• Sonuç bulunamadı

MOTİFLERİ 3.1 . İNSAN FİGÜRLERİ

3.1.6. Atlı ve Avcı Figürler

Resim 68. Resim 69. Resim 70. Ellerinde kadehle ayakta duran (dans eden) figürler. Sıraltı. Konya Karatay Müzesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.379, Resim 405)

3.1.6. Atlı ve Avcı Figürler

Geçmişten bu yana Türk toplumu profesyonel bir savaşçı idi. En yakın arkadaşları at, başlıca maharetleri ise yaylarını germekteki ustalıklarıydı. Ok ve yaydan başka mızrak, kılıç ve bıçak kullanırlardı. Türklerin savaş tekniği avcılık ve hayvancılığa dayalı hayatlarından ileri gelirdi. Çin anıtlarında, Hunların süvari mızrağı ile hücum ettiklerini yansıtan tasvirler görülür. Savaş sırasında at sırtında geriye dönerek ok atma teması, Hunlardan Osmanlılara kadar birçok Türk sanatçısı tarafından çok sevilen ve sürekli tekrarlanarak resmedilen bir konu olmuştur.195

Konya Alâeddin Köşkü’nde bulunan (Resim 71) minai tekniğinde yapılmış kırık bir sekiz köşeli yıldız çini parçasında, bir atlı figür görülmektedir. Çininin tam ortasında, beyaz zemin üzerine kırmızı, yeşil, pembe, altın renklerinde siyah konturlarla işlenmiştir. Vücudu cepheden, etrafı haleli başı profildendir. Uzun yüzü, kısa burnu, kalınca dudaklarıyla geleneksel Türk tipinden farklıdır. Yeşil renkli, uzun kollu, şal

194 Süslü Ö., 1989, Ön. ver., s.185-186-188.

195 Diyarbekirli N., 1972, Ön. ver., s.11-14.

yakalı giysisi bir kuşakta toplanmaktadır. Kollarda geniş tiraz bantlar vardır. Levhanın üzeri altın yaldızlıdır.196

Alâeddin Köşkü’nde yer alan ve (Resim 72) çok fazla kırılmış altı köşeli yıldız çini üzerinde bir süvari atını dört nala koşturmaktadır. Minai tekniğinde yapılmış bu çininin baş kısmı kopmuştur. Kiremit renkli, ‘sıfır yakalı’, önü açık, uzun giysisi, lacivert bir “çakşır” (şalvar gibi pantolon) ile tamamlanmaktadır.197

Resim 71. Resim 72. Atlı figürler. Yıldız çini. Minai. Alâeddin Köşkü.

(Arık R., 2000, s.35, Resim 11-12)

Diğer altı köşeli kırık yıldız parçada (Resim 73) yine Alâeddin Köşkü’nde bulunan bir örnek olup, figür atıyla dört nala koşturmaktadır. Sıraltı tekniğinde yapılan çinide, figürün üzerinde kolları tirazlı kadife kırmızısı şeklinde bir kıyafet görülür.

İki örnekte de atın kuyruğu düğümlüdür. Figürün sağ elinde kırbaç sol elinde ise dizgin görülür. Çok fazla kırılan bu çinide avcı kuş şahinin kırık olan kısımda kaldığı düşünülebilir.198

Kubad Abad depo çinileri (Resim 74) arasında, okunu yayına yerleştiren, siyah ince çizgili giysi, siyah çizmeleri ve başında halesi ile yürürken resmedilen avcı figür, Kubad Abad çinileri arasında şimdilik ilk ve tek örnektir.199

Türklerde avlanmak eski bir

196 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.236.

197 Aynı, s.236.

198 Süslü Ö., 1989, Ön. ver., s.180.

199 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.377.

69

gelenektir. Oğuzlar zamanlarının bir bölümünü savaş ve ziyafetle geçirmişlerdi. Büyük Selçuklu sultanları da sürgün avlarına çok meraklıydı. Sürgün avları Karahanlı ve Moğollarda da milli bir spor ve eğlence haline gelmişti.200

Türklerde ok ve yay oldukça önemlidir. Yayın Türklerde gök kubbenin sembolü olduğu Oğuz destanında geçer. Ayrıca yay, şamanların kötü ruhlarla mücadele için kullandıkları kutsal bir alet idi. Altay şamanları, omuzlarından “Dokuz ok” (Yebe), ile “Yay” (Ya) sembollerini hiç eksik etmezlerdi. Onlara göre bu dokuz ok ve yay “Tanrıdan uzatılan” şeylerdi. Ayrıca onlar yay ile fala bakarlar ve yağmur yağdırırlardı.201

Resim 73. Resim 74. Altı köşeli yıldız çinide atlı figür. Minai. Sekiz köşeli yıldız çinide avcı figür. Sıraltı. Konya Karatay Müzesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.236-379, Resim 178-404) Resim 75’te bugünkü fayans karolara benzeyen, kare çini levhalar üzerine minai tekniğiyle yapılmış, çini parçası yan yana getirildiğinde büyük bir örgü kompozisyonu oluşturur. Çini kare levhanın ortasındaki sekizgenlere figürlü sahneler, karenin köşelerinde oluşan sekizgenlerin içine ise, soyut bitkisel kompozisyonlar işlenmiştir. Tüm kompozisyonlar minai tekniğindedir. Levhanın ortasındaki sekizgenin içinde at üstünde avcı figürü ve figürün elinde bir avcı kuş resmedilmiştir. Avcının proporsiyonu dengesiz olmasına rağmen, at ve kuş figürleri gerçekçi biçimde çizilmiştir. Atın koşum takımları, başı ve yelelerinde bu özellik açıkça göze çarpar.202

200 Süslü Ö., 1989, Ön. ver., s.179.

201 Ögel B., 1998, Ön. ver., s.322.

202 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.237-238.

Ava giden bu süvarinin başında sorguçlu miğfer görülür. Bu figür askeri giysiler içindedir. Sol elinde avcı kuşu şahin vardır. Atın düğümlü kuyruğu Orta Asya at kültürü geleneklerini sürdüren bir örnektir.203

Resim 75. Minai çini levha. Atlı avcı figür. İstanbul Çinili Köşk Müzesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.237, Resim 182) Büyük Selçuklu seramiklerinde (Resim 76) de atın kuyruğu bağlı ve avcıların yanında avcı kuş şahin görünmektedir. Burada da atlı figürler dört nala koşmaktadır. Yani atın kuyruğunun bağlı oluşu ve avcı kuşlarla çıkılan av geleneği Anadolu Selçuklularına da yansımıştır. Yine burada da dikkat çeken şey Uygur tipi insandır ve figürlerin baş çevresinde haleler bulunur.

203

71

Resim 76. Minai tabak. İran, Kaşan 13. yüzyıl.

(http://depts.washington.edu/silkroad/museums/bm/bmpremongolceramic.html (10.02.2013)

3.1.7. Portreler

İnsan yüzüne ferdi bir özellik vermek, yani portre yapmak sanatı ilk defa 750’den sonra Türk duvar resimlerinde başlamıştır. Fresklerde resimlerini yaptırmak isteyen kimseler tasvir ediliyor, böylece çeşitli insan grupları Hint ve Çin rahipleri, Toharlar, İranlılar görülüyordu. Uygurlar kendilerinden farklı insanlar üzerinde dikkatlerini toplayarak, bunları tiplere ayırdılar ve kendilerini de daha belirgin görmeye başladılar. Bu sayede portre sanatı yaratma ve geliştirme imkânı kazandılar.204

Uygur insan tipi Selçuklu tasvir sanatında da devamlılığını sürdürmüş insan, “ay yüzlü” olarak tabir edilen, daireye yakın yüz şekli ile daha çok Asyatik çizgiler gösteren geniş yüz tipinde, kaşlar birbirine yakın yatay iki çizgiden ibarettir. Kaşların hemen altında çok küçük iki nokta veya basık iki üçgen ya da paralel iki çizgi halinde gözler vardır. Göz çoğunlukla badem biçimindedir. Burun kaşlar arasında başlar ve ağza yakındır. Ağız, iki küçük paralel çizgi veya noktacık şeklindedir. Dolgun çene bazen küçük bir çıkıntı halinde bazen yüzde kaybolmuş biçimdedir. Yüz çoğunlukla cepheden bazen de üç çeyrek dönük şekilde tasvir edilir. Profil duruşlara çok az örneklerde rastlanır.205

Genel hatlarıyla yuvarlak çehreli portreler, Kültigin başı olarak adlandırılan Göktürk 204 Oktay Aslanapa, Türk Sanatı (İstanbul: Remzi Kitabevi, 1984), s.16.

205Mustafa Kınık, “Anadolu Selçuklu Dönemi Çinilerinde Figür”, Türk Dünyası Araştırmaları, Sayı: 116, (Ekim 1998), s.214.

çağı heykelinden başlayıp, Anadolu Selçuklu sanatının sonuna kadar defalarca karşımıza çıkar. Daha çok “Uygur İnsanı” olarak tanımlanan bu yüz şekli Osmanlı minyatürlerine kadar uzanarak tekrarlanır ve aynı şekilde Çin sınırından Rumeli’ye kadar resim geleneğinde de uygulanışı, ikonografik zeminin sağlam bir geleneğe dayandığını gösterir.206

Selenga nehrinin Baykal gölüne aktığı yerin yakınında Noin Ula bölgesinde açılan yirmi ikinci kurganda, duvara asılı biçimde ve büyük ustalıkla yapılmış yün işlemede, çok canlı ve kuvvetli bir portre özelliği olan insan başı bulunmuştur.

Kaynaklara göre bu portre daha sonra Göktürkler ve Uygurlardaki portre sanatının öncüsü olarak gösterilir (Resim 77).207

Resim 77. Noin Ula’da bulunan yün örtüde insan başı.

(http://depts.washington.edu/silkroad/museums/shm/shmnoinula.html (20.10.2013)

Alâeddin Köşkü’nde ortaya çıkan Konya Karatay Müzesi’nde sergilenen minai tekniğinde yapılmış, küçük kırık yıldız çini parçalarında yer alan portreler (Resim

78-206 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.140.

207

73

79-80), yuvarlak yüz, sürmeli hafif çekik badem göz, bitişik ve yay şeklinde kaşlarla bu insan yüzünü temsil ederler.208

Resim 78. Resim 79. Resim 80. Kırık çini parçalarında insan yüzleri. Minai. Konya Karatay Müzesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.237, Resim 180)

Alanya İç Kale Sarayı’nda ortaya çıkan sıraltı tekniğinde yapılmış, sekiz köşeli kırık bir yıldız parçasında (Resim 81), figürün sadece belden yukarı kısmı seçilebilmektedir. Bağdaş kurarak oturmuş olabileceği tahmin edilen bu figür, iki yanında nar veya haşhaş bitkileriyle çevrilidir. Elinde bitki, çiçek, mendil gibi bir şey tuttuğu düşünülmektedir. Krem renk zemin üzerine yerleştirilen figürün başında halesi, başlığı ve koyu lacivert üzerine beyaz benekli giysisi bulunmaktadır. Yine hafif çekik badem gözü, yay kaşı ve dolgun yuvarlak yüzüyle Orta Asya Uygur tipindedir.209

Selçuklu devri kadınlarının süslenmeye çok önem verdikleri özellikle Kubad Abad duvar çinilerinde açığa çıkar. Her şeyden önce saçlarını örerek omuzlarından sarkıtmış olduklarına daha önce değinmiştik. Bununla birlikte yanaklara ve çeneye siyah ben kondurmak (Resim 82) da eski bir süslenme geleneğidir. Türk kadınları, ben’i siyah bir boya ile yanaklarına ya da çenelerinin üstüne nokta şeklinde koyarlar. Kubad Abad çinilerinde benli figürlere sık rastlanır. Ayrıca süs öğelerinden olan halka ya da hilal biçimindeki küpeler de yaygın görünen bir gelenektir. Kaşgarlı Mahmud, küpeye tolgağ denildiğini yazmıştır. Kadınların kullandığı halka ve hilal biçimindeki altın ve gümüşten 208 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.237.

