• Sonuç bulunamadı

Nüfusu 10 Milyonun Üzerinde Olan Megakentler

1. Boyut: ekonomik, sosyal, küresel ve yerel faktörler

2.4. Türkiye Kentlerinde Mekânsal Ayr••ma

Dünyada ve Türkiye’de kapal• yerle•melerin yaratt••• mekânsal ayr••ma iki farkl• ölçekte ele al•nmaktad•r. Metropoliten ölçekte bak•ld•••nda, metropoliten alan•n gecekondulardan sonra yeni bir yerle•im öbeklenmesi ile biçimlendi•i görülmektedir. 1960 ve 70’lerde metropoliten formun olu•umunda önemli rol oynayan gecekondula•mada, kamu arazilerinin i•galine göz yumulmas• yoluyla eme•in

maliyetinin dü•ürülmesi politikas• rol oynuyordu. Bu politika kamudan özel kesime dolayl• bir kaynak aktar•m•yd•. Bu dönemde kentin çeperinde saçaklanmalar biçiminde planl• olmayan ayr••malar ortaya ç•k•yor ama k•sa zamanda bo•luklar dolarak saçaklanmalar kentle bütünle•iyordu.1980’lerden sonra ise metropoliten kentin çeperi ve merkezi alanlar• yeni bir yerle•im formu olan kapal• yerle•melerin yaratt••• ayr••malarla yeniden biçimlenmi•tir. Bu dönemde metropoliten alanda ortaya ç•kan kentsel rantlar• sermaye kesimine do•rudan aktaran aç•k bir kentle•me politikas• izlenmi•tir. Bu politika metropoliten alanda radikal bir mekânsal ayr••ma sürecini de birlikte getirmektedir. Bu mekânsal ayr••ma süreci ise, “kentle bütünle•emeyen” gecekondulu nüfusun yan•nda h•zla yükselen “kentle bütünle•mek istemeyen” nüfusla giderek belirginle•mektedir. Bu yeni mekânsal ayr••ma •ekli, farkl• parçalar•n zorunluluktan bir araya geldi•i “yamal• bohça”ya benzemektedir (Kurtulu•, 2005b:181). Türkiye’deki kapal• yerle•meler yerel ölçekte daha da belirgin bir mekânsal ve toplumsal ayr••ma meydana getirmektedir. Bu ayr••ma öncelikle arazinin özelle•tirilerek, duvarlar ve bariyerlerle yerel halka kapat•lmas• ile ba•lamaktad•r. Kurtulu• (2005b:182)’un Beykoz Konaklar•’na ili•kin çal••mas•nda ifade etti•i gibi daha önceleri halk•n piknik ve gezinti yapabildi•i tarihi bir koru “özel arazi” olarak çevrilmekte ve halka kapat•lmaktad•r. Türkiye’de pek çok kapal• yerle•imin çevresinde gecekondu ya da yoksul köy dokusu bulunmaktad•r. Önce duvarlarla ayr••an mekân, kapal• yerle•imde ya•am ba•lad•••nda çevresindeki yerle•imlere çe•itli güvenlik önlemleriyle daha da kapat•lmaktad•r. Kapal• yerle•me sakinleri için çevredeki yerle•imlerin iki anlam• vard•r. Birincisi, buralardan gelebilecek çe•itli tehlikeler, ikincisi ise yoksullu•un hiç de estetik olmayan görüntüsüdür. Bu iki gerekçeyle kapal• yerle•meler çevresindeki yoksul ya da kendinden dü•ük statülü yerle•melerle temas etmelerini gerektirecek bütün olas•l•klar• ortadan kald•rmaktad•r.

Kapal• yerle•melerin mekânda yaratt••• bu ayr••m•• yerle•im örüntüsünün arkas•nda giderek derinle•en bir toplumsal ayr••ma dinami•i bulunmaktad•r. Bu ayr••mayla s•n•fsal ve kültürel olarak yerle•mi• olarak semt aidiyetleri de de•i•mektedir. !stanbul’da 19. yy ortalar•na kadar din ve etnik kökene dayal•, 19. yy ortalar•ndan itibaren s•n•fsal temele dayal• olarak geli•en mekânsal ayr••man•n belirledi•i semt aidiyetlerinde bir temsil sorunu ortaya ç•kmaktad•r. Beykoz’da birbirinden fiziksel ve

sosyal olarak ayr••m•• kapal• yerle•melerle gecekondularda ya•ayan sakinlerin sahip oldu!u mekân aidiyeti farkl•la•maktad•r (Kurtulu•, 2005b:183).

