• Sonuç bulunamadı

Tüketim, Gösterişçi Tüketim ve Tüketici Eğitimi İle İlgili Yapılmış Araştırmalar

2. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.6. İlgili Araştırmalar

2.6.1. Tüketim, Gösterişçi Tüketim ve Tüketici Eğitimi İle İlgili Yapılmış Araştırmalar

Bu bölümde, tüketim, gösterişçi tüketim ve tüketici eğitimi ile ilgili yapılmış araştırmalara yer verilmiştir.

Kocacık (1998) tarafından tüketim eğilimlerini saptamak amacıyla 580 birey üzerinde bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmada bireylerin %67.1’i ailedeki aylık gelirin çok yüksek oranının (%81-%100) tüketime harcandığını, %71’i statülerinde değişme olduğunda tüketim eğilimlerinin arttığını, %64.0’ı bir mal satın alırken arkadaşlarından etkilendiğini, %84.0’ı da gelirleri arttığında tüketimlerinin arttığını belirtmiştir.

Çubukçu (1999) tarafından sürekli tüketim ve tüketimin bir yaşam biçimi olarak görülmesini içeren “tüketim toplumu” ve “tüketim kültürü” kavramlarını tüketicilerin tutum ve davranışları açısından incelemek amacıyla Erzurum il merkezi içerisindeki 18 yaş ve üstündeki 400 tüketici ile Likert ölçeğine göre hazırlanan ankete dayalı bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada yer alan ifadeler ve bu ifadelere ait bulgular şunlardır:

 Bireylerin “reklamlar satın alma davranışını etkiler” ifadesine % 80.8’inin katıldığı;

 “ihtiyaç listemde olmamasına rağmen satış yerindeki reklamlardan etkilenerek mamül aldığım olur” ifadesine %49.1’inin katıldığı;

 “gösteriş, insanların satın alma davranışını etkiler” ifadesine %72.1’inin katıldığı;

 “tüketiciler alışverişte başkalarının hoşuna gidecek mamüllere öncelik verirler” ifadesine %56.6’sının katıldığı;

 “tüketiciler için mamül tercihinde moda etkilidir” ifadesine %76.5’inin katıldığı;  “modanın sürekli değişmesi, satın alınan mamüllerin yenilenmesini sağlar”

ifadesine 78.5’inin katıldığı;

 “çevrenin etkisi tüketimi arttırır” ifadesine %83.3’ünün katıldığı;

 “gelirim şu anda olduğundan daha yüksek olsaydı daha çok ve daha lüks mