• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

8. KÂZIM NAMİ DURU’NUN TÜRKÇE VE EĞİTİM ÜZERİNE

8.1 Türk Gramerine Yardımcı Kitap

Eserin adından da anlaşılacağı üzere Türkçe dil bilgisi kurallarının öğretimine yardımcı olmak üzere hazırlanmıştır.

Kâzım Nami, büyük ünlü uyumu, küçük ünlü uyumu konularını kitabında kendine has üslubuyla “Türkçe kelimelerde ahenk” adı altında ele almıştır. Kitabının ilk sayfasında Türkçe kelimelerde bir ahengin olması gerektiğini ahenge uymayan kelimelerin ise yabancı olduğunu kitabında örnekleriyle göstermiştir.

1- Kelimelerin kendi ahengi: a) a, a ahenkli kelimelerdir:

Ana, baba, arka, kabak, tabak, ada, kaba, kaya, çatal, masal, kangal… b) a, ı ahenkli kelimeler:

Arı, kadın, ayı, aydın, dayı, dalgın, kapı, karış, kağnı, kaşık, kamış… c) e, e ahenkli kelimeler:

Ebe, efe, dere, tepe, sepet, seyrek, ekmek, erkek, teyze, peltek…(Duru, 1933: 4–6)

81 Kelimelerin uyduğu ahenkler seslere göre verildikten sonra öğrencilerden bu ahenklere uygun öz Türkçe kelimeler bulması istenir. Bu kurallara uygun olmayan istisna durumlar da anlatıldıktan sonra eklerin ahengine geçilir.

a) l-k eki: bu ek isimlerin sonuna gelince o isme yer, hal ifade ettirir, onu alet veya sıfat yapar. İsmin son hecesi a, ı ise ekin sesi ı; e, i ise i; o, u ise u; ö, ü ise ü olur.

Yazlık, kışlık, yeşillik, odunluk, gözlük, kömürlük…

b) l eki: bu ek isimlerin sonuna gelir, onları sıfat yapar; isimlerin son hecesi a, ı ise ekin sesi ı; e, i ise i; o, u ise u; ö, ü ise ü dür.

Ankaralı, balçıklı, yerli, İzmirli, özlü, Harputlu, doğru sözlü, büyüklü küçüklü…

c) c, ç eki: bu ek isimlere bağlanır, sıfat, sanat ve sıra gösterir. Sesi, eklendiği ismin son hecesine göre ı, i, u, ü olur. Asıl ek c dir; fakat Türkçenin ahengi c nin sert harflerden sonra ç gibi okunmasına sebep olur.

Bostancı, kapıcı, altıncı, kürekçi, leblebici, beşinci, sabuncu, turşucu, üzümcü…

Salıncakçı, tüfekçi, simitçi, armutçu, yoğurtçu, kürkçü…

d) c-k eki: bu ek isimleri, sıfatları küçültmek için kullanılır; eklendiği kelimenin son hecesine göre ı, i, u, ü sesini alır.

82 e) m eki: bu ek, benzerlik gösterir; isimlere de, sıfatlara da eklenir:

Kırmızımsı, beyazımsı, morumsu, pembemsi, körümsü…

f) Belli isimler eki: ismin sonunda sessiz harf varsa bu ek ı, i, u, ü; sesli harf varsa yı, yi, yu, yü biçiminde isme bağlanır.

Dalı (kestim); evi (gezdi); odunu, kömürü (yaktım); kapıyı(açtım); efeyi (gördüm); suyu (içtim); köprüyü (geçtim).

İsmin sonunda k varsa, ek ğı, ği, ğu, ğü olur:

Kabağı (yedim), çiçeği (kokladım), koruğu (ezdim), düdüğü (öttürdüm). İsmin sonunda p varsa, ek bı, bi, bu, bü olur: dolabı (açtım), mektebi (severim), şurubu (içtim)

İsmin sonunda ç varsa ek cı, ci, cu, cü olur.

Ağacı (kestim), kireci (kardım), havucu (yedim), öcü (aldım) (Duru, 1933: 7- 10)

Kâzım Nami, kitabında ismin hal eklerini de aşağıda gösterdiğimiz şekilde ele almıştır:

İşlenmiş hallerin eki

Bu hale eski gramerde mef’ulübih derlerdi.

İşlenmiş haller dediğimiz, eski gramer kitaplarında isimlerin mef’ul halleridir. Bunları da üçe ayırıyoruz.

