• Sonuç bulunamadı

Beyit/Beyitlerin Farklı Şerh İhtimâllerinin Değerlendirilmesi

BÖLÜM 3: ŞERH-İ KASÎDETU'T-TÂʼİYYE'NİN İNCELENMESİ 35

3.5. Şerh Metodu

3.5.8. Beyit/Beyitlerin Farklı Şerh İhtimâllerinin Değerlendirilmesi

Maʻrûf, Tâʼiyye Kasîdesini şerh ederken ele aldığı beyit/beyitlerde yer alan kelime/kelime gruplarının anlam veya irâb ihtimallerinin yanı sıra nüsha farklılıklarını dikkate alarak beytin farklı anlam ve yorum ihtimallerini ortaya koymaktadır:

3.5.8.1. Kelime Anlamlarına Göre

Maʻrûf, yeri geldiğinde kelimelerin farklı anlamlarına göre beyitlerin anlam ihtimallerini vermektedir. Örneğin,

“Lehā śalevātī bi'l-maķāmi uķīmuhā Ve eşhedu fīhā ennehā lī śalleti”

141

beytini ele alırken beyitte geçen “śallet” kelimesinin hem “Namaz kılmak” hem de “Rahmet” manasında olduğunu dikkate alarak kelimenin geçtiği beytin ikinci mısraına iki farklı anlam kazandırmaktadır:

“YaǾnī min ĥayŝu'ž-žāhir Maķām-ı İbrāhīm'de maĥbūbe içündür benüm śalavātum, lākin min ĥayŝu'l-bāŧın; yaǾnī vaĥdet ile keŝreti cāmiǾ olan ķalbde müşāhede iderüm ki ĥażret-i maǾşūķa baña namāz ķılar dĥażret-imekdür.

Ħafī buyurulmaya ki Ĥażret-i maǾşūķadan Ǿāşıķa śalāt raĥmet maǾnāsınadur. Bu taķdīrce ve eşhedu fīhā ennehā lī śalleti mıśrāǾınuñ maǾnāsı: İnnī uşāhidu fī eŝnāǿi tilke'ś-śalāti enne'l-Ĥaķķa subĥānehu ve teǾālā yerĥamunī ve yaǾfūnī289 dimekdür.” [119b]

Şârih yine,

“Ve cudde bi-seyfi'l-Ǿazmi sevfe fe-in tecud Tecid nefsen, fe'n-nefsu in cudte ceddeti”

beytini şerh ederken beyitteki “cudte” ve “ceddeti” kelimelerinin anlam ihtimallerini göz önünde bulundurarak ele almaktadır:

“İn cudte: Eger sen saǾy iderseñ. Ceddeti: Ol daħı saǾy ider. Yāħud İn cudte: Eger beźl-i rūĥ iderseñ. Ceddeti: SaǾīd olursın dimekdür” [145a]

3.5.8.2. İrâba Göre

Maʻrûf, zaman zaman kelimelerin tahlilinin yapıldığı bölümde “Bu daħı cāyizdür ki, yāḫūd dimek olur ki, … olmaķ daħı cāyizdür” gibi ifadelerle ele aldığı beyitte geçen bir kelime/cümlenin farklı irâb ihtimallerini (fâʻil, mefʻûl, mefʻûlün leh, temyîz vs.) verdikten sonra anlam boyutunun incelendiği bölümde bu ihtimalleri göz önünde bulundurarak beyti şerh eder. Metinde sıkça rastlanan bu özelliğe şu örnekler verilebilir:

- ǾAŧfen kelimesinüñ daħı intiśābı temyīziyyet üzredür, nažarat kelimesine mefǾūlün leh olmaķ daħı cāyizdür. (…) ǾAŧfen: Şefķat u iĥsān cihetinden, yāħud li-ecli'ş-şefeķati. [95a]

