• Sonuç bulunamadı

3.3. Türkiye’de Televizyon Alanının Yapısı: Beğenilerin üretimi ve dağıtımı

3.3.3. Türkiye Televizyonunda Sunulan Program Türleri, 2002-2005

Postman telgrafın gündelik hayat üzerindeki kıymetini, ona olan katkısını anlatırken şöyle diyecektir; “…[telgrafın katkısının] ilgisizliği yüceltip, acizliği katmerleştirmek olduğunu söyleyebiliriz. Ancak her şey bundan ibaret değildi: … telgraf zamanın ve dikkatin bölündüğü bir dünya yaratmıştı. Telgrafın asıl kuvveti onun enformasyonu taşıma yeteneğinde yatıyordu, toplama, açıklama ya da analiz etme değil” (Postman, 2004: 83). Bu gün televizyonun gündelik yaşamımıza olan katkısı nedir? Eğer onun kuvvetinden söz edeceksek, onu nerede aramalıyız?

Televizyonun kuvveti, kendisinden önce kültürel tüketim pratiğine aracılık eden tüm medyumlara karşı sergilediği atakta kendini göstermektedir. Onun saldırısı, tiyatro, sinema, klasik müzik, modern ya da klasik sanat gibi birçok tüketim pratiğini bünyesinde barındırıyor olmasıyla başlar. Televizyon bu pratikleri basitçe içinde barındıran bir medyum değildir. Aynı zamanda o, bu pratikleri kendilerinden başka bir şey olacak biçimde yeniden üretme olanağına da sahiptir. Televizyonda tiyatro, sinema, müzik, sanat, edebiyat, politika artık kendinden başka bir şeydir; yeniden üretilmiş, belki bükülmüş, eğilmiş başka bir şey. Ama bir o kadar da kendidir. Çünkü

televizyon karşısında kendi mevziini korumakta zorlanan bu medyumlar, artık onun gösterdiği şey haline dönüşme tehlikesiyle de karşı karşıyadır.

Bu gün, Türkiye televizyonunun içeriğine baktığımızda, tiyatroyu, müzik konserini, sinemayı, edebiyatı hatta politikayı televizyonla tanıyan ve bu kültürel tüketim pratiklerine katılımı televizyonla sınırlı olan bir kuşaktan söz edebiliriz. Televizyon, dolayısıyla, öylesine bir kültürel tüketim pratiğidir ki, diğerlerini kendi formatına uyduracak biçimde eğip büker, söylemlerini yeniden üretir. Eğip bükerek yeniden üretse de, ürünleri yapmacık değil, aksine doğal görünür. Doğal karşılanan ürünler ve yeniden üretim süreci, diğer tüketim pratiklerinin başka türlü kavranmasını sağlayacak şekilde bir kalıba sokacak güce de sahiptir. Televizyonun kuvvetinden söz edeceksek, işte o tam da bu noktada kendini göstermektedir. Televizyon, biçimi ve içeriği itibariyle tek bir şeye/türe işaret etmez, ama bu şeyleri/türleri tek tek yeniden üretir; yeniden ürettiğini asgari ön koşulla, isteyen herkese, istediği yer ve zamanda, istediği sıklıkta yeniden sunabilir.

Peki bu durumda bu gün Türkiye televizyonu ne sunmaktadır? Sunduğu şey nedir? Elbette bir kültürel tüketim alanında cereyan eden kültürel tüketim pratiğinden söz edeceksek, o vakit televizyonun sunduğu kültürel ürüne bakılmalıdır. Kültürel ürünlerin kendi içinde benzerliklerini ve farklılıklarını tanımlayan, sosyal olarak inşa edilmiş türler bulunmaktadır. Tür, genre, edebiyatta, sinemada, tiyatroda, televizyonda ve diğer medyumlarda cereyan eden etkinliklerin, özelliklerine göre organize edildiği içeriklerdir. Elbette kültürel ürüne ilişkin, ontolojik olarak verili bir tür sınıflamasından söz edilemez. Ancak, kültürel ürünle temas edenlerin, ona ilişkin paylaştıkları ortak yönelimlerin sonucu olarak, tür sınıflaması manidardır (Bielby ve Harrington, 2004: 78). Bu halde, yukarıda sayılan alanların ürettiği içerikler, kategoriler şeklinde organize edilir. Her bir kategori belirli özgün bir kaideye, özelliğe veyahut modele göre işaretlenip tasnif edilir. Örneğin, edebiyatta epik şiir ya da roman, tiyatroda melodram, komedi ya da dram, sinemada western, korku, polisiye ya da müzikal ve televizyonda pembe dizi, haber ya da sitkom, bahsedilen program türlerine örnek olarak verilebilir (Creeber, 2007: 1).