209 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.274-275.

yapılan bu küpelere verilen ayrı bir isim ise ökmek’dir. Genç kızların ise daha çok inci küpler taktığını da belirtmiştir.210

Resim 81. Resim 82. Kırık çinide insan figürleri. Sıraltı ve lüster. Alanya Müzesi. Kubad Abad Büyük Saray.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.274, Resim 222) (Arık R., 2000, s.146, Resim 205)

Kubad Abad Büyük Saray Hamam çinileri arasında bulunan (Resim 83-84) insan yüzlerinin bazıları, dolgun, oval şekilleriyle yine hafif çekik badem göz, küçük burun ve küçük ağız gibi özellikleriyle “Türk tipi” denen Orta Asta Uygur tiplerine benzer. İki portre de birbirine çok benzemekte, sanki bir şablon gibi işlenmişlerdir.211

Resim 83. Resim 84. Kırık çinide insan figürleri. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray Hamamı.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.323, Resim 323)

210 Önder M., 1973, Ön. ver., s.2.

211 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.323-324.

75

Türk tipine uygun özelliklerin yanı sıra portre gibi çizilen bir örnekte (Resim 85) görülen başında yüksek, çizgili bir sarık bulunan figür uzun yüzlü, uzun burunlu özellikleriyle değişik bir tipi, bir delikanlıyı tasvir eder. Yine Kubad Abad’da Hamam çinileri arasında bulunan (Resim 86) küçük sıraltı çini parçasında, Arap veya Acem tipi olması muhtemel olan, sakallı bir erkek yüzü dikkat çeker.212

Resim 85. Resim 86. Kırık çinide insan figürleri. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray Hamamı.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.323-324, Resim 323-325)

Selçuklu şantiyesi buluntuları arasında olan (Resim 87) şeffaf türkuaz sırlı, siyah desenli çini parçasında, başında tarak motifi, buklesi, yay kaşları, hafif çekik badem gözleri, uzun ince burnu, küçük ağzı ve gözünün altındaki beniyle muhtemelen kadın olan bir insan yüzü vardır. Kırık olduğu için yalnız başı görünen figür, Uygur-Selçuklu Türk tipinde işlenmiştir.213 Zeminde dolaşan helezonlar üzerinde rumi motifi çeşitleri yer almaktadır.

Resim 87. Şeffaf türkuaz sırlı kırık altıgen çini parçasında insan başı. Selçuklu Şantiyesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.343, Resim 359)

212 Aynı, s.324. 213 Aynı, s.343-344.

Selçuklu çinileri arasında vesikalık fotoğraf gibi büst şeklinde resmedilen figürler (Resim 88-89), ilk kez karşılaşılan ilginç örneklerdendir. Sekiz köşeli yıldız çinilerde krem renk zemine profil denecek şekilde hafif yana kaymış portreler yapılmıştır. Portrelerin yanlarında yapraklı ve ucunda çiçeği bulunan tek bir bitki motifi yerleştirilmiştir. Giysileri mavi-siyah çubuklu desenlerle süslüdür. Benzer şekilde tasvir edilmiş üst kısmı kırılmış diğer çini parçasında (Resim 90) da figürün yalnız burnu, ağzı ve çenesi görülür. Kısa saçları, çizgisel mavi benekli baklava motifleriyle süslü, tirazlı giysisiyle diğerlerinden farklı bir portredir.214

Astronomide büst tasvirlerinin cinsiyetleri, Ay’ın yükselme ve durağanlık anının belirlenmesinde önemlidir. Ayın yörüngesindeki yükselme anı erkek büstüyle, durağanlık pozisyonu ise kadın büstü ile tayin edilmiştir.215

Resim 88. Resim 89. Resim 90. Sekiz köşeli yıldız çinilerde portreler. Sıraltı. Konya Karatay Müzesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.377, Resim 402-403) Yine Kubad Abad Büyük Saray’da bulunan sekiz köşeli yıldız çinilerde (Resim 91) “insan yüzlü güneş” tasviri dikkat çekicidir. Sekiz köşeli yıldız çini, lüster tekniği ile yapılmış olup böyle bir portreyi içeren, tek örnektir. Portre çini, güneş motifi formlu, kalın kaşlı, çekik gözlü, yanağı benli, küçük ağızlı bir insan yüzü şeklinde yerleştirilmiştir. Güneş, aydınlığın, iyiliğin ve gücün simgesidir.216 Bu tasvirin sıraltı tekniğindeki diğer örneklerine Kubad Abad depo çinilerinde (Resim 92-93-94-95) rastlanır. Depo çinileri arasında bulunan diğer sekiz köşeli yıldız çinilerde, boş zemine oturtulan güneş tasvirleri, etrafa ışın saçarlar. Bu ışınlar bazılarında yarım daire, iki çizgi halinde bazılarında da küçük üçgenlere benzer alev dilleri şeklinde, güneşin 214 Aynı, s.377.

