• Sonuç bulunamadı

Türkiye’de ÖTV’ye Ekli Listelerde Yer Alan Mallar ve Gelir Dağılımı

ve benzeri mallar), genel olarak hususi otomobil, ticari araçlar, iş makineleri, yolcu otobüsleri ve yük taşımacılığı ile birçok sanayi sektöründe üretim aşamasında hammadde olarak kullanılmaktadır. Söz konusu malların ÖTV’ye tabi tutulması, toplumun birçok kesimini ilgilendiren etkiler meydana getirebilmektedir.

Araç sahiplerinin miktar üzerinden belirlenen maktu tutar ile ÖTV’ye maruz kalması, her kesimin vergilendirilmediği ve belirli bir gelire sahip araç sahiplerinin vergilendirildiği varsayımı altında gelir dağılımında adaleti sağladığı söylenebilir. Lakin ana girdisi akaryakıt olan toplu ulaşım araçlarının gelir düzeyi düşük kişiler tarafından da kullanılması ve akaryakıt giderlerinin bilet fiyatlarına yansıması, çiftçilerin zorunlu tüketim mallarını üretirken tarım makinelerinde ya da traktörlerde mazot kullanmaları, alt gelir gruplarının tüketim tercihlerine yönelik bir üretim yapan fabrikanın maliyetleri arasında petrol ürünlerinin yer alması veya ticaret yapan kişi ya da kurum tarafından nakliye giderlerinin malın fiyatına eklenmesi, dolaylı dahi

olsa gelir düzeyi düşük gruplarında ÖTV yönünden vergilendirilmesine sebebiyet verecektir.

Ayrıca konut veya iş yeri olarak kullanılan yerlerde, ısınma, sıcak su ve mutfak ocakları için ihtiyaç duyulan enerji, ÖTV’ye tabi doğalgaz veya tüpgaz (sıvılaştırılmış petrol gaz) ile sağlanmaktadır. Bunun yanı sıra, doğalgaz, bazı işletmeler için üretim girdisi anlamına gelmekte (ekmek fabrikası vb.) ve üretilen malın maliyeti içerisinde yer almaktadır. Bu minvalde, halkın birçok kesimi, ÖTV’ye tabi doğalgaz ve tüp gazı doğrudan veya dolaylı olarak tüketmekte veya kullanmakta ve söz konusu mallar, zengin veya fakir ayrımı yapılmaksızın aynı düzeyde vergilendirilmektedir. Bu durum ise; gelir dağılımı açısından olumsuz bir tablonun önümüze serilmesine neden olabilmektedir.

O halde, (I) sayılı listede yer alan malların geniş bir kesime yayılma ihtimalinin bulunması, söz konusu mallarda artan oranlı vergilendirme yönteminin benimsenmemiş oluşu, jet benzini gibi lüks tabir edilebilecek mallardaki verginin istisna tutulması ve (I) sayılı listede yer alan malların ÖTV gelirlerinin, toplam ÖTV gelirleri içerisindeki payının 2016 yılı için %47,02 gibi yüksek bir oranda olması, toplumun geniş kesiminin doğrudan veya dolaylı olarak vergilendirileceği düşüncesi ile gelir dağılımındaki eşitsizliği artıracağı yönünde yorumlanabilecektir. Ancak araç sahibi olabilmenin ancak belirli bir gelir düzeyinin üzerinde olmayı gerektirmesi ve alt gelir gruplarının bu kapsamda ÖTV’ye maruz kalmayacağı düşünüldüğünde; yoksul bireylerin lehine sınırlı düzeyde gelir dağılımında adalet artacağı yönlü bir yorum da doğru olacaktır.

(II) sayılı listede yer alan araçlar, kayıt ve tescile tabi olanlar ile kayıt ve tescile tabi olmayanlar olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Türkiye’de otomobil sayısı ÖTV’nin yürürlüğe girdiği 2002 yılı itibari ile 4.600.140 adet iken, 2017 yılı sonu itibari ile 12.035.978 adete ulaşmıştır (www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?alt_id=1051). Ayrıca tezin birinci ve üçüncü bölümlerinde bahsedildiği üzere; yıllar ilerledikçe motorlu taşıtlardan elde edilen ÖTV gelirlerinin, toplam ÖTV gelirleri içerisindeki oranı ve vergi oranları yükselmiştir. Bahsedilen mallarda yıllar itibari ile meydana gelen değişmeler belirli bir tutarın üzerinde gelire sahip kişilerin tüketim tercihlerinin vergilendirilmesi yönüyle, gelir dağılımında adaletin sağlanmasında önemli bir rol oynamakta ve yıllar ilerledikçe de önemi artmaktadır. Lakin ilk teslime konu olan

