• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: ŞERH-İ KASÎDETU'T-TÂʼİYYE'NİN İNCELENMESİ 35

3.4. Söz Varlığı

3.4.2. Türkçe Söz Varlığı

Çalışmamızın bu bölümünde, şerhte geçen Tarama Sözlüğü'nde bulunan ancak günümüz yazı diline ulaşmamış veya az kullanılan Türkçe sözcüklerin anlamları227 alfabetik olarak sıralanacaktır:

A

Aña: Ona; onu; onun için, ondan dolayı; onun hakkında; onca, ona göre; onun, onun olsun, ona fedadır; oraya.

Ör) Elķa'l-ulā: Erbāb-ı Ǿaşķdan ki anlar ki aña mülāķī olmaġla. [19b] leķītu: Ben aña mulāķī oldum. [47b]

Ancılayın: Onun gibi, o kadar, öyle.

Ör) Ed-dāǾī ileyki: Ancılayın ĥüsn ki bāǾiŝ ü dāǾīdür senüñ maĥabbetüñe. [49a] Anda: Orada.

Ör) YaǾnī ben cāh [u] vaķār ve naħvet ü iǾtibār śāĥibi iken bir muķteżā oldı ki derecāt-ı Ǿizz ü cāhdan derekāt-ı źille ve meskenete māyil, ve hubūŧ ü nüzūl eyleyüp anda ķarār ŧutdum dimekdür.[100b]

Anı: Onu.

Ör) Ebķati: İbķā eyledi anı. [32b] Ayıķ: Uyanık, aklı başında.

Ör) Śaĥv: Sekrüñ żıddıdur. Ayıķ maǾnāsınadur. [6a] B

Bile: Birlikte.

227 Bu bölümde yer alan Türkçe kelimelere anlam verilirken şu kaynağa başvurulmuştur: Cem Dilçin, Yeni Tarama Sözlüğü, Ankara: TDK Yayınları, 1983.

107

Ör) En Enerāki'deki en: Maśdariyyedür. Dāħil olduġı fiǾl ile bile taķdīr-i rüǿyetde manśūbu'l-maĥal, mefǾūlidür menaǾti'nüñ. [13a]

Bi-mā ŝemme: Anda olan ile bile. [118b]

Bit-: meydana gelmek, hasıl olmak; Bitki, tüy, saç vb. şeyler çıkıp yetişmek; (insanlar için) yetişip büyümek; mahvolmak; kaynaşmak, bitişmek.

Ör) Tunbiti: Bitürsin. [139b]

YaǾnī fāriġ u āzāde ol cümle ĥużūż u şehevātıñdan, [140a] müstaġnī vü bī-niyāz ol ĥażīż ü murādātıñdan, daħı ŝābit ü ber-ķarār ol bu ĥāl üzre maǾānīnüñ ŝübūtından soñra “men ŝebete nebete”228 müstedǾāsınca bitürsin dimekdür. [140a]

Bitür-: Peyda etmek, hasıl etmek, meydana getirmek; bitiştirmek, kaynaştırmak. Ör) TusǾifī: Ĥācetin bitürürsin. [90b]

Bölük: Parça, kısım; Takım, zümre.

Ör) Meger fi'l-cümle müşābehet ve benüm derd-i derūnumdan enmūźec olmaġa śāliĥ bir ĥālet bu ola ki bir bölük ŧāyife ki kemāl-i Ǿacz ve Ǿadem-i ķudretlerinden maķśada Ǿāzim olan ķāfileye murāfaķadan ķalalar. [21a]

Buncılayın: Bunun gibi, böyle.

Ör)Lā-cerem buncılayın maĥabbet nādirdür. Her Ǿāşıķuñ kārı vü her kim sermāyenüñ pazarı degüldür dimekdür. [133a]

Bunda: Burada, bu defa.