83 Varımlı hal: Mefulüileyh

Durumlu hal: Mefulüfih Çıkımlı hal: Mefulüanh.

Kâzım Nami yönelme hal ekini bir yere ulaşmak, yönelmek için eski Türkçede kullanılan varmak fiilini bu ekin ismi yapmıştır.

Varımlı halin eki, isimlerin sonu sessiz olduğuna göre e, a, sesli olduğuna göre de ye, ya dır:

Dala, oduna, ele, dize, koyuna, düze.

Babaya, kapıya, avluya, tepeye, yeniye, köprüye. İsmin sonu ç ise, ek ce, ca olur:

Ağaca, avuca, kirece, gümece. İsmin sonu k ise, ek ğe, ğa olur: Bıçağa, çubuğa, çileğe, çöreğe. İsmin sonu p ise, ek be, ba olur: Dolaba, kalıba, mektuba, mektebe. İsmin sonu t ise, ek de, da olur: Damada, armuda, simide, öğüde.

84 Yazar bulunma hal ekini bir yerde sabit bulunmak manasında kullandığımız durmak fiilinden türeterek “durumlu” kelimesini kullanmıştır.

Durumlu halin eki, ismin sonu yumuşak harf olduğuna göre de, da sert harf olduğuna göre te, ta dır.

Dağda, kıyıda, kuyuda, evde, geride, köyde.

Tabakta, kayıkta, oyukta, mektepte, kireçte, düşte…

Yazar ayrılma hal eki olarak da çıkmak kökünden “çıkımlı” kelimesini kullanarak bu eke ad yapmıştır.

Kullanmış olduğu bu kelimeler yazarımızın Türkçenin fiil bakımından zengin bir dil olduğunu ve isim hal eklerini de fiilden türeyen isimler koyarak savunduğunu göstermektedir.

Çıkımlı halin eki, ismin sonu yumuşak harf olduğuna göre den, dan, sert harf olduğuna göre ten, tan dır:

Aydan, yıldan, korudan, tepeden, köyden, öküzden… Ağaçtan, açıktan, armuttan, güneşten, kireçten, güleşten…

Eski Türkçede, izafe olunmuş, katılmış, bağlanmış, bağlı anlamında kullanılan, “muzaf” kelimesi tamlamalar için kullanılır. Yazar da bu bağlamda nesnelerin birbirleriyle bağlantılarını yani tamlamaları anlatmak için Türkçe olan “ilişik” kelimesini kullanmıştır.

İlişik hal, eski gramerlerdeki isimlerin muzaf halidir. 1) Sonu sessiz olan isimlerde ı, i, u, ü dür.

85 (ağaç) dalı, ( havan) eli, (meşe) odunu, (maden) kömürü.

(sakız) kabağı, (ay) çiçeği, (dam) koruğu, (sabun) köpüğü. Hesap (kitabı), (san’at) mektebi, (çilek) şurubu.

(kuş) kanadı, (Ankara) armudu, (Marsilya) kiremidi, (baba) öğüdü. (ayva) ağacı, (duvar) gerpici, (ramazan) orucu, (Türk) gücü. 2) Sonu sesli olan kelimelerde sı, si, su, sü dür:

(laz) kaması, (bursa ) kestanesi, (bahçe) kapısı, (soba) borusu, (koyun) sürüsü

Muzafın belli halinde ek nı, ni, nu, nü dür:

(ayva) dalını (kırdım); (asma) kütüğünü (budadım); (portakal) kabuğunu (soydum); (kahve) cezvesini (yıkadım), (koyun) sürüsünü (gördüm).

Muzafın işlenmiş hali de üç türlüdür: 1) Muzafın varımlı halinin eki ne, na dır:

Atına (bindi), evine (gitti), (elma) ağacına (çıktı). Muzafın durumlu halinin eki, -nde, -nda dır:

(buğday) tarlasında (dolaşıyor), (dağ) tepesinde (bulut var) Muzafın çıkımlı halinin eki, -nden, -ndan dır:

86 Yazar günümüzde kaynaştırma ünsüzü olarak adlandırılan –n ünsüzünü sonu sesliyle biten kelimelere hal eki getirirken –ne, –nde, -nda, -nde, -nden, -ndan olarak birleştirmiş ve tamlamayı işleve sokmuştur.

Yazar fiilden isim yapım eklerini ise aşağıda ele aldığımız şekliyle anlatmıştır.