araç fiyatlarında mevcut olan vergi, ikinci el piyasasında bulunan araçların fiyatlarının belirlenmesinde de etkin rol oynamaktadır. Bu durum, ÖTV’nin gelir dağılımı üzerindeki olumlu etkilerinin yanı sıra, ÖTV’nin toplumun tabanına yayılmasına sebebiyet vererek, gelir bölüşümünü olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca araçların vergilendirilmesinde; motor silindir hacmi, motor gücü ve ÖTV’ye tabi tutulacak asgari matrahlar belirlenmiş ve artan oranlı vergilendirme yöntemi seçilmiştir. Tezin önceki bölümlerinde; adaletli bir vergilendirmede artan oranlılığın ne kadar önemli olduğundan bahsedilmiş ve dolaylı vergilerin düz oranlı olması ve gelir dağılımında adaletsizliğe neden olmaları sebebiyle eleştirilmiştirler. Hal böyle iken, (II) sayılı ÖTV listesinde yer alan malların, kişilerin gelirlerine göre olmasa dahi, araçların ÖTV matrahlarının yükselmesi ve motor hacimlerinin büyümesi ile vergi oranları artmakta ve düşük gelirli bireylerin vergilendirilmemesi, yüksek gelirlilerin yüksek meblağlı tercihlerine göre artan oranlı vergilendirilmesi ile gelir dağılımında adalete olumlu hizmet etmektedir.

(III) sayılı listede alkollü, alkolsüz içkiler ve tütün ürünleri olarak adlandırılan; meyve suları, mineral sular, meyvalı ve sodalı gazozlar, biralar, şaraplar, sigaralar gibi mallar yer almaktadır. Bununla birlikte, önceki kısımlarda bu mallar ile ilgili TÜİK tarafından yapılan anket çalışmasından yararlanılarak ÖTV ile gelir dağılımı arasındaki ilişkiye ayrıntılı olarak yer verilmiş olup, bu kısımda farklı açılardan ÖTV ve gelir dağılımı değerlendirmesi yapılacaktır.

Bu minvalde, (III) sayılı listede bulunan malların, yüksek gelirli kişilerin gelirlerini vergilendirdiği ve gelir dağılımında adalete yardımcı olduğunu söylemek çok doğru olmayacaktır. Çünkü bahsi geçen listede yer alan mallar, yapıları itibari ile toplumun geniş bir kesiminin tüketim tercihleri arasında yer almaktadır. Bu durumu bir örnek yardımıyla açıklamak gerekirse; TÜİK'in verilerine göre; Türkiye'de 15 yaş üzeri nüfusun tütün kullanım oranı, 2010'da yüzde 25,4, 2014'de yüzde 27,3 ve 2016’da yüzde 26,5 düzeylerinde gerçekleşmiştir (Sigara İçme İstatiskleri, 2018, Mayıs, 31). Bu durum, nüfusun önemli bir oranının, ÖTV’ye maruz kaldığının önemli bir göstergesidir. Aynı zamanda, tütün ve alkollü içecekler gibi mallara duyulan bağımlılık, mallar üzerinde fiyat artışları durumunda dahi bireylerin tüketimini kısmasına engel olacak ve her vergi artışı, bireylerin davranışlarını sınırlı

oranda etkileyeceği için tüketicilerin gelirleri arasındaki uçurumu artırıcı etkiler ortaya çıkacaktır.

Ayrıca sağlığa zararlı malların tüketiminde meydana gelen artışlar, anılan listeden toplanan ÖTV gelirlerinin artmasına sebebiyet vermesinin yanında sağlık problemlerini de beraberinde getirecek ve devletin ÖTV gelirlerinden elde ettiği geliri sağlık harcamalarına yöneltmesine sebebiyet verecektir. Böylece, bağımlılık yapan mallardan elde edilen gelirler, sosyal transferler yolu ile düşük gelirli kişilere aktarılamayacağından bozulan gelir dağılımını düzeltme fırsatını da yitirmiş olacaktır.

(III) sayılı listede yer alan malların vergilendirilmesinde artan oranlı vergilendirme yöntemi yerine, düz oranlı ve miktar üzerinden alınan vergilendirme usulü izlenmiş ve anılan listede yer alan bazı sağlığa zararlı mallarda toplumsal faydayı sağlayabilmek için yüksek vergilendirme yöntemi seçilmiştir. Söz konusu malların, yüksek vergilendirilmesindeki amaçlardan birisi; sağlığa zararlı ürünlerin tüketimini sınırlandırmak iken bahsi geçen malların talep elastikiyetinin düşük olması, vergi artışları karşısında tüketimin azalması gerekirken artmasına sebebiyet vermekte ve gelir bölüşümündeki eşitsizliği tetikleyici etki bırakabilmektedir.

