• Sonuç bulunamadı

Kaynak Metnin Arapça Olarak Açıklanması

BÖLÜM 3: ŞERH-İ KASÎDETU'T-TÂʼİYYE'NİN İNCELENMESİ 35

3.5. Şerh Metodu

3.5.1. Şerhin Aşamaları

3.5.1.3. Kaynak Metnin Arapça Olarak Açıklanması

.لاحلل يدارم يأ

244

ileyhi ķażā'dur. Men lī bi-źā: Men

yetekeffel lī bi-źā?245 taķdīrindedür. Ve huve biġyetī'deki vāv ĥāliyyedür.

Biġyetī: Kesr-i bā ile murād

maǾnāsınadur. [85b-86a]

)رمُعلا( ،)رمَعلا(

-مضلاو حتفلاب

وهو ،دحاو اهمانعم

هب مسقم :)يرلم( ،مسقلل لاإ حوتفلما نوكي لاو ،ةايلحا

:هانعم فوذمح برلخاو ،ءادتبلاا ديكوتل هيف ملالاف ،أدتبم

اًباوج اتعقو ناتيطرشلا ناتلملجاو ،)يمسق تيايلح(

في )تبحر( ةنيرقب تعب نىعب )تفلتأ( هلوقو ،مسقلل

ج

:كلوق امك ،)اهببح( في ةلباقملل ءابلاو ،طرشلا باو

لب( :هلوق نم ضرلما نم تأربأ :)تلبأ( و ،)اذكب هتعب(

.هنم أرب اذإ ،)هضرم نم لجرلا

246

ǾAmr ile Ǿömr;Ǿaynuñ fetĥi ve żammı ile ĥayāt maǾnāsınadur. Fetĥ-i Ǿaynla olan Ǿamr ħāśśaten ķasemde müsaǾmeldür. Le-Ǿamrī'deki lām: Lām-ı teǿkīd[dü]r. ǾAmrī: Muķsemün bihdür, maĥall-i refǾde mübtedādur. Lām-ı teǿkīd ibtidā içündür; le-ĥayātī maǾnāsınadur. Cümle-i şarŧCümle-iyyeler ķasemüñ cevābıdur. Etleftu: BiǾtu maǾnāsınadur; rabiĥtu ķarīnesi-yile. Bi-ĥubbihā'[97a]daki bā muķābele içündür. Eblet: Efnet maǾnāsınadur. Ebellet: Ebreǿet dimekdür. Belle'r-raculu min marażihi dirler ķaçan ki marażdan ķurtulsa. [96-b-97a]

،ةمزلالما نىعب ةاخاؤلما نم سفنلا ةياكح مضلاب )يخاوأ(

يخأ عجم حتفلابو

لبلحا نم ةبادلا هب دشي ام وهو ؛ة

سوفنلا ابه ةديقلما بادلآل اهراعتساو ،دتوب هافرط دودشلما

.ةيويندو ةينيد لحاصلم

247

Uǿāħī lafžı żamm-ı hemze ile olıcaķ

müǿāħātdandur, mülāzemet

maǾnāsınadur; ve fetĥ-i hemze ile olıcaķ cemǾ-i aħyedür. Aħye şol devāb baġladuķları ĥable dirler ki her ŧarafı yire ķaķılan vetede baġlanmış ola. Nāžım ĥażretleri bu Ǿibāre ile Ǿalā vechi'l-istiǾāre şol edāyı edā eylemişdür ki nüfūs-ı insānī dünyevī ve uħrevī kemāline erişmek aña teşebbüŝ ile ĥāśıl olur. [124b]

3.5.1.3. Kaynak Metnin Arapça Olarak Açıklanması

244 Kāşânî, s. 74.

245 Kim buna kefil olabilir?

246 Kāşânî, s. 78.

119

“Taķdīr-i kelām dimek olur ki” veya “Taķdīr-i kelām dimekdür ki” gibi ifadelerle başlayan ve beytin anlam boyutunun incelendiği bölümün ilk aşamasında, şerh edilen beyit/beyitler Arapça olarak açıklanmaktadır. Örneğin, kasîdenin şu beyti:

Muniĥtu velāhā yevme lā yevme ķable en Bedet līǾinde aħźi'l-Ǿahdi fī evvliyyetī”

bu aşamada, “Taķdīr-i kelām dimekdür ki: UǾŧiyet lī maĥabbetuhā fī evveliyyetī; ey mubtedǿu vucūdī yevme lā vucūde li-hāźa'l-yevmi'l-muteǾārefi fīhi ķable žuhūri'l-maĥbūbeti lī Ǿinde aħźiha'l-Ǿahde minnī. Ve'l-murādu minhu beyānu ķidemi maĥabbetihi ve kevnuhā mevhibeten lehu fi'l-ezeli ķable vucūdi'z-zamāni ve'l-mekāni ve aħźi'l-mīŝāķ”

248 [125b] ifadeleriyle açıklanmaktadır.