Tarih boyunca kentlerde kültür, fonksiyon ve statüye ba!l• birbirinden farkl• kentsel parçalar•n oldu!unu görmek mümkündür. Ancak bugün için yeni olan •ey, kent içi mekânsal ayr••man•n nedenleri, ortaya ç•k•• biçimi, ölçe!i ve etkileri üzerine odaklanmaktad•r. Co!rafya, kentsel sosyoloji ve planlama disiplinlerini kapsayan çal••malar inceledi!inde, özellikle 1970’lerden itibaren küresel düzlemdeki geli•melerin sonucu kentlerde mekânsal ayr••ma ve d••lanma e!ilimlerinin artt•!• yönünde bir görü• bulunmaktad•r. Ayn• zamanda pek çok yazar, ba•ta küreselle•me olmak üzere, üretim biçimindeki farkl•la•maya ve teknolojideki de!i•ikliklere ba!l• olarak toplumsal e•itsizliklerin keskinle•ti!ine, sosyal kutupla•man•n artt•!•na ve ayr••an kent parçalar• aras•ndaki çizginin kal•nla•arak daha belirgin bir hale geldi!ine dikkat çekmektedir (Evren, 2007:14; Enlil, 2000:84-85; Marcuse and Kepmen: 2000: 1-2). Pahl, (1975); Galster, Freiberg ve Houk (1987) gibi yazarlar ise kentlerde ya•anan bu tür mekânsal ayr••malar•n sebebini çe•itli kamu ve kurumlar•n müdahalesi •eklinde aç•klamaktad•r. Yukar•daki yakla••mlardan farkl• olarak en az iki yakla••m•n daha geli•tirildi!ini söylemek mümkündür. Bunlardan birincisi, kent içi mekânsal ayr••ma olgusunu geli•mekte olan ülkelerin kentleri ile ili•kilendiren yakla••md•r. Buna göre, kentsel parçalanma asl•nda üçüncü dünyaya özgü yap•sal bir sorundur. Bat• kentlerinde de yap•la•m•• çevrede farkl• parçalara rastlan•r ancak bu parçalar homojen bir bütünün birbirini tamamlayan parçalar•d•r. Geli•mekte olan ülkelerin kentleri ise fiziksel olarak birbirlerine biti•ik, ancak mimari ve sosyal aç•dan farkl•la•an, kendi içine kapal• parçalardan olu•mu•lard•r (Evren, 2007:13). Bu parçalar, kentsel hizmetler, gelir düzeyi, kültürel de!erler ve kurumsal sistemler gibi pek çok aç•dan birbirlerinden farkl•d•r ve bu farkl•l•k kimi zaman sokak ölçe!inde bile hissedilebilir. Bu tür kentlere ku• uçu•u bak•ld•!•nda genellikle çeperde bulunan parçalar•n s•n•rlar•n•n, merkez kesimlerdeki parçalara k•yasla, daha tan•ms•z ve k•r•lgan bir yap•da oldu!u gözlenir (Balbo, 1993:23-24).

Bu yakla••mlara göre 3. Dünya kentlerinde mekânsal ayr••ma üç farkl• biçimde kendini ele verir (Balbo, 1993:25):

1. Yap•la•m•• Çevrenin Fiziksel Özellikleri: Tarihsel çekirdek, modern merkez, planl• geli•en alanlar gibi farkl• süreçler ve dinamiklerin etkisiyle biçimlenen parçalara rastlamak mümkündür.

2. Kentsel Kamu Hizmetlerinin Sunumu: Temel altyap• olanaklar•ndan farkl• düzeyde faydalanan parçalar ortaya ç•kmaktad•r.

3. Topra••n Kullan•m Haklar• (Mülkiyet): Modern mülkiyet sisteminin d•!•nda geli!en ve hisseli ifraz, gecekondu ve ruhsats•z yap•la!ma !eklinde olu!an kent parçalar•d•r.