Bu örneklere bakıldığında, genel olarak tür kavramının literatüre 19. yüzyıl süresince, endüstrileşme ve seri üretimle birlikte girdiği anlaşılacaktır. Bilhassa film çalışmaları sürecinde ilk olarak meydana çıkmışlardır (Wood, 2004: 45). Türler, bu haliyle, kişisel olmayan, basmakalıp, ticari biçimler halinde sunulmalarıyla birlikte sanatsal yapıttan ayrılmaktadırlar. Bu bakımdan popüler bir tarifesi vardır. Yine de yüksek kültür/alt kültür, sanatsal olan/olmayan, ince zevkler/olağan beğeniler ayrımının, tür kavramsallaştırmasıyla yeniden görünür kılındığı da anlaşılmaktadır (DiMaggio, 1987). Zira kültürel tüketimin gerçekleştiği hemen her alanda, bu ayrımın yuvalandığını, türün sadece kendini diğerinden değil ama aynı zamanda farklı veçhelerde, tüketiminin gerçekleştiği kültürel tüketim alanlarını da birbirinden ayırt ettiğini söyleyebiliriz. Söz gelimi komedi denildiğinde bunun sinema, tiyatro, radyo ya da televizyon gibi kültürel tüketim alanlarına ait bir tür olduğunu biliriz. Ya da bir başka tür olarak haber denildiğinde bunun gazete, dergi, radyo ya da televizyon alanına ait bir anlatım biçimi olduğunu söylemek zor olmayacaktır (Creeber, 2007: 2).

Bu anlamda tür kavramı, aslında televizyonun ekonomi politiğinin temel taşıdır. Zira televizyonun ilk zamanlarında, yenilikten ziyade taklit etmek kuvvetle kendini gösteren ilkedir. Belirsizliğin ve karmaşanın olduğu zamanda televizyonu baş tacı yapmak üzere programcılar, tür kavramına yönelerek, televizyonun sunduğunu meşru ve mantıklı bir çerçeveye oturtmaya çalışmışlardır (Bielby ve Harrington, 2004: 79). Bu bağlamda tür sınıflaması, televizyon ürününü standartlaştırmaya ve izleyiciyi istikrarlı biçimde kendine bağlayarak ekonomik bir gereksinimi karşılamaya hizmet eder. Böylece, tür nosyonu, televizyonda ne üretileceğini, ne sunulacağını tarif eden bir reçete olarak, televizyon üretimini rutin hale getirmiştir.

Rutin bir üretim süreci, elbette karlı bir alışverişin temel direği olarak kritiktir. Benzer türdeki önceki programın başarısı, kendinden sonra gelen ve yeniymişçesine sunulan, ancak aynı türe ait programın başarısını müjdeleyen unsurdur. Tür nosyonuyla sınıflanmış kültürel ürün, artık ulusal sınırları da aşarak, dünyanın her tarafına başarılı biçimde pazarlanabilir bir haldedir (Bielby ve Harrington, 2004: 79).

