• Sonuç bulunamadı

2.3. Araştırma teknikleri ve kullanılan veri setleri

2.3.2. Analiz Teknikleri ve Bazı Önkoşullar

Bu bölümde, Türkiye’deki kültürel tüketim pratiğinin mekanizmalarını televizyon alanında okumanın imkanını yoklayan istatistiki modeller ve bu modelleri oluşturan değişkenlerin doğası hakkında bilgiler sunulacaktır. Bununla birlikte, kullanılacak

analiz teknikleri, tekniklere ait teorik sınırlılıklar ve bunlara ilişkin olası çözüm stratejileri de tartışılacaktır.

Bu çalışma kapsamında kullanılacak veri setlerinin tipolojileri yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Bu bağlamda çalışma üç ana veri setini kullanarak, ortaya koyduğu soruya yanıt aramaya çalışmaktadır. Her bir veri setinin kapsamı, amacı, veri toplama tekniği, ampirik sınırlılıkları ve bu sınırlılıklara ilişkin çözüm önerileri, yukarıda veri rehberlerinde ayrıntılı olarak değerlendirilmiştir. Bütünsel olarak veri setlerine bakıldığında, bunların hepsinin nicel araştırmayla elde edilmiş ikincil veriler olduğu görülebilir.

Tüm veriler, anket tekniği kullanılarak toplanmıştır. Araştırmalar, Türkiye temsili örneklemlere sahiptirler. Bu nedenle, ilerleyen bölümlerde yapılacak tüm tartışmalar, değerlendirmeler ve ortaya atılacak iddialar, aksi bilhassa belirtilmediği sürece, verinin toplandığı yılda (ya da yıllarda), araştırmanın sınırlarını çizdiği tüm evrene ve ya Türkiye nüfusuna karşılık gelecektir.

Veri setleri değerlendirilirken, iki ana eksende analiz teknikleri kullanılacaktır. Bunlardan birisi, daha çok betimsel düzeyde sosyolojik bilgi sunan ve bu eksende tartışma imkanı veren hipotez testleridir. Hipotez testleri (ister parametrik ister parametrik olmayanlar olsun) kabaca iki değişken arasındaki bağlantıyı, iki sosyal kategori arasındaki farkı ortaya koymak üzere gerçekleştirilirler. Bunlar, ne derinlemesine çıkarımlar yapmaya olanak sunarlar ne de yapısal bir düzlemde cereyan eden oyunu kavrayacak ve bütünsel biçimde sentezler sunacak tartışmalara kapı açarlar; ancak, iki değişkenden müteşekkil bir istatistiki modelin test edilmesine karşılık gelirler. Bu model, bir hipotezi test eder ve en kaba biçimde durum tespiti yapmaya yarar. Örneğin, benzer işte çalışan kadın ve erkekler arasında aldıkları ücretler bakımından fark vardır hipotezini sınamak, değişkenlerin ölçüm düzeyleri elverdiği sürece, bu testlerden birisi olan, t-testi aracılığıyla mümkün olabilir. Böylece test sonucunda sıfır hipotezi ya reddedilir ya da edilemez. Sıfır hipotezi reddedilirse araştırmacı, alternatif hipotezine döner, veri setinde bilgileri bulunan kadın ve erkeklerin ücretleri arasında fark olduğunu söyleyebilir.

Bu grupta yer alan testler, hipotez testleri, araştırmacıya böylece, daha fazla betimsel düzeyde çıkarımları yapabilecek teknik olanakları sunar. Araştırmacı, sunulan teknik olanakların da yardımıyla, sosyolojik gerçekliği anlayacak diğer teknikleri de organize edebilir ya da bunların sonunda ortaya koyduğu iddiasını, istatistiki biçimde de sunmuş olabilir.