Balbo’ya göre mekânsal ayr•!man•n çe!itli nedenleri vard•r. Bunlardan en önemlisi, planlaman•n kentle!me h•z•na yeti!ememesidir. H•zl• nüfus art•!• ve k•rdan kente ya!anan göç sonucu ya!anan h•zl• kentle!me, ba!ta planl• geli!me alanlar• olmak üzere çe!itli kentsel talepleri de beraberinde getirmektedir. Ancak bu taleplerin tamam•, bay•nd•rla•t•rma ve imar haklar• sürecinin do•as• gere•i, ayn• anda kar••lanamaz ve bir gecikme ya•an•r. Kent ekonomisinde bu durum, topra••n sunumunun fiyat kar••s•nda yeterince esnek olmamas•, planl• geli•me alanlar•n•n miktar•n•n toprak piyasas•nda sürekli k•t ve fiyat•n•n yüksek olmas• ile aç•klanmaktad•r (Evren, 2007:13; Arslan, 1997:15-16). Bu gibi durumlarda, kentler kendi telafi mekanizmalar•n• devreye sokar ve yasad••• yap•la•an ve kendi kamu hizmetlerini kendisi kar••lamaya çal••an alanlar• yaratarak kendini parçalar (Evren, 2007:13).

Türkiye’de de özellikle 1950’li y•llardan itibaren tar•mda makinele•meyle birlikte k•rsal alanlarda i•sizlik sorunu ortaya ç•km•• ve k•rsal nüfus çareyi kentlere göç etmekte bulmu•tur. Kentlere yönelen göçlerle birlikte kent mekân•, yo•unla•an nüfusu ta••makta zorlanm•• ve kentsel mekân yeniden yap•lanma sürecine girmi•tir. Göçlerin artmas•na paralel olarak farkl• sosyal ve kültürel özelliklere sahip olan ki•ilerin olu•turduklar• ya•am bölgeleri, birbirlerinden farkl•la•maya ba•lam••t•r. Bu süreçte kentte farkl• gelir gruplar•na yönelik çok çe•itli konut projeleri ortaya ç•km••t•r. Konut projeleriyle ortaya ç•kan yeni yerle•im bölgeleri, kentte mekânsal ve sosyal dönü•üm sürecinin hem sebebi hem de sonucu olmu•tur (Ertürk ve Karakurt, 2009:41). Çünkü kentsel gerilimin artt•••n• dü•ünen kentli zenginler güvenlik endi•esini somutla•t•rarak korunakl• yerle•melere yönelmi•lerdir. Bir yanda her daim güvenlik önlemlerinin al•nd•••, bünyesinde al••veri•, spor, e•lence vb. pek çok hizmetin sunuldu•u, kendi içinde özerk

yönetime sahip kapal• yerle•meler yer al•rken, di•er yanda alt gelir düzeyine sahip insanlar•n bar•nd••• gecekondu alanlar• yer alm••t•r. Bu durum ise kentsel mekânda yer yer sokak ölçe•inde bile ayr••malar•n meydana gelmesine yol açm••t•r

Türkiye, 24 Ocak 1980 ekonomik kararlar• ile serbest piyasa ekonomisine geçi•le ile birlikte yeniden yap•lanma sürecine girmi•tir. Bu dönem, ekonomik önlemler ve politikalar•n belirleyici oldu•u bir dönemdir ve bu politikalar özellikle kentlerde sosyal ve mekânsal parçalanmalara/dönü•ümlere neden olmu•tur. 1980 sonras• ekonomik alanda ya•anan yeniden yap•lanma ile gelir da••l•m• ve istihdam olanaklar•ndaki de•i•imin sonucunda ortaya ç•kan ayr••ma, bir yandan tarihimizdin Bat•l•la•ma eksenindeki hareketlerin bu kez farkl• dinamikler ile devaml•l••• üzerinden tariflenirken (Öncü, 1999; Bali, 1999 ve 2002; Keyder, 2000), di•er yandan üst s•n•f kimli•inin yeniden olu•umu ile aç•klanmaktad•r (Kurtulu•, 2003; I••k ve P•narc•o•lu, 2011). Bunlar birbirini destekleyen görü•lerdir, çünkü bahsedilen dönemden itibaren Türkiye’de üst s•n•flar kendi kimliklerini Bat•l• ya•am biçimi göstergelerine sahip olma yoluyla tan•mlama çabas• içine girmi•lerdir (Özgür, 2006: 81).