215 Çaycı A., 2002, Ön. ver., s.86.

216 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.328-329.

77

çevresini bir çember gibi dolanır. Güneş siyah çizgilerle, ışınlar ise mavi-beyaz veya mavi-siyah renkle boyanmıştır. Bu örnekler de Büyük Saray’daki lüsterli çini gibi kalın kaşlı, badem gözlü, küçük burunlu ve ağızlı ayrıca çenede ben bulunmaktadır.217

Şamanizm’de Güneş, Şaman’a kadar uzanan yedi katlı yolun sonunda yer alan ve bütün ruhları bünyesinde toplayan güç olarak görülür. Ortaçağ astronomisinde dördüncü gezegen olan Güneş, fonksiyonelliği ile bütün canlılar ve onların yaşadığı evren için ısı, ışık ve hayat kaynağıdır. Bu bakımdan plastik sanatlarda oldukça tercih edilen bir süsleme motifidir.218

Resim 91. Yıldız çinide insan yüzlü güneş tasviri. Lüster. Konya Karatay Müzesi.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.329, Resim 331)

Resim 92. Resim 93. Yıldız çinilerde insan yüzlü güneş tasviri. Sıraltı. Çini Deposu.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.372, Resim 398) 217 Aynı, s.373-374.

218 Çaycı A., 2002, Ön. ver., s.89-90.

Resim 94. Resim 95. Yıldız çinilerde insan yüzlü güneş tasviri. Sıraltı. Çini Deposu.

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.372, Resim 398)

Kubad Abad Büyük Saray’da yine kırılmış, yalnız yüzü görünen (Resim 96) insan figürü parçası bulunmuştur. Kırık olan bu çinide hayvan portresi belli belirsiz ve dikkat çekicidir. Figürün badem gözleri, ince kaşları, hafif kıvrımlı uzunca burnu vardır. Çember sakalıyla bu portre sanki belli bir kimsenin portresi olmak üzere yapılmış izlenimi uyandırıyor. Mehmet Önder’e göre I. Alâeddin Keykubad’ın portresi olabilir. Buna benzer bir tasvir (Resim 97) bu kez Küçük Saray’da yapılan kazılarda bulunmuştur. Sıraltı tekniğiyle yapılmış kırık yıldız çini parçasında, elinde kadeh ya da sürahi tutar biçimde ve yine çember sakallı olarak tasvir edilmiştir. Saray mensuplarından biri ya da sultanın kendisi de olabilecek figürün yüz kısmı tahrip olmuştur. Başında sarık bulunmakta ve bir ucu sol omzuna sarkmaktadır. Giysisi koyu yeşil renkte, yakasız ve kollarında süslü tirazlar vardır.219

Bunlara benzer birçok figürün bulunduğu Kubad Abad kazılarında, bu çiniler ne yazık ki kırılmış ya da tahrip olmuştur.

219 Arık R., 2000, Ön. ver., s.140.

79

Resim 96. Resim 97. Kırık çini parçalarında insan yüzleri. Sıraltı. Kubad Abad Büyük ve Küçük Saray.

(Arık R., 2000, s.140, Resim 193-194)

Yukarıda betimlenen tasvirlere benzer diğer örnekte (Resim 98) de bu kez figür elinde bereketin simgesi olan nar meyvesi tutmaktadır. Figür yine hafif sakallı, uzun ince burunlu ve başında sarığı vardır. Yıldız çininin kenarları kırık olduğu için figürün bağdaş kurduğu ya da ayakta olduğu belirsizdir.

Sıraltı tekniğinde yapılmış Kubad Abad Büyük Saray’da bulunan (Resim 99) kırık bir çinide ise siren yüzü ve bedeni yer alır. Özellikleri bakımından yine Orta Asya-Uygur tipini canlandırır. Ayrıca figürün mandala topuzu dikkat çeker. Bu saç formu, günlük modanın ötesinde, şeklin bütününe hâkim olan üslubun bir parçasıdır.220

Resim 98. Resim 99. Nar tutan erkek portresi. Siren yüzü. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray.

(Arık R., 2000, s.141-146, Resim 195-201) 220 Mülayim S., 1999, Ön. ver., s.137.