İkinci grup analiz teknikleri ise, ilişki testleridir. İlişki testleri, hipotez testlerinden farklı olarak, iki ve daha fazla değişkenle meşgul olurlar. Sosyal gerçekliğin sadece iki değişkene indirgenerek açıklanamayacağını, oysa onu etkileyen sayısız değişkenin olabileceğini kabul eder ve bu anlamda çok sayıda değişkenden müteşekkil modeller oluşturmaya çalışır. Yukarıda, bu istatistiki modeller üzerinde ayrıntılı yöntem tartışması yapılmıştır. Burada bunları yinelemekten ziyade, daha teknik taraflarına bakmak yerinde olacaktır. İstatistiki modeller, örneğin buradaki regresyon analizi, çok sayıda değişkenle uğraşırlar. Bunlar, sosyal gerçekliği anlamak üzere bağımlı değişkeni tespit eder ve bunu etkileyen olası bağımsız değişkenleri değerlendirirler.

Modellemelerde iki önemli, ancak Türkiye akademik hayatında sürekli göz ardı edilen, kriter vardır. Bunlardan ilki, öncelikle modellerin teorik düzeyde anlaşılır ve kavrayışçı altyapısının olması gereğidir. Açık ki, teorik altyapıdan yoksun bir modeli test etmek, ampirik olarak elde edilecek bulguların anlaşılır ve kavrayışçı sentezler sunmasını engelleyecektir. Bununla birlikte, sadece teorik düzeyde geçerli bir model kurmak yetmez, bunun aynı zamanda ampirik olarak ölçümünün de yapılabilir olması kaçınılmazdır. Ancak bu iki koşul sağlandığında, teorik altyapısı sağlam ve ampirik ölçümü mümkün olan modeller kurulduğunda, sosyal gerçekliğe ilişkin kavrayışçı çözümler geliştirmeye olanak sağlanabilecektir. Bu çerçevede, çalışmanın sonraki bölümlerinde modeller bu iki ölçüte sadık olarak, açıklayıcı bir yol kullanılarak ortaya konacaktır. İlişki testleri, dolayısıyla, araştırmacıya sadece ve basitçe iki değişkene bağlı kalarak bir sebep-sonuç ilişkisi sunmaz. Daha ziyade değişkenleri kullanarak bir sosyal gerçekliği, anlamayı ve izah edebilmeyi olanaklı kılar.

Bu noktada dikkat edilecek olunursa, nicel bir araştırmayla elde edilmiş veri setini analiz ederken, bazı kaygılar bulunmakta olduğu göze çarpacaktır. Nicel araştırmayla elde edilmiş bir veri setini analiz etmeden önce bazı yaklaşımları değerlendirmek gerekir. Bunlardan ilki ve önemlisi, araştırmacının bir araştırma sorusunun ve hipotezinin olmasıdır. Hipotez, araştırmacının teorik pozisyonunu ortaya koyacak ve buna bağlı olarak hangi analiz tekniğini kullanarak sorusuna yanıt verebileceğinin de ipuçlarını sunacaktır. Araştırmacı hipotezini söyledikten sonra değişkenlerini tespit edecek, değişkenlerin ölçüm düzeyleri de ona hangi testi gerçekleştirebileceğine ilişkin bir yol sunacaktır. Bu yolu aydınlatmak üzere, nicel araştırmanın meşgul olması gereken koşullara tek tek bakmakta yarar vardır.

2.3.2.1. Kavramlar ve Ölçümleri

Nicel araştırma, teoriye dayanan hipotezlerini sınamak için, ölçülebilir kavramsallaştırmalara ihtiyaç duyar. Kavramlar, operasyonel tanımlar aracılığıyla netlik kazanabilir. Önceki bölümden hatırlanacağı üzere, bu çalışma temel sorunsalını anlamak için, beğeni, kültürel sermaye, alan gibi kullanacağı ana kavramların operasyonel tanımlarını tartışmıştır. Gerçekte, bu çalışma, kaba ve tavizsiz biçimde bir teorik yaklaşımı sahiplenmekten ziyade, kavramsal bir ampirisizme meyil vererek araştırma sonuçlarını ortaya koymaya çalışmaktadır. İkincil verilerle uğraşan bir çalışmanın, aksini gerçekleştirmeyi denemesi, ta en baştan gidilecek yolu karartan bir etkiyle, teori ve ampiri arasında derin bir uçurumu yaratacaktır. Zira, araştırmacı kavramlarını ortaya koyduktan sonra, onları hangi değişkenlerle ölçeceğini de belirlemelidir. Böylece değişkenler yardımıyla ölçülebilen kavramlar arasındaki ilişkileri anlayabilmek olanaklı olacaktır. Dolayısıyla, kavramlar, araştırmanın temel odağında yer alırlar. Onlar gözlenebilir/ölçülebilir olmalıdır. Kavramların operasyonel tanımlar sonrasında ölçülmesi, standart bir sorukağıdı ile mümkün olacaktır. Sorukağıdı, kavramları değişkenler olarak ölçecek biçimde tasarlanır. Sorukağıdında yer alan değişkenlerin ölçüm düzeyleri, sadece ve basitçe onların ölçülebilir olmasını sağlamaz ama aynı zamanda hangi istatistiki testin de yapılacağına işaret eder. Bu bakımdan bir kavramı ölçen değişkenin ölçüm düzeyi, analizler için mahsus bir önem taşır. Bu nedenle

araştırmacı, sorukağıdında basitçe kavramları ölçülebilir hale getirmez; ama aynı zamanda onlarla hangi analizi yapacağını da düşünerek değişkenlerini oluşturur. Örneğin, kapalı uçlu olacak biçimde kategorik düzeyde tasarlanmış bir gelir sorusu, araştırmacıya sadece ve basitçe frekans tablosu sunacaktır. Bu tabloda araştırmacı, hangi gelir kategorisinde kaç kişinin bulunduğunu öğrenmekten başka bir bilgiye ulaşamayacaktır. Oysa, açık uçlu olacak biçimde tasarlanan bir gelir değişkeni, ortalama gelirin ne olduğunu söyleyebileceği gibi, gelirin dağılımına ilişkin düzensizlikleri de anlama imkanı sunacaktır.

Kısaca, araştırmacı bir kavramı ölçülebilir hale getirmek için, sosyolojik tahayyülü kullanmak suretiyle bir organizasyon yapacaktır. Ardından, teoriye bağlı kalarak kavramları özelleştirecektir. Bu kavramlara ilişkin göstergeleri de belirledikten sonra, bunları ölçebilecek değişkenleri tasarlayacaktır (Bryman, 2004: 21-30). Bu tasarım sadece ve basitçe birkaç soru üretmek olarak sınırlandırılamaz. Aksine, hem teorik hem ampirik müzakere sürekli araştırmacının gündeminde olacaktır.

2.3.2.2. Nedensellik

Nicel araştırma, kavramlar arasında çoğunlukla nedensel ilişkiler ortaya koyma eğilimindedir. Nicel araştırmanın bu kaygısı, toplumsal olanın arkasında yatan nedenleri açığa çıkartma gayretiyle ilişkilidir. Araştırma, nedensel ilişkiler kurmak suretiyle, veri ve mantık ilişkisini inşa etmeyi dener ki, bu pozitivizmin mantıksal sekansıdır. Nicel araştırmayla elde edilen veriye ait bağımsız değişken ve bağımlı değişken terimleri, nedensel tahayyüle ait en yaygın delildir (Bryman, 2004: 31). Zira araştırmacının, ilişki testleriyle kurduğu modelin en önemli yapıtaşları da, bağımlı ve bağımsız değişkenlerdir.

Nedenselliğin sağlanması ise aynı zamanda iç tutarlılığı gerektirir. Bir nedenin, sonuç üzerinde etkisinin olması, iç tutarlılık koşulundan muaf olamaz. Sık verilen bir örnek olarak, dondurma tüketiminin intihar oranlarının artışı üzerindeki etkisi, nedensellik taşısa da iç tutarlılıktan yoksun olacaktır.

