• Sonuç bulunamadı

UYGULAMASINA GEÇİŞİN NEDENLERİ

Devlet yeterli gıda maddelerinin üretilmesi, tarımda fiyat istikrarının sağlanması ve üreticilerin yaşam standartlarının yükseltilebilmesi için tarım kesimini; destekleme alımları, girdi sübvansiyonları (gübre, ilaç, tohum, süt ve damızlık hayvan gibi) ve düşük faizli kredi sağlama gibi yollarla desteklemektedir. Bu amaçla tarıma bütçeden ve tüketicilerden önemli miktarda kaynak aktarılmakta olup, son yıllarda toplam tarımsal desteğin GSYİH içindeki payı yaklaşık %0,82[2] düzeyine ulaşmıştır. Bununla birlikte toplam destekleme ödemelerinin tarımsal üretim değeri içindeki payı %9,7[3] civarındadır. Ancak yapılan destekleme ödemelerinin tamamının üreticilere yansıtılamadığı belirtilmektedir. Uygulanan destekleme politikaları ile üretici gelirinde istikrar sağlanamamış, saptanan dünya fiyatlarının üzerindeki destekleme alım fiyatları ile bazı ürünlerin ekim alanları genişlemiş ve üretim fazlası oluşmuş ve sonuçta devlet gereğinden fazla alım yaparak yüksek stoklama maliyetine katlanmak durumunda kalmıştır. Diğer yandan tarım ürünlerini işleyen sanayilerde, yüksek destekleme alım fiyatlarına bağlı olarak hammadde ve dolayısıyla üretim maliyeti yükselmiş ve bu endüstrilerin uluslararası piyasalarda rekabet olanakları, tarımsal destekleme politikalarından olumsuz etkilenmiştir. Ülkemizde uygulanan tarım politikalarının sonuçları; üreticiler, sanayi ve ticaret firmaları, tüketiciler, kamu yöneticilerini memnun etmemiştir (Gündoğmuş ve Tanrıvermiş, 2001)

Bir ülkenin destekleme sistemin değiştirmesi içsel nedenler ağırlıklı olmak üzere, bazı dışsal faktörlerden de etkilenerek olur. Destekleme bir amaca yönelik yapıldığına göre, destekleme şekillerinin belirlenmesi her şeyden önce ülkede tarım politikalarının yönlendirilmesinde göz önünde tutulması gereken koşullar temelinde olmalıdır. Üretimin artırılması veya azaltılması, ürün deseninin değiştirilmesi, verimlilik artışı sağlanması, daha rasyonel ve verimli bir tarımsal üretim için tarımsal yapının düzenlenmesi, tarım üreticilerinin gelirlerinin artırılması, tarımda yeni yöntemlerin benimsetilmesi, kaynak

[2]Anonim, 2007a [3] Anonim, 2007e

kullanımının etkinleştirilmesi, çevre koruma önlemlerinin hayata geçirilmesi, tarımın genel ekonomiye katkısının artırılması ve bütçe olanakları tarım politikalarının şekillenmesinde rol oynayan parametrelerdir. Bütün bunlar içsel nedenler özelliğindendir (Eraktan, 2001).

Dışsal nedenler arasında ise; DTÖ, AB, IMF ve DB bulunmaktadır.

Dünya Ticaret Örgütü; Uluslararası ticareti serbestleştirme amacından hareket eden DTÖ, ticaret politikalarını doğrudan, ülke içerisindeki destekleme politikalarını da dolaylı yoldan yönlendirmektedir. DTÖ, uygulanacak destekleme politikalarının, piyasa mekanizmasına en az düzeyde etkileyecek yapıda olması yönünde faaliyet göstermektedir.

Avrupa Birliği (AB); Türkiye’nin üyesi olmak için çaba göstermekte olduğu ve üyelik için uyum çalışmaları yaptığı AB’nin destekleme politikaları yönlendirici olmaktadır.

IMF ve Dünya Bankası; Makro ekonomik dengelerin sağlanması, girilen ekonomik darboğazlardan çıkılması amacıyla IMF ve Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası (IBRD), ekonominin yapılandırılması ve finansman kaynağı sağlama konusunda ülkelere yardımcı olmaktadır. Bu uluslararası kurumlar yapılan anlaşmalar ve bunlara sunulan niyet mektupları çerçevesinde desteklerin yönlendirilmesi söz konusudur (Anonim, 2005d).

İçsel nedenler ilk defa 1990’lı yıllarda ortaya çıkmıştır. Bu olgular daha 1950’lerde başlayan bir destekleme sürecinin unsurları özelliğini taşımaktadır (Eraktan ve ark., 2004).

Geniş kapsamlı olarak 1986 - 1988’den beri politik reformlarla çeşitli ilerlemeler kaydedilmektedir. Genellikle yüksek enflasyon durumundaki politikalara bağlı olarak yapılan spesifik değişiklikler desteklemelerin nasıl olacağını belirlemiştir (Anonymous, 2006b).

DGD ile küçük çiftçilere hektar başına düz bir oranda verilen ödemeler, daha çok büyük çiftçilerin yararlandığı, girdi ve çıktıya dayalı desteklerden daha fazla çiftçilerin geçimine yarar sağlamaktadır (Anonim, 2005h).

57

DGD, Türkiye’de 1999 yılı sonunda IMF ile imzalanan Stand by Anlaşması çerçevesinde uygulanan “İstikrar Programı” kapsamında, Türkiye tarımsal destekleme politikalarında radikal bir değişiklik olarak kendisini göstermiştir.

DGD uygulamasına geçiş ile ilgili temel belirlemeler IMF Niyet Mektuplarında yer almakla birlikte, DGD sistemi asıl olarak Dünya Bankası ile imzalanan “Tarım Reformu Uygulama Projesi (ARIP)” çerçevesinde uygulamaya sokulmaktadır (Anonim, 2006g).

Bütçe üzerindeki baskıyı azaltmayı ve tarım sektöründeki büyümeyi teşvik etmeyi amaçlayan tarım reformu üç ana unsur içermektedir. Bunlar; (Yıldız, 2006)

I. Doğrudan Gelir Desteği,

II. Fiyat ve girdi desteklerinin aşamalı olarak kaldırılması,

III. Tarımdaki devlet işletmelerinin özelleştirilerek tarım ürünlerinin işlenmesi ve pazarlanmasında hükümet müdahalesinin azaltılmasıdır.

Bu noktadan hareketle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın koordinatörlüğünde Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü, Türkiye Ziraat Odaları Birliği ve T.C. Ziraat Bankası’nın ortaklaşa yürüteceği “ Hedef Çiftçilere Pilot Bölgelerde Doğrudan Gelir Desteği Yapılması ve Kayıt Sisteminin Oluşturulması Projesi” adıyla 04/04/2000 tarih ve 2000/14 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe konulan uygulama tebliği ile projenin uygulanmasına geçilmiştir (Ediz ve ark., 2001).

2000’lerin başında tarımsal destekleme politikalarına alternatif olarak sunulmuş olan DGD’nin başlamasıyla girdi destekleri, kredi destekleri gibi başlıca destekleme kalemlerine son verilmesi tarımdaki destekleme ihtiyacının karşılanamamasına neden olmuştur. Bu nedenle Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın saptadığı 2006-2010 Tarım Stratejisi Mektubu’nda DGD için ayrılan %78’lik bütçe payının aşamalı olarak %45’e indirilmesi, ödemelerin tarımsal üretim amacıyla işlenen araziler üzerinden her yıl saptanmış birim ödeme miktarı (da/TL) üzerinden yapılmasının devamı ve 2006 yılına kadar mevcut ödeme düzeyinin sürdürülmesi kararlaştırılmıştır.

Strateji mektubunda kayıt sistemindeki gelişmelere paralel olarak ödemelerin belli ürünlerin üreticilerine yapılması, sera üreticileri, meyve-sebze yetiştiricileri ve Çevre Amaçlı Tarımsal Alanların Korunması (ÇATAK) Program alanlarının DGD ödemesi dışında bırakılması öngörülmüştür (Eraktan ve ark., 2004).

DGD uygulamalarına geçmeden önce, tarımsal destek çeşitlerinin Türkiye tarım politikaları içindeki yerinin açıklanması uygun olacaktır.

59

7. TÜRKİYE’DE TARIMSAL DESTEKLEME POLİTİKALARINDA