1980’li y•llar•n Türkiye’sinde kentle•me süreçlerine damgas•n• vuran, farkl•la•ma ya da çe•itlenme ile ortaya ç•kan ayr••ma e•ilimleridir. Bir uçta, kentin çeperinde eskisinden çok farkl• yöntemlerle ve ili•kilerle var olmaya çal••an ve bu u•urda daha önceden yapmay• tasavvur bile edemeyece•i çok •eyi yapmaya haz•r kent yoksullar•; arada bir yerde kooperatifler yoluyla kentteki payla••m kavgas•na kat•lan ve kent çeperindeki geni• arazilere göz diken orta s•n•flar ve di•er uçta, kentin en prestijli alanlar•nda ‘kapatt•••’ arazilerde özel güvenlik sistemleri ile korunan yüksek duvarlar•n ard•nda ya•ayan ve art•k de•il terk etti•i kente, topluma bile dönüp bakmayan üst s•n•flar (I••k ve P•narc•o•lu, 2011: 128, vurgular yazarlar•na ait).

2.5. •stanbul’da Mekânsal De•i•im Ö•eleri ve Kentsel Ayr!•ma

Tarihsel süreç içerisinde •stanbul, uluslararas• ba•lant•lara aç•k co•rafi konumuyla bölgesel ticaret ve ula••m etkinli•inin önemli bir dü•üm noktas•d•r. Bu özelliklerinin de sayesinde •stanbul’un kentsel geli•iminde, 1980 ve 1990’l• y•llar, küreselle•me olgusunun mekânsal etkilerinin görülmeye ba•lad••• evreler olarak tan•mlanabilir.

•stanbul’un bu y•llar içinde mekânsal dokusu, gelenekselle•en formuyla ve yerle•ik k•l•nan politikalar•yla biçimlenirken, küreselle•meyle ili•kilendirilebilecek yeni geli•melere de sahne olmu•tur (Hac•saliho•lu, 2000:166).

•stanbul’un kentsel geli•iminde dikkati çeken de•i•im süreci, küreselle•menin üç boyutuyla ülke düzeyinde ya•an•lan etkinli•inin, mekânsal yans•mas• olarak nitelendirilebilir. Buna göre ekonomik, politik ve kültürel boyutlar•yla küreselle•me, •stanbul oda••nda, Türkiye üzerinde etkilerini somutla•t•rmaktad•r. Bunun yan• s•ra teknolojik geli•melerin temelinde ya•an•lan etkile•im düzeyi sürecin seyrini h•zland•rm••t•r. Böylece •stanbul’un mekânsal yap•s•, üç de•i•im ö•esini ya•amaya ba•lam••t•r. Birincisi; kentin merkezi ve fonksiyonel alanlar•nda ya•anan de•i•im sürecidir. •kincisi; kentsel yap• içinde yeni mekânsal geli•me eksenlerinin olu•mas•d•r ve üçüncüsü ise; konut alanlar•nda ya•anan de•i•im e•ilimidir (Hac•saliho•lu, 2000:166-167) (!ekil 2).

Her üç de•i•im ö•esi, •stanbul’un küreselle•meyle boyutlanan ve yeni aç•l•mlar kazanan, kentin mekânsal olu•um potansiyellerini yans•tmaktad•r. •stanbul bu yeni yörüngesinde, temelle•en ana ekseninden sapmadan, mevcut yap•lanmaya eklenen, yeni geli•me halkalar•yla mekânsal dokuda yatay ve dü•ey do•rultuda büyümektedir. Bu büyüme ayn• zamanda yeni sorunlar ve çeli•kileri beraberinde getirmektedir (Hac•saliho•lu, 2000:167).

Gerek mimari tasar•mlar•yla, gerek içsel donan•m•yla birer taklit mekân• olan yap•lar, küreselle•me süreciyle boyutlanan “Kültürel Aynile•me” olgusunun mekânsal yans•mas•n• olu•turan tekil yap•lard•r. Sunduklar• al••kanl•klar•yla, ba••ml•l•klar•yla asl•nda yeni olu•an bir ya•am tarz•n•n önemli bir unsuru olarak da de•erlendirilebilirler. Buna göre al••veri•-e•lence-oturma ve çal••ma aktivitelerinden olu•an dört unsurlu ya•am biçiminin yeni formuyla, tarz•yla “dev al••-veri• merkezleri” birinci aya••n• olu•turmaktad•r. •kinci unsuru olu•turan “e•lence mekânlar•” birinciyle entegredir ve yer yer bir çat• alt•nda mekânda• bir görünüm sunmaktad•r. Bu ikinci unsur, ithal ya•am biçiminin e•lence tarz•n• usulleriyle-davran•• kal•plar•yla yerle•tirmektedir. Üçüncü unsur “oturma al"•kanl"!"ndaki de!i•im”dir (bu konuya ileriki bölümlerde yer verilmi•). Dördüncü unsur ise çal••ma aktivitelerinin gökdelenler ve plazalar olarak bilinen çok katl• dev i• merkezlerinde odaklanan “yeni çal"•ma mekânlar"”d•r. Bu dört