289 O namaz esnasında; şanı yüce, kusur ve noksandan münezzeh olan Cenâb-ı Hakk'ın merhamet edip bağışladığını görürüm.

142

- Fe-men şāǿe fe'l-yaġżab sivāki fe-lā eźā İźā rażiyet Ǿannī kirāmu Ǿaşīretī

“Beyt-i mezbūr cümle-i şarŧiyyeden üç cümleyi müteżammındur; evvelki cümle Fe-men şāǿe fe'l-yaġżab sivāki cümlesidür. Fe-men şāǿe'deki fā taǾķīb içündür. İkincisi meźkūretü'l-cezā ve maķdūretün bi'ş-şarŧdur; taķdīri: İn yaġżab sivāki fe-lā eźā bī dimekdür. Üçüncüsi meźkūretü'ş-şarŧ [66b] maķdūretü'l-cezādur; taķdīri: İźā rażīti enti ve kirāmu Ǿaşīretī Ǿannī lem yażurranī ġażabuhum ve inkāruhum dimekdür; zīrā mıśrāǾ-i ŝānī ķudemā eşǾārındandur Ǿalā vechi't-tażammun maĥbūbeye ħiŧāb siyāķında īrād olınmışdur. Bu daħı cāyizdür ki fe-men şāǿe fe'l-yaġżab şarŧ-ı muķadderüñ cezāsı olup taķdīri: İźā kāne'l-emru ke-źālike fe-men şāǿe fe'l-yaġżab sivāki dimek ola. Fe-lā eźā ķavli iźā rażiyet Ǿannī kirāmu Ǿaşīretī cümle-i şarŧiyyenüñmuķaddem cezāsı ola.

(…) YaǾnī çün senüñ ŧarīķ-i Ǿaşķuñda kibār-ı ehl-i maĥabbet ü kirām-ı Ǿaşīret-i Ǿaşķ ü meveddet olanlar benden rāżī olalar ve ĥālet-i mestīde benden žuhūr iden sekr ü fażāĥati memdūĥ ü müstaĥsen bileler ĥālüme vāķıf ve esrār-ı ŧarīķat-ı Ǿuşşāķa Ǿārif olmayan levvām ü lāĥīnüñ suħŧ u rıżāları Ǿale's-seviyye ve berāberdür. Ve ŧaǾn ü teşnīǾ ve levm ü taķrīǾleri keǿen lem yekün idügi muĥaķķaķ u muķarrerdür. Pes senden ġayrı her kim baña ġażab itmek diler ise eylesün, eger senden ġayrı baña ġażab eyler ise ben andan müteǿeźźī olmazam her ķaçan ki sen ve senüñ Ǿuşşāķuñ benden rāżī olasız ġayruñ ġażab u levmi baña żarar virmez, iǾtibār senüñdür ve rıżāñadur ve ehl-i maĥabbetden olan Ǿuşşāķuñ rıżāsınadur, dimek olur.

Yāħud dimek olur ki vaķtā kim bu meźkūrāt muķarrer olaydı her kim ġażab eylerse eylesün senden ġayrı her ķaçan ki sen ve senüñ Ǿuşşāķuñ benden rāżī olalar ġayrüñ cevr ü teşnīǾinden baña tażarrur [gelmez], dimek olur” [66a-67a]

- Vehnen kelimesinüñ intiśābı mefǾūlün leh olmaķ üzredür, bu daħı cāyizdür ki intiśābı temyīziyyet üzre ola. (…) YaǾnī ehl-i ķabīleye żaǾf cihetinden yāħud li-ecli'ż-żaǾf itdügüm tevāżuǾ [u] meskenet beni derece-i iǾtibārdan sāķıŧ ķıldı ve baña Ǿārıż u mülāśıķ olan źillet cihetinden yāħud źilletden ötüri beni ħidmete lāyıķ u maĥal görmediler dimekdür. [99b-100a]

143

Bazen de ele alınan beyit/beyitlerin şerhi tamamlandıktan sonra beyitte geçen kelimeler/kelime öbeğinin başka irâb ihtimallerinin verildiği ve açıklamanın buna göre yenilendiği görülmektedir. Örneğin; Kasîdenin 159. beyti olan

“Fe-elfeytu mā elķaytu Ǿannī śādiran İleyye ve minnī vāriden bi-mezīdetī”

beytinin şerhi tamamlandıktan sonra şu ifadelere yer verilmektedir:

“BaǾż-ı şurrāĥ elfeytu'nüñ mefǾūl-i ŝānīsi śādiran lafžın ŧutup minnī vāriden lafžını aña maǾŧūf ŧutup minnī bī: Vāriden kelimesine; ileyye ile Ǿannī bī: Śādiran kelimesine müteǾalliķ ŧutmışlardur. Bu taķdīrce dimek olur ki: Fe-vecedtu mā elķaytu mine'ś-śifāti śādiran Ǿannī ileyye ve vāriden Ǿannī, fe-vecedtuhā; ey eś-śifāta baǾde ilķāǿihā vārideten min źātī śādiratan Ǿan źātī ilā źātī. Ve fīhi şeyǿun lā yaħfā Ǿala'l-muteǿemmil, vallāhu aǾlem290”. [128b]

3.5.8.3. Zamirlerin Farklılıklarına Göre

Şârihin, kimi zaman beyitte geçen muttasıl (birleşik) zamirlerin okunuş ihtimallerini dikkate alarak beyti şerh ettiği görülmektedir. Örneğin; Kasîdenin

Ve dūne't-tihāmī in ķażaytu esen fe-mā Eseǿti bi-nefsin bi'ş-şehādeti surreti

beytinde geçen “Eseǿti” kelimesinin sonunda yer alan “ta” zamirinin “ti” şeklinde okunduğunda II. Tekil şahıs zamiri, fakat “tu” şeklinde okunduğunda I. Tekil şahıs zamiri olacağını göz önünde bulundurup beyti şu şekilde açıklamaktadır:

“Fe-mā eseǿti: Sen isāǿet itmiş olmazsın. (…) Yāħud Ǿadem-i isāǿet kendüye ĥaml idüp Fe-mā eseǿtu: Ben isāǿet itmiş olmazam.

(…)YaǾnī eger benüm bāǾiŝ-i iftiħārum u Ǿizzetüm ve sebeb-i rifǾat ü devletümüz olan senüñ maĥabbet-i ĥaķīķatüñ ile müttehem olmaķ saǾādeti benüm ĥaķķumda vāķiǾ midür, 290 Kendimden çıkardığım sıfatları, benden bana gelici ve kendimde buldum. Bunları, yani sıfatları, uzaklaştırıldıktan sonra kendimden sâdır ve yine kendimden kendime gelici buldum. Bunda (açıklamada), dikkatle bakanlardan gizli olmayacak şey vardır. Allah daha iyi bilir.

144

degül midür taĥassüs ü tefaĥĥuś eŝnāsında ġam u ĥüzn cihetinden ölürsem ve bu ŧaleb ĥālinde miĥnet ü elemden helāk olursam sen ki Ĥażret-i maǾşūķasın isāǿet itmiş olmazsın bir kimesnenüñ ki ĥaķķında ol kimse bu ŧalebde öldüginden ötüri mertebe-i şehādet[e] vuśūl ile mesrūr ü şādmān ve derece-i saǾādet-i ebediyyeye vülūc ü duħūl ile ferruħ u ħandān olmış ola. Yāħud dimek olur ki: Eger töhmet-i maĥabbet-i ĥaķīķāt ile ittihām ki benüm bāǾiŝ-i iftiħārumdur anuñ benüm ĥaķķumda śıdķını ŧaleb eŝnāsında ĥüzn ü elemden helāk olursam isāǿet ü iħsār itmiş olmazam bir nefse ki ol bu ŧalebde olduġı-çün mertebe-i şehādet fāyiz olmaġla mesrūr olmış oldı”. [87b-88a]

3.5.8.4. Nüsha Farklılıklarına Göre

Metinde yer yer şerh edilen beyitte geçen bir kelime veya kelime öbeğinin nüsha farklılıklarının belirtildiği ve açıklamaların bu farklılıklara göre tekrar yapıldığı görülmüştür:

“BaǾż-ı nüsaħda da imām yerine enām vāķiǾ olmışdur ve ķiblete ķibletin vaķiǾ olmışdur; yāǿ-i mütekellimsüz. Bu taķdīrce: ǾAceb degüldür ki eger cümle benī ādem namāzın baña müteveccih olup ķılarsa; zīrā maǾşūķa benüm ķalbümde iķāmet eyledi, ĥāl ān ki ol maǾşūķa cümle ķıblelerüñ ķıblesidür dimekdür”. [118a-118b]