Bu aşamada yer verilen izahlar genellikle mensur olsa da kasîdenin 124249 ve 138250 numaralı beyitlerinin mensur değil manzum olarak açıklandığı görülmüştür. Kaynağını tespit edemediğimiz bu iki manzum parçanın şârihe ait olduğunu düşünüyoruz.251 Ancak mensur açıklamaların büyük bir kısmının, bazen Abdurrezzâk el-Kāşânî, bazen de Dâvûd el-Kayserî'nin daha önce kasîdeye yaptıkları Arapça şerhlerde kullanılan ibarelerin dönüştürülmesinden ya da üzerinde küçük değişiklikler yapılarak meydana geldiği tespit edildiği gibi diğer bazı açıklamaların, bahsi geçen şerhlerde kullanılan cümlelerin bire bir aynısı olduğu da görülmektedir. Meselâ kasîdenin

“Fe kullu eźen fi'l-ĥubbi minki iźā bedā CeǾaltu lehu şukrī mekāne şekiyyetī”

248 Mahbubenin muhabbeti bana, benim varlık âlemine gelişimden ve ahd sırasında onun vücudunda zahir olmasından önce öyle bir günde verildi ki bizim bildiğimiz günler yoktu. Bu ifade ile kendi muhabbetinin kıdemi ve bu muhabbetin ona ta ezelden; yani zaman ve mekânın henüz ortaya çıkmadan ve (Allah tarafından) bizden kesin söz alınmadan önce verildiği anlatılmaktadır.

249 Bkz. vr. 101a.

250 Bkz. vr. 110b.

120

beytinin Arapça açıklanmasında kullanılan “İźā kāne kullu mā veredenī minki mine'l-miĥeni minĥaten ve Ǿaŧāǿen fe-kullu eźen ĥaśale lī fī Ǿişķiki [41a] ceǾaltu lehu mekāne'ş-şikāyeti şukren; li-ennehu niǾmetun Ǿaleyye, ve şukrun vācibun ledeyye”252 [40b-41a] ifadeleri, Kaysarî'nin aynı beyte olan açıklamasının üzerinde ufak değişiklikler yapılarak meydana gelmektedir. Zira Kayserî'nin şerhinde bahsi geçen beyit şu şekilde şerh edilir: “İźā kāne kullu mā ĥalle bī minki mine'l-miĥeni ve'l-belāyā minĥaten ve Ǿaŧāǿen, fe-kullu eźen ĥaśale lī fī maĥabbetiki ceǾaltu lehu mekāne'ş-şikāyeti şukren; li-ennehu niǾmetun Ǿaleyye, ve şukru'l-munǾimi vācibun ledeyye”. 253

Ma‘rûf, bu aşamada

“Ve mā žafiret bi'l-vuddi rūĥun murāĥatun Ve lā bi'l-velā nefsun śafa'l-Ǿayşi veddeti”

beytini “Ve mā fāzet bi'l-maĥabbeti rūĥun musterīhatun ve nefsun temennet safa'l-Ǿayşi ve leźźeteh254” [51b] şeklinde açıklarken Kāşânî aynı beyti şu şekilde şerh etmektedir: “Mā fāzet bi'l-maĥabbeti rūĥun nālehe'r-rāĥatu ve lā fāzet bihā nefsun temennet safa'l-Ǿayşi; ey: Leźźeteh”.255

İster Ma‘rûf, ister Kāşânî, her ikisinin, “Ve aħźiki mīŝāķa'l-velā ĥayŝu lem eben Bi-mažhari lebsi'n-nefsi fī feyǿi ŧīnetī”

252 Senden bana gelen her türlü mihnet ve meşakkatin, nazarımda bir bağış ve nimet olduğu gibi senin aşkın yolunda senden gelen her eziyet nedeniyle ben şikâyet ve sızlanmak yerine şükür eylerim. Çünkü o (eziyet) benim için şükredilmesi gerek bir nimettir.

253 Dâvûd b. Mahmûd el-Kayserî, Şerḥu Ta’iyyeti İbni’l-Fāriż el-Kubrâ, thk. Ahmed Ferîd el-Mezyedî Beyrut: Dâru’l-Kütübi’l-‘İlmiyye, 2004, s. 16.

254 Huzurlu olan ruh ve sıkıntısız ve dertsiz yaşamayı dileyen nefis, sevgi ve muhabbete nail olmaz.

121

beytini şu ifadelerle şerh ettiği görülmüştür: “Uķsimu bi-ĥaķķi aħźiki Ǿaleyye mīŝāķa'l-maĥabbeti fī maǾhedi ‘elestu bi-rabbikum’ ĥayŝu [lem] ažhar bi- maĥalli žuhūri'ltibāsi nefsī fī žilli bedenī256257

Kasîdenin 98. beyti olan

“Fe-lem tehvenī mā lem tekun fiyye fāniyen Ve lem tefne mā lā tuctelā fīke śūretī”

hem Ma‘rûf hem de Kayserî tarafından şöyle açıklamaktadır: “İźā kāne'l-emru ke-źālike fe-lem tehvenī mā-dāme lem tekun fāniyen bi-kulliyetike fī źātī, ve lem tefne mā-dāme lā tažharu ve lā tetecellā fīke źātī bi-śūretin min śuveri esmāǿī ve śifātī258259

Daha önce ifade edildiği gibi, eserin ilk 25 varağına kadar ele alınan beyitlerin Arapça olarak açıklandığı bu aşamaya yer verilmeden “Taķdīr-i kelâm dimekdür ki” gibi ifadelerle, beyti meydana getiren kelime ya da kelime gruplarının Türkçeye aktarıldığı aşamaya geçilmektedir.