık hizmet sunumu sağlanmasının reform sürecinin temel amaçları içinde yer aldığına daha önce değinilmişti. Ancak GSS ile sağlık harcamalarında bir azalma olmadığı görülmekle beraber GSS’den yararlanan kesim içinde prim ödeme oranlarının yüksek olduğu görülmektedir. Ayrıca aylık geliri asgari ücretin üçte birinin üzerinde olan herkesin prim ödemek zorunda kalması ve bu oranın yoksulluk sınırının her şekilde altında kalıyor olması, GSS’nin adil, eşit ve korumacı sağlık hizmeti anlayışına ters düştüğünü göstermektedir. Bu durumu ufak bir hesaplama ile açıklamak gerekirse;

• 2019 Yılı Türk-İş Yoksulluk Sınırı: 6.609

• 2019 Verilerine Göre Asgari Ücret (Net): 2.020,90 • Asgari Ücretin 1/3’ü: 673, 636

Verilen sayısal veriler göstermektedir ki, yoksulluk sınırı asgari ücretin 1/3’ünün 9.8 katıdır. Bu durumda GSS primi ödemek zorunda olan kesimin yoksulluk sınırının çok altında bir geliri olduğu görülmektedir. Benzer bir açıklamayı toplam sağlık harcamalarına yapılan ödemeleri kıyaslayarak da yapmakta yarar vardır.

86

Tablo 4:Türkiye’de 2000-2017 Yılları Arası Toplam Sağlık Harcamaları

(Ağır ve Tıraş, 2018, s. 648; Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2017, s. 252; https://bit.ly/2X2VEP2) (*) ilgili yıla ait sayısal veriye ulaşılamamıştır.

Tablo 4 incelendiğinde toplam sağlık harcamalarının 2000 yılından 2017 yılına kadar nasıl bir seyir izlediği görülmektedir. Bu veriler ışında, 2000 yılında 8.248 milyon olan toplam sağlık harcamaları 2017 yılında 17 kat artarak 140.647 milyona ulaşmıştır. Aynı yıllar karşılaştırıldığında toplam sağlık harcamasının GSYH’ye oranında 0.3 azalma olduğu, kişi başı sağlık harcamasının 13,5 kat arttığı ve 2002-2017 yılları karşılaştırıldığında kişi başı cepten yapılan sağlık harcamalarının 2,2 kat arttığı ve 82 ABD dolarına denk geldiği görülmektedir. Görüldüğü üzere verilen istatistiki hesaplamalar göstermektedir ki GSS’nin işlerliği tartışmaya açık bir hale bürünmüştür. Sağlık harcamalarında var olan bu artışların nedenleri arasında PDÖS’nin de olduğu ve bu sistemin sağlık hizmetlerini nasıl etkilediği gerek bir bütün halinde tezin tamamında yer yer değinilerek gerekse de bir sonraki başlıkta açıklanmaya çalışılmıştır.

Yıllar Toplam Sağlık Harcamaları (Milyon TL) Toplam Sağlık Harcamasının GSYH’ya Oranı (%) Kişi Başı Sağlık Harcaması (TL) Kişi Başı Cepten Yapılan Sağlık Harcaması (ABD $) 2000 8.248 4,8 128 * 2001 12.396 5,1 190 * 2002 18.774 5,2 284 37 2003 24.279 5,2 363 45 2004 30.021 5,2 444 60 2005 35.359 5,2 517 87 2006 44.069 5,6 636 97 2007 50.904 5,8 726 122 2008 57.740 5,8 813 110 2009 57.911 5,8 804 73 2010 61.678 5,3 843 92 2011 68.607 4,9 924 85 2012 74.189 4,7 987 87 2013 84.390 4,7 1.110 98 2014 94.750 4,6 1.232 100 2015 104.568 4,5 1.345 82 2016 119.756 4,6 1.524 82 2017 140.647 4,5 1.751 82

87