Birer ek getirerek fiillerin köklerinden birçok isim, sıfat yapıldığı vardır. Kökün sonu sessiz ise ak, -ık, -ek, -ik, -uk, -ük getirilir:

Kaçak (kaçmaktan), kayık (kaymaktan), dönek (dönmekten). Kökün sonu sesli ise sadece bir k gelir:

Elek (elemekten), yürük (yürümekten), kapak (kapamaktan).

2) Kökün sonuna, sessiz ise –am, -ım, im, um, -üm getirilerek isim yapılır: Tutam (tutmaktan), verim (vermekten), tutum (tutmaktan), sürüm (sürmekten), alım (almaktan), ölüm (ölmekten).

3) Kökün sonuna yumuşak ise –gın, - gin, - gun, - gün, sert ise –kın, -kin, - kun, -kün ekleri getirilerek sıfat yapılır:

Salgın (salmak), bezgin (bezmek), durgun (durmak), sürgün (sürmek); 4) Kökün sonuna yumuşak ise –gı, -gi, - gu, -gü; sert ise –kı, -ki, -ku, -kü ekleri getirilerek isim yapılır:

87 Atkı (atmak), askı (asmak), keski (kesmek), içki (içmek), korku (korkmak) 5) Kökün sonuna sessiz ise –ş, -iş, -uş, -üş sesli ise –yış, -yiş, -yuş, -yüş ekleri getirilerek bir türlü isim daha yapılır:

Alış (almak), veriş (vermek), kurtuluş (kurtulmak), görüş (görmek), yürüyüş (yürümek)

Yazar konu anlatımlarının hemen altına birkaç fiil vererek anlatılan eklerle isimler yaptırılmasını istemiştir.

Fiil kipleri konusu ise “fiil ekleri” başlığı altında anlatılmıştır. Yazar geçmiş zaman konusunu “mazi” adı altında ele almıştır. 1) Mazi: a) (Al)dım, (al) dık; (al) dın, (al) dınız; (al) dı, (al) dılar. (gel)dim, (gel)dik; (gel) din, (gel) diniz; (gel) di, (gel) diler.

(sor) dum, (sor)duk; (sor) dun, (sor) dunuz; (sor) dular; (sor) du, (sor) dular. (gör) düm, (gör) dük, (gör) dün, (gör) dünüz; (gör) dü, (gör) düler.

(Yap) tım, (yap) tık; (yap) tın, (yap) tınız; (yap) tı, (yap) tılar. (git) tim, (git) tik; (git) tin, (git)iniz; (git) ti, (git) tiler.

(uç) tum, (uç) tuk; (uç)tun, (uç) tunuz; (uç)tu, (uç) tular.

88 Yazar –mişli geçmiş zaman, duyulan geçmiş zaman diye de günümüzde kullandığımız bildirme kipini ise “nakil” adı altında kitabında anlatmıştır.

Nakil

(al) mışım, (al) mışız; (al) mışsın, (al) mışsınız; (al) mış, (al)mışlar.

(ver) mişim, (ver)mişiz; (ver) mişsin, (ver) mişsiniz; (ver)miş, (ver)mişler. (dur) muşum, (dur) muşuz; (dur)muşsun, (dur)muşsunuz; (dur) muş, (dur) muşlar.

(gör) müşüm, (gör)müşüz; (gör)müşsün, (gör) müşsünüz; (gör)müş, (gör)müşler.

Günümüzde şimdiki zaman olarak kullanılan bildirme kipini ise “hal” adı altında anlatmıştır.

(kal) ıyorum, (kal) ıyoruz; (kal)ıyorsun, (kal) ıyorsunuz; (kal)ıyor, (kal)ıyorlar.

Günümüzde gelecek zaman olarak kullanılan bildirme kipini ise “istikbâl” adı altında anlatmıştır.

(yap) acağım, (yap) acağız; (yap) acaksın, (yap) acaksınız; (yap)acak, (yap)acaklar.

(yürü) yeceğim, (yürü) yeceğiz; (yürü) yeceksin, (yürü)yeceksiniz; (yürü) yecek, (yürü) yecekler.

Günümüzde geniş zaman olarak kullanılan bildirme kipi “müzari” adı altında anlatılmıştır.

89 (kal) ırım, (kal)ırız; (kal)ırsın, (kal) ırsınız; (kal) ır, (kal) ırlar.

(iste) rim, (iste) riz; (iste) rsin, (iste) rsiniz; (iste) r, (iste) rler.