(IV) sayılı listede; kozmetik ürünleri, kürkler, altın ve gümüş ile kaplı çatal, bıçak takımları, beyaz eşyalar, televizyonlar, telefonlar, klimalar, elektrikli küçük ev aletleri, silahlar, kristal avizeler, değerli taşlardan mamul ziynet eşyaları gibi ürünler ÖTV’ye tabi tutulmaktadır. Söz konusu mallardan kürkler, altın ve gümüş kaplı çatal bıçak takımları, klimalar ve silahlar gibi mallar gelir düzeyi belirli bir sınırın üzerinde bulunan bireylerin tüketim tercihleri içerisinde yer alırken, kozmetik ürünleri, beyaz eşyalar, televizyonlar, telefonlar gibi mallar ise toplumun geneline yayılan tüm gelir gruplarının tüketim tercihleri arasında yer almaktadır. Bu hususu cep telefonu kullanımı ile açıklayabiliriz. Şöyle ki; Türkiye’de cep telefonu satışlarının yoğunluğu ve toplumun geneline yayılması hakkında cep telefonu abone sayısından faydalanılabilir. Cep telefonu abone sayısı, 2002 yılında 23.323.118, 2006 yılında 52.662.709, 2010 yılında 61.769.635 ve 2017 yılında 77.800.170 düzeylerinde gerçekleşmiş ve ÖTV uygulanmaya başlanılan yıl olan 2002 yılından 2017 yılına kadar katlanarak artmıştır. Abone sayısının miktarı, cep telefonu kullanıcılarının ve satışlarının da ne kadar yüksek seviyelerde olduğunu

göstermektedir (www.tuik.gov.tr/VeriBilgi.do?alt_id=1062).Bu minvalde, toplumun geniş bir kesiminin tüketim alışkanlıkları arasında yer alan malların vergilendirilmesi, toplam gelirin dağıtımında yüksek gelirli grupların gelirlerinin, düşük gelirli gruplara doğru aktarımının önüne geçebilmektedir.

Ayrıca, (IV) sayılı listede %6,7, %20 ve %25 oranlarında vergilendirme usulü seçilmiştir. Değerli taşlardan mamul ziynet eşyaları gibi düşük gelirli kişilerin tercihleri arasında yer alması zor görünen malların, %20, beyaz eşya gibi geniş kesime yayılan malların %6,7 düzeyinde bulunması, (IV) sayılı listede; zenginlerin daha yüksek oranda vergilendirilmesinin amaçlandığı söylenebilir. Ancak hedeflenen husus ile bahsi geçen durum arasında doğru yönlü bir ilişki olduğunu ifade etmek tam manası ile doğru olmayacaktır. Çünkü toplumun çok büyük bir kısmı tarafından kullanılan ve ÖTV ödenerek temin edilen telefonlar, %25 oran ile söz konusu listede en yüksek düzeyde vergilendirilmiştir. Öte yandan cep telefonlarında uygulanan maktu vergi tutarlı vergilendirme uygulaması ile nispi olarak hesaplanan ÖTV’nin 160 TL’den az olması halinde asgari maktu vergi tutarı olan 160 TL ÖTV hesaplanması gerekmektedir. Bu durum ise gelir düzeyi yüksek olanların düşük bedelli telefonları tercih etmeyeceği düşünüldüğünde; düşük gelirli olan kişilerin mevcut olan %25 oranından daha yüksek oranlarda vergilendirilmesine ve alt gelir gruplarının elde ettiği gelirlerin oransal olarak daha fazlasının vergiye aktarılmasına sebebiyet verecektir.

Bununla birlikte, farklı oranların var olmasına karşın, (II) sayılı listede yer alan bazı mallarda uygulandığı gibi aynı malların artan fiyat durumuna göre artan oranlı vergilendirme usulü seçilmemiş olması, eşit oranda vergiye tabi tutulan bireylerin gelir eşitsizliğini artıracaktır. Şöyle ki; her ne kadar kişiler aynı oranda vergiye tabi tutulmuş olsalar dahi vergi yükü, bireyler tarafından gelir düzeyi nispetinde hissedilecek ve düşük gelirli kişiler, gelirleri nazarında daha fazla vergi yüküne maruz kaldıkları için fakirleşmeleri kaçınılmaz olacaktır.

3.9. Dolaylı Vergilerin Gelir Dağılımına Etkileri Hakkında Literatür