• Sonuç bulunamadı

Amerika Birleşik Devletleri Ceza Hukukunda Uzlaşma

1.7. KARŞILAŞTIRMALI HUKUKTA UZLAŞMA

1.7.1. Amerika Birleşik Devletleri Ceza Hukukunda Uzlaşma

Mahkeme kökenli alternatif uyuşmazlık çözümü kurumunun doğduğu ve geliştiği ülke Amerika Birleşik Devletleri uzlaşma konusunda da büyük tecrübelere sahip olduğu kabul edilmektedir. Bununla beraber, temel amaç olarak, uyuşmazlıkların çözümlenmesini sağlamak ve hem ilk derece mahkemelerinde hem de temyiz mahkemelerinde yargılamanın daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amaçlanmaktadır (Özbek, 2009: 263-264).

Amerikan hukuk sisteminde uzlaşma kurumunun ortaya çıkışı politik ve sivil çatışmaların yaşandığı 1960’lı yılların sonlarına dayandırılmaktadır. Bununla beraber Amerika Birleşik Devletleri’nde 1964’de “Sivil Haklar Yasası’nın” kabul edilmesi ile mahkemelerin iş yükünde bir artışın olduğu, dosyaların karara bağlanmasını gecikmesini beraberinde getirmiş olmakla (Soygüt Arslan, 2008: 38) alternatif çözüm

arayışları başlamış bununla uzlaşma müessesinin kabul edilmesi kaçınılmaz olmuştur. Amerika Birleşik Devletleri’nde hem eyaletler düzeyinde hem de federal düzeyde uzlaşma kurumu hukuk sistemine dâhil olmuştur.

Uzlaşma kurumunun ortaya çıkışı belirtilen sebeplerin yanında, gecikme ve maliyetlerin ve mahkemeye gelen vakaların sayıca artması ve karmaşıklaşması nedeniyle, Amerikan hukuk sistemi, uyuşmazlıkların çözümünde alternatif yöntemlerin gelişmesini zorlamıştır. Amerikan hukuk sisteminde uzlaşmanın ortaya çıkmasında, tarafların gönüllü olarak davaların jüri ile görülmesi hakkından vazgeçerek daha basit, hızlı ve maliyeti düşük adalet elde etme gibi düşüncelerinin etkili olduğu görülmektedir ( Macuncu, 2005: 62). Amerikan hukukçuları, failin sorumluluğunu kabul, suçunu ikrar ederek muhakeme hukukuna ilişkin haklarından vazgeçmesi hâlinde tam bir ceza muhakemesi yapılmasını anlamsız bir israf olarak görmektedirler (Şahin, 1998: 264).

Amerika Birleşik Devletleri’nde kendisine resmî olarak bir suç isnat edilen kişinin, hakkındaki suçlamaları cevaplamak üzere en kısa zamanda yargıç veya adli yetkilere sahip bir görevlinin huzuruna çıkarılmasını zorunlu kılmaktadır. Esas olarak fail, bu noktada genel olarak hakkındaki suçlamaları reddeder. Failinin suçsuz olduğunu iddia etmesi durumunda hâkim, duruşma günü için genelde iki ayı aşamayacak bir tarih tespit etmekle yükümlü kılınmıştır. Duruşma için bu süreyi aşacak bir gün belirlenmesi ancak failin rızası ile mümkün olmaktadır. Failin suçunu kabullenmesi durumunda hâkim hüküm giyilecek tarihi belirlemektedir (Çolak ve Taşkın, 2005: 728-729).

Benzer tespitlerle Amerikan hukuk sisteminde isnat, genelde soruşturmanın hemen başlangıcında ortaya konulmaktadır. Polisin ön soruşturması sonucunda şüphenin yeterli hâle gelmesi durumunda fail yakalanır ve hemen hâkimin önüne çıkarılarak iddia makamı tarafından mümkün olan en üst isnatta bulunulur. Bu isnadın tespiti ancak duruşma başlayana kadar mahkemenin muvafakatiyle değiştirilebilir. Failin yakalanma anından itibaren fail ile değil de müdafii ve iddia makamı arasında bir pazarlık görüşmesi yapılır. İddia makamı, failin isnadı kabul etmesi durumunda isnadı sınırlandırmayı teklif eder. Bu uzlaşma görüşmelerinde sadece isnat ile sınırlı kalmamakta ceza miktarı, tutuklamanın sona erdirilmesi, özel bir infaz şekli, şartla salıverme gibi hususlar da pazarlık konusu yapılabilmektedir. Uzlaşmanın konusunu ise

suç değil, ancak cezanın türü ve miktarı konuları belirler ( Kaymaz ve Gökcan, 2007: 74-75).