Kâzım Nami, dilek kiplerinden olan gereklilik kipini de vacip, lüzumlu olma, bırakılması mümkün olmayan anlamına gelen “vücubî” adı altında kullanmıştır.

(bak) malıyım, (bak)malıyız; (bak)malısın, (bak) malısınız; (bak) malı, (bak) malılar.

(gör) meliyim, (gör) meliyiz; (gör) melisin, (gör) melisiniz, (gör) meli, (gör) meliler.

Bildirme kiplerinden istek kipini de lüzum kökünden gelen, bilerek ve isteyerek yapma anlamına gelen “ iltizamî adı altında kullanmıştır.

(yaz) ayım, (yaz)alım; (yaz)asın, (yaz) asınız; (yaz) a (yaz) alar. (iç) eyim, (iç)elim; (iç) esin, (iç) esiniz; (iç) e, (iç) eler.

(söyle) yeyim, (söyle) yelim; (söyle) yesin, (söyle) yeseniz; (söyle) ye; (söyle) yeler.

Bildirme kiplerinden olan dilek kipi ise “temenni” adı altında kullanılmıştır. (kaç) sam, (kaç) sak; (kaç) san, (kaç) sanız; (kaç) sa, (kaç) salar.

(iste) sem, (iste) sek; (iste) sen, (iste) seniz; (iste) se, (iste) seler.

Cevher fiili: Dilimizde kökü erimiş, yalnız çekim ekleri halinde kalmış bir fiil vardır ki anlamca bir durum fiilidir.

90 Er-mek > i-mek > -mek

Buna cevher fiili denir. Fiilin kökü hâlâ konuşma ve yazıda yer yer i-di, i- miş, i-se gibi fiil gövdelerinde ortaya çıktığından onu “i-mek fiili” diye de anarız. Yalın anlamlı bir durum fiil olduğu için “salt fiil” adını da alır. (Banguoğlu, 2000: 474)

Tahsin Banguoğlu’nun da kitabında kullandığı cevheri fiilin çekimini ise aşağıdaki gibi yapmıştır.

(çalışkan) ım, (çalışkan) ız; (çalışkan) sın, (çalışkan) sınız; (çalışkan) dır, (çalışkan) dırlar.

(güzel) im, (güzel) iz; (güzel) sin, (güzel) siniz; (güzel) dir, (güzel) dirler. (yorgun) um, (yorgun) uz; (yorgun) sun, (yorgun) sunuz; (yorgun) dur, (yorgun) durlar.

(küskün) üm, (küskün) üz; (küskün) sün,(küskün) sünüz; (küskün) dür, (küskün) dürler.

(kart) tır, (kart)tırlar. (yiğit) tir, (yiğit) tirler. (soğuk) tur, (soğuk) turlar. (büyük) tür, (büyük) türler. (hasta) yım, (hasta) yız. (iyi) yim, (iyi) yiz.

91 (doğru) yum, (doğru) yuz.

(ölü) yüm, ölü (yüz).

Eski gramerde ismi fail olarak kullanılan sıfat fiilleri (ortaç), Kâzım Nami, sıfat eki adı altında kitabında kullanmıştır.

Sıfat eki: (al) an, (ver) en; (ara) yan, (iste) yen; (ara) yan, (iste) yen; (koru) yan, (sürü) yen;

Yazar, bağ fiilleri ( ulaçlar) ise “fiil bağları adı altında kullanmıştır. –arak, – erek ekleriyle yapılan durum ulaçlarına “hal bağı eki” demiştir.

Hal bağı eki:

(yap) arak, (iç) erek; (sor) arak, (sür) erek; (kapa) yarak, (esne) yerek; (oku) yarak, (yürü) yerek

-ınca –ince ekleriyle yapılan zaman ulaçlarını ise “zaman bağı eki” adı altında kullanmıştır.

92 Zaman bağı eki:

(yaz) ınca, (gez) ince; (vur) unca, (gör) ünce; (salla) yınca, (söyle) yince; (solu) yunca, (yürü) yünce;

Yazar isim, sıfat ve zarf fiilleri kendi arasında gruplandırırken zamanı esas olarak almış, yaptığım iş “maziden”, yapacağım işi de “istikbâl” olarak ayırmıştır.

Sıla eki:

Maziden Yapılan:

(kır) dığım, (kır) dığımız; (kır) dığın, (kır) dığınız; (kır) dığı, (kır)dıkları (ver) diğim, (ver)diğimiz; (ver) diğin, (ver) diğiniz; (ver) diği, (ver) dikleri (oku)duğum, (oku)duğumuz; (oku)duğun, (oku)duğunuz; (oku) duğu, (oku) dukları.

