• Sonuç bulunamadı

3. TOPLUMSAL CĠNSĠYET KAVRAMI VE TÜRKĠYE‟DE KADININ SOSYO

3.2. Türkiye‟de Kadının Toplumsal Yeri

3.2.2. Türkiye Cumhuriyeti‟nde Kadının Toplumsal Yeri

Atatürk, kadının erkekle birlikte öğrenim görmesi, sosyal, kültürel ve ekonomik hayatta onlarla birlikte görev alması gerektiğine inanıyordu. Mustafa Kemal aklındaki çağdaĢ Türk kadını tipini ve Türk kadınından beklentilerini Ģu sözler ile ifade etmiĢtir; „„ Büyük Türk kadınını çalıĢmalarımıza ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, ahlaki, içtimai, iktisadi hayatta erkeğin Ģeriki, arkadaĢı, yardımcısı yapmak yoludur. „„ Cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce ise Atatürk‟„ Bir toplum, cinsinden yalnız birinin yeni gerekleri edinmesiyle yetinirse o toplum yandan fazla kuvvetsizlik içinde kalır „„ diyerek kadının toplumdaki yerine verdiği önemi dile ifade etmiĢtir.

Mustafa Kemal düĢlediği Türk kadın tipini gerçeğe dönüĢtürmek için Cumhuriyet‟ in ilanının hemen ardından kadınların her alanda erkeklerle eĢit sosyal, siyasal ve hukuksal haklara sahip olmaları konusundaki tedbirleri almaya baĢlaması ile kadınlar sosyal ve siyasal haklarını aĢamalı bir Ģekilde elde ettiler.

4 Nisan 1926‟ da Medeni Kanun kabul edildi. Atatürk‟ ün medeni kanunda yaptığı değiĢiklikler O‟ nun, ailenin sosyal yapıdaki önemini bilmek Türk ailesini sağlam temellere oturtmak ve aile içinde kadının statüsünü iyileĢtirmeyi amaçladığının belirgin göstergesidir. 202Medeni Kanun ile erkeğin birden fazla

kadınla evlenmesi yasaklanıyor, böylece aile iliĢkilerine huzur ve düzen kazandırılıyordu. Ayrıca kadın Evlenme ve Miras Hukuku‟ nda erkekle eĢit hale getiriliyor ve dini nikah yerine medeni nikah Ģart koĢularak, evlilik yaĢamı süresince olduğu gibi sonrasında da kadın ekonomik ve hukuksal yönden güvence altına alınıyordu. 203Atatürk‟ ün aile ilgili fikir ve uygulamaları göstermektedir ki yapmaya

çalıĢtığı, amaçladığı Ģey, kadını ve erkeği ile Türk ailesini sağlam mantıki temellere oturtmak ve onun sosyal bütünleĢmede, ülke kalkınmasında aktif rol almasını sağlamaktır. 204

202 Tülin GünĢen Ġçli „„ Cumhuriyet Döneminde Kadının Sosyal Durumu‟„ Atatürk AraĢtırma

Merkezi Dergisi, Sayı: 56, Temmuz 2003, Türkiye Cumhuriyeti‟ nin 80. Yılı Özel Sayısı

203 M. Kamil&K. Su „„ Türkiye Cumhuriyeti Tarihi‟„ Kanaat Yayınları, Ġstanbul, 1975, s. 130 204 Ġçli, a. g. m

1936‟ da yürürlüğe giren ĠĢ Kanunu ile kadınların çalıĢma hayatına düzenleme getirildi. Kadınlara doğum yardımı ilk kez 1945 yılında 4772 sayılı kanun ile birlikte düzenlendi. 1949 yılında çıkarılan kanun ile yaĢlılık sigortası kadın ve erkek için denk olarak düzenlendi.

1950 yılında ilk kadın belediye baĢkanı Müfide Ġlhan Mersin‟ den seçildi.

1952 yılında Sağlık Bakanlığı bünyesinde ana ve çocuk sağlığı hizmetleri verilmeye baĢlandı. 1965 yılında „„ Nüfus Planlaması Hakkında Kanun‟„ çıkartıldı.

