• Sonuç bulunamadı

II. BÖLÜM

8. KÂZIM NAMİ DURU’NUN TÜRKÇE VE EĞİTİM ÜZERİNE

8.2 Türkçeyi Nasıl Öğretmeli?

8.2.1 Birinci Devre

Armudu bana getir.

Armudu masanın üzerine koy. Armudu ikiye böl.

Yarım armudu ye. Armudu (anne)ye ver.

Bu emirler büyük kâğıtlar üzerine oldukça büyük bir şekilde yazılır. Ve çocuklara gösterilir. Çocuklar başlangıçta okunan emri ifade etmek zorunda değildir. Yazıyı tetkik ederler, ne dediğini yaparlar, yapılan hareketler okunan emrin

100 anlaşıldığını gösterir. Faal olan çocuklar bu dersi çok severler. Yazar, bu çalışmanın süresinin çocuğun kendine has zihni gelişimine göre değişebileceğini vurgular. Bu çalışmadan yaklaşık on beş gün sonra dershanede bulunan bütün eşyaların isimleri levhalara yazılır ve eşyaların üzerine koyulur. Kelimelerin yazılış şekli bir defada öğrenilemeyeceği için her gün öğrenilen isimlere yenileri eklenir.

Dershanede bulunan bütün çocukların isimleri bir kâğıt üzerine yazılıp çocuklara verilir bu şekilde her çocuk kısa bir müddette hem arkadaşlarının isimlerini, hem de kendi ismini kolayca öğrenir.

8.2.2 İkinci Devre

Emirlerin, eşyaların, arkadaşlarının isimleri birer kart üzerine yazılmıştır. Artık bunlar ikinci devrede başka bir tarzda verilir. Bunlar levhalar üzerinde gösterilmez de siyah tahtaya yazılır. Siyah tahtaya yazılan emirlerle, isimler üzerine yazılanlarla mukayese edebilmesi açısından birkaç alıştırma yaptırılır.

Oyun çocuğun yaşamında çok önemli bir yer tutan, hoşlanılarak yapılan bir etkinliktir. Çocuğun gerçek yaşantısından daha çok benimsediği, daha çok içinde yaşadığı mutlu olduğu bir dünyadır. Çocuklar oyun oynarken elde ettikleri becerileri ve alışkanlıkları geliştirebilecekleri bir ortam bulurlar.

Çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri gelişir, becerisi artar. Çünkü oyun, çocuğun en değerli öğrenme ortamıdır. Çocuk oyun oynarken düşünür, plânlar yapar, problem durumları çözer, bedenini olduğu kadar zekâsını da kullanır.

Oyun çocuğun bütün gelişim alanlarını desteklemekle beraber özellikle dil gelişimi için çok önemli bir unsurdur. Oyun: dinleme, gözleme, taklit etme, kavram oluşumu ve sembolik anlama gibi dil gelişiminin temelini oluşturan bu becerilerin gelişimine de yardım eder. Ayrıca oyun çocuk için bir yaratma ortamıdır ve onun yaratıcılığını geliştirir. (Dönmez, Abidoğlu, Dinçer, Erdemir, Gümüşçü, 1997: 115)

101 Kâzım Nami, Doktor Decroly’nin terbiyevî oyunları esasına dayanan oyunlarını beğenir ve uygulatır.

Decroly, okuma öğretimine ilişkin çeşitli araştırmalar yapmıştır. Decroly, çocuğun ana dilini öğrenme süreciyle okuma – yazma öğrenme süreci arasında ilişki kurarak çalışmalar yapmıştır. Decroly’e göre anne çocuğuna konuşmayı öğretirken harf, hece veya kelimeler kullanmaktadır. Anne çocuğuna cümlelerle konuşmaktadır. Çocuk ana dilini cümlelerden öğrenmektedir. Buradan yola çıkarak çocuk duyarak öğrendiği cümleleri, görme yoluyla da öğrenebilir. Somut cümlelerden soyut cümlelere doğru geçilmektedir. (Güneş, 2000: 47)

Çocuklar oyun şeklinde sürekli tekrarlatılır. Her çocuğun, üzerinde öğretilen emirler ve isimlerin yazıldığı küçük kartların bulunduğu birer kutusu vardır. Artık çok çeşitli oyunlar oynatır.

