• Sonuç bulunamadı

Cumhuriyetin İlanı Öncesi Dönemde Sosyal Güvenlik Sistemi

1.1. SOSYAL GÜVENLİK KAVRAMI

1.1.4. Türkiye’de Sosyal Güvenlik Sisteminin Tarihi

1.1.4.1. Cumhuriyetin İlanı Öncesi Dönemde Sosyal Güvenlik Sistemi

Osmanlı İmpatorluğu döneminde sosyal güvenlik uygulamaları geleneksel yöntemlerle sağlanmaktadır. Bu durumun en önemli etkeni Osmanlı’nın sanayi değil tarım toplumu olmasıdır. O dönemin işçi kesimi için Makal “sanayi işçisi

olmaktan çok; niteliksiz, tarım kesimiyle bağlarını koparmamış, yılın belirli dönemlerinde işçilik yapan, “işçi”den çok “köylü işçi” terimiyle niteleyebileceğimiz özellikler taşıyordu” demektedir (1999, s. 41). Daha önce

sosyal güvenlik sistemi uygulamalarının kurumsallaşmasının, sanayi devrimi sonrasında değişen toplum yapısını telafi etmek ve ağır sanayi koşulları altında ezilen halkın refahını sağlamak amacıyla oluştuğu belirtilmişti. Osmanlı’nın tarım toplumu olmasından kaynaklı kurumsallaşmış bir sosyal güvenlik sistemi tam olarak kurulamamıştır.

Osmanlı’da 13. yüzyıldan itibaren sosyal risklere karşı din, ahlak ve gelenek kuralları üzerine inşa edilmiş olan loncalar kullanılmıştır. Loncalar birtakım sosyal risklere karşı mensuplarına veya aile bireylerine ayni ve nakdi yardım sağlayan orta

sandığı veya teavün sandığı olarak adlandırılan dayanışma sandıklarını

kurmuşlardır. Bu sandıkların finansmanı bağışlar, mesleki terfilerde kalfa ve ustalar tarafından verilen paralar ile lonca mensuplarının ödedikleri aidatlarla sağlanmıştır (Tuncay ve Ekmekçi, 2005, s. 68). Loncalara ek olarak dini ve örfi değerlerine aşırı bağlı olan halk bilhassa İslam dininin gerekleri olan zekât, fitre gibi uygulamalarla yoksul halka varlıklı kesim tarafından yardımlar yapılmış böylelikle sosyal güvenliğin yardım unsuru yerine getirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca aile içi destek yöntemleri sayesinde belirsiz riskler karşısında bireyler ailesini güvence olarak görmüş sonuç olarak riskler karşısında bireyler kendilerini güven altına almışlardır (Kitapçı, 2007, s. 81; Çımrın-Kökalan ve Durdu, 2015, s. 63).

İmparatorluk modern anlamda sosyal güvenlik sistemine 1839 tarihli Tanzimat Fermanından sonra geçmiştir. Bu dönemde ilk olarak madencilik sektöründe sınırlı önlemler getirilmiş olsa da 1865 tarihinde Dilaver Paşa

Nizamnamesi çıkarılarak kurumsal olarak sosyal koruma mekanizması

oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu Nizamname’ye göre Ereğli Kömür Havzası’nda çalışan işçilerin çalışma koşulları tespit edilerek, hastalığa kapılanların tedavileriyle alakalı birtakım önlemler alınmıştır (Tuncay ve Ekmekçi, 2015, s. 83). Ne var ki bu nizamname padişah onayı almamış, bu nedenden dolayı nizamname olarak değil de

18

bir teamülname olarak yalnızca Ereğli Havzası ile sınırlı kalmıştır. Çıkarıldığı dönemde maden ocaklarında çalışma koşullarının elverişsizliği karşısında meydana gelen şikâyetlerin yoğunluğundan dolayı bölgenin yöneticisi Dilaver Paşa'ya maden ocaklarındaki koşulları batılı tarzda ıslah etmesi için bir emirname gönderilmiştir. Dilaver Paşa’nın oluşturduğu bir komisyon, iki yılda 7 fasıl 100 maddeden oluşan bu teamülnameyi hazırlamıştır (Kurum, 2015, s. 50-51).