Kubad Abad Sarayı duvar çinileri arasında yer alan bu tip figürlerde, başlarında Orta Asya kökenli saç topuzuna benzer başlıklar oldukça ilginçtir.221

Otto-Dorn’un Büyük Saray’da yaptığı kazıda bulunan (Resim 100) ve kadın olduğu kolayca anlaşılan kırık bir yıldız parçası bulunmuştur. Sıraltı tekniğinde yapılmış olan bu örnekte başında meyve sepeti taşıyan, başı yaşmakla örtülü ve peçeli bir kadın tasvir edilmiştir.222

Ö. Süslü’ye göre sarayın mutfağında çalışıyor olabilir. Selçuklu tasvirlerinde ayakta görülen ve elinde sembol olan figürler saray hizmetlileri grubunu oluşturur. Saray hizmetlilerinin giyimleri arasında büyük farklılıklar görülmez. Ancak peçeli kadın tasviri ayrıcalık gösterir.223 Ağzını burun hizasına kadar kapayan ve yalnızca gözleri açık olan bu figür saray çalışanlarından biri olmalıdır. Çarşaf, eski bir Arap giyimidir. İslamiyet’in etkileri ile daha çok şehirlerde Türk giyimleri arasına karışmış fakat köy ve kasabalarda kullanılmamıştır. M. Önder’e göre, çarşaflı kadın figürü Arap ülkelerinden getirilmiş kadın kölelerden biri olabilir. Ayrıca Arap ülkelerinde olduğu gibi bu figürün de, başında sepet veya geniş bir meyve tabağı bulur. Bu figür her haliyle bir saray hizmetçisidir.224

Resim 100. Peçeli kadın portresi. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray. (Arık R., 2000, s.144, Resim 198) 221 Önder M., 1973, Ön. ver., s.3. 222 Arık R., 2000, Ön. ver., s.144. 223 Süslü Ö., 1989, Ön. ver., s.191. 224

81

Kadın olduğu kolayca anlaşılan diğer bir örnekte (Resim 101) ise yine Kubad Abad Büyük Saray’a aittir. Sıraltı tekniğinde bir yıldız çinide, figürün başında tülbent ve ipekli kumaştan yapılanlara benzer bir yaşmak vardır. Omuzlarına kadar inen yaşmağı225 boynunda toplanmış ve ucunu sol omzuna düşürmüş olan kadın figüründe tepe saçını bir püskül gibi arkaya sarkıttığı görülmektedir. Bu saçın bir ek saç olduğu düşünülmektedir. Kaşgarlı Mahmud “Divan” adlı eserinde, Türk kadınlarının, yüzünün iki yanından sarkan saçlarına ek saç olarak keçi kılından zülüf taktıklarını yazar. Bu adetin Anadolu Selçuklu devrinde de devam ettiği bu örnekten anlaşılmaktadır.226

Yine Kubad Abad Büyük Saray’da yer alan diğer kadın tasvirinde (Resim 102) başı örtülü bir portre görülür. Buradaki figürde yay kaş yerine kırık kaş vardır. Yuvarlak burunlu, konuşur gibi aralanmış dudaklarıyla değişik bir portredir.227

Resim 101. Resim 102. Yaşmaklı ve başı örtülü kadın portreleri. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray.

(Arık R., 2000, s.145, Resim 199)

(Arık R. ve Arık O., 2007b, s.324, Resim 324)

Kazılarda gün ışığına çıkan figürlerin çoğunluğu Uygur yüz tipindedir (Resim 103-104-105-106). Bazı figürlerde ise daha yabancı bir yüz biçimlenişiyle tasvir edilmiştir. Bunların ne ifade ettiği şimdilik bilinmemektedir. Selçukluların kozmopolit bir toplum yapısında Bizanslı, İranlı, Orta Asyalı, Kafkasyalı, Ermeni, Gürcü vb. etnik gruplar bir 225 Arık R., 2000, Ön. ver., s.144.

226 Önder M., 1973, Ön. ver., s.3.

227 Arık R., 2007b, Ön. ver., s.324.

araya gelmiştir. Selçuklu ordusundaki “Frank Askerleri”nin de olması toplum içinde yalnız Asyalı karışım değil, Batı Avrupalı ücretliler de yer almaktaydı.228

Resim 103. Resim 104. Portre. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray.

