• Sonuç bulunamadı

B-2011-2019 Yılları Arası Çalışmalardan Sosyal Yaşam Sorun Alanları

3.5. Sosyal Sorunların 2011 Yılı Öncesi Ve Sonrası Dönemlerde Görünümlerinin Değerlendirmesi:

Yerleşmeye çalıştığı yerde yabancı olma, dil problemi, sağlık sistemi hakkında bilgisizlik, maddi sıkıntılar ve kayıtlı olmama gibi nedenlerin göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişimini olumsuz etkilediği görülmektedir. Ülkeden ülkeye değişmekle birlikte sağlık sistemi, sağlık politikaları ve göçmenlerin kırılgan nüfus grupları içinde olduğuna yönelik bireylerin farkındalığı da sağlık sorunlarının çözümünde etkilidir.

İncelenen lisansüstü araştırmalar içerisinde göçmenlerin sağlık sorunlarının 2011 yılı öncesinde Akpınar (2009) ve Sürmeli (2010)’nin tezlerinde, 2011 sonrasında ise Çalışkan (2018) ve Sarı (2018)’nın tezlerinde ele alındığı görülmüştür.

Akpınar (2009)’ın tezinde kaçak göçmen işçilerin sağlık sorunları “kayıt dışı göçmen işçiler” teması üzerinden tanımlanırken, Sürmeli (2010: 166)’nin tezinde, göçmenlerin, Türkiye Devleti tarafından iskân edildikleri konutlarındaki altyapı yetersizliklerinden kaynaklanan sağlık sorunlarına değinilmektedir.

Çalışkan (2018, s. 110-111)’ın tezinde “serbest göçmen” kavramı üzerinden esnek uygulamalar nedeniyle Arnavut göçmenlerin sağlık hizmetlerine erişmede sorunlar

yaşadıkları aktarılmaktadır.

106 Sarı (2018: 143-144)’nın tezinde de Çalışkan (2018)’ın araştırmasına paralel bir durum söz konusudur. “Türkmenlerin hukuki durumlarının belirsizliği” bilgisinin paylaşıldığı Iraklı Türkmen göçmenlerin bazı haklardan yararlanabilmek için gereken “kimlik” leri olmadığı takdirde sağlık hizmetlerinden yararlanamadıkları anlaşılmaktadır (Sarı, 2018, s.

111).

Araştırmanın analiz kısmında dil sorunu ve eğitim konusundaki sorunlar birlikte değerlendirilmiştir ancak lisansüstü tezlerin verileri dil problemi ile göçmenlerin yaşam pratiklerinde yaşadıkları diğer birçok problemin ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.

Göçmenlerin dil ve eğitim konusundaki sorunları, Pekdemir (1992), Cevizci (2007), Kürekçi (2009) ve Sürmeli (2010)’nin tezlerinde yer verilmiştir. 2011 sonrasında ise Bozkurt (2013), Sunardi (2014), Sever (2015), Çalışkan (2018), Sarı ( 2018), Çolak (2019) ve Noubani (2019) bu konulara yer vermiştir.

Kürekçi (2009:91)’nin tezinde Körfez savaşı sonrasında Türkiye'ye göç eden Iraklı Türkmenlerin dil farklılığı nedeniyle yaşadıkları dil probleminin “Türkiye’de göçmenlerin toplumsal yaşama uyumu ” üzerinden ele alındığı görülmektedir.

2011 sonrasında Türkmenler hakkındaki bir başka tez araştırmasında ise çalışan erkekler, okula giden çocuklar, üniversite öğrencisi gençler ve daha önce Türkiye'ye seyahat edenler bu konuda daha az sorun yaşarken “ev dışında başka bir sosyal yaşamı olmayan kadınların” bu kadar şanslı olmadıkları vurgulanmıştır (Sarı, 2018, s. 72).

Cevizci (2007)’nin tezinde dil problemi diğerlerinden farklı bir açıdan ortaya konulmuştur. Kendilerini “Türk” gibi hissettiklerini söylemelerine ve dini yönden benzer inanışa sahip olduklarını vurgulamalarına rağmen göçmenlerin Makedonca konuşmaları yerli halkın gözünde onları “öteki”leştirmiştir (Cevizci, 2007, s. 35-44). Buna karşılık Çalışkan

107 (2018:73)’ın tezinde ise Türkçe bilmenin etnik kökeni Arnavut olan göçmenlerin yerleşmek için Türkiye’yi tercihlerinde etkili olduğu, ekonomik ve sosyal hayata daha kolay uyum sağladıkları bilgisi verilmektedir.

Dil problemi konusunda Sürmeli (2010:139)’nin tezinde yer verilen çok çarpıcı bir husus bulunmaktadır. Göç öncesi yaşamlarında “anadillerini koruyan belki de tek toplum”

olduğu bilgisi verilen Ahıska Türkleri’nin, Türkiye'de ancak Rusça sayesinde turizm sektöründe iş bulabildikleri vurgusu yapılmıştır.

