• Sonuç bulunamadı

UYUM TEORİLERİ

2.4 Türkiye’nin 2011 Yılı Öncesinde ve Sonrasında Göç Politikaları

37

· 1989 yılında Bulgaristan’dan 345 bin kişi,

· 1991 yılında I. Körfez Savaşı’ndan sonra Irak’tan 467.489 kişi,

· 1992-1998 yılları arasında Bosna’dan 20 bin kişi,

· 1999 yılında Kosova’da meydana gelen olaylar sonrasında 17.746 kişi,

· 2001 yılında Makedonya’dan 10.500 kişi,

· Nisan 2011- Nisan 2020 arasında Suriye’de yaşanan iç karışıklıklar nedeniyle yaklaşık 3.6 milyon Suriyeli Türkiye'ye göç etmiştir”16 (GİGM, 2020).

38 anlaşılmaktadır.

“Birinci Dünya Savaşı ve Milli Mücadele yıllarında ülke nüfusunun azalması nedeniyle Türkiye, nüfus artış politikası izleyerek Türkiye’ye yönelik göçler ülke için yararlı olarak görülmüştür. Osmanlı Devleti’nin kaybettiği topraklarda yaşayan Türk ve Müslümanların Türkiye’de iskânına yönelik bazı ülkelerle de göç anlaşmaları yapılmıştır”

(Yıldız, 2018: 106-107).

“Türkiye, göç ve göç ile bağlantılı konularda Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde hazırlanan uluslararası belgeler ve hukuki metinlerin de çoğunluğuna katılmıştır. 1951 tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin Cenevre Sözleşmesi 1961’de, bu sözleşmeye ek 1967 protokolü ise 1968’de yürürlüğe girmiştir. Ancak Türkiye bu iki metne coğrafi çekince ile imza atmıştır ki bu durum, yasal bir hak olmasına rağmen bugün halen eleştiri konusudur. Bu coğrafi çekince ile Türkiye, sadece Avrupa ülkelerinden sözleşmede belirtilen zulüm korkusu ile kaçan kişileri, mülteci olarak kabul edeceğini belirtmiştir” (Akçadağ, 2012). “Avrupa dışından gelen sığınmacılara geçici sığınma hakkı tanınmakta, bu kişilerin mülteci statüleri BMMYK ve İçişleri Bakanlığı’nın ortak çalışması ile onaylandığında, onların üçüncü bir ülkeye yerleştirilmesi aşamasına geçilmektedir” (İçduygu, A., Erder, S., ve Gençkaya, Ö.,2014, s. 237).

14 Aralık 1950 tarihinde, “II. Dünya Savaşı sonrasında evlerinden kaçan veya evlerini kaybetmiş milyonlarca Avrupalı’ya yardım etmek amacıyla BM Genel Meclisi tarafından kurulan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), mültecilerin haklarını ve refahını savunmak, başka bir ülkeye sığınma, yerleşme ya da gönüllü olarak ülkesine geri dönme konularında yardımcı olmak için çalışmalarını sürdürmektedir” (UNHCR, 2008).

“Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği BMMYK)’nin yanı sıra Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD), Uluslararası Göç Örgütü (IOM),

39 Dünya Bankası gibi BM kurumları, Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği

(SGDD), Helsinki Yurttaşlar Derneği (HDY), İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı (İKGV), Göçmen Dayanışma Ağı (GDA), İnsan Hakları ve Mazlumlar için Dayanışma Derneği

(MAZLUMDER), Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der), İnsan Hakları Derneği (İHD), Uluslararası Mülteci Hakları Derneği (UMHD)” gibi sivil toplum kuruluşları Türk makamlarıyla işbirliği içerisinde faaliyet gösteren diğer kurumlardan bazılarıdır.

“1 Eylül 1960 tarihinde Ankara’da faaliyetine başlayan BMMYK Türkiye Ofisi Ankara’daki merkez ofisinin yanı sıra İstanbul, İzmir, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Van’daki saha varlığıyla Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK)’nin operasyonel alanının en yoğun olduğu ülkelerden biridir”17

“Uluslararası yükümlülüklerin ve kitlesel sığınma hareketlerinin yoğun olduğu bir dönem”

olan 1951-1988 yılları arası Balkan ülkelerinden Türk asıllı Bulgaristan ve Yugoslavya vatandaşlarının Türkiye'ye göçleri ile ilgili anlaşmaların imzalandığı bir dönem olmuştur.