Bir sosyal araştırmayla elde edilmiş veri setinde, değişkenler arasında sebep-sonuç ilişkisi muhakkak öngörülebilecektir. Bir veri setinde değişkenler arasında nedensellik ilişkisinin kurulabilmesi üç koşula bağlıdır. Birincisi, ilgili değişkenler arasında bir rabıta olduğu netleştirilmelidir. Yani, ilgili değişkenlerin birbirinden bağımsız olarak ortaya çıkmadığı kesinleştirilmelidir. İyi bilinen istatistik teknikleri (örneğin, ki-kare ya da korelasyon gibi), işin bu teknik kısmını çözüme kavuşturacaklardır. İkincisi, kurulan bu rabıta sahte olmamalıdır. Yani, iki değişken arasındaki rabıta, üçüncü bir değişkenin varlığından kaynaklanmamalıdır. Dondurma ve intihar oranları örneğinde olduğu gibi… Üçüncüsü, belki de en çok tartışılanı, araştırmacı sorduğu sorularla maddi bir düzenliliği kendisi yaratmamalıdır. Aksi taktirde bu gerçekte var olmayan nedenselliğe yol açabilir (Bryman, 2004: 32-4).

Sonuç olarak, nedensellik soruları, nicel bir araştırmada kaçınılmaz olarak araştırmacının karşısında olacaktır. Ancak, sürekli biçimde nedensellik öngörmek, kaçınılmaz olduğuna atıfla onu sahtece kurgulamak, toplumsalın gerçekliğine aykırı olabilir. Bu nedenle, bu çalışmada değerlendirilen veri setlerinin analizleri sırasında kullanılacak teknikler, zorunlu olarak nedensellik oluşturacak biçimde örgütlenmeyecektir. Başka bir deyişle, analiz teknikleri, bir amaç olacak biçimde kullanılmayacaktır. Açık ki, bir soruya yanıt ararken izlenecek yol ya da alınan pozisyonun izahı ne denli önem taşıyorsa, bu yolda ilerlerken kullanılacak araç da yönteme nazaran o denli önemden yoksundur. Gidilecek yolun tarifi ve hedefin doğrultusu, yöntemin kendisi olarak kritiktir. Filhakika bu yolda ilerlerken kullanılacak araca yöntemden daha fazla anlam atfetmek de o denli tehlikelidir. Bu bağlamda, kullanılacak analiz teknikleri bir amaç haline dönüştürülemez. Onlar sadece meselenin izahını kolaylaştıracak araçlardır.

2.3.2.3. Genelleme

Nicel araştırmalarda (ve nitel araştırmalarda da), kritik meselelerden birisi aşırı genelleme hatasına düşme olasılığıdır. Araştırmacı, genelleme söz konusu olduğunda, elindeki veri setine, verilerin toplanma tekniklerine, örnekleme,

örneklemin seçildiği evrene, onun temsiliyet kabiliyetine ve araştırmanın sınırlılıklarına bilhassa dikkat etmelidir. Esas itibariyle, nicel araştırma kudretini, temsili örneklemden yola çıkarak elde ettiği bulgularını, meşru sınırları içinde daha büyük bir nüfusa genelleme yeteneğinden alır. Dahası, çıkarsamaya imkan verecek analiz tekniklerinin (örneğin, Anova gibi) kullanımı ve sonuçlarının genellenebilmesi, ancak tesadüfilik prensibine dayalı olacak biçimde seçilmiş temsili bir örneklem üzerinde çalışmak koşuluyla anlam kazanır. Başka bir deyişle, çıkarsama yapabilmek, genelleme imkanı, ancak temsili ve tesadüfi bir örnekleme sahip olunduğu sürece mümkündür. Dolayısıyla, kullanılacak analiz tekniğinin araştırmacıya sunduğu araçsal imkan, tesadüfi ve temsili olarak seçilmiş bir örneklem verisi üzerinde çalışılması durumunda işlevsel olmasını sağlayacaktır.