Sunardi (2014) ve Noubani (2019)’nin tezlerinde dil bilmemek, eğitimlerine bir engel olarak tanımlanmıştır. Endonezyalı öğrencilerin Türkiye'de, sadece eğitim dili İngilizce olan üniversitelerde öğrenim görebildikleri aksi halde ülkelerine geri döndükleri belirtilmektedir.

Yine Sunardi (2014) ve Çolak (2019)’ın tez araştırmalarında çalışmak için Türkiye'ye gelen, Türkçe bilmeyen Endonezyalı ve Filistinli işçilerin işyerlerinde iletişim sorunu yaşadıkları vurgusu yapılmaktadır.

Lisansüstü araştırmalar içerisinde Bulgaristan’dan gelen göçmenlerin sorunlarının büyük bir kısmı “iskânlı göçmen” kavramı üzerinden politikalar geliştirilerek çözülmeye çalışılmıştır. 2011 yılı öncesi tezlerinden Pekdemir (1992:58)’in araştırmasında görüldüğü gibi Yükseköğretim Kurulu (YÖK)’nun ve Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)’nın girişimleri ile göçmenlerin üniversite eğitimlerini tamamlamaları sağlanmış, yetiştirme kurslarına katılımlarının desteklenerek eğitim sonrasında yetiştirilen personelin de istihdamı sağlanmıştır.

Sürmeli (2010:127)’nin tez araştırmasında ise benzer bir uygulama iskân edilen Ahıska Türklerinin, çocuklarının eğitimi konusundaki kaygılarına yer verilmiştir. Göçmenlerin geldikleri ülkedeki eğitim sistemi ile Türk eğitim sistemini karşılaştırdıkları görülmektedir.

Göçmenlerin kalacak yer konusundaki sorunları 2011 öncesinde Pekdemir (1992), Ulukan

108 (2008) ve Sürmeli (2010)’nin tezlerinde 2011 sonrasında ise Oğuz(2013), Sever (2015), Çalışkan (2018) ve Sarı (2018)’nın tezlerinde ele alınmıştır.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) Mayıs 2020 verilerine göre Türkiye, yaklaşık 3. 6 milyonu Suriyeli ve 330 bine yakını diğer milletlerden olmak üzere 4 milyon mülteciye ve sığınmacıya ev sahipliği yapmaktadır30. Suriyeli göçmenlerin %98,25’ile Türkiye'de kent merkezlerine dağılmış halde yaşamaktadır.

Barınma, istihdam, sağlık, eğitim ve dil probleminin yanında bu çalışmada dikkat çekilen göçmen sorunlarından biridir.

Yaşı, cinsiyeti, etnik kökeni, eğitim seviyesi, dili ve inancı ne olursa olsun hiçbir şey, göçmenlerin yerleşmeye çalıştıkları yeni yerde birer yabancı olduğu gerçeğini değiştirmemektedir (Şahin, 2001). Göç eden insanların öncelikle kendilerini güvende

hissedecekleri, geçici ya da kalıcı, kalacak bir yere ihtiyacı vardır.

2011 öncesinde çalışılmış tezlerden Pekdemir (1992), Ulukan (2008) ve Sürmeli (2010)’nin araştırmalarında göçmenlerin temel sorunlarından biri olan barınma sorunu “iskânlı göçmen” kavramları üzerinden incelenmiştir. Bulgaristan’dan Türkiye'ye gelen göçmenlerin 1934 tarihli ve 2510 sayılı İskân Kanunu’nun 17. maddesi31 kapsamında geçici olarak Kızılay çadırları, misafirhaneler, yaz tatiline rastlaması nedeniyle okullar ve yurtlar, askeri ve kamu kuruluşlarına ait kamplar ve vatandaşların evlerinde kaldıkları bilgisine yer verilmiştir. Daha sonra da imkânlar ve istihdam alanları doğrultusunda köylere ve şehirlere yerleştirilen

30 UNHCR, https://www.unhcr.org/tr/wp-content/uploads/sites/14/2020/06/UNHCR-Turkey-Operational- Update-May-2020.pdf (Erişim tarihi:16/06/2020)

31 KANUNU, İ. , (1934),

109 göçmenlerin barınma sorununun, ilgili devlet bakanlığınca Anadolu’nun farklı bölgelerinde inşa edilen toplu konutlar ve sosyal tesislerle çözülmeye çalışıldığı belirtilmiştir.Devlet desteği ve yardım kampanyaları ile kendi konutlarını yapmalarının teşvik edildiği açıklamasına da yer verilmiştir (Pekdemir, 1992, s. 39). Ulukan (2008) ve Sürmeli (2010)’nin tezinde de kalacak yer konusunda göçmenlere yardımcı olduğu araştırma bulgularından

anlaşılmaktadır (Sürmeli, 2010, s. 182).

Göçmenlerin kalacak yer sorunu Oğuz (2013)’un tezinde “yoksulluk” kavramı üzerinden göçmenlerin dışlanması şeklinde tanımlanmıştır. Maddi yoksunluklar nedeniyle sığınmacıların yoksul mahallelerde yaşadıkları ve yerli halkın iletişim kurmak istemediği bilgisi paylaşılmıştır.