Program türlerini üretenler, satanlar ve alanlar, kısaca beğeni üretenler ve beğeni dağıtanlar, hangi program türünün hangi coğrafyada, hangi kültürde, hangi biçimde pazarlanacağını bilirler. Bu işlevselliği düşünüldüğünde burada ve sonraki ana bölümde, tür sınıflaması bir çözümleme aracı olarak kullanılacaktır.35

Yine de, sayılan bu alanlarda çalışanlar arasında da, türleri tanımlama ve sınıflama açısından belirli bir konsensüs olduğu söylenemez. Televizyon da bu alanlardan farklı değildir. Örneğin, TÜİK’in 2002 yılında ürettiği istatistiki bilgilerdeki türlerle, sonraki yıllarda araştırmacılara sunduğu istatistiki bilgilerdeki türler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar aşağıda az sonra yeniden karşımıza çıkacaktır. Ne var ki, Türkiye’de, RTÜK’ün, sağlıklı bir biçimde yaptırım uygulamak amacıyla36 tanımladığı program türleri, 2003 yılından itibaren resmi kayıtlarda ve istatistiklerde kabul edilen ve bu haliyle haklarında veri toplanan program türleridir. Burada ve aşağıda izleyen tartışmalarda kullanılacak bu program türleri 13 ana bölümden oluşmaktadır.

Tablo-11: Yayınlarda program türleri kod, tanım ve sınıflandırmaları

No Programlar Kod Alt Tür

1 Haber

1.1 Haber Bülteni 1.2 Hava ve Yol Durumu 1.3 Ekonomi Bülteni 1.4 Haber Programları 1.5 Yorum Programları 1.6 Güncel Programlar 35

Tür kavramsallaştırması bir haliyle tartışmalı olarak değerlendirilebilir. Açıkçası, (tüm) programları kapsayan bir analizde, ne anlatıldığı ve nasıl anlatıldığı, tür kavramsallaştırmasıyla birlikte tekdüzeleşmektedir. Konunun (ne anlatılıyor?) ve söylemin (nasıl anlatıyor?) ne olduğu elbette derinlemesine ve daha mikro düzeyde yapılacak analizlerde, sözgelimi belirli bir programa ait metin ya da görüntünün çözümlemesinde, oldukça kritiktir. Yine de, makro analizler için tür sınıflaması işlevselliğini korumaktadır. Detaylı bir tür tartışması için ayrıca bakınız (DiMaggio, 1987).

36

Program türlerinin açıklandığı kitapçığın sunuş bölümünde bu gerekçe tam olarak şu biçimdedir: “Program temelinde uygulanacak müeyyide takibinin sağlıklı yapılabilmesi bakımından önem kazanan Program Kimlik Bilgileri çerçevesinde, yayınlarda yer alan programların türleri esas alınarak sistematik sınıflandırılmaları ve tür tanımlamalarının yapılması gerekliliği gündeme gelmiştir” (RTÜK, 2003:7) (Cümle düşüklüğü orijinal metinden gelmektedir). Anlaşılan RTÜK’ün konu üzerindeki hassasiyeti, programları türlerine göre sınıflama gayreti, cezai müeyyideyi uygularken onların sağlıklı biçimde nasıl takip edilebileceği üzerine inşa edilmiştir.

Tablo-11: Yayınlarda program türleri kod, tanım ve sınıflandırmaları (devam)

2 Spor

2.1 Spor Bülteni

2.2 Spor Karşılaşmaları Yayınları 2.3 Spor Haber Programları 2.4 Spor Belgeselleri 2.5 Spor-Magazin Programları 2.6 Spor-Eğitim Programları 3 Kültür 3.1 Belgesel Programlar 3.2 Bilgi-Kültür Yarışmaları 3.3 Sanat Programları 3.4 Sohbet Programları

3.5 Gösterileri, Sanatları ile İlgili Yapımlar37

4 Din ve Moral 4.1 4.2 Dini Tören Yayınları Dini ve Moral Sohbet Programları 4.3 Dini Eğitim Programları

5 Eğitim

5.1 Çocuk Programları 5.2 Örgün Eğitim Programları 5.3 Yaygın Eğitim Programları 5.4 Eğitim Spotları 5.5 Bilgi-Beceri Programları 5.6 Sağlık Programları 5.7 Gençlik Programları 6 Bilgilendiren/Eğlendiren 6.1 Kuşak Programları

