• Sonuç bulunamadı

MOTİFLERİ 3.1 . İNSAN FİGÜRLERİ

3.2. HAYVAN FİGÜRLERİ

3.2.1. Türk Sanatında Hayvan Üslubu

Resim 115. Yıldız çinide sultanla eşinin(?) yatakta yatarken tasviri. Sıraltı. Çini Deposu. Resim 116. Kelile ve Dimne yazması. Yatak odasında hırsız tasviri. Topkapı Sarayı.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.382, Resim 406-407)

3.2. HAYVAN FİGÜRLERİ

3.2.1. Türk Sanatında Hayvan Üslubu

Yapılan bugünkü araştırmalar, Türk sanatının başlangıcını rahatlıkla milattan önceki yüzyıllara indirmektedir. J. Strzygowski (1862-1941) bir yazısında Türk sanatının en erken devirlerini Buzul Çağı’na dayandırmaktadır.242

Milattan önce birinci binde Kuzey Çin’de görülen ve Çin kaynaklarında Hiyong nu adıyla bilinen Asya Hunları, kaynaklara göre tarih sahnesinde ilk rol oynayan Türkler olarak kabul edilmektedir. M.Ö. 1. yüzyıl ortalarında Çin etkisiyle Hun İmparatorluğu ikiye bölünmüştü. Talas ve Çu bölgesine yerleşen Hunların, Avrupa Hunları’nın devamı olduğu tahmin 241 Arık R., 2007b, Ön. ver., s. 379-381.

242

89

edilmektedir. Diğer Hunlar ise Yakın Doğu’da Eftalitler’le karışarak Ak Hunlar adı ile Kafkaslardan Kuzey Hindistan’a kadar uzanan imparatorluk kurmuşlardır. Ak Hunlar’ın dili Türkçe idi. Rus arkeolog Rudenko tarafından Güney Sibirya Altay dağları eteklerinde açılan kurganlarda Hunlardan kalma birçok eşyayla birlikte insan ve hayvan ölüleri bulunmuştur.243

Hun İmparatorluğu’nun teşkilatı içinde yer alan birçok ilkel kültürler atlı kültürün bünyesinde gelişerek orijinal bir Orta Asya sanatının ortaya çıkmasını sağlamıştır.244

Türk sanatının ana konusu zoomorfiktir, yani Türk sanatı hayvan ve fantastik figürlere yansıyan bir tutum sergiler. Hayvan üslubu konusu pek çok kültürü yakından ilgilendirdiğinden her zaman önemini korumuştur. Bu tarzın ikonografik kaynağı henüz aydınlanmamıştır.245

Barovka’ya göre, hayvan üslubunun çıktığı yer Altaylardır ve sonradan batıda yaşayan İskitler arasında da yaygınlaşmıştır. Karasuk ve sonrasında Tagar kültürü, bozkırda hayvan üslubunu geliştiren bir topluma sahipti. Bunlar yakın komşuları İran ve Çin ile kültür ilişkileri kurmuşlardır.246

Hayvan üslubu, bozkırların gerçek sahibi olan Türk topluluklarını yüzyıllarca etkilemiş ve önemli motiflerinden birisi olmuştur. “Bozkır Sanatı”, bozkırda yaşayan Türklerin hayat şartlarına uygun olarak hayvanlarla yakın ilgisinden doğmuştur. Bu kültür M.Ö. 3 bin olarak nitelendirilir.247

Bir veya birkaç merkezden çıkan hayvan üslubu, M.Ö. 8. ve 7. yüzyıldan sonra kavimler göçü, ticaret veya bazı faktörlerin etkisiyle çevre ülkelere yayılmış olabileceği düşünülmektedir.248

Türk sanatındaki çeşitli unsurların gök ve yer-su formülüyle ilgili yönleri vardır. Gök-yer/su unsurları erken devir Türk sanatına yansımıştır. Bunun en karakteristik örneği ise hayvan mücadele sahneleridir. Hayvan mücadele sahneleri gök-yer, zafer-yenilgi, erkek-dişi, aydınlık-karanlık gibi kavram çiftlerinin simgeselliğine işaret eder. Bu sebeple eski Türkler vahşi ve yırtıcı hayvanları çift tırnaklı hayvanlara tercih 243 Aslanapa O., 1984, Ön. ver., s.1.

244 Diyarbekirli N., 1972, Ön. ver., s.3.

245 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.108-110.

246 Diyarbekirli N., 1972, Ön. ver., s.8.

247

Abdulhaluk M. Çay, Türk Milli Kültüründe Hayvan Motifleri-I- (Koyun ve Keçi Etrafında Oluşan Gelenekler) (Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1990), s.12.

248 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.111.

etmişlerdir. Bu hususta birçok tasvir Hunlar, Göktürkler ve Uygurlarda da karşımıza çıkar.249 Irk Bitig’in, hayvan mücadele sahnelerinde saldıran hayvan ile saldırıya uğrayan hayvan arasındaki kavgayı anımsatan falları, hayvanın başına iyi bir şey geldiğinde her zaman “iyi” veya “çok iyi”dir. Hayvanın başına kötü bir şey geldiğinde ise her zaman “kötü” veya “çok kötü”dür. Fal av hayvanı, kendisini izleyen hayvandan kaçtığı ya da izleyen hayvan, av hayvanını yakaladığı için iyi’dir.250

Türk Sanatı’nda hayvan üslubu kapsamında yer alan hayvanlar içerisinde en önemlileri; Anka, Simurg, Phoenix, Garuda ve Ejderha gibi efsanevi hayvanlar, aslan, at, ayı, balık, boğa, deve, fil, geyik, horoz ve tavuk, kaplan, kaplumbağa, kartal ve avcı kuşlar, kuğu, kaz, güvercin vb. türden kuşlar, koyun ve keçi, kurt, köpek, maymun, tavşan, tilki ve yılan gibi hayvanlardır. Bütün bu hayvanlar tarihin akışı içinde, Türk Sanatı’nın yayıldığı bölgelerde, başka sanatları da özümsemiş olarak tasvir edilmişlerdir.251

Hayvan üslubunda ana tema; birbiriyle boğuşmakta olan iki hayvan unsurudur veya hayvansı görünen fantastik unsurlardır. Bazen bilinen hayvanlar bazen de mitolojik yaratıklar bu kavgada taraf olmaktadır. Biri saldıran diğeri ise kaybeden iki güç bu üslubun temel konusunu oluşturur.252

İslamiyet’ten önceki Türk sanatıyla ilgili çeşitli tasvirlerde hayvan postuna ya da hayvan biçimine girmiş insanlar görülür. Bu tasvirlerde bazen hayvan biçimine girmiş insan figürlerinin hangisi olduğu anlaşılamamaktadır. Bu nedenle hayvan mücadele sahnelerindeki kazanan hayvanın, başarı kazanma isteğinde olan ve hayvanın postuna bürünmüş bir insan olduğu düşünülebilir. Bundan dolayı insan-hayvan mücadele sahnelerinin de hayvan mücadele sahneleriyle aynı anlamı taşıdığı anlaşılmaktadır.253

Bu üslubun ortaya çıkışında eski naturizm ve animizm inançlarının tesiri olduğu açıktır.254 Türk boyları hayvan üslubu etrafında bir inançlar sistemi oluşturmuş ve bu inançlar sistemi içinde maddi ve manevi her alanda hayvan üslubunu içeren orijinal bir 249 Yaşar Çoruhlu, Türk Mitolojisinin Anahatları (İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2000b), s.97.

250 Jean-Paul Roux, Orta Asya’da Kutsal Bitkiler Ve Hayvanlar Çevirenler: Prof. Aykut Kazancıgil ve Lale Arslan, (İstanbul: Kabalcı Yayınevi Birinci Basım, Mayıs 2005), s.52.

251 Yaşar Çoruhlu, “Türk Sanatında Görülen Hayvan Figürlerine ‘Gök Ve Yer’ Sembolizmi Açısından Bir Bakış”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı:87, (Aralık 1993), s.19.

252 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.112.

253 Çoruhlu Y., 2000b, Ön. ver., s.167.

254

91

kültür yaratmışlardır. Kemer tokaları, hançer kabzası, süs eşyaları, at koşum takımları gibi taşınabilir eşyalar üzerinde işlenmiş olan pars, kaplan, kurt, yırtıcı kuşlar, geyik, at, koyun, keçi vb. gibi hayvanların mücadele sahneleri yanında efsane, hikâye, destanlar gibi edebiyat türlerinde de ve her türlü örf-adet, inanç sisteminde hayvan üslubu geniş yer tutmuştur.255

Kazılar sonucunda ortaya çıkan Pazırık kurganları (Resim 117), tamamıyla bir Proto-Türk ve Hun kültürüdür. 1865’de kazısı yapılan Berel ve Kutanda kurganları ve 1912’de ortaya çıkan Noin-Ula kurganları Pazırık kurganları ile aynı ya da yakın döneme tarihlenmektedir. Dolayısıyla bu yeni kurganlar da Hun devrine ait olarak kabul edilir. Güney Sibirya’da ortaya çıkan ve M.Ö. 6. yüzyıl ile 1.-2. yüzyıllar arasında görülen Tagar Kültürü ve M.Ö. 1. M.S. 5. veya 6. yüzyıllar arasında Yenisey’den yayılan Taştık Kültürü bu bölgelerde ortaya çıkan Hun Sanatı’nın esasını oluşturur.256

Resim 117. 1. Pazırık kurganından çıkarılan eyer örtüsü üzerinde bir dağ keçisine saldıran grifon tasviri. (Rudenko’dan).

(http://depts.washington.edu/silkroad/museums/shm/shmpazyryk.html (10.02.2013)

255 Çay A. M., 1990, Ön. ver., s.13.

256 Yaşar Çoruhlu, “Ukok Platosunda Kazısı Yapılmış Üç Yeni Kurgan Hakkında Bir Kitap”, Türk

Dünyası Araştırmaları, Sayı:96, (Haziran 1995a), s.181-182.

Hayvan mücadele sahneleri son derece canlı ve hareketlidir (Çizim 2). Bu tür sahnelerin çevresinde çizgiler ve ayrıntılar akışkan biçimde birbirine bağlanmış ve etkileyici bir bütünlük kazanmıştır. Mülayim’e göre mücadele eden hayvanların aynı sahneyi paylaşıyor olmaları, onu hayvan üslubu çerçevesine sokabilmek için yeterli değildir. Bunun yanında; animistik mücadelenin özünü şekil yapısına sindirmiş bir mantığın, grafik yapıdaki çizgisel tasarıma hâkim olması, bu mücadele sahnesindeki dramatik gerilimin biçim ve öz olarak dışa vurmasıdır. Bu görülmüyorsa; iki canlının statik konumda mücadele durumu almalarıyla bu üslubun ortaya çıkması pek mümkün değildir.257

Çizim 2. Altay Hun Çağı Pazırık kurganlarında bulunmuş dağ keçisi/geyik ve kaplan mücadeleleri.

(Ögel B., 1998, s.580, Resim 59)

Hayvan üslubunda av hayvanı konusu olarak; kuvveti, yapısı ve insan hayatında oynadığı rol bakımından özellikle geyik ön plana çıkmaktadır. Geyik teması bir figür olarak hayvan üslubunun en önemli konusudur. Doğu Avrupa’dan Çin sınırına kadar uzanan coğrafi kuşakta geyiğin varlığı oldukça önemlidir. Soğuk iklim şartlarına uyum sağlayabilen, neslini tüketmemek için büyük göçler yapan ve peşine düşülmesi cazip bir av hayvanı olan geyik, önemli ve kutsal bir varlık olarak göçebelerin hayatında önemli yer tutar. Toplum hayatında atın bile zaman zaman geyiğin gerisinde kaldığı görülür. Ayrıca geyik efsaneleri her zaman başroldedir. İnsanlara yol gösteren ve kahramanlara öncülük eden önemli bir totem hayvanıdır (Çizim 3).258

257 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.113.

258Aynı, s.121-125.

93

Çizim 3. Altay Hun Çağı efsanevi geyik figürleri.

(Ögel B., 1998, s.569, Resim 54)

Hayvan mücadele sahnelerinin taşıdığı anlamlar çeşitli dini inançlar tarafından da beslenmiş, araştırmacılara göre en eski ve özgün şaman elbiseleri hayvan şekillerini taklit eden giysilerden oluşmuştur (Çizim 4).259

Hayvan üslubu, Türk mitoloji, astroloji ve şamanizmin bir sonucudur.260

Çizim 4. En eski ve orijinal Şaman elbiseleri.

(Ögel B., 1998, s.39, Resim 9)

Şamanizm, milattan önceki yıllardan bu zamana Türklerin ve çevrelerindeki toplulukların, İç Asya ve Orta Asya’da yaşadıkları bölgelerde uyguladıkları ve şaman ya 259 Çoruhlu Y., 2000b, Ön. ver., s.71.

260 Kınık M., 1998, Ön. ver., s.217.

da kam adı verilen din adamları aracılığıyla gerçekleştirilen bir inanç sistemidir.261

Herkesin şaman olması mümkün değildir. Şamanlar seçilmiş insanlardır. Şamanın şaman oluşu hakkında çeşitli öyküler dikkati çekmektedir. Ünlü din tarihçisi Eliade’nin bahsettiği Buryat efsanesinde şöyle denilmektedir: Başlangıçta doğudaki kötü ruhlar ve batıdaki ilahlar vardır. Tanrılar insanı yaratır. Önceleri mutlu bir şekilde yaşayan insanlar, kötü ruhların hastalık ve ölüm yaymaya başlaması üzerine kötü duruma düşerler. Bunun üzerine ilahlar ölüm ve hastalıkla savaşması ve insanlara yardım etmesi için, onlara bir şaman göndermeye karar verirler. Ancak şaman olarak gönderilen kartalın dilinden anlamayan insanlar ona güvenmezler. Bunun üzerine kartal ilahlara dönerek, kendisine insanlarla konuşma yeteneğinin verilmesini ya da Buryatlara262

kendi cinslerinden bir kam gönderilmesini söyler. Böylece ikinci dileği kabul edilen kartal insan şeklinde tekrar dünyaya geri gönderilir. Geri gönderilen kartal bir ağacın altında uykuya daldığı sırada bir kadın görür. Bu kadın ve kartalın beraberliğinden doğan çocuk ilk şaman olarak nitelendirilir.263

Buradan da anlaşılacağı gibi şaman ruhunun simgeleri kartal ve kuş ile ilgilidir. Bu simgecilik Türk mitolojisinde yaygın olarak görülen bir husustur. Eski birçok toplulukta da vardır ve izleri geç tarihi devirlerdeki Türklerde bile kaybolmamıştır (Çizim 5).264

Çizim 5. Altay Hun Çağı Başadar ve Tuhayta mezarlarında bulunmuş ve kumaşlar üzerine işlenmiş efsanevi gök kartalları.

(Ögel B., 1998, s.585, Resim 61)

261 Çoruhlu Y., 2000b, Ön. ver., s.15.

262 Buryatlar, dört klanın birleşimiyle vücuda gelmiş bir halktır. Birinci, en büyükleri olan Huriler’dir.

Huriler, Baykal Gölü’nün doğusunda yaşarlar. ikincisi, Hongodor’lardır. Bunlar da Baykal’ın güneyinde

otururlar. Üçüncü ve dördüncü klanlar da Bulaga ve Ehiri halklarıdır.

263 Aynı, s.63-64. 264 Aynı, s.65.

95

Avcı toplumun önderi olan şamanın, çok tecrübeli ve önemli bir avcı olduğu düşünülmektedir. Bu kişinin kurban törenlerinde öncülük yaptığı, toplumun totemi ve atası olan geyiği saygıyla kutsadığı düşünülür.265

Hayvan sembolizmi, 1300’ler civarında Doğu Türkistan’da oluşan, korunabilmiş en eski geleneksel Türk metni olan Oğuz Kağan Destanı’nda da göze çarpar. Bu destan bize Oğuz Türklerinin kavmine adını veren atanın efsanesini verir, ayrıca başka Türk boylarının isimlerini açıklayan öyküler de sağlar. ‘Oğuz’ adı ‘Genç Boğa’ anlamına gelir ve destanda Oğuz’un kendisi kısmen sığırdan gelir. Ayrıca, Oğuz’da kurdun, samurun ve ayının olmak üzere başka hayvanların özellikleri de vardır.266

Hayvan figürleri ve hayvan mücadelelerinin tasviri, Karahanlı, Gazneli, Büyük Selçuklu devirlerinde ana tema olmaktan çıkmış fakat simgesel anlamını koruyarak sürmüştür. Örneğin; Firdevsi’nin Şehname’sinin nüshalarında, Kelile ve Dimne yazmalarında, hükümdar avını gösteren minyatürlerin bir köşesinde, Baburname gibi hatıratlarda ayrıca Varka ve Gülşah gibi aşk konusunu işleyen eserlerde bile hayvan mücadele sahnelerinin varlığı göze çarpar.267

Orta Asya’da gelişen bu hayvan üslubunun uzantıları Anadolu Selçuklu sanatında da yoğun olarak görülmüştür. M. Rostovtzeff, hayvan üslubunun, insanlığın dekorasyon tarihindeki en eski üslup olduğunu belirtirken, Palaeolitik devir mağara duvarlarındaki resimlerde görülen hayvan figürlerini kastederek bunları başlangıç noktası almaktadır (Çizim 6).268

265 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.124-125.

266 Julian Baldıck, Hayvan ve Şaman” Orta Asya’nın Antik Dinleri Türkçeleştiren: Nevin Şahin, (İstanbul: Hil Yayınları, Şubat 2010), s.72.

267 Çoruhlu Y., 2000b, Ön. ver., s.168-169.

268 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.115-116.

Çizim 6. Bayankongor eyaletinden bir kaya resminde (M.Ö. 2.-1. y.y.) kurtların geyik avı gösterilmiştir. (E. Nowgorodowa’dan).

(Çoruhlu Y., 1993, s.33, Resim 10)

Özetle hayvan üslubunun doğduğu çevre, Avrupa-Sibirya kuşağı boyunca ilerleyerek Çin’e kadar uzanır. Üslubun, İç Asya’da daha uzun süre devam ederek tarihi çağlara kadar canlılığını korumasının nedeni, kıtasal kış mevsiminin ancak bu bölgede ağırlığını hissettirmesi ayrıca ekolojik şartlar ve toplumsal kültürün Ortaçağ sonlarına kadar bu çevrede devam etmiş olmasıdır.269

Saray yaşantısı ile ilgili figür desenli çini ve seramikler Gazne’den, İran’a, Anadolu’ya ve Selçuklu saray çinilerine kadar uzanır. Bu gelenek farklı çini ve seramik teknikleriyle, akraba bir üslupla daha da çeşitlenen motifle karşımıza çıkar. Burada görülen av hayvanları Anadolu Selçuklu saraylarını süsleyen çini ve alçılarda görülen

269Aynı, s.126.

97

figürlerin kardeşidir.270

Bu üslup özellikle Selçuklu dekorasyonunun en güçlü kaynaklarından birini teşkil eder.271