Kadın ve erkek için eĢit değerde ücreti öngören ILO sözleĢmesi 1966‟ da, „„ BirleĢmiĢ milletler Kadınlara KarĢı bütün Ayrımcılığın Önlenmesi SözleĢmesi‟„ 1985 yılında imzalanarak kabul edildi.

Ġlk „„ Kadın Sorunları AraĢtırma ve Uygulama Merkezi‟„ Ġstanbul Üniversitesi‟ nde kurulduğunda yıl 1989‟ du. Aynı yıl ĠçiĢleri Bakanlığı‟ nın kaymakamlık sınavlarına kadınlarında alınacağını açıklaması ile ilk kadın kaymakam göreve baĢladı.

1990 yılında kadının çalıĢmasını kocasının iznine bağlayan Medeni Kanun‟ un 159. maddesi Anayasa Mahkemesince kaldırıldı. Aynı yıl Bakırköy Belediyesi ilk kadın sığınma evini açması ile yerel yönetimler Ģiddete uğrayan kadınlara yönelik hizmet vermeye baĢladı.

Türkiye Cumhuriyeti‟ nin ilk kadın valisi Lale Aytaman, 1991 yılında Muğla‟ ya atandı.

Ġstanbul Üniversitesi‟ nde Kadın AraĢtırmaları Ana Bilim Dalı açıldı ve yüksek lisans dersleri verilmeye baĢlandı.

1993 yılında Türkiye‟ nin ilk kadın baĢbakanı olan Tansu Çiller, 25 Haziran 1993 tarihinde hükümeti kurdu.

ġiddete uğrayan kadınlara danıĢmanlık hizmeti veren „ Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı‟„ 1995 yılında ilk kadın sığınağını açtı. Kadına yönelik Ģiddet, kız çocuklarının istenilmemesi, önemsenmemesi erkek çocuk oluncaya kadar çocuk yapma Ģeklinde cinsiyet seçimi yapılarak baĢlatılan kadına yönelik Ģiddet, kız çocuklarının okul çağında okula gönderilmeyerek eğitim haklarının elinden alınması, kendi geliĢimini tamamlamadan evlendirilmesi, evlendirildikten sonra da eĢ tarafından fiziksel, psikolojik ve cinsel boyutta aile içi olarak her yaĢta görülebilmekte ve Türkiye‟ nin halen büyük bir sorunu olarak karĢımıza çıkmaktadır.

1997 yılında Medeni Kanun‟ da yapılan değiĢiklik ile kadınlar evlendikten sonra kocarlının soyadının yanında kendi soyadlarını da kullanabilme hakkını elde ettiler.

1998‟ de aile içi Ģiddete uğrayan kiĢinin korunmasına iliĢkin „„ Ailenin Korunması‟ na değin Kanun‟„ yürürlüğe girdi.

Medeni Kanun ile kazanılan diğer haklardan sonra Türk kadınına yönetimde görev alabilmesini sağlayan siyasi haklar 1930‟ dan itibaren verilmeye baĢlandı. Önce 1930‟ larda kadınlara belediye seçimlerine katılma hakkı tanındı. Türk kadını, 1933‟ te muhtarlık seçimlerine katılma hakkına kavuĢtu. 1934‟ te anayasa değiĢikliği ile Avrupa ülkelerinin birçoğundan önce, milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandı. Buna rağmen kadınlar günümüzde politikada yeterince temsil edilmemektedir. Türkiye‟ de kadın millet vekillerinin seçimlere katıldığı 1935‟ den bu yana parlamentoya 9 bin 234 erkek ve yalnız 234 kadın girdi. 205 Bu durumun

nedenleri arasında ülkemizde politik mücadelenin zor olması, kadının toplumsal yaĢamdaki geleneksel rolü ve eğitimsizliği sayılabilir. Kadının siyasal yaĢama katılımı konusunda alınan tedbirler meclisteki kadın milletvekili sayısını hala arttırmakta yetersiz kalmakta, Türkiye bu konuda diğer ülkeler Fransa, Yunanistan,

205 Bilge Seçkin Çetinkaya, „„ Kadınlar, Sendikalar ve Diğerleri‟„ , Birgün Gazetesi, 09. 03.

2012 http: //www. birgun. net/writer_index.

php?category_code=1263474231&news_code=1331290487&year=2012&month=03&day=0 9

Romanya, Malta gibi ülkelerle kıyaslandığında alt sıralarda kalmaktadır. 206 12 Haziran 2011 seçimlerinin ardından mecliste yer alan 550 milletvekilinin yalnızca 78‟ inin kadın olduğu görülmektedir.