6.2 Yaşam Tarzı ve Eğilimlerle İlgili Yapımlar 6.3 Yarı Belgesel Yapımlar

7 Gerçek İnsan Hayatlarından Yola Çıkılarak Oluşturulan

7.1 Reality Show 7.2 Direnç Yarışmaları 7.3 Gerçek Hayat Hikayeleri 8 Dramatik

8.1 Dramatik Diziler 8.2 Çizgi Filmler 8.3 Dramatik Belgeseller

8.4 Sinema ve Televizyon Filmleri

9 Müzik

9.1 Türk Halk Müziği Programları 9.2 Türk Sanat Müziği Programları 9.3 Popüler Müzik Programları

9.4 Video-Klip Yayını Ağırlıklı Programlar 9.5 Çok Sesli Müzik Programları

9.6 Konser Yayınları 9.7 Müzik Sohbetleri

37

Burada bir yazım yanlışı yoktur. Ancak orijinal kaynakta açık ki türün adında bir yanlışlık ya da cümle düşüklüğü vardır. Yine de RTÜK bu türe ilişkin açıklamasını şu biçimde yapmaktadır; “Dans programları, sahne şovları vb.” (RTÜK, 2003:12).

Tablo-11: Yayınlarda program türleri kod, tanım ve sınıflandırmaları (devam)

10 Eğlence

10.1 Magazin Programları 10.2 Blok Eğlence Programları

10.3 Dramatik Öğeler İçeren Eğlence Programları 10.4 Yarışmalar

10.5 Show ve Gösteriler 10.6 Talk-Show

11 Program Tanıtımları 11.1 Program Tanıtımları

12 Reklamlar

12.1 Reklam Kuşakları

12.2 Özel Tanıtıcı ve Spot Reklamlar 12.3 Doğrudan Satış Reklamları

12.4 Çerçeve, Logo, Alt Yazı, Bant Reklam 12.5 Sanal Reklam

12.6 Program Desteklemesi

13 Diğer 13.1 13.2 Uluslar Arası Törenlerin Naklen Yayınları Önemli Toplantı ve Açılış Yayınları 13.3 Münferit Kampanya Programları

Kaynak: RTÜK, 2003.

Nasıl tanımlanmış olursa olsun, tür nosyonu için genel kaide, bir türün sadece işin uzmanları tarafından değil, ama izleyiciler tarafından da anlaşılıyor olması üzerine kuruludur. Dolayısıyla, türleri oluşturan klasifikasyon, sadece akademik bir çabayla sınırlı değildir. Tüm türlere ait içeriğin anlaşılır olması, klasifikasyon için en temel kaidedir. Bu bakımdan, söz gelimi, sokakta yürüyen bir karakterin aniden şarkı söylemeye ve dans etmeye başladığı bir program türü, izleyiciler tarafından kolayca anlaşılacak ve izleyici bir müzikal izlediğini ve bu sahne gibi, izlediği program içinde başkaca sahnelerin de olacağını tahmin edecektir. Böylece bu tür bir programı, beğenisinin sesine kulak verip, ya izlemeye devam edecek ya da ondan kaçınacaktır (Creeber, 2007: 1).

Türkiye’de RTÜK’e göre “…programların yapılış amacı, formatı, içeriği, hedef kitlesi veya yapım yeri gibi değişik özelliklerine” (RTÜK, 2003: 7) dayalı ayrımlar yapmak mümkün olsa da, RTÜK 2003 yılında kendi önerdiği sınıflandırmasını “…büyük ölçüde program amacı ve içeriği dikkate alınarak yapılan sınıflandırmalara” dayandırmaktadır. Bu tip bir ayrımın RTÜK açısından müeyyide takibini sağlıklı yapabilmek gibi faydaları olduğu kadar, yapımcılar, yayıncı kuruluşlar ve yayın akışını düzenleyen uzmanlar açısından da faydaları

bulunmaktadır. Bu sınıflamada, kısmen hukuki faydalar göz önüne alınsa da, elbette ağırlıklı olarak pazar/piyasa düzenine ilişkin kaygılar da bulunmaktadır. Sözgelimi 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun’un, ikinci bölümünde yer alan 4. maddenin ‘e’ fıkrasında belirtilen, Yayınların toplumun millî ve manevî değerlerine ve Türk aile yapısına aykırı olmaması ilkesine göre, program hazırlamak ve yayın yapmak, televizyon alanındaki aktörlerin uyması gereken temel ilkelerden birisidir. İlkenin içeriği muğlak olsa da,38 kanun gereği, alanda eyleyen aktörler, yapımcılar, yayıncılar vs., diğerlerine olduğu gibi bu yayın ilkesine de dikkat etmelidirler.