1866 yılına gelindiğinde Askeri Tekaüt Sandığı kurulmuş ve bu sandık ilk resmi sosyal güvenlik kurumu olarak tanımlanmıştır (Güvercin, 2004, s. 91). Askeri Tekaüt Sandığı emeklilik hakkı için otuz senelik hizmet süresi şartını vurgulanmış, emeklilik şartlarını düzenlemiş ve çalışma yaşını 18 olarak belirlemiştir. Harp okulu ve harp akademisinde eğitim görenler için eğitim aldıkları sürelerin toplamının 4 yıla kadarki kısmı hizmet süresi olarak görüleceği kararına varılmıştır. Askeri personelin bir kaza veya hastalık sonucu maluliyete düştüğü vakit maaş bağlanması uygun görülmüş ve bu konuda düzenlemelere yer verilmiş ve ek olarak ölüm sigortası kapsamında gerçekleşen ölüm durumunda ölüm aylığına bağlanacaklar belirlenmiştir. Bu duruma göre öncelikle çocuklara, eğer ölen birey çocuksuzsa anne-babasına aylık bağlanacaktır (Kurum, 2015, s. 54-59). Ölüm aylığı konusundaki bu uygulamanın günümüzde de uygulandığı görülmektedir.

1869 yılına gelindiğinde ise Maadin Nizamnamesi çıkarılmıştır. Maadin Nizamnamesi’nde, sosyal güvenlikle alakalı hükümler daha ileri gelmektedir. Nizamnameye göre, ocaklarda var olan zorunlu çalışma durumu kaldırılmıştır ve iş kazalarına karşı alınması gereken önlemlere dikkat çekilmiş, madenlerde doktor ve ilaç bulundurulmasını zorunlu kılmış, bununla birlikte işverenleri, iş kazalarına uğrayan işçilerine tazminat ödeme konusunda sorumlu tutmuştur. Ayrıca iş kazalarına maruz kalan işçinin ölümü halinde geride kalan yakınlarına ödeme yapılması ile ilgili de düzenleme getirmiştir (Alper, 2015a, s. 10). Nizamnamenin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için Orman ve Maadin ve Ziraat Nezareti kurulmuştur. Ancak bu kurum ilerleyen süreçte özerk bir yapıya dönüştürülmüş ve sağlıklı bir şekilde yönetilmesi mümkün olmamıştır (Kaştan, 2016, s. 12).

Tazminattan sonra devlet yönetiminde yapılan değişikliklere bağlı olarak kamu görevlileri için modern anlamda sosyal güvenlik kurumları olarak 1881 yılında Sivil Memurlar Emekli Sandığı, 1890 yılında Seyri Sefain Tekaüt Sandığı, 1909 tarihinde Tersane-i Amiriyeye Mensup İşçi Vesairenin Tekaüdiyesi Hakkında

19

Nizamnamesi, 1910 tarihinde Hicaz Demiryolu Mamur ve Müstahdemlerine Yardım Nizamnamesi, çıkarılmış ve 1917 yılında Şirketi Hayriye Tekaüt Sandığı

kurulmuştur (Alper, 2013, s. 9; Tuncay ve Ekmekçi, 2015, s. 83-84).

İmparatorluğun son yıllarında bilhassa korunmaya muhtaç gruplara yönelik yeni kurumlar da faaliyete geçirilmiştir. 1868 yılında kurulan Kızılay, 1892 yılında açılan Darü’l Aceze, kimsesiz çocuklar için oluşturulan Darü’l Eytam ve İstanbul kapalı çarşı esnafının çıraklık eğitimi için meydana getirdiği Darü’ş Şafaka bu dönemin son sosyal güvenlik kuruluşları olarak karşımıza çıkmaktadır (Alper, 2011a, s. 177).

Cumhuriyet öncesi döneme bakıldığında sosyal güvenlik gereksiniminin daha çok çalışan sınıf düşünülerek düzenlendiği görülmektedir. Dönemin şartları göz önüne alınırsa günümüzde uygulanan sosyal güvenlik uygulamaları gibi çok kapsamlı bir sosyal güvenlik hizmeti beklemek bir hata olacaktır. Buna karşın toplumun o dönemki yapısı, ekonomik ve sosyal yaşantısında görülen değişimler sosyal güvenlik açısından da modern anlamda sosyal güvenlik sistemini de beraberinde getirmiş denilebilinir. Çalışan sınıfın yeni yeni oluşmaya başlaması böylece ortaya çıkan bir takım koruma ve destekleme gereksinimi sonucunda, sosyal güvenlik kavramı Cumhuriyet öncesi dönemde ancak bu şekilde kendini göstermeye başlamıştır.

1.1.4.2.Cumhuriyetin İlanı Sonrası Dönemde Sosyal Güvenlik Sistemi