(gör) düğün, (gör)düğümüz; (gör)düğün, (gör) düğünüz; (gör) düğü, (gör) dükleri

İstikbalden yapılanlar:

(sar) acağım , (sar) acağız; (sar) acağın, (sar) acağınız; (sar) acağı, (sar) acakları.

93 (iste) yeceğim, (iste) yeceğimiz; (iste)yeceğin, (iste) yeceğiniz; (iste) yeceği, (iste) yecekleri.

Yazar bağlama ulaçlarını ulaştırma bağı eki adı altında ele almıştır. Ulaştırma bağı eki (eski gramerde atıf sigası)

(al) ıp, (ver) ip, (koy) up, (gör) üp.

(yıka) yıp, (iste) yip, (oku) yup, (yürü) yüp.

Kâzım Nami’ nin “Türk Gramerine Yardımcı Kitap” adlı eserinde konu anlatımlarının ardına konulan tatbikler kısmını, günümüz ifadesiyle alıştırmalar, on bir bölüm altında inceleyebiliriz. Her bölüm belli bir konunun tatbikine dayanırken bölümlerde hem manzum hem de mensur metinler kullanılmıştır. Alıntı yapılan metinlerin günümüzde de önemini ve değerini koruyan önemli şairler ve yazarların eserlerinden olduğu görülmektedir. Bu şair ve yazarlar: Yahya Kemal, Hamdullah Suphi, Yakup Kadri, Faruk Nafiz, Reşat Nuri, Falih Rıfkı, Ömer Seyfettin, Cenap Şahabettin, Necip Fazıl, Ahmet Rasim, Orhan Seyfi, Kemalettin Kamu, Ahmet Haşim, Ruşen Eşref, Ercüment Ekrem, Nurullah Ataç, Tevfik Fikret, Köprülüzade Mehmet Fuad, Yaşar Nabi, İbrahim Alaaddin, Muallim Naci, Ziya Gökâlp ve Mustafa Kemâl Atatürk’tür.

Alıntı yapılan metinleri yapı itibariyle incelediğimizde metinlerin genellikle basit cümlelerden oluştuğunu, çocukların anlayabileceği seviyede olduğu tespit edilmiştir. Adı geçen metinleri konu itibariyle incelediğimizde de metinlerin millî bilinci geliştirmeye yönelik olduğu anlaşılmaktadır.

94 Öğrencilerin düşünce dünyalarını geliştirip, mantıklarını harekete geçirmeye yönelik olan boşluk doldurma uygulamasıdır. Her metnin sonuna boşlukları dolduracak kelimelerin verildiği tespit edilmiştir.

“Döğüyor kalbinin …….. çelik sözlerini, Tunç akisler yapıyor memleketin her …..; Nasıl aldıysa baş üstünde o şahin ……. Hakkıdır, kaplasa …….. bu ses tek başına.” Faruk Nafiz: “Gazi Söylüyor”dan

“Taş, yer, örs, tarihi”

Öğrencilerin kelime hazinelerini zenginleştirmek maksadıyla, eş anlamlı kelimeleri öğretmeye yöneliktir. Metinlerin altında verilmiş olan kelimeler metin içinde hangi kelimenin yerine konduğunda anlamın bozulmayacağını öğretmeye yöneliktir.

“Her kurban bayramı Nesibe yengemizi hatırlarım. Benin nem olurdu pek bilmiyorum. Fakat bütün aile çocukları gibi ben de ona yenge derdim. Beylerbeyinde büyük, bahçeli, eski bir evde kendi gibi ihtiyar bir hizmetçisiyle yalnız yaşardı.”

Reşat Nuri: Bir Kurban Hatırası” ndan. “Familya, anmak, köhne, yaşlı, ömür sürmek”

Bu bölüm, öğrencilere bağlaç olan de ile bulunma hal eki olan de ekinin yazımının ve bağlaç olan ki ile aitlik eki olan ki ekinin yazımının öğretilmesine yöneliktir.

95 “Çoban dedi: «ülkeler hep gitse……

Kopmaz benden Anadolu ülkesi.» Bülbül dedi: « düşman, haset…… İstanbul ….. şakıyacak Türkün sesi!»”