Sever (2015), Sarı (2018) ve Çalışkan (2018)’in tezlerinde ise göçmenlerin “sosyal ağları” yani arkadaş, akraba veya hemşehrileri aracılığıyla kalacak yer sorunlarına geçici çözümler buldukları bilgisi yer verilmiştir.

Göçmenler Arası İlişkiler Ve Göçmen Dernekleri, 2011 öncesinde Pekdemir (1992), Buran (1993), Haji Agha (2007), Ulukan (2008), Akpınar (2009), Kürekçi (2009) ve Sürmeli

(2010)’nin tezlerinde incelenmiştir. 2011 sonrasında ise Bozkurt (2013), Sunardi (2014), Sever (2015), Çalışkan (2018), Çolak (2019) ve Noubani (2019)’nin araştırmalarında ele

alınmıştır.

https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc013/kanuntbmmc013/kanuntbmmc 01302510.pdf (Erişim tarihi:16/06/2020)

110

“Suriyelilerin Türkiye'ye göç süreci ve İlişkiler Ağı: Ulubey Mahallesi” başlıklı çalışmada Suriyeli göçmenler özelinde de görüldüğü üzere, araştırmalar, bireylerin göç edecekleri ülke ya da yerleşim yerinde, daha önceden oraya gelerek yerleşmiş tanıdıkları veya akrabaları varsa bu durumun onların yer seçiminde ve karar vermesinde etkili olduğunu göstermiştir (Demirtaş, 2019: 210).

Bu tez araştırması içerisinde incelenen lisansüstü tezlerin çoğunluğunun araştırma verileri ve bulguları içerisinde göçmenlerin “sosyal ağlar” üzerinden Türkiye'ye göç sürecini gerçekleştirdiklerini ortaya koymuştur. Göçmenlerin, Türkiye'de bulunan arkadaşları, akrabaları ya da hemşehrileri yardımıyla kalacak bir yer veya iş buldukları tüm tezlerde ortak bir bulgudur. (Pekdemir, 1992:35; Ulukan, 2008:125; Akpınar, 2009:124; Kürekçi, 2009:103, Sürmeli, 2010:115; Sever, 2015: 110; Çalışkan, 2018: 94-95).

Sunardi (2014:84)’nin tezinde de göçmen kadınlar ve öğrencilerin kendi aralarında birlik, beraberlik ve dayanışma içinde oldukları bilgisi verilmiştir.

Haji Agha (2007)’nın tezinde ise Türkiye'ye gelen göçmenlerin sosyal ağları sayesinde daha az sorun yaşadıkları böylelikle Türk toplumuna uyumlarının daha kolay olduğu vurgusu yapılmaktadır.

Bozkurt (2013), diğer tezlerde değinilmemiş bir konudan “parçalanmış aile”lerden bahsetmektedir. Geride yakınlarını bırakmak zorunda kalanlar olduğu gibi göç sırasında birbirini kaybedenler ve yetkililer tarafından Türkiye'de farklı yerlere yerleştirilenlerin iletişimlerini kaybettikleri bilgisi paylaşılmaktadır.

Sunardi (2014: 86), Çalışkan (2018: 114) ve Noubani (2019: 55)’nin tezlerinde göçmenler arası dayanışma ve sosyalleşmeye yönelik etkinliklerden bahsedilmektedir.

111 Ulukan (2008:191)’ın tezinde, Bulgaristan göçmenlerinin sorunlarının yetkililere iletilmesinde Bulgaristan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği temsilcilerinin girişimleri

“dayanışma ağları, dernekleşme” kavramları üzerinden yer verilmişken Buran (1993)’ın tez araştırmasında göçmen ve mülteci dernekleri “baskı grubu olma ” kavramı üzerinden ele alınmıştır.

Alan R. Ball baskı gruplarını, “belli bir uyum ve ortak amaç çerçevesinde bir araya gelmiş ve siyasal karar verme sürecini etkilemeye çalışan toplumsal gruplar” olarak tanımlamaktadır (Ball’dan Akt. Arı, 2005). İstanbul ve Bursa’da bulunan Balkan Göçmen ve Mülteci Derneklerinin, üyelerinin çıkarlarını gözeterek onların istek ve eğilimlerini siyasi makamlara iletmeleri konusunda ne ölçüde aktif oldukları bu kavram üzerinden araştırılmıştır (Buran, 1993).

Kürekçi (2009)’nin tezinde Türkmen derneklerinin yardımıyla araştırmanın katılımcılarına ulaşılabildiği bilgisine yer verilmiştir.

3.3.3. KÜLTÜREL SORUNLARIN 2011 YILI ÖNCESİ VE SONRASI DÖNEMLERDE GÖRÜNÜMLERİ

Kültürel yaşam alanlarında bireyler arası ilişkiler, evlilikler, yerleşik halkın göçmenler hakkındaki düşünceleri başlığı altında önyargılar, kalıp yargılar, kimlik ve aidiyet başlığı altında Müslüman-Türk kimliğinin öne çıkarılması temaları ele alınmıştır.