unsurun bir arada, kendi mekânsal olu•umunu ve kentsel mekan içindeki formunu olu•turmas•, her •eyden önemlisi ithal ya•am biçiminin mekanlar• olarak yap•lanmas•, kentin kültürel, tarihsel ve ekolojik özelliklerine dayal• özgün çevresel de"erleriyle uyumlu olmayan bir tablo yaratm••t•r. Bu genel çerçeveden sonra bu mekânsal olu•umlar• daha ayr•nt•l• incelemeye tabi tutarak •stanbul’un yeni mekânsal geli•im sürecini daha net bir biçimde anlamak olanakl•d•r (Hac•saliho"lu, 2000:173).

•ekil 2: •stanbul’da Mekânsal De•i•im Ö•eleri

Kaynak: Hac•saliho•lu (2000)’ndan yararlan•larak olu•turulmu•tur.

Kentin sosyal, kültürel ve ekonomik ya•am•nda önemli bir unsur olarak beliren “dev al••veri• merkezleri” toplumsal yap•lanmada b•rakt••• izlerin d•••nda, kentin merkez ve merkez d••• mekânsal dokusu üzerinde farkl• bir geli•me süreci yans•tmaktad•rlar. Bu farkl•l•••n esas olarak iki ayr• yönde cereyan etti•ini görmekteyiz. Birincisi; bu al••veri• merkezlerinin ilk örnekleri, kent merkezlerinin içinde kalarak yeni çekicilikler ve hareketlilik yaratan mekânlar• olu•turmu•lard•r (Akmerkez, Galleria, Carousel). Ancak hemen belirtmeliyiz ki, sözü edilen kent merkezinden, tarihsel kökleri eskiye dayanan geleneksel M.•A (Merkezi •• Alan•) anla••lmamal•d•r. Esasen kent merkezinden uzakla•madan, örne•in merkezdeki sanayinin yerinden oynamas•yla farkl•la•an mekân üzerinde (Sana Ya• Fabrikas•n•n sökülerek yerine Carousel yap•lmas•) geli•im kaydettiklerini söyleyebiliriz (Hac•saliho•lu, 2000:174).

1. Kent merkezi ve fonksiyonel alanlarda ya•anan de!i•im 2. Kentsel yap" içinde yeni mekansal geli•ime eksenlerinin olu•mas" 3. Konut alanlar"nda ya•anan de!i•im

Kent merkezinin geleneksel formu ve içeri•inden soyutlanarak geleneksel M.•A’y• güç kayb•na u•ratan bir ba•ka unsur gökdelenle•me sürecidir. Bu süreç, 1980 sonras•n•n ekonomik politikalar•n•n etkileriyle d•• ekonomik ili•kilere ba••ml• k•l•nan piyasa ko•ullar• zemininde •stanbul’un ya•ad••• bir ba•ka aynile•me örne•idir (Hac•saliho•lu, 2000:175).

•thal ya•am tarz•n•n bir ba•ka unsuru olarak nitelendirilebilecek gökdelenle•me olay•, i• mekânlar• olarak çal••ma alan•nda da yeni al••kanl•klar•, yeni e•ilimleri temsil etmektedir. Bu boyutuyla gökdelenle•me, küreselle•menin bir parças•d•r ve benze•en mekân ünitelerinin yarat•lmas•nda en büyük etkendir. Böylece yeni özellikler ta••yan, al••veri•-oturma-e•lence ve çal••ma mekânlar•ndan olu•an yeni kentsel doku; küreselle•me ba•lam•nda geli•erek kentin de•i•en yüzünü yans•tmaktad•r (Hac•saliho•lu, 2000:176).