1. Bir emir gösterilir; her çocuk gösterilen emiri küçük kâğıtların arasında aramak zorundadır. ; bulur ve gösterir.

2. Eşyalardan birinin ismi gösterilir veya tahtaya yazılır. Çocuk kartların arasında bu ismi arar.

3. Bir ad söylenir; çocuk arar, bulur ve gösterir.

4. Bütün levhalar alınır, çocuklara dağıtılır. Emri okuyan çocuk o emri anladığını o işi yaparak gösterir. Eğer bir çocuğun adını bulmuşsa onu o çocuğun önüne koyar. Eşyalardan birinin ismini bulursa o eşyanın üzerine iğneler…. (Özbay, 2004: 21)

8.2.3 Üçüncü Devre:

Bu devrede yazı konusuna dikkat çekilir. Çocuk bir resmi nasıl kopya ediyorsa harfleri de o şekilde kopya eder. Sağlam bir çocuk için yazı en sade en kolay bir iştir. Çocuk özel alıştırmalar yapmaya gerek kalmadan yazı yazmaya

102 alelade bir şekilde başlar. Çocuğa ilk yazı alıştırmaları yaptırılmadan önce kendi kendine resim ve çapur işi yaptırılır. Çocuk yazı yazmaya başlamadan önce yazılar çamurla yaptırılır. Yazar bundan çok mükemmel neticeler aldığını belirtir.

8.2.4 Dördüncü Devre:

Çocuk düşüncesini yazı ile yazabilmelidir. Gördüğü birçok kelimeyi anlar, onları yazabilmesi için ezberleyebilmesi gerekir. Yazara göre mekanizma itibariyle yazı, bir oyundur. Her gün küçük bir gözlem alıştırması yapılır: siyah tahtaya küçük bir cümle yazılır ve çocukta yazılanı hafızasına nakşeder. Başlangıçta hayal, tamamıyla doğru olamayacağı için tamamen doğru oluncaya kadar tekrar ettirilir.

Yazar kitabında birçok usulden bahseder. Yukarıda yazarın kullandığı usul Doktor Decroly’nin usulüdür.

Bu usullerden bazıları, İtalyan tabibe Madam Marya Montessori’nin okuma – yazma usulüne göre yazma öğretimi çocuğun eline bir üçgen, dörtgen veya alfabe harfi verildiği takdirde o harfi yazarken takip ettiği istikamette parmağıyla harfin kenarlarını çizerek kazandığı beceri ona güçlü bir yardımcı olur. Fakat bu ilk hazırlıktan faydalanmadan önce, sonradan ikisi birbiriyle sıkı sıkıya alâkalı olan, birincisinden daha farklı bir beceri kazandırılmalıdır. Bu beceri ise kurşun kalemi tutma becerisidir. Madam Montessori yine geometrik şekilleri kullanarak bu sorunu halleder ama çocuk resmi kaldırılmış olan çerçeveyi kullanır. Bir nevi kalıpla çalışır. Kalıpla çalışma çocuğun titreyen eline düzgünlük verir. Daha sonra çocuktan çizdiği şeklin içini şekli geçmemek şartıyla kurşun kalemle doldurması istenir. Şeklin dışına taşırmamak şartıyla çizgiler istenilen istikamette çizdirilir. Yavaş yavaş çocuğun çizgileri düzelir. Bu alıştırmalar sayesinde çocuğun parmak kasları, bir kurşun kalemi kolaylıkla kullanma becerisi kazanınca çocuk yeni bir uygulamaya geçmek için hazır demektir.(Özbay, 2004: 23)

103 Çocuklar için şekillerin içlerini boyamak zevkli olsa da bu işle bütün günlerini geçirmezler. Onlar eğlendirip uğraştıracak şeyler içerisinde elifba harflerini görmeyi, bunlara dokunmayı öğrenirler. Onlara her gün siyah kâğıda çizilip beyaz, düz bir kart üzerine yapıştırılmış bir harf verilir. Her harfin yazımının öğretildiği esnada öğretmen, çocukların ezberlediğine ikna olana kadar o harfin ismini ağır ağır, gayet açık bir şekilde söyler.