Tür sınıflaması için kritik bir başka husus ise, pazarın ya da piyasanın kurallarının dikkate alınıyor olmasıdır. Açık olarak izlenmesi mümkün olmayacak bir programın, başka bir deyişle, alandaki üretici, dağıtıcı aktörler için yeterince karlı olmayacak bir programın, yayına sunulması da onlar için anlamlı olmayacaktır. Bu bağlamda, yayınlanan program türlerinin her ne kadar bazı yasal zorunlulukları olsa da, onların içeriğini belirleyen bir başka mühim husus, pazarda/piyasada karşılığının olmasıdır. Program türünün içeriği, biraz da bu karşılığa yanıt vermesiyle inşa edilir. İzleyici için üretilen türün, bir süre sonra kendi izleyicisini de ürettiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Sunulan programın içeriği, açık ki sadece ve tek başına izleyicinin beklentisi üzerine inşa edilmez. İzleyici, yasal zorunluluklar ve piyasa şartlarının etkisi göz önüne alınarak kendisine sunulan kültürel ürünü tüketir, sonra onu yeniden üretir. Yeniden üretilmiş anlamlar bütününü, beğenilerini, yani kendisini, beklentisini ve programın içeriğini pazara yeniden sunar.

Yukarıda genel hatlarıyla değinilen izleyici beğenilerine ilişkin argümanlar, ilerleyen ana bölümde ayrıntılı biçimde tartışılacaktır.

38

Birçok başka resmi belgede de yer alan, ancak bir türlü tanımlanmayan Türk aile yapısının ne olduğu bu tezin konusu olmamakla birlikte, bu çalışmanın operasyonelleştirebildiği bir kavram da değildir. Bir başka çalışmanın konusu olarak değer kazanabilir. Acaba RTÜK, Türkiye televizyonunda, kaç program için bu ilkeyi göz önüne alarak yaptırım uygulamıştır? Yaptırım uygulama girişimi nasıl ve kimin tasarrufu ile başlamıştır? Şikayet üzerine mi yoksa içerik denetimi sırasında uzmanın tavsiyesi üzerine mi? Uygulanan yaptırımlarda, bilirkişinin ya da yaptırımı öneren uzmanın, ayrıntılı gerekçesi nedir? Bu bağlamda, Türk aile yapısını nasıl tarif etmektedirler?

Burada kritik sorulardan birisi, Türkiye’de sunulan program türlerinin genel dağılımına bakılarak, Türkiye televizyonunun ne olduğunu anlamak mümkün müdür? sorusudur. Sadece haber ya da pembe dizi gibi, tek bir türün değil, ama genel hatlarıyla sunulan tüm türlerin analizi, bize Türkiye televizyonunu anlama imkanı verir mi? Elbette, Türkiye televizyonunda sunulan program türlerinin, hususiyetlerini, teamüllerini ve beğenilerini anlamak, bir kültürel tüketim alanı olarak Türkiye televizyonunu anlamayı da kolaylaştıracaktır. Postman’ın önerisi tam bu noktada işe yarayacaktır; “…bir kültürü ürettiği apaçık saçmalıklarla değil, kayda değer saydığı şeylere bakarak ölçeriz. Bizim problemimiz burada yatar; zira televizyon en saçma ve dolayısıyla en tehlikeli haline, büyük emeller peşinde koştuğu zaman, kendisini önemli kültürel konuşmaların taşıyıcısı olarak sunduğu zaman kavuşur” (Postman, 2004: 26).