Küreselle•me sürecinden •stanbul’un sadece i• ve al••veri• mekânlar•n• de•il, ayn• zamanda yerle•me alanlar• da etkilenmi•tir. Bu etkiyi yaratan faktör, küreselle•menin i•leyi• düzene•iyle •ekillenirken, kentin yeni ko•ullara kar•• gösterdi•i reflekslerle de aç•klanabilir. Nitekim küreselle•menin mekânsal etkilerini irdelerken, ortaya konulan kentler aras• yar•• atmosferi, bu yeni ya•am biçimini özendiren, yo•unla•t•ran bir faktör olarak de•erlendirilmelidir. Küresel sermaye ak••kanl•••na uyum sa•layabilmek, daha aç•k bir ifadeyle küresel sermayeden daha fazla kar elde etmek için çe•itli üstünlükleriyle, prestije dayal• de•erleriyle farkl•l•••n• tan•mlayan güvenlikli siteler pazarlanmaya ba•lam••t•r. Özellikle 1990’l• y•llardan itibaren yo•unla•an bu e•ilim, •stanbul’da küreselle•menin yörüngesinde biçimlenen yeni çal••ma, al••veri• ve e•lence al••kanl•klar•yla bütünle•erek ithal bir ya•am tarz•n• temsil etmektedir. Ancak bu durum, özellikle kentin kuzeyinde i• ve al••veri• mekânlar•n•n da artmas•na zemin haz•rlayarak •stanbul’da plans•z bir mekânsal doku yaratmaktad•r (Hac•saliho•lu, 2000:206).

Kentin bütününden farkl•la•an, ortak sorunlardan s•yr•labilen, parçal• bir yap•lanma içinde bütünüyle üst gelir grubuna hitap eden (villalar•n sat•• bedelleri 500 bin dolarla 3 milyon dolar aras•nda de•i•iyor) ve prestij alanlar• olarak nitelenebilecek olan bu villa sitelerinin •stanbul s•n•rlar• içindeki say•s• her geçen gün artmaktad•r. Bunlar•n büyük bir k•sm• in•aat sürecini tamamlam••lard•r. Villa siteleri her türlü donan•m•, tertibat• ve

altyap• olanaklar•n• sa•layarak, d••ar•yla temas• olabildi•ince az olacak •ekilde tasarland•klar• için kapal• yerle•me olarak da adland•r•l•rlar. Nitekim bu yerle•melerin güvenlik kadrosuyla birlikte yüksek duvarlarla çevrili olmas•na özen gösterilmi•tir. Olabildi•ince hijyenik ve özel güvenlik çemberiyle çevrili olan villa siteleri, bu özellikleriyle kentin bütününden kopuk, sorunlar•ndan izole ve sosyo-ekonomik aç•dan çöküntü alanlar•yla s•rt s•rta bir görünüm içindedirler (Hac•saliho•lu, 2000:207). Çal••ma alan• olan Kemerpark Evleri’nin de çevresindeki yerle•me alan•ndan (tam anlam•yla çöküntü bölgesi olmasa da eski konut alanlar•ndan) duvarlarla keskin bir •ekilde ayr•lmas• bu yarg•y• do•rular niteliktedir.

Ayn• zamanda $stanbul’daki bu yerle•melerin sosyal, kültürel ve teknik altyap•ya yönelik tüm hizmetleri kendi bünyesinde bar•nd•r•yor olmas•, kamusal alandan uzakla•maya zemin haz•rlamaktad•r. Böylece kentin bütününe hizmet sunan ortak alanlar (park, orman, mesire alan• vb.) giderek özel hizmetlere hizmet sunmaya ba•lamaktad•r.

Kentsel kültür ve toplumsal yap• aç•s•ndan küreselle•menin homojen yap•lanmadan sosyal kutupla•malara, ya•am stillerinden ayr••maya yönelik ko•ulland•r•c• etkilerinin, $stanbul için anlam•, özellikle konut alanlar•n•n niteliksel ayr••mas• temelinde izlenebilmektedir. “prestij alanlar•”yla “çöküntü alanlar•”n•n yaratt••• iki farkl• yap•, kendi içinde bir kutupla•ma, sosyo-ekonomik ayr••ma ve sonuçta mekânsal farkl•la•man•n derinle•mesi anlam•n• ta••maktad•r. Ortak ya•am alanlar•n•n gitgide daralmas•n• temsil eden bu “ikili yap•”, küreselle•menin, kentin bir parças•na sundu•u nimetlere kar••n, geri kalan daha geni• k•sm•na ta••nmas• gereken a••r yükler getirmesi temelinde somutla•maktad•r (Hac•saliho•lu, 2000:224).

$stanbul’da özellikle 1990’larda çe•itli çal••malarla yönlendirilen toplu konut projeleri, kentin tarihsel merkezlerinde ve yeni metropoliten çeperindeki lüks konut yat•r•mlar•, kentte kaçak yap•la•may• ve konut arz• yetersizli•ini çözmek gibi me•rula•t•r•c• birtak•m faaliyetler kente tarihini iade etmek gibi bir misyona sahip gibi görünmektedir. Ancak uygulamalar, özellikle güç dengelerinin e•itsiz oldu•u $stanbul’da, bu e•itsizli•i daha da art•rmaya do•ru evrilmektedir. Ortaya ç•kan sonuç farkl• taraflar•n ortak kararlar•na ve uzla•mas•na dayanmad••• için de yaln•zca belirli gruplar•n k•sa vadeli ç•karlar•n•n bir yans•mas• olarak ortaya ç•kmakta ve kentin bütünlü•ünden koparak

ayr••mas•na ya da baz• toplumsal kesimlerin d••lay•c• unsurlar olarak i•lev görmesine neden olmaktad•r. Di•er yandan bu uygulamalar•n bir sonucu olarak kentsel kaynaklar•n kentli s•n•flar aras•nda payla••m•nda artan e•itsizlikler, kent yoksullu!unun derinle•ip yayg•nla•mas•na, zenginlerin ise kutupla••p ayr••mas•na neden olmaktad•r (Kurtulu• ve Türkün, 2005:17; Kurtulu•, 2003; Türkün ve Ulusoy, 2004). Bu durumda, modern kente ideolojik anlam•n• veren “mekândaki kamusal bütünlük” giderek parçalanmakta ve Marston’un (2000) ifadesiyle “sosyal olarak in•a edilmi• bir ölçek” olan kent, bu niteli!ini giderek kaybetmektedir (Kurtulu• ve Türkün, 2005:17).

2.6. •stanbul’da Kapal• Yerle•meler ve Kapal• Yerle•me Tipolojileri

Türkiye’de kapal• yerle•meler üst gelir grubunun talepleri do!rultusunda geli•ti!i için prestij yerle•meleri olarak geli•mektedir. Bu tip yerle•meler, öncelikle ülkenin bat• ve güney sahillerinde ikinci konut yerle•imleri olarak geli•meye ba•lam••t•r. Bu yerle•meleri geli•tirici kurumlar ise; Kooperatifler, Toplu Konut "daresi, Yerel Yönetimler, Özel Giri•imciler ve Türkiye Emlak Bankas• (Berköz, 2008: 115)’d•r. Türkiye’nin küresel ekonomi ile bütünle•me sürecindeki etkin rolüne de ba!l• olarak "stanbul metropoliten alan• h•zl• bir mekânsal dönü•üm sürecine girmi•tir. Bu sürecin bir parças• olarak çe•itlenen konut talebi ve kentsel mekân•n büyük sermaye yat•r•mlar•n• çekmesi, "stanbul’un, kapal• yerle•melerin en yayg•n olarak ortaya ç•kt•!• bir metropoliten alan haline gelmesine neden olmu•tur. 1980’lerin sonlar•nda sadece birkaç tane olan bu yerle•meler, günümüze do!ru giderek ço!alm••t•r. 2000’lerin ba••nda ise •stanbul’un, yeni ula••m akslar• ile de•i•en çeperi, 1960’lar•n gecekondula•ma h•z•yla yar••an kapal• yerle•meler ile yap•la•maya aç•lm••t•r (Kurtulu•, 2005b:168).

Farkl• niteliklerde ve büyüklükteki bu yeni yerle•im alanlar•n•n •stanbul’daki geli•imini y•llar itibariyle ele alan Berköz (2008:113-115)’e göre, 1950’lerde Türkiye’de h•zl• nüfus art•••na dayanan kentle•me olay• ba•lam••t•r. II. Dünya Sava•• sonras•nda ise toplumsal ve ekonomik de•i•imlerin sonucu olarak büyük kentlere göç eden önemli miktardaki i•gücü aç•••n•n önemli bir k•sm•n• •stanbul alm••t•r. Kentlere a••r• y•••lma, k•rsal göçle gelenlere yeterli say•da örgütlü i• açamam•• ve bunlar•n önemli bir k•sm•