Bu uygulamadan sonra İtalyan çocuğu, seslilerin hecelenmesi sayesinde çalışmalarının kolaylaştığını görür. İngiliz çocuğu hecelemesinin karışıklıkları içinde çalkalanır Türk çocuğu ise birkaç harfi tanıyınca, heceleme devrine varır. Ona baba veya anne yazdırmak için iki üç harf yazdırmak yeterlidir. Burada yazmaktan kasıt, farklı gözlerde bulunan harfleri alıp uygun bir sırada dizmesidir.

Harflerle ilgili uygulamalar birçok şekilde çeşitlendirilebilir.

Bu tarzlardan birisi şudur: Harflerin her biri kendi gözlerine yerleştirilerek çocuğun önüne koyulur. Öğretmen sıra ile bir D, bir A, bir M v.b. vermesini ister. Çocuk bu şekilde şaşırmadan istenilen harfleri çabucak bularak onları sıraya koyma becerisi kazanır.

Amerikalı Madam D. Fanfildfişer’in “Çocuk Evi” adlı eserinde gördüğü yazı okuma öğretimi bu şekilde başlar. Çocuk her gün bu alıştırmaları yapa yapa harfleri kendi kendine yazmaya, o harflerle kelimeler oluşturmaya başlar. Kâzım Nami İtalyanca gibi yazıldığı gibi okunan bir dilde bu usulün kolayca kullanılabileceğini, fakat o dönem bizim kullandığımız alfabe olan Osmanlı alfabesi için bu durumun aynı olmayacağını, başarı sağlamanın güç olduğunu söyler. Ayrıca Montessori aletlerinin tedarikinin de o dönem için kolay olmadığını vurgular. (Özbay, 2004: 25)

104

8.2.5 İlk Temrinler

Madam Montessori ilk alıştırmaları iki zamana ayırır. Birinci zamanda, oyulmuş harflerin etrafını bir demir uçla, bir kurşun kalemle takip ettirerek el becerisini geliştirmek ister ikinci zamanda pürüzlü harfler vasıtasıyla harflerin görsel simgesini hafızaya aldırır, seslerini idrak ettirir. Madam Montessori öğrenme güçlüğü çeken çocukları terbiye ederken bu usulü keşfetmiştir. Normal çocuklar kendi zihinlerine daha uygun bir usul isterler, bu usul onları sıkar. (Özbay, 2004: 26)

Kâzım Nami kitabının “ilk temrinler” kısmında Montessori’nin iki zamanını birleştiren dersleri ortak öğretim hâlinde verir. Öğretmen bristol kâğıdından kesilmiş harflerle, üstü kabarık harflerden oluşan oyunlardaki harfleri çocukların önüne koyar. Bu malzeme dağılımı ilerleyerek gelişir. Dağıtılan elifba işaretlerinin sayısı çocukların ilerleme düzeyine göre ayarlanır. Eğer öğretmen, malzemeyi iyi tanzim edebiliyorsa; iki çocuk için bir harf oyunu yapacak kadar malzeme elinde bulunuyorsa, daha ilk günden tam oyunu ihtiva eden kutuları çocuklara dağıtabilir. Harf oyunlarıyla birlikte çocuklar ya bir taş tahta ile taş kalem veya bir parça kâğıt ile kurşun kalemi de alırlar. Her ders, bir sesi, yani bir ünlü ile ünsüzün birleşmesinden oluşur. Birinci günden itibaren örneğin o ile t gibi bir ünlü ile bir ünsüz vermek gerekir.

Kâzım Nami dersin işlenişinde verilecek örneklerin şu şekilde verilmesini istemiştir:

Birinci misal: t ünlüsü ile o ünlüsü. Çocuklar, üzeri pürüzlü o harfini ayırırlar, elleriyle dokunurlar, şahadet parmaklarını, daimi yazı yazan elin yönünde, harfin üzerinde gezdirirken öğretmen der:

105 Çocuklar parmaklarını gezdirir, o, o, o, o, diye tekrar ederler. Çocukların harfe sağ elleriyle yazı istikametinde dokunmaları büyük önem taşır. Öğretmen bu noktada çok titiz davranmalıdır.

Harfi tuttuktan sonra çocuklar bristol kâğıdından kesilmiş o harfini alırlar. Bu kesik kâğıdı taş tahtanın veya beyaz kâğıdın üzerine koyar, önce dış tarafını takiple çizgisini yaparlar. Sonra iç tarafını çizerler, bristolu kaldırırlar. Bu şekilde iki çizgide harfin resmini yaptıklarını görürler. Bu çizgiler, sol el bristolu tutarken, sağ el ile daima yazı yazma istikametinde çizilecektir. Kalem, muhitleri takip ederken çocuklar daima o, o, o, o, diye tekrar ederler.

Şimdi iki çizgiyi ayıran boşluğu doldurmak gerekir. Çocuklar çizgi arasına birbirine denk, düz hatlar çizer. Harfi bunlarla süsler öğretmen bu doldurma işini kara tahtada gösterir, çocukları gözetim altında tutarak çizgilerin düzgün olmasını, muhitlerin arasında kalması için öğrencilerin dikkatli davranmasını sağlar. Özellikle, çocukların tahtayı ya da kâğıdı intizamsızca kullanmamaları sağlanmalıdır.

O harfiyle iş bittikten sonra uygulamaya t harfiyle tekrar başlanır. İlk önce

pürüzlü harfin temasıyla ünsüz gösterilir. Ünsüzü söylerken elifbadaki adı söylenmez, e muet ile sonlanan hecesi gösterilir. Öğretmen bu sesi birkaç defa söyler: t, t, t, t. Çocuklar sağ ellerinin şehadet parmaklarını pürüzlü harfin üzerinde gezdirerek t, t, t, t diye tekrar ederler. Sonra öğretmen birden bire ünsüzü ünlü ile birleştirir, heceyi söyler: to, to, to, to kesintisiz heceyi telâffuz eden bu ses kolayca, sevinçle işin farkına varan çocukların hoşuna gider. Hep birlikte to, to, to, to diye tekrar ederler. Öğretmen siyah tahtaya to’yu yazar. Bunun üzerine çocuklar kesit t’yi alırlar, taş tahtanın veya kâğıdın üzerine koyarak, o harfinde yaptıkları gibi çizgisini çıkarırlar…(Özbay, 2004: 27 )

106

8.2.6 Kelimelerin Teşkili

Çocuklar birkaç yazılı işareti öğrendikten sonra onları bildikleriyle kelime oluşturmaya alıştırmak gerekir. Derse daima fazla can vermek için daha ilk derste, iki harfle bile olsa bir alıştırma yapmak gerekir.

8.2.7 Yazı

Dört temel beceriden biri olan yazma, Türkçe öğretiminde kendimizi kalıcı olarak ifade etmede başvurduğumuz bir yoldur. Klasik Osmanlı eğitim sisteminde sıbyan mekteplerinin iki ya da üçüncü yılında gösterilen yazma öğretimi, Cumhuriyet dönemi ilköğretim okullarında okuma ile beraber ele alınmıştır.

Kâzım Nami yazı eğitiminde nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini Türkçe öğretimi konusunda ele aldığı eserlerde detaylı bir şekilde anlatır.

Ona göre, daha önce yapılan uygulamalarla çocuklar yazıya uygun duruma getirildikten sonra çocuk kendi kendine yazıp çizmeye başlar. Öğretmenin çocukları yazıya teşvik etmesine gerek yoktur. Kendi kendilerine bu işte başarılı olurlar. Öğretmen, çocukları gözlemlerken muntazam çizgiler çizmeye çalıştığını gördüğü öğrenciyi o an yazı yazmaya teşvik edebilir. Kendinden önce başarılı olan çocukların yazılarını göstererek cesaret verebilir. Burada işin içine taklit de girer. Öğretmen çocukları imrendirmek için hileden ve oyundan faydalanmalıdır. Başarılı olamayan çocuklara harfleri tekrar resmettirir. Bir kere daha çizgilerini çizdirir. Eğer çocuk hata yaparsa, kavratmaya çalışarak düzeltir ama hiçbir zaman doğrudan doğruya yanlışı düzeltilmez. Doğrudan doğruya tashih, kazanımı geciktireceği için zararlıdır. Çocuk kendi kendine tashihte başarılı olmalıdır; idraki gelişince de kendi kendini tashih eder. (Özbay, 2004: 28)

Kâzım Nami Decroly ve Montessori usulleri arasında esas vasıta itibariyle bir fark olmadığını düşünür. Sadece okuma konusunda Decroly kelimeden başladığı

107 hâlde Montessori harften başlar. Yazar Decroly’nin usulünün daha doğru olduğunu düşünür.

Yazar bir usul ne kadar ilmî olursa olsun, uygulama kısmında içtimaî, iktisadî durumlar, ruhî yeteneklerce, yazı özellikleri ve yazı şekli itibariyle memleketten memlekete farklılıklar göstereceği kanaatindedir. O bize en uygun okuma yazma öğretimi usulünün Doktor Decroly usulü olduğunu söyler. Ama bu usulün uygulamasında Belçika da bile birçok güçlüklerle karşılaşılmıştır, Osmanlı devleti dönemde Batı dünyasından hem iktisadî hem içtimaî açıdan oldukça geridedir, doğal olarak bu uygulama yeterince başarılı olamaz.

O dönemde Osmanlı devleti kullandığı harfleri Araplardan almıştır ve Araplarda ise sesli harf yoktur. Kelimeler ünlülere yer verilmeden yazılmıştır. Daha sonraları okuma-yazma daha yaygınlaşınca ünlüye lüzum görülmüş, Arapların (ا, و, ﯼ) ünlülerini med şeklinde kullanmalarından ilham alarak (ا, ﻩ, و, ﯼ) ünsüzleri ünlü olarak kullanılmıştır. Ünlülerimiz ünsüzlerden alınma olduğu, bir harf birden çok şekilde okunabildiği ve bazı harflerimiz yazılırken bazısı yalnız bir taraftan birleşir, bazısı iki taraftan birleştiği için dil öğretiminde birçok güçlükler doğurur.

Kâzım Nami’nin Türkçeyi öğretmek için ortaya sürdüğü usul, “tahlilî terkibî okuma-yazma” usulüdür. O bu usulü kullanmış ve çok da faydasını görmüştür.

Yazara göre elifba öğretimini okulun en iyi öğretmeni yapmalıdır. Aksi takdirde okuma- yazma az zamanda iyi bir şekilde öğretilmezse diğer bütün dersler geri kalır görüşündedir. Yazar talebeden çok öğretmenin kitaba ihtiyacı vardır. Ders kitapları, hocaları çalışmaktan men eden, çocukları gayret etmekten uzaklaştıran zararlı şeylerdir. Çocuk için kitap okuma yazma meselesinde ancak uygulamalar için vasıta olmalıdır, görüşünü savunur. (Özbay, 2004: 32)

Kâzım Nami’ye göre öğretmene yüklenmiş bazı sorumluluklar vardır. Bu sorumlulukların ilki mahallede okul çağına gelen çocukların okula gelmelerini

108 sağlamaktır. Daha sonra kayıt işleriyle uğraşır. Eski öğrencileri okul hayatına tekrar alıştırır, yenilere de okulu sevdirir. Öğretmen en büyük terbiyevî işi bu zaman gösterir. Çocukları musiki, el işleri, resim, beden eğitimi, terbiyevî oyunlar, terbiyevî talimî gezilerle eğitime başlar. Bunlar kitabî dersten çok terbiyeye, çalışmaya müsait işlerdir. Bu terbiyevî derslerin kıymetini bilmeyen veliler tarafından öğretmenler birçok itirazla karşı karşıya kalır. Bu yüzden öğretmen ilk günden hayatın her türlü faaliyetlerinden terbiye için faydalanılacağına velileri ikna etmeye başlamalıdır. Çünkü bu işlere dersler başladıktan sonra da devam edilir. (Özbay, 2004: 33)

