• Sonuç bulunamadı

TÜRK CEZA VE CEZA MUHAKEMESİ HUKUKUNDA UZLAŞMA

765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunu hükümlerindeki eksiklikler ve uygulamadaki sorunlar nedeniyle uyuşmazlıkların kısa sürede çözümlenemediği, yargının iş yükünün önemli ölçüde arttığı görülmüştür. Öte yandan klâsik ceza adaleti sistemine alternatif olarak, onun eksikliklerini tamamlaması beklenen onarıcı adalet adı verilen felsefi yaklaşım giderek yaygınlaşmıştır. Diğer ülkelerde olduğu gibi uzlaşma kurumu, müessese olarak düşünsel temelini onarıcı adalet kavramından almakla mevzuatımıza girmiştir.

Aynı paralelde Türk Ceza Kanunu gerekse de Ceza Muhakemesi Kanunu’na ilişkin hükümet tasarılarının uzlaşmayı düzenleyen maddelerinin gerekçeleri de bu hususa vurgu yapmaktadır. TCK Hükümet Tasarısının 39. maddesinin ve CMK Hükümet Tasarısının 265. maddesinin gerekçesinde; çağımızda suç mağdurlarının yararlarının korunması hususunda duyarlılığın ortaya çıktığı, XXI.Yüzyıl adalet sisteminin mağdurların tatminini ön plana çıkardığı, günümüzde salt fiilin cezalandırılmasının yeterli olmadığı, zararın giderilmesi ve onarımın, adaletin temel amacı olduğu, uzlaşmanın hedefinin fail-mağdur çekişmesini bir uzlaştırmacının girişimiyle çözerek adaleti sağlamak olduğu, failin mağdurun zararını gidermesi ve fail- mağdur barışının uzlaşmanın asıl unsurunu oluşturduğu, uzlaşmada zararın giderilmesi ve onarım dışında moral unsurun da söz konusu olduğu, bu nedenle uzlaşmanın fail açısından cezanın özel önleme fonksiyonuna hizmet ettiği gibi mağdur ve genel olarak kamunun yararlarının korunmasını da sağladığı, uzlaştırma sayesinde failin, fiilinin sorumluluğunu üstlenerek ve sonuçlarını da gidererek toplumla yeniden bütünleşme olanağını elde ettiği, uzlaşmanın uygulanmasıyla kamuda da haksız fiille ihlâl edilmiş bulunan hukuk kurallarının geçerliliğinin vurgulanmış olacağı, böylelikle kamusal barışın yeniden kurulmasına hizmet edileceği vurgulanmıştır. Tasarıların gerekçelerinde belirtildiği üzere uzlaşma kurumunun yaygın bir şekilde uygulanması hâlinde toplumsal barışın sağlanması konusunda önemli bir adım atılmış olacaktır (Çetintürk, 2009: 451- 453).

Uzlaşma kurumunun amacının kamusal barışın tesisi olduğu ve bu amacın TCK'nın amaçlarıyla örtüştüğü görülmektedir. Gerçekten de TCK'nın 1. maddesinde kanunun temel amaçları sayılırken toplum barışını korumak ve suç işlemesini

önlemekten bahsedilmektedir. Aynı şekilde ceza muhakemesi hukukunun amacı da maddi gerçeğin araştırılması suretiyle adaletin tesisi ve hukukî barışın sağlanmasıdır. Dolayısıyla uzlaşmanın amacının ceza muhakemesinin amacı ile de örtüştüğü görülmektedir.

1.4.1. Türk Ceza Hukukunda Uzlaşmanın Tarihsel Gelişimi

İnceoğlu/Karan’a göre, Türk toplumunda ve özellikle aile içi uyuşmazlıkların giderilmesinde, uzlaşma yöntemine uzun yıllardır geleneksel olarak yaygınlıkla başvurulmaktadır. Ancak bu yöntemin ceza adaletinin bir parçası olarak kabul edilmesi ve uygulanması konusunda büyük tartışmalar yaşandığı vurgulanmıştır. Bununla beraber sosyolojik yapısı ile beraber genel olarak hukuk bir modernizasyon aracı olarak görülmüştür. Bu nedenle uzlaşma gibi “gayri resmî” olarak nitelendirilebilecek yeni bazı kurumların ceza adaleti sistemi içerisinde yer almasına şüphe ve korku ile yaklaşıldığı (İnceoğlu ve Karan, 2008: 45) savunulmuştur. Bu görüşün yanında Türkiye’de yargı fonksiyonunun ağır iş yükü altında etkinliğinin azaldığı bir gerçektir. Özellikle tarafların serbestçe tasarruf edebilecekleri konularda gerek hukuk yargılamasında gerekse ceza yargılamasında alternatif çözüm usullerinin öngörülmesi önemli bir işlevi yerine getirecektir (Soysal, 2005: 217). Bu pratik faydalarının yanında, uzlaşmanın felsefî bir temeli de bulunmaktadır. Uzlaşma, doğası gereği gönüllü bir süreçtir ve şayet bireyler uzlaşma süreçlerine katılıyor ve bu süreçlerden çıkan kararlara saygı duyuyorlarsa, uzlaşmanın en az geleneksel ceza hukuku yöntemleri kadar o bireylerdeki adalet duygusunu tatmin ettiği söylenebilir.