Ör) Ŝemmete: Hunāke dimekdür. Ġāyetī ŝemmete; cihet-i baǾīdeye, hunāke; cihet-i ķarībeye işāretdür; anda ile bunda gibi. [118b]

Dirlik: Yaşayış, hayat; ödenek.

Ör) Min Ǿayşi Ǿāşıķin: Ǿāşıķuñ dirliginden. [52a]

108

Düken-: Tükenmek, bitmek.

Ör) Arża'nķiżāhu: Ben rāżiyüm ki dükene ol Ǿömr.[86b] E

Eyle: Öyle.

Ör) Dellenī: Eyle ĥüsn ki baña delālet eyledi. [62a] G

Gicele-: Geceyi geçirmek.

Ör) Emseyte ŧāmiǾan: ŦāmiǾan giceledüñ. [71b] Gözedici: Bekçi.

Ör) Raķīb: Maĥbūb[ı] ġayrdan gözediciye dirler.[8a] İ

İrilik: Sertlik, kabalık, katılık, haşinlik; şişlik. Ör) Min ruǾūneti: İrilikden. [148b]

İriş-: Erişmek.

Ör) Erbāb-ı Ǿaşķuñ ķāǾide-i muķarraresindendür ki her bār ki şeb-i firāķ ġāyete ve zamān-ı iftirāķ nihāyete irişüp devlet-i viśāl el vermekle yāra Ǿarż-zamān-ı ĥāle furśat bula, Ǿāşzamān-ıķuñ zebānına evvel cārī olan zamān-ı firķatda çekdügi ālāmı rivāyet ve eyyām-ı müfāraķatda ser-güźeşti olan ġamdan şikāyet olur. Lā-cerem üslūb-ı maǾhūd-ı Ǿāşıķān üzre yāra şikāyete başladum. [8b]

Ķ/K

Ķaçan: Ne zaman.

Ör) Her ķaçan ki ķahr ile tecellī eylese eşyāyı cümleten fānī vü munķahir olur. Ve her ķaçan ki luŧf ile tecellī eylese cemīǾ-i eşyā aña ŧāķat götürür, gerek ol şey ķavī olsun gerek żaǾīf olsun. [14a]

109

Yeteĥarreş: yetaśayyed maǾnāsınadur; ĥareştu'ż-żabye dirler ķaçan żaby śayd eyleseler. [50b]

Ķanda: Nerede.

Ör) Eyne: İstifhām içündür, bir isimdür, muķaddem ħaberdür, ķandadur maǾnāsınadur. [52a]

Ķanķı: Hangi.

Ör) Şeķā ĥirmān maǾnāsına olmaķ ķanķı lüġatde vāķiǾ ola kütüb-i mütedāvilede görilmemişdür. [42a]

Kendülik: Varlık, mevcudiyet.

Ör) Ǿİnāyet senden ve bende ne maķūle pāy-ı ķudret ola ki kendüligümden senüñ vuślatuñ ħalvet gehine yol bulam, hidāyet sendendür. [84a]

Kimesne: Kimse.

Ör) Men: Kimesne maǾnāsınadur, źevi'l-Ǿuķūle maħśūśdur.

Ķo-: Bırakmak, terk etmek; izin vermek; alıkoymak; tesir etmek, etkilemek.

Ör) YaǾnī eger mekrūh olan helāk baña ķaśd eylese beni bulmaz. Zīrā iśābetiyle beni āteş gibi yaķup vücūdumdan eŝer ķomamışdur senüñ maĥabbetüñ ĥarāreti. [28a]

Ķovla-: Gammazlık etmek, münafıklık etmek. Ör) Nemmet bihi: Anı ķovladı. [17a]

Nice, Niçe: Nasıl; çok, birçok, hayli; çok kez; ne; ne zaman; kaç, ne kadar; hangi; ne kadar, ne derece; ne vakte kadar.

