• Sonuç bulunamadı

Suçun İşlendiğine Dair Yeterli Şüphenin Cumhuriyet Savcısı Tarafından

2.10. UZLAŞMANIN CUMHURİYET SAVCISI VEYA HÂKİM TARAFINDAN

3.1.1. Suçun İşlendiğine Dair Yeterli Şüphenin Cumhuriyet Savcısı Tarafından

CMK’nın 253. maddesinde, uzlaşmanın uygulanabilmesi için failin suçu işlediği hususunda yeterli şüphenin bulunması gerektiğine dair açık bir düzenleme yoktur. Ancak CMK m. 253/8’de, uzlaşma teklifinde bulunulmasının soruşturma konusu suça ilişkin delillerin toplanmasına ve koruma tedbirlerinin uygulanmasına engel olmayacağı düzenlenmiştir. Uzlaştırma Yönetmeliği’nin “Uzlaşma Teklifi” başlıklı 8. maddesinde ise şüpheliye uzlaşma teklifinde bulunulabilmesi için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphenin varlığı gerektiği açık bir şekilde vurgulanmıştır. Burada her ne kadar yeterli şüpheden kastedilen ne olduğu belirlenmemiş ise de yeterli şüpheden umulan CMK'nın 170. maddesinde sayılı olan kamu davasının açılmasında gösterilecek kadar yeterli delil olduğu düşünülmektedir. Burada yeterli şüpheden anlaşılması gereken, şüphelinin söz

konusu suçu işlemiş olma ihtimalinin, işlememiş olma ihtimalinden daha fazla ve güçlü olması ve buna göre mevcut delillerle bir mahkûmiyet kararının çıkmasının mümkün olmasıdır (Gültekin, 2010b: 127-128). Nitekim yeterli şüphede temel kıstas şüpheli hakkında kamu davası ikame edilecek kadar toplanmış olan delili ifade etmektedir. CMK'nın 170/2 maddesine göre “soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet savcısı bir iddianame düzenler” amir hükmüne göre bizce uzlaşma teklifinde bulunulurken kamu davası açmaya yeterli delilin toplandığı zaman teklifin yapılabileceği yönündedir. Soygüt Arslan’a göre de iddianame düzenlenmesi için temel bir şart olan soruşturma evresi sonunda toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturması kuralı uzlaşma bakımından açıkça ön görülmemiş olsa da aranması gereken bir koşuldur (Soygüt Arslan, 2008: 136).

Yeterli delil toplanmadan uyuşmazlığın uzlaşmaya sevk edilmesinin birçok olumsuz etkisi olduğu muhtemeldir. Buna göre böyle bir durumda failin uzlaşmada istekli davranması hemen hemen imkânsız olmaktadır. Dolayısıyla uzlaşma süreci genellikle olumsuz olarak sonuçlanır ve uzlaşmada beklenen fayda gerçekleşmiş olmaz. Bu nedenle henüz yeterli delilin toplanmadığı kolluk aşamasında uzlaşma teklifinde bulunulmasından kaçınılmalıdır (Ceza Uyuşmazlıklarında Uzlaşma El Kitabı, 2009: 39). Ancak uygulamada evrak henüz kolluk aşamasında iken, Cumhuriyet savcısı tarafından kendisine kolluk tarafından suça ilişkin olarak aldığı ihbar veya şikâyet kapsamında taraflara, delil değerlendirilmesi evrak fiziken de çoğu zaman görülmese de kolluk birimlerine, taraflara uzlaşma teklif edilmesi talimatı verilmektedir. Bunun tersine Cumhuriyet savcısı, yapılan ihbar veya şikâyete konu suçun uzlaştırma kapsamında olduğunu belirlese bile hemen uzlaşma teklifinde bulunmamalıdır. Öncelikle suça isnat edilen suça ilişkin etkin bir soruşturma yaparak delilleri değerlendirdikten sonra suçun işlenip işlenmediği hususunda kanaat sahibi olmalı, failin suçu işlediği hususunda CMK m. 170/2 anlamında kamu davası açmaya yeterli şüphe bulunduğu kanısına varırsa, ancak o zaman faile uzlaşma teklifinde bulunmalıdır.

Yine yeterli delilin olmadığı durumlarda kötü niyetli şüphelilere pirim verilmekte bu hâliyle yeterli delilin olmadığını bilen şüpheliler uzlaşmak ister gibi görünüp süreci uzatabilir ve bu arada delillerin karartılması için gerekli zamanı kazanmış olabilirler. Ayrıca böyle bir durumda mağdurun da etkin olarak pazarlık gücü

bulunmayacaktır (Ceza Uyuşmazlıklarında Uzlaşma El Kitabı, 2009: 39). Yeterli delilin bir fail hakkında toplanmış olması ile bir başkasının suçu üstlenmiş olması önlenmiş olacaktır (Çulha, 2005: 48; Soygüt Arslan, 2008: 136). Uzlaşma teklif edilmeden önce soruşturma konusu delillerin toplanması, suçun mahiyetini ortaya koyarak uzlaşmaya tâbi olup olmadığını belirlemek ve uzlaşma sağlanamazsa delillerin kaybolması tehlikesinin ortadan kaldırmak için de gereklidir (Özbek, 2009: 771-772).

Tüm bunlara rağmen uzlaşma sürecinin harekete geçirilmiş olması daha sonra da delil toplanması gibi soruşturma işlemlerinin devamına engel olmayacaktır. Zira uzlaşma süreci ceza muhakemesi işlemleri dışında bir aşama değildir (Ceza Uyuşmazlıklarında Uzlaşma El Kitabı, 2009: 39). Benzer açıklama Özbek tarafından da desteklenmiş ve CMK'nın 253/8 ile Uzlaşma Yönetmeliği’nin 6/5. maddelerinden kaynaklanan delillerin toplanmasını engel bir hâlin uzlaşmadan kaynaklanmayacağı vurgulanmış ve uzlaşma teklif edildiğinde uzlaşmanın sonucu henüz bilinmediğinden delilerin toplanmasına devam edilmesi ön görülmüştür (Özbek, 2009: 771). Çetintürk ise bu düzenlemenin genel olarak olumlu olduğunu, ancak uygulama açısından da haklı olan; uzlaşmanın başarılı olması ve kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi durumunda, delillerin toplanması ve koruma tedbirlerinin uygulanması için harcanan emeklerin ve yapılan masrafların boşa gideceğini (Çetintürk, 2009: 559) değerlendirmiştir.

Yeterli şüphe oluşturacak delilin bulunup bulunmadığı hususunda takdir yetkisi Cumhuriyet savcısına aittir. Cumhuriyet savcısı suçun işlendiğine dair yeterli şüphe oluşturacak delilin bulunduğu kanaatindeyse uzlaşma teklifinde bulunacak aksi hâlde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verecektir (Ceza Uyuşmazlıklarında Uzlaşma El Kitabı, 2009: 39-40).

Her ne kadar Soygüt Arslan’ın 5560 sayılı Kanun ile değişik CMK'nın 253 ve 254. maddelerinde “yeterli şüphe” ölçütüne yer verilmemiş olması talihsizlik olarak (Soygüt Arslan, 2008: 136) değerlendirilmiş ise de uygulamadan da oluştuğu üzere ve öğretide ancak yeterli şüphenin oluştuğu kanaatine varıldığında uzlaşma prosedürünü uygulanacağı tartışmasız olduğundan bu konuda artık kanun ile düzenlenmesi gerektiği düşüncesinde olunmaması gerekir.

Cumhuriyet savcısının suçun uzlaşma kapsamında olup olmadığı ve yeterli şüphenin bulunup bulunmadığı hususlarında doğru karar vermesi iddianamenin iadesini düzenleyen CMK'nın 174. maddesi açısından da önem taşımaktadır. Nitekim CMK'nın 174/1(c) fıkrasına göre uzlaşmaya konu bir suç nedeniyle yapılan soruşturmada bu usule başvurulmadan iddianame düzenlenmesi, iddianamenin iadesi sebebi sayılmaktadır (Soygüt Arslan, 2008: 138; Ceza Uyuşmazlıklarında Uzlaşma El Kitabı, 2009: 40). Bu nedenle Cumhuriyet savcısı soruşturma sonucunda yeterli şüphe konusunda kanaat sahibi olursa ve suçu uzlaştırma kapsamında bir suç olarak nitelendirirse taraflara uzlaşma teklifinde bulunmalıdır. Böylece iddianamenin uzlaştırma nedeniyle iadesi ve yargılamanın sırf bu nedenle gereksiz yere uzaması önlenmiş olur. Yargıtayın benzer yönde uzlaşma kapsamında bulunan suç sebebiyle uzlaşma müessesesinin uygulanması gerektiğini belirtmiştir. Nitekim Yargıtay 4. CD 2007/1202 Esas 2007/2661 Karar sayılı kararı ile “kovuşturulması yakınmaya bağlı olan suçta uzlaşma hükümlerinin uygulanması gereklidir” (İpek ve Parlak, 2009: 148) şeklindeki kararı ile uzlaşma kapsamında olan suç sebebiyle uzlaşma girişiminde bulunulması gerektiği yönünde karar verdiği görülmektedir.