Fransa merkezli Ekonomik ĠĢbirliği ve Kalkınma TeĢkilatı (OECD) „ nın Türkiye, Arjantin, Brezilya, Çin, Hindistan, Endonezya, Rusya, Suudi Arabistan ve Güney Afrika„ nın da içinde bulunduğu G20 ülkelerindeki eğitim durumunu 2010 verileri baz alınarak yaptığı araĢtırmaya göre Türkiye‟ nin kadınların 15- 29 yaĢları arasında hem iĢgücünden hem de eğitimden en uzak kaldığı ülke olduğu açıklandı.

207

Tablo 1. „ de Türkiye‟ de 2011 yılı verilerine göre okuma yazma bilen kiĢilerin cinsiyete göre sayıları görülmektedir. Okuma yazma bilmeyen toplam 3. 171. 270 kiĢinin 2. 617. 566‟ sı kadın iken okuma yazma bilmeyen erkeklerin sayısı sadece 553. 704‟ tür. Okuma yazma bilen 61. 889. 739 kiĢinin içinde de erkeklerin sayısının daha fazla olduğu görülmektedir.

Tablo 1 - Cinsiyete Göre Nüfus (6+ YaĢ) 2011 Türkiye Okuma- Yazma Durumu

Toplam Kadın Erkek

Okuma- Yazma

Bilmeyen 3. 171. 270 2. 617. 566 553. 704

Okuma- Yazma Bilen 61. 889. 739 29. 876. 706 32. 013. 033

Bilinmeyen 1. 984. 626 948. 736 1. 035. 890

Toplam 67. 045. 635 33. 443. 008 33. 602. 627

Kaynak:

T. C Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadın Statüsü Genel Müdürlüğü, „„ Türkiye‟ de Kadının Durumu‟„ Nisan 2012 http: //www.kadininstatusu.gov.tr/upload/mce/2012/trde_kadinin_durumu_2012_nisan .pdf 206 Ġçli, a. g. m 207

http: //gundem. milliyet. com. tr/turk- kadini- egitim- ve- isgucunde- en- sonuncu/gundem/gundemdetay/13. 09. 2012

1997 yılında çıkarılan yasa ile zorunlu eğitim beĢ yıldan sekiz yıla yükseltildi. Ancak 2000 yılı itibariyle Türkiye‟ de 25 yaĢın üzerinde okuma yazma bilmeyen kadın sayısı 4 milyon 625 bini buluyorken erkeklerde bu rakam 1 milyon 176 bin kiĢide kalmaktadır. 208 Bu durum bize cumhuriyet reformlarının getirdiği yasal ve

kamusal alana iliĢkin çarpıcı iyileĢmelere karĢın, Türk toplumunda, kadın erkek rollerinin yeniden tanımlanmasını sağlayacak sosyal yapısal dönüĢümlerin yeterince yaĢanmamıĢ olduğunu göstermektedir. Eğitim konusunda diğer bir sorun ise kadınların daha çok „„ kadın iĢi‟„ olarak düĢünülen alanlara toplanmaları, üniversitelerde alt düzey ve önü kapalı, destek personeli nitelikli konumlarda bulunmaları, buna karĢın karar verici idari yetki kullanan pozisyonlarda sayılarından çok daha az bir oranda temsil edilmeleridir.

Mustafa Kemal‟ in düĢlediği Cumhuriyet kadınının toplumsal, iktisadi, siyasal, kültürel yapısına bakıldığında Türkiye‟ de Kemalist ve sonraki Atatürkçü kadın tiplerinin bile oluĢturulmasına gem vurulduğu, çeĢitli üstü- kapalı politik oyunlarla önlendiği, sistemli ve kasıtlı çalıĢmalarla yerinde saydırıldığı, hatta bazı durumlarda Osmanlı Devleti bağnazlığına döndürüldüğü görülür. 209