Kayıt işi bittikten sonra çocuklar tasnif edilir. Öğretmen yeni okuma- yazmaya başlayacak çocukları bir sınıfa alınır. Bunlara bir kere genel sağlık muayenesi yaptırır veya yapar. Daha sonra çocukların sıralara nasıl oturtulacağı meselesi gelir. Yazar genellikle yapılan boy sırasına göre oturtma görüşüne karşı çıkar. Ona göre çocukların hissî, zihnî iki muayene daha yapıldıktan sonra çocuklar sıralara oturtulmalıdır.

Bazı çocuklar az görürler veya işitirler. Bunun için göz ve kulak muayenesi mecburidir. Bu işi öğretmen okulda basitçe yapabilir. Çocuğun herhangi bir yazıyı ne kadar mesafede açık, kolay okuyabildiğini tayin eder. Görme bozukluğu çeken öğrencileri doktora gönderir.

İşitme muayenesi içinde çocuğun gözlerini bağlar, saati çıkarıp kulağına dayar tik tak sesini duyup duymadığını sorar veya çeşitli mesafelerden söz söyleyerek çocuktan ne söylediğini söylemesini ister. Bu şekilde çocuğun ne kadar işitip işitmediğini ölçebilir.

Bu işlerden sonra çocuğa bir de zihnî muayene gerekir. Bu da öğretmenin kendi meslekî tecrübelerine kalır. Dikkat güçlüğü çeken, daima gözetim altında bulunması gereken çocukları, özel ilgi isteyen çocukları ayırır.

109 Daha sonra göz, kulak, ruhî araştırma, sonuçlarına göre çocukları sıralara oturtmalıdır. Çocukların her birinde defter, kalem, taş tahta ve taş kalem olmalıdır.

Öğretmen her şeyden önce çocuğa kalemin hangi elle tutulacağını göstermelidir. Sol elini kullanan çocukların sağ el ile yazmalarını sağlamalıdır. Bu işten sonra kalemin nasıl tutulacağı çocuğa gösterilir. Aksi takdirde kalemi iyi tutmayan çocuk yazısını güzel yazamaz. Kalem, sağ elin başparmağıyla işaret parmağı arasında tutulur. Bu iki parmağı kalemin üzerine sıkıca basarak bükmek doğru değildir. Diğer parmaklar birbirine bitişik olarak içeriye doğru kıvrılmış bir şekilde ele destek olur.

Kalem bu şekilde tutularak çizgi alıştırmaları birlikte öğretilir. Sağdan sola, soldan sağa, yukarıdan aşağıya, aşağıdan yukarıya, yatay, dikey, küçük düz çizgiler, soldan başlayarak yukarıdan sağa doğru, sağdan başlayarak yukarıdan sola doğru yuvarlak çizgiler:

← → ⁄ ↓ ↓ ⁄ ↑ → ←

Bu çizgi alıştırmaları hem kalem tutmayı öğretmeye yarar, hem de yazı için bir hazırlık olur. (Özbay, 2004: 37)

Daha sonra yazarın kitabında cümleler ile isimler diye adlandırdığı bölüm gelir.

Kapıyı yavaş kapa. Yavaş yürü. Silgiyi al. Koluma bir bağ sar. Pencereyi aç. Güneş var. Tebeşirle yaz. Benden sor. Tahta başına gel……

Dershane, kapı, sıra, kürsü, sandalye, döşeme, tavan, masa, pencere, cam, duvar, soba, boru, siyah tahta, harita, cetvel……

110 Yukarıda örneklendirdiğimiz şekilde kelimeler ve cümleler söylendikten sonra, öğretmen tarafından gayet okunaklı, iri, güzel bir şekilde tahtaya yazılır. Çocuklar yazılanları defterlerine kopya ederler. Öğretmen, çocukların defterlerini kontrol ederek güzel ve doğru yazmalarına özen göstermelidir.

Sınıftaki eşyaların isimleri bağımsız kâğıtlara büyük harflerle yazarak o eşyanın üzerine iğnelenir. Sınıftaki her çocuğun ismi de yazılıp öğretilir.

Bu işlerden sonra çocuklara iki türlü oyun yaptırılabilir:

1. Her çocukta kartvizit büyüklüğünde kalınca kâğıtlara yazılmış eşya isimleriyle dolu bir kutu veya zarf verilir. Çocuk zarfın içinden bir kâğıt çeker. Üzerindeki ismi anlamışsa, kalkar, onu ifade ettiği şeyin üzerine iğneler ve sonra defterine yazar.

2. Her çocukta bütün arkadaşlarının isimleri yazılı kartlarla dolu bir zarf ya da kutu bulunur. Çocuk zarfın içinden bir kâğıt çeker üzerindeki ismi okuyabilirse, gider o kâğıdı o isimdeki arkadaşının önüne koyar.

Cümleler içinde böyle bir oyun yaptırılabilir. Sınıfta yaptırılabilecek cümleler büyük levhalara yazılır ve çocuklara dağıtılır. Her çocuktan kendine düşen levhanın üzerindeki emri yerine getirmesi istenir. Bu iş çocuklar için hem çok eğlenceli hem de faydalıdır.

Yazar bu uygulamalardan sonra kitabında ünlü harfleri vermeye başlar

8.2.7.1 (ﺁ) Ünlüsü

Daha önceden çocuklara öğretilen cümlelerden biri alınır.

“Az tebeşir ver.” bu ibarenin içinden “az” kelimesi ayrılır. Bu kelime de senden ne istedim?

111 — Ne kadar?

— Az

— Ne dedin? Az mı?

Çocuklar arkadaşınızın ne dediğini işittiniz; öyleyse ne kadar tebeşir istediğimi siz söyleyiniz.” Çocukların hepsi birden “az” derler. Bu kelime bir kere, iki kere daha yüksek sesle çocuklara söyletilir. Sonra “haydi şu az sözünü ayrıca yazalım .” diyerek bu sözcük tahtaya yazılır.

Sonra “az” sözcüğü orta yerden, yukarıdan aşağıya ikiye bölünür: a / z ( ﺰ ﺁ )

—Sağ tarafta kalan nedir? —a

—Sol tarafta kalan? —z

Sonra “buna bir ad koy” ibaresi yazdırılır. Aynı tarzda “ad” kelimesi ayırttırılır. Ayrıca söyletilir yazdırılır.

Sonra “arkadaşını sev” ibaresi yazdırılır, bundan da arkadaş kelimesi ayırtılır. Bu önce ar-ka-daş şeklinde üç heceye ayırtılır. Birinci hecesi “ar hecesi ele alınır.

“Güneş var.” ibaresi alınır. Bu cümleden “avlıyor” kelimesini, sonra yalnız “av” hecesi ayrılır. Aynı usulle bunun da “a” ile “v” den oluştuğu gösterilir.

Kitapta bu şekilde birçok uygulama yaptırıldıktan sonra artık öğrenilen harflerle öğrencilerin bildiği bazı kelimeler yazdırılır. ( ا ر ﻮ ﺰ ﺪ ﺁ ) Ancak yazılan kelimeler de önceki emirle çocuklara buldurulur.

112 Öğretilen kelimeler: ada- azar- azar azar- zar –dar- azad varda- davar- ara - arar – adar.

Sonunda bir cümle: Az davar var.

Harflerdeki şekil benzerliğinin kolaylık sağladığına yazar kendi tecrübeleriyle kanaat getirmiştir. Onun için kitabından (ﻦ ,ﺖ ,ﭗ ,ﺐ ,ى ) (b, p, t, n, y) harflerini birbirini müteakip verir.

“Babanı, ananı sev.” cümlesi alınır. Bu cümlede önce baba kelimesi ayrılır.