İddia pazarlığı (Charge bargaing) diye isimlendirilen uygulamada savcı isnat edeceği suçu kesin olarak belirler, fail de ikrarda bulunup bulunmayacağını kararlaştırır. İkrar hâlinde fail artık temyiz yoluna başvuramamaktadır. Hâkim ise cezanın miktarını belirleme konusunda pazarlık konusu yapılmadığından geniş takdir yetkisine sahip olmaktadır. Ceza pazarlığı (Sentence bargaing) uygulamasında pazarlık konusu edilen sadece isnat değil verilecek cezanın miktarı da pazarlık konusu yapılmaktadır. Burada doğal olarak hâkimi artık geniş anlamda cezanın belirlenmesi konusundaki geniş takdir hakkı elinden alınmış ve ancak iddia makamı ile müdafii arasında belirlenen cezanın verilmesi mümkün olmaktadır. Pazarlık konusu edilen ve belirlenen ceza miktarı konusunda hâkim tarafından kabul edilmemesi hâlinde fail uzlaşma önerisini geri alarak duruşma talep eder. Bunun yanında savcının taahhüde uymaması hâlinde failin ikrarı artık geçersiz duruma düşmektedir ( Kaymaz ve Gökcan, 2007: 75)

Pazarlık konusu edilen isnat ve cezanın miktarı ve niteliği konusunda failin isnat edilen suçlardan daha hafif olanından mahkûm edilmesini de kabul edebilir. Fail bu durumda olayın mahkemeye intikal ettiği takdirde tüm isnat edilen suçlardan cezaya çarptırılmamak için, isnat edilen suçlardan en az birinden kovuşturulması kaydı ile, suçlarını ikrar ederek uzlaşma yoluna başvururlar. Failin burada yine cezanın hafifletmesi amacı da doğal olarak ortaya çıkmaktadır (Çolak ve Taşkın,2005: 729).

Adaletin hızlı ve seri bir şekilde uygulanması bakımından hem adalete olan güvenin pekişmesi hem de suçtan zarar görenin bir yerde vicdanını rahatlatması açısından önemlidir. Ayrıca failin bu pazarlık sürecinde müdafii yardımından faydalanması ve özgür iradesi ile pazarlığa oturması bakımından bizce uzlaşmanın farklı bir uygulaması olarak makul görülebilecek bu sistem, eleştirilerek adil yargılanma ilkesine aykırılık ile sakınca bulunduğundan ve mağduriyetin giderilmesi konusunda uzlaşmanın bir uygulaması olmadığı kabul edilmiştir (Soygüt Arslan,2008: 39).

Tüm bunların yanında uzlaşmanın sonucundan doğrudan doğruya etkilenecek olan iki süje, fail ve suçtan zarar gören görüşmelerin dışında tutulmaktadırlar. Gerekçe olarak ise, bu kişilerin oradaki varlığının, sorunların açıkça tartışılmasını engelleyebileceği, konu dışı, hissi veya başka bir biçimde önemsiz tartışmalara sevk

edebileceği endişesi ileri sürülmektedir. Bununla birlikte, fail ve suçtan zarar görenin de hazır bulunabileceği küçük bir duruşma çerçevesinde uzlaşma görüşmelerinin yapılması da önerilmektedir (Şahin, 1998: 272).

Amerika Birleşik Devletleri’nde genel olarak, uzlaştırma hizmeti verenlerin büyük çoğunluğunu sivil toplum örgütleri oluşturmaktadır. Daha sonradan sırasıyla kiliseler, denetimli serbestlik kurumları, savcılıklar ve polis teşkilatları gelmektedir. Uzlaştırma yöntemine başvurulan suç tiplerinin başında mala zarar verme, basit yaralama, hırsızlık gibi suçlar gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde uzlaştırmanın başarıya ulaştığını kabul etmek gerekir, şöyle ki, Amerika Birleşik Devletleri’nde uzlaştırmaya gönderilen dosyalardan %87’sinin yazılı bir anlaşma ile sonuçlandığı görülmektedir. Uzlaştırma programlarına mağdurun katılması gönüllülük esasına dayanmakta iken failin katılması bütün programlar açısından gönüllülük esasına dayanmamaktadır. Uzlaştırmacın temel görevi, suçtan zarar gören ile fail arasındaki diyaloğu kolaylaştırarak, tarafların kendilerini güvende hissetmelerini sağlamak ve taraflara bir telafi plânı hazırlamaları için yardım etmek olduğu söylenebilir (Çetintürk, 2009: 294-295).