(Arık R., 2000, s.142-143, Resim 196-197)

Ayrıca I. Alâeddin Keykubad’ın dış dünyaya açık bir zihniyete sahip olması ve bu yönde ilişkilerini devam ettirmesi de saray ortamını etkilemekteydi. Selçuklu sanatçısı da bu ortamın parçası olarak, kökü Asya geleneklerine uzanan fakat çevrelerindeki tüm kültürlerin sanat etkilerini değerlendiren bir üslupla eserlerini ortaya koymaktadır.229

Resim 105. Resim 106. Çeşitli portreler. Lüster ve sıraltı. Kubad Abad Küçük ve Büyük Saray.

(Arık R., 2000, s.146, Resim 200-202)

228 Arık R., 2000, Ön. ver., s.150.

229 Aynı, s.150.

83

Büyük Saray kazılarında ortaya çıkan ve sıraltı tekniğinde yapılmış bir kırık çinide, profilden verilmiş insan yüzü görülmektedir (Resim 107). Yukarı kalkık iri burnu, kalın dudakları, kalın kaşlarıyla belli bir kişinin resmedildiği sanılmaktadır. Soldan ikiye ayrılan saçlarının yumuşak dalgalarla ensesine inişi, alnına düşen perçemiyle değişik bir hava yaratmaktadır.230

Yine profilden verilmiş bir başka portrede (Resim 108) ise figür, uzun burnu ve ağız biçimiyle diğerinden hemen ayrılan bir tiptir. Sanki başka bir kişilik ortaya koyar.231

Bu portreyi yapan kişilerin farklı milletlere mensup ustalar olması da muhtemeldir.

Resim 107. Resim 108. Çeşitli portreler. Sıraltı. Kubad Abad Büyük Saray.

(Arık R., 2000, s.146-147, Resim 206-204)

Kubad Abad kazılarında epeyce sayıya ulaşan bu yüz parçaları, bağdaş kurandan ayakta durana, hatta siren ve sfenkslere kadar çeşitli figürlere ait olabilir (Resim 109-110).232

Selçuklu insan tipi etki ve kaynaşma özellikleriyle Osmanlı dönemi minyatürlerine kadar uzanmıştır. Uygur döneminden devam eden insan tiplemesi, Büyük Selçuklu dönemi İran çinilerinden Anadolu Selçukluya kadar uzanmış, özelikle saray duvarlarında resmedilen karakterler şablondan çıkmışçasına sürmüştür. İnsan tasvirli çinilerde dikkati çeken şey, Uygurlardan beri Türk insanının belden yukarısının daha

230 Aynı, s.150. 231 Aynı, s.150. 232 Aynı, s.150.

gelişmiş olarak ifade edildiğidir. Bu durum göçebe olan Türk toplumunun at üzerinde çok fazla vakit geçirmesi ve avcı bir toplum oluşuyla açıklanabilir.233

Resim 109. Resim 110. Çeşitli portreler. Sıraltı. Malanda Köşkü. Kubad Abad Büyük Saray.

(Arık R., 2000, s.203-146, Resim 275-203)

Anadolu Selçuklu dönemi yüz karakterlerinin çoğunda Uygur tipi görüldüğünü ve bu durumun Göktürk balballarına kadar dayandığı Tezin “Bağdaş Kurarak Oturan ve Kadeh Tutan Figürler” kısmında aktarılmıştı. Anadolu Selçuklu dönemi çinilerinde resmedilen portreler Büyük Selçuklu dönemi çinilerinde resmedilen portrelerle hemen hemen benzerlik göstermektedir.

İran Selçukluları avcı insan figürleri genellikle sakalsızdır. Fakat genel çerçeve içerisinde incelendiğinde İran Selçuklularına ait insan figürleri, Anadolu Selçukluları insan figürlerine nazaran genellikle sakallı olarak tasvir edildikleri görülmektedir (Resim 111).234

233 Lale İskenderzade, “Anadolu Selçuklu Saray Çinilerinde İnsan Figürü”, (Yayımlanmış Doktora Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sanat Tarihi Ana Bilim Dalı, 2010)

234Gönül Öney, “İran Selçukluları İle Mukayeseli Olarak Anadolu Selçuklularında Atlı Av Sahneleri”,