Yukarıda sıralanan, kavramlar ve ölçümleri, nedensellik, genelleme gibi kritik konular etrafında yapılan tartışmalara sadık kalmak suretiyle, ilerleyen bölümlerde bir dizi test yürütülecektir. Bunlardan hipotez testleri, t-test, ANOVA, ki-kare olarak ve ilişki testleri, doğrusal regresyon, lojistik regresyon, korelasyon, faktör, uygunluk (correspondence) analizi olarak tespit edilmiştir. Sürdürülecek testler, SPSS, Lisrel, STATA ve Statistica paket programları yardımıyla gerçekleştirilecektir. Aksi belirtilmediği sürece testlerin tamamında, güven aralığı 0,05 olarak alınmıştır. İster parametrik ister non-parametrik olsun tüm testlerin önceleyen varsayımları, ilgili test öncesinde kontrol edilmiştir. Varsayımları karşılamayan testler için, kategorileri birleştirmek, değişken(ler)i dönüştürmek, z-skorlarını oluşturmak, logaritmasını almak gibi literatürde de önerilen alternatif çözüm yollarına gidilmiş, yine de varsayımların karşılanamaması durumunda ilgili testler sürdürülmemiştir. Bu tip durumlar söz konusu olduğunda, metin içinde bilhassa belirtilmiştir.

Analizler öncesinde ilkin öngörülen teorik model tartışılmıştır. Her bir modelin test edilmesi öncesinde, ilk bölümde sunulan araştırma sorularına ve hipotezlerine bağlı kalarak oluşturulan alt hipotezlere yer verilmiştir. Hipotezin sunulmasının ardından operasyonelleştirme gerçekleştirilmiştir. Böylece, ampirik model, ampirik modeli oluşturan değişkenler ve onların ölçüm düzeyleri tartışılmıştır. Değişkenler temel

olarak “… gözlenen -observed, ve gizli, latent, olmak üzere iki tiptedir. Gözlenen değişkenler doğrudan katılımcıya sorulup yanıt alınan sorulardır. Örneğin eğitim düzeyi gözlenen değişkenlere örnek olarak verilebilir ve doğrudan katılımcıya sorularak elde edilmiş bilgileri içerir. Bunların dışında, bir dizi gözlenen değişkene verilen yanıtların derlenmesiyle elde edilen gizli değişkenler - latent variables, oluşturulmuştur. Gizli değişkenler, bir dizi kategorik değişkenin bir indeks değerine dönüştürülmesiyle elde edilmektedir” (Arun, 2008: 320). Her bir gizli değişken ve onu oluşturan gözlenen değişkenler, metin içinde yeri geldiğinde açık olarak sunulmuş ve tartışılmıştır.

Bu süreç, temelde keşfedici bir yol izlenerek, teorik modele yanıt vermesi muhtemel ampirik modelin inşa edilmesine dayanır. Sonrasında ise, teorik altyapıya sahip ampirik modelin sınanmasıyla elde edilen bulgular, yönteme sadık kalmak suretiyle kavrayışçı biçimde yorumlanır. Bu süreç içinde, paradigmaya açık olarak yıkıcı biçimde saldıran ya da ters düşen sonuçlar elde edildiğinde, teoriye dönülüp üstü örtük biçimde onu meşrulaştıracak ve sonraki durumu önceleyecek bir argüman geliştirilmemiştir. Bu tip teoriden sapmalar, önemli bulgular olarak değerlendirilmiş ve geri dönüp teorik bölümde meseleden kaçınmayı sağlayacak öngörüler yazmaktansa, farklılaşan sonuçlar elde edildiği bölümlerde şeffaf biçimde tartışma yolu tercih edilmiştir. Genel paradigmadan ya da teoriden sapma gösteren bu durumlar, bu araştırmanın keşfedici boyutunu oluşturmaktadırlar. Sapmalar, basitçe bir ölçme ya da analiz anomalisi olarak değerlendirilmemişlerdir. Filhakika, bunlar, beğeniler teorisinin varsa arızi yanını ortaya çıkarması bakımından, kritik öneme sahip oldukları düşünülerek kavrayışçı bir anlama yolu izlenerek çözümlenmeye çalışılmışlardır.