2000’li yıllara kadar geçen süre içerinde Balkanlardan gelen Türk göçmenlerin yanı sıra Orta Doğu ülkelerinden de kitlesel göç hareketleri yaşanmıştır.

11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde yaşanan terör saldırıları, Avrupa Birliği (AB) ülkelerini, özellikle yasa dışı göçle mücadele ve kendi ülke güvenliklerini sağlamaya yönelik olarak sığınma ve göç politikalarında daha sert önlemler almaya sevk etmiştir (Ünsal, 2007). 11 Eylül sonrası dönemde, bir geçiş (transit) ülke konumunda olan “Türkiye'nin göç politikaları, Avrupa Birliği (AB)’nin beklentileri doğrultusunda şekillenmiştir”(Yıldız, 2018: 114-120).

17 UNHCR, https://www.unhcr.org/tr/turkiyede-unhcr (Erişim tarihi: 24 Nisan 2020)

40

“04/04/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ile Göç İdaresi Genel Müdürlüğü kurulmuştur. 6458 sayılı Kanunun 103 üncü maddesi Genel Müdürlüğün kuruluşunu düzenlemektedir. Söz konusu Kanun, 11/04/2013 tarihli ve 28615 sayılı Resmi Gazete de yayımlanmış ve aynı gün Göç İdaresi Genel Müdürlüğü

kurulmuştur.”18

Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyalarında “Arap Baharı” olarak adlandırılan “toplumsal eylemler ve ülke yönetimlerinin bu eylemleri bastırma girişimlerinde ortaya çıkan karışıklıklar kimi ülkelerde çatışmalara yol açmış, Suriye’de ise iç savaşa sebep olmuştur. İç savaşla birlikte 5,5 milyonu aşkın Suriyeli yerlerinden edilerek başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır”

(Gürsoy ve Aksoy, 2019).

“Nisan 2011 tarihinden itibaren Suriye’den Türkiye’ye kitlesel göçlere yönelik tedbir ve önlemler çerçevesinde 30/03/2012 tarihinde İçişleri Bakanlığı’nca Türkiye’ye Toplu

Sığınma Amacıyla Gelen Suriye Arap Cumhuriyeti Vatandaşlarının ve Suriye Arap Cumhuriyeti’nde İkamet Eden Vatansız Kişilerin Kabulüne ve Barındırılmasına İlişkin Yönerge yürürlüğe konulmuştur. Cenevre sözleşmesinde yer alan coğrafi sınırlama nedeniyle mülteci statüsünün verilmediği bu gibi durumlarda Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nce tanımlandığı üzere Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun Geçici Koruma başlıklı 91 inci maddesine göre acil koruma ihtiyacının karşılanması amacıyla Suriyeli mülteciler geçici koruma kapsamına alınmaktadırlar”.19

Göç Araştırmaları Vakfı (GAV)’ın Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi (ECOSOC)’den aktardığı verilere göre 1990 yılında 1.2 milyon göçmen ile 23. sırada yer alan

18 GİGM, https://www.goc.gov.tr/genel-mudurlugun-gorevleri (Erişim tarihi:10 Nisan 2020)

19 GİGM, https://www.goc.gov.tr/turkiye-de-gecici-koruma (Erişim tarihi: 23 Nisan 2020)

41 Türkiye, 2019 yılına gelindiğinde 5.9 milyon göçmenle 13. sırada yer almıştır (GAV, 2019).20 2011 yılı öncesi ve sonrasında Türkiye'ye çok sayıda insan çeşitli sebeplerle göç etmiştir. Ancak özellikle 2011 yılından itibaren ülkenin güneyinde yer alan Suriye'de rejim karşıtı gösterilerin ve çatışmaların kısa zamanda bir iç savaşa dönüşmesiyle çok sayıda insan hayatını kaybederken hayatta kalanlar da öncelikle Türkiye, Lübnan, Ürdün, Irak gibi coğrafi olarak yakın ülkeler olmak üzere başka ülkelere sığınmışlardır.

“2011 yılına kadar olan 88 yıllık cumhuriyet tarihinde, Türkiye'ye yaklaşık 1 milyon 750 bin göçmenin geldiği, Suriye iç savaşının başladıktan sonraki 5 yıllık sürede ise 3 milyondan fazla Suriyeli sığınmacının Türkiye'ye geldiğine bakıldığında; bu kadar kısa sürede bu kadar yoğun göçlerin olması” (Yıldız, 2018) 2011 yılının göç çalışmaları açısından da bir bakıma bir kırılma noktası olmasına yol açmıştır.

Orta Doğu ve Kuzey Afrika coğrafyalarında “Arap Baharı” olarak adlandırılan

“toplumsal eylemler ve ülke yönetimlerinin bu eylemleri bastırma girişimlerinde ortaya çıkan karışıklıklar kimi ülkelerde çatışmalara yol açmış, Suriye’de ise iç savaşa sebep olmuştur. İç savaşla birlikte 5,5 milyonu aşkın Suriyeli yerlerinden edilerek başka ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır”. Nisan 2020 verilerine göre, “Mart 2011 tarihinden itibaren ülkelerindeki iç savaştan kaçarak Türkiye'ye sığınan, 3.583.584 kayıtlı göçmene ev sahipliği yapmaktadır.

Türkiye’deki göçmenlerin hukuki statüleri Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu ve bu kanunun içerisinde yer alan Geçici Koruma Yönetmeliği’ne dayanmaktadır” (Gürsoy ve Aksoy, 2019: 6). Kayıtsız olan ya da kaydolmayı bekleyenlerin sayısı ise bilinmemektedir.

20 GAV, https://www.gocvakfi.org/tr/2019/10/22/dunyada-her-100-kisiden-4u-gocmen/ (Erişim tarihi: 17 Şubat 2020).

42

“İç karışıklıkların başlamasından bu yana, Suriye ile güçlü tarihi, kültürel ve komşuluk bağları olan Türkiye Cumhuriyeti bu durumdan etkilenen Suriye vatandaşları için açık kapı politikası” izleyerek geçici barınma merkezlerinde ve ülke içerisinde çeşitli yerleşim yerlerinde yardım hizmetleri sağlanmıştır (GİGM, 2020). “Türk hükümetinin, zulüm ve savaştan kaçan insanlar için sınırların açık olduğu ve öyle kalacağı, gelenlerin Türkiye’deki temel ihtiyaçlarının karşılanacağı ve kimsenin zorla geri gönderilmeyeceği şeklindeki yaklaşımı, 2016’ya kadar uygulanmıştır”(Erdoğan, 2018: 16). Türkiye’nin Suriyeli göçmenlere yönelik “politikalarını değiştirmesinin nedenini Göç İdaresi Genel Müdürlüğü:

Suriye Arap Cumhuriyeti'nde barış ve güven ortamının sağlanamaması sebebiyle geçici koruma altındaki Suriyelilerin ülkemizde kalış süreleri uzamış bu durumda sosyal uyumun sağlanmasını gerekli kılmıştır. Bu gereklilik neticesinde de insanların geçici barınma merkezleri dışında hayatlarını idame ettirmeleri desteklenmiş olup Temmuz 2019 tarihi itibariyle 8 ilde 11 geçici barınma merkezinde 108.732 yabancı barındırılmaktadır. Bunun dışında, geçici barınma merkezleri dışında 3.514.016 geçici koruma sahibi yaşamaktadır”21 (Göç İdaresi Genel Müdürlüğü) şeklinde

açıklamıştır.

2011 Nisan tarihinden bugüne “sonu gelmeyen misafirlik” ve “geçici” ya da “kısmen” kalıcılık durumlarında hâlâ yaşanan belirsizlikler, birlikte yaşam konusunda Suriyelilerle Türk toplumu arasında uyum tartışmalarını gündemde tutmakla birlikte Suriyeli sığınmacıların

Türkiye'deki sosyal kabul düzeyine ilişkin yapılan kamuoyu araştırmaları bu konuda Türk halkının toplumsal kabul ve iyi niyetinin son derece yüksek olduğunu ortaya koymuştur (Erdoğan, 2018).

21 GİGM, https://www.goc.gov.tr/gecici-korumamiz-altindaki-suriyeliler (Erişim tarihi: 25 Nisan 2020)

43