Ceza Hukukunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 73/8 maddesi ile beraber (RG 12.10.2004, Sa. 25611)ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253,254 ve 255. maddeleri ile (RG 17.12.2004, Sa. 25673) uzlaştırmaya başvurulması olanaklı kılınmıştır. Temel olarak Türk Ceza Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’nda düzenlenen uzlaştırma aynı zamanda 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 24. maddesi (RG 15.07.2005, Sa. 25876) ile düzenlenmiştir. Bundan sonra 5560 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanunun 2. maddesi ile Türk Ceza Kanunu'nun 73. maddesinde geçen uzlaşma ibaresi metinden çıkarılmış aynı Kanunun 24 ve 25. maddeleri ile uzlaşmayı düzenleyen Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253 ve

254. maddeleri tamamıyla değiştirilmiş, ayrıca bu Kanun'un 41. maddesi ile Çocuk Koruma Kanunu'nun 24. maddesi değiştirilerek “Ceza Muhakemesi Kanunu’nun uzlaşmaya ilişkin hükümleri suça sürüklenen çocuklar bakımından da uygulanır” amir hükmü kabul edilmiştir.(RG 19.12.2006 Sa. 26381). En son olarak 5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 8. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesinin 3. fıkrasına ek fıkra (RG 09.07.2009, Sa. 27283) getirerek kanuni düzenleme olarak son bulmuştur.

5560 sayılı Kanun'un 24. maddesi ile değişik CMK'nın 253/24 maddesinin “…Uzlaştırmanın uygulanmasına ilişkin hususlar, yönetmelikle düzenlenir…” amir hükmü uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan Ceza Muhakemesi Kanunu’na Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik ile (RG 26.07.2007 Sa. 26594) uzlaştırmanın uygulanması ayrıca yönetmelik açısından ikmali ile ceza hukuku anlamında yasal düzenleme tamamlanmıştır. Sonuç olarak uzlaşmaya ilişkin olarak Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253, 254 ve 255. maddeleri ile Uzlaştırma Yönetmeliği esas alınarak ceza soruşturma ve kovuşturmalarında uygulama yapılmaktadır.

1.4.2. 5560 Sayılı Kanun Öncesi Düzenlemeler

19/12/2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerden önce uzlaşmaya ilişkin olarak TCK'nın 73/8. maddesi, CMK'nın 253- 255. maddeleri ve 5395 sayılı ÇKK’nın 24. maddesinde düzenlemeler bulunmaktaydı. 5560 sayılı Kanun öncesinde uzlaşma kurumuna ilişkin olarak mevzuattaki düzenlemelere bakıldığında ikili bir yapı olduğu görülmektedir. Uzlaşma kurumunun uygulanması, işleyişi, sonuçlarına ilişkin olarak CMK'nın 253. maddesinde düzenleme varken, uzlaşmanın dava açılmasını önleyici veya kamu davasını düşürücü etkisi olduğu göz önüne alınarak TCK'nın m. 73/8’de de temel bir düzenleme yer almaktaydı. Buna göre uzlaşma kurumunun uygulanması için failin iddia edilen suçu işlediği hususunda kabulde bulunması, suçtan zarar görenin gerçek veya özel hukuk tüzel kişisi olması gerektiği, suçun takibinin şikâyete bağlı olması gerektiği, mağdurun zararının tümü veya büyük bir kısmının fail tarafından giderilmesi gerektiği düzenlenmiş, bu şartların bulunduğunun hâkim veya Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilmesi hâlinde kamu davası açılmayacağı ya da kovuşturma aşamasında ise, davanın düşürülmesine karar

verileceği düzenlenmişti. Öte yandan çocuk faillere yönelik olarak da 5395 sayılı ÇKK’nın 24. maddesinde ayrı bir düzenleme mevcuttu. Çocuklar açısından uzlaştırmanın uygulanabileceği suçlar yetişkinlere göre daha kapsamlıydı. Buna göre, şikâyete tâbi suçların yanı sıra çocuk faillerin işlediği iddia olunan, alt sınırı iki yıla kadar ki bu süre 15 yaşından küçük suça sürüklenen çocuklar açısından üç yıl hapis cezasını gerektiren suçlar olarak belirlenmekle beraber taksirle işlenen tüm suçlar uzlaşma kapsamında idi.

1.4.3. 5560 Sayılı Kanun Sonrası Durum

Uzlaşmanın mevzuatımıza TCK'nın 73/8'inci maddesi, CMK'nın 253,254 ve 255 maddeleri ve ÇKK’nın 24. maddesi ile girdiği, 01/06/2005 tarihinden itibaren aradan geçen zaman içerisinde farklı sebeplerle yeni düzenlemeye ihtiyaç olmuştur. Uzlaşma kurumunun ilk düzenleme şekli ile yeni ve reform niteliğinde olması, yeterince özümsenememiş oluşu, yasal düzenlemelerin uzlaşmaya ilişkin bazı önemli hususlarda yetersiz oluşu, mevcut düzenlemelerin bu kurumun uygulanmasında ve yaygınlaşmasında etkin olmaması gibi sebepler uzlaşmanın istenen ölçüde yaygınlaşmaması sonucunu doğurmuştur. Uzlaşmadan beklenen fayda istenildiği ölçüde sağlanamamıştır. Öğretide uzlaşma kurumuna ihtiyaç duyulmasının en başta gelen sebeplerinden biri olarak yargının ağır iş yükünün azaltılması ihtiyacı gösterilmesine rağmen aksine uzlaşma kurumunun ceza muhakemesini uzattığı, uygulayıcıların iş yüklerinin artmasına yol açtığı görülmüş, bu durum da uzlaşma kurumunun yaygınlaşmasına önemli bir engel oluşturmuştur.

Artan eleştiriler sonrasında uzlaşma kurumuna ilişkin yasal düzenlemelerde önemli değişiklikler içeren 5560 sayılı Kanun 06/12/2006 tarihinde TBMM’de kabul edilerek 19/12/2006 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu Kanun’un 45. maddesiyle, TCK’nın 73/8. maddesi yürürlükten kaldırılarak ikili yapıya son verilmiş ve kurum sadece CMK’da düzenlenen bir müessese hâline getirilmiştir. Uzlaşmanın bir usul hukuku kurumu olduğu ve CMK’da uzlaşmaya ilişkin ayrıntılı düzenlemelerin yer aldığı, bu nedenle uzlaştırma kapsamına giren suçları belirleyen hükmün de CMK’da yer almasının daha uygun olacağı hususu, TCK'nın 73/8. maddesinin kaldırılmasına gerekçe gösterilmiştir. Çocuk Koruma Kanunu m. 24’de uzlaşma kurumu çocuğa özgü

düzenlenmişken, bu madde 5560 sayılı Kanun’un 41. maddesiyle değiştirilerek, CMK'nın uzlaşmaya ilişkin hükümlerinin suça sürüklenen çocuklar bakımından da uygulanacağı öngörülmüştür. Nitekim uzlaşmaya ilişkin bu mevzuat yelpazesinin genişliğinin son bulması isabetli olmuş olup, hem uygulamanın daha kolay gerçekleştirilmesini sağlamış hem de tek bir elde toplanması sağlanmış görülmektedir. Bununla beraber Çetintürk, ayrıca kurumun maddi ceza hukukuna mı, yoksa ceza usul hukukuna mı ait olduğu konusundaki tartışmaları sona erdirmesi bakımından faydalı olduğunu değerlendirmiştir (Çetintürk, 2009: 455-456).

En son olarak 5918 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 8. maddesi ile Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 253. maddesi 3. fıkrasına ek cümle getirerek düzenleme kanuni düzenleme anlamında son hâlini almıştır. Söz konusu düzenleme ile kamu yararı ve uygulamada yaşanılan ve soruşturma ile yargılama devamında ayrıca yargıda gecikmeye mahâl vermemesi bakımından uzlaşma kapsamında kalan bir suç ile uzlaşma dışında kalan bir suçun birlikte işlenmesi hâlinde uzlaşma prosedürünün uygulanmayacağına dair düzenlemedir.

Genel olarak 5560 sayılı Kanun ile yapılan değişikliklerle, uzlaşma kurumunun yaygınlaşması için genel itibariyle olumlu adımlar atılmıştır. Ayrıca kurumun uygulanışına ilişkin usul ve esasları göstermek üzere Uzlaştırma Yönetmeliği çıkarılmış, CMK'nın 253. maddesinde netlik kazanmayan bazı hususlar yönetmelikle açıklığa kavuşturulmak istenmiştir.