Ziya Gökâlp: “Çobanla Bülbül”den “Gitgide birer ayet gibi derinleştiler.

Yüzlerce ….. çizgiler, gözlerde ……çizgiler.” Faruk Nafiz: “Han Duvarları”ndan

Sonraki bölüm basit cümleleri kavratmaya yönelik bir uygulamadır, verilen metnin içinden basit cümlelerin buldurulması istenir.

“Derviş Hasan birdenbire durdu. Kirli, yırtık yenlerine alnının terlerini sildi. Sıcak bir haziran güneşi dünyayı, sebepsiz bir bela gibi kasıp kavuruyordu. Sabahtan beri, işte dört saattir hiç durmadan yürümüştü. Etrafına bakındı: seyrek, sıska ağaçlı bir ormanda idi. Uzakta rengi hafif bir sisle boyanmış kat kat dağlar görünüyordu. Köye, kasabaya benzer bir şey gözüne çarpmadı; yolun üst tarafındaki ağaçlara döndü: “Biraz dinlensem…” diye düşündü."

Ömer Seyfettin “Binecek Şey”den

Bu bölümde ise verilmiş olan metinlerde geçen cümlelerdeki özneleri buldurmaya yönelik bir uygulama yaptırılmıştır. Tıpkı birinci ve ikinci bölümlerdeki boşluk doldurma uygulamalarında olduğu gibi özneler metnin altında verilmiştir.

“…… fıtraten şen, şatırdır. Eğer onun …… bir zaman içinde fark olunmazsa kendinin kusuru değildir.

Kusurlu hareketlerin acı, felaketli neticeleri vardır. Bunun fariki olmamak kabahattir. İşte …… bunun için gamlandı. Fakat artık …… hatalarını kaniyle tashih

96 etmiştir. Artık müsterihtir. Artık …… şendir; fıtratında olduğu gibi. Artık …… şendir; çünkü ona ilişmenin hatarnak olduğunu tekrar ispat istemez kanaatindendir. Bu …… aynı zamanda temennidir.”

Gazi Mustafa Kemal

“Millet, Türk, güzel huy, kanaat.”

Bu bölüm basit fiilleri öğretmeye yönelik bir bölümdür. Metindeki basit fiiller yerine boşluklar verilir ve metin altında verilen fiillerle bu boşlukların doldurması istenir.

Zafer

Anneler dindiriniz gözünüzün yaşını; Düşman kaniyle …… palamızın pasını. Yeniden çizmek için vatan haritasını Kandan ve kıyametten bir sahneye …… Kökleri çatırdayan bir vatan parçasını . Anneler ağlamayın dönmiyenlerimize Vatan katillerini …… işte dize.

Dumlupınar üstünden yol ararken denize, …… savletimizden düşmanla dolu dağlar, Gökler genişliyerek Akdeniz ….. bize.

Kemalettin Kamu

“çevirdik, getirdik, geldi, çöktü, sildik.”

Bu bölüm emir, ünlem ve soru cümlelerini öğretmeye ve birbirinden ayırt ettirmeye yöneliktir.

97 “Gamsız hasta idi. Çocuklar derhal bunu fark ettiler. Yemek götürdüler. O, verilen yiyecekleri yemiyor, ara sıra titizleşiyor, yalnız bırakmaları için yalvarır gibi dişlerini çıkararak hafif hafif bağırıyordu.

Gamsızın ıstırabını ve bakışlarındaki perişanlığı muallimler de gördüler. -Yaklaşmayın çocuklar … hayvandır bu! …

Belki kudurmuştur, dediler. Çocukların aldırmadıklarını görerek hademelerden birisini nöbetçi bırakmaya mecbur oldular.”

Reşat Nuri

Bu bölümde ve daha sonraki bölümlerde metinler ve boşluklar verilerek öğrencilere cümlenin ögelerini ve fiilleri öğretmeye yönelik boşluk doldurma uygulamaları verilmiştir.

Yazar dil bilgisi öğretimini okuma – anlama becerisi ile birlikte yürütmüştür ve tatbikleri öğrencilerin anlama, konuşma, yazma becerilerini geliştirmeye yöneliktir.

Yazar okuma – anlama çalışmalarıyla birlikte kök, ek, teklik, çokluk, eşanlam, karşıt anlam, türetme gibi kelime çalışmalarına önem verir. Kelime çalışmasıyla öğrenciler yeni öğrendikleri kelimeleri anlam, yapı, imlâ, yönlerinden inceler ve kullanımına alışır.