Ör) Eger sāǿil suǿāl iderse ki ketebe-i melāyike ħalķdan žāhir olan aǾmāl[i] kitābet eylerler aǾmāl-i ķalbiyyeye iŧŧilāǾları yoķdur, vücūd-ı śūrīden ĥāśıl olan aǾmāli kitābet ve deķāyıķ-ı ĥāla muŧŧaliǾ olup müşebbehün bih olmaġa nice śāliĥ olur? [24b]

Eger tecellī-i źāt olsaydı niçe müddetden soñra Ŧūr-i mīķātda erinī diyü rüǿyet ŧaleb eylemezler idi. [14b]

110

O Ol: O.

Ör) Eķallehu: Ol şeyǿüñ eķallini. [19a] Ö

Ötüri: Dolayı, sebebiyle.

Ör) Ve beni ol ĥüsn Ǿaşķ u maĥabbete delālet itmekle mesrūr u şādān ķıldı eyle Ǿaşķ u maĥabbet ki anda senüñ beķā ve Ǿizzetüñ müşāhedesinden ötüri kendü fenā vü źilletüm baña laŧīf [ü] müstaĥsen göründi.[62b]

Ş

Şol: Şu, O.

Ör)Ve āħiru mā: Şol şeyǿüñ āħiri ki. [19b] Ŧ

Ŧaġ: Dağ.

Ör) Le-dukketi: Elbette ol ŧaġlaruñ mecmūǾası pāre pāre olur idi. [16b] Ŧoġrulmaķ: Doğrulmak (dik bir duruma gelmek)

Ör) Nuhūż: Żamm-ı nūn ile ayaķ üzerine ŧurmaķdur ķāme gibi ve ŧoġrulmaķdur istivā gibi, lākin bu maĥalde ĥareke ve meşy maǾnāsınadur. [142b]

Ŧutul-: Kullanılmak.

Ör) Ve min iħfāǿi ĥubbiki'deki vāv ĥāliyyedür. İħfānuñ ĥubba iżāfeti cāǿizdür ki maśdaruñ fāǾiline iżāfeti ķabīlinden ola, eger fāǾiline mużāf ķabīlinden ŧutulur ise, ve'l-ĥālu enne iħtifāǿī min teǿŝīri iħfāǿi ĥubbiki bī229 dimekdür. [27b]

Ŧur-: Durmak.

111

Ör) Aŧraķtu: Ben iŧrāķ iderüm; yaǾnī başum aşaġa salup gözlerüm yire diküp ŧururum.[110a]

U

Uyarmaķ: Uyandırmak, ikaz etmek; harekete getirmek, yakmak, rahatsız etmek. Ör) Īķād: Ateş uyarmaķdur. [18a]

V

Vir-: Vermek, göndermek.

Ör) Hemān bende śıdķ u iħlāś ile Ǿamele Ǿāzim olıcaķ Ĥak teǾālā hādīdür ifrāŧ u tefrītdan śaķlar ve deķāyıķ-ı nefsi fehme tevfīķ virür. [11b]

Viril-: Verilmek.

Ör) Bir ķısmı daħı şol ĥužūždur ki Ǿinde'ş-şerǾ aña ruħśat ve icāzet virilmişdür. [11a] Y

Yil: Rüzgar.

Ör) Rīhu'l-velā: Maĥabbet yili [147b]

Yitmek: Kaybolmak, zayi olmak; itmek, kakmak; yetmek. Ör) Faķd: Yitmek maǾnāsınadur. [10a]

Yitür-: Ulaştırmak, eriştirmek; yetiştirmek, büyütüp yetiştirmek.

Ör) Ĥaķīķatde tecellī aña dirler ki Ǿabd kendüyi yitürüp Ĥaķ'la Ĥaķķ'ı bula ve bile ki kendü bir zamānda ketm-i Ǿademde idi yine el-ān daħı maǾdūm-ı muŧlaķdur. [14b] Yoġ: Yok.

Ör) Ĥālen ki benüm cismüm bir mertebeye varmışdı ki raķīb görmege ķābiliyyet yoġ-idi.[22b]