Tablo-12: Yapım Biçimine Göre Yıllar İtibariyle Televizyondaki Program Türlerinin Yayın Süreleri (%)

Yukarıda sunulan tabloda, yıllar itibariyle Türkiye televizyonlarında yayınlanan programların, türlerine göre yayın süreleri sergilenmektedir. 2002 yılından başlayarak her yıla ilişkin hesaplanan veriler, program türlerinin, yerli, yabancı yapım ve toplam yayın sürelerinin dağılımını göstermektedir. Aynı zamanda, yukarıdaki hesaplamalar, Türkiye’deki tüm televizyonlardaki, yerel, bölgesel ve ulusal televizyonlardaki program türlerinin toplam yayın sürelerine işaret etmektedir. Kısaca, Türkiye televizyonunun ne sunduğu ve ne kadar süreyle sunduğu, yukarıdaki hesaplarda açık olarak görülmektedir. Yine de, değerlendirmelere geçmeden önce birkaç önemli hususu vurgulamakta yarar var.

(i) Program türlerinin 2002 yılındaki dağılımı bazı eksikler içermektedir. Bilgilendiren/eğlendiren programlar, eğlence programları ve program tanıtımları başlığı altında toplanan türler, 2002 yılındaki verilerde yer almamaktadır. 2002 yılına kadar TÜİK, program türlerine ilişkin kendi sınıflaması kapsamında veri toplamaktaydı. RTÜK’ün 2003 yılında önerdiği program türlerinden önce toplanan bu veriler, sonraki yıllarda yapılacak karşılaştırmaları, bazı program türleri itibariyle kısıtlamaktadır. Ancak, RTÜK’ün program türü önerilerini 2003 yılından itibaren kabul eden TÜİK, bu yıldan sonra verilerini artık yeni program türleri sınıflamasına göre toplamaktadır. Yukarıda sayılan 3 program türü dışında kalan 10 program türünün, karşılaştırma imkanı bulunması nedeniyle, bu eksikliğe rağmen 2002 yılındaki veriler değerlendirmeye alınmıştır.

(ii) TÜİK’in Türkiye televizyon alanına ilişkin sunduğu veriler, 2009 yılı itibariyle, 2002 ve 2005 yılları arasını kapsamaktadır. Bu nedenle, bu çalışmadaki değerlendirmeler anılan yıllar itibariyle sınırlandırılmıştır.

(iii) Program türlerine ait veriler, RTÜK ve TÜİK tarafından makro düzeyde sunulmaktadır. Verilerde alt türlere ilişkin bilgi eksikliği, araştırmacıların belirli bir türe ait içerik ve söylem arasındaki bağı tam anlamıyla kurmasını engellemektedir. Sözgelimi, spor programları denildiğinde, bu türün hangi alt

türlerden müteşekkil olduğu bilinse de, hangi alt türün televizyonda kendisine ne düzeyde yer bulduğuna ilişkin veriler bulunmamaktadır. Bu haliyle veriler, Türkiye televizyonunun en ince ayrıntısıyla anlatısını, makro düzeyde okumayı zorlaştırmaktadır. Esasen, spor türü altında yer alan, spor-magazin ya da spor- eğitim türüne ait ince ayrımın önemi aşikar olsa da, Türkiye televizyonunda bunlardan hangisinin ağırlıklı olarak yer almış olduğu bilgisi sunulmamaktadır.

(iv) TÜİK ve RTÜK tarafından organize edilen veriler, sadece hangi programın daha fazla sunulduğunu, hangi türün Türkiye televizyonunda daha fazla yer aldığını söylemez. Aynı zamanda, yıllar itibariyle yapılacak karşılaştırmalar, hangi türlerin hangi global etkiler altında daha fazla üretildiğinin (ve sonra tüketildiğinin de) ipuçlarını sunacaktır. Açık ki, TÜİK’in araştırmacılar için hazırlayıp sunduğu bu ikincil veriler, ancak bu kadarını söylemeye yetecektir.

(v) Program yapım kaynağı, yerli ve yabancı yapım olmak üzere iki kategoriye ayrılmaktadır. Yerli yapım, “yapım unsurlarının tamamı veya ağırlıklı bölümü yerli olan yapımlar” (RTÜK, 2003: 21) olarak tanımlanmaktadır. Yabancı yapımlar ise, bu durumda anlaşılacağı üzere, “yapım unsurları yurt dışı kaynaklı olan yapımlardır” (RTÜK, 2003: 21).

(vi) Program türlerinin, aynı zamanda yerli ve yabancı yapımı birbirinden ayıracak biçimde sunulan dağılımı, bize Türkiye televizyonunun yapısal dinamiklerini de tekrar değerlendirme olanağı verecektir. Türkiye televizyonu daha fazla içerik dağıtımı mı yapmaktadır? Başka bir deyişle, içerik üreticilerinden aldığı programları, sadece dağıtmakla sınırlı bir rol mü üstlenmektedir? Yoksa aynı zamanda içerik üretiminden de sorumlu mudur? Bu soruların yanıtı, Türkiye’deki televizyonun, kültürel tüketim sürecindeki rolünün anlaşılmasına da olanak verecektir.

Yukarıdaki kritikleri akılda tutarak, haber programları sınıflandırmasına ilişkin değerlendirmelerle tartışmalara başlanabilir.

Haber Programları: Haber programları kendi içinde haber bülteni, hava ve yol durumu, ekonomi bülteni, haber programları, yorum programları ve güncel programlar (RTÜK, 2003: 9-10) olmak üzere altı alt türe sahiptir. Alt türleriyle birlikte haber programları, “kamuoyunun bilgilendirme ihtiyacını karşılamak amacıyla ve nesnel bir bakış açısıyla izleyici ve dinleyicilere iletilen güncel, toplumsal, siyasal, kültürel, ekonomik olay, konu ve gelişmeler” (RTÜK, 2003: 9) olarak tanımlanmaktadır. Türkiye televizyonunda sunulan tüm programların yayın sürelerin toplamının, 2002 yılında %18,57’si, 2003 yılında %21,21’i, 2004 yılında %22,73’ü ve 2005 yılında %15,95’i haber programlarından müteşekkildir. Böylece, Türkiye televizyonunda, 2002 yılından itibaren 2004 yılına değin sunulan her beş programdan birisinin haber programı türünde olduğu tespit edilmektedir. Haber programlarının toplam yayın süresi içindeki payı, 2004 yılına kadar artarak ilerlese de, 2005 yılında %16 civarına kadar düşmüştür. Toplam yayın süresi itibariyle haber programlarında, bir önceki yıla nazaran, 2005 yılında %6’lık bir düşüş görülmektedir. Bir başka dikkat çekici husus, haber programları söz konusu olduğunda, yıllar itibariyle bu türe ilişkin yabancı yapıma nazaran, yerli yapımların artış göstermesidir. 2002 yılında %10’lar civarında olan yabancı yapım süresi, 2003 yılında bir miktar artış göstermiş olsa da (%15,48) sonraki yıllarda %3’lere değin gerilemiştir. Bu bağlamda, haber türüne ait programlar özelinde, Türkiye televizyonunda önemli ölçüde içerik üretimine doğru kayan bir eğilimin yaygınlaştığını söylemek mümkündür.

Spor Programları: Spor programları, spor bülteni, spor karşılaşmaları yayınları, spor haber programları, spor belgeselleri, spor-magazin programları ve spor-eğitim programları (RTÜK, 2003: 11) olarak altı alt türe ayrılmaktadır. Spor programı denildiğinde, “kamuoyuna, sporun çeşitli alanları ile ilgili önemli olayları duyuran, haberler ve olayların derinlemesine ele alınıp işlendiği programlar ile her türlü sportif faaliyetin naklen yayınından oluşan” (RTÜK, 2003: 11) program türü tanımı yapılmaktadır. Türkiye televizyonunda spor türüne ait programların yayın süreleri toplamda, 2002 yılında %7,93, 2003 yılında %14,40, 2004 yılında %15,75 ve 2005 yılında %3,93 düzeyindedir. Spor türüne ait programların diğer program türlerine

nazaran, 2003 ve 2004 yılındaki yayın süresi itibariyle dramatik artışı dikkat çekicidir. Bu yıllardaki spor türüne ait yabancı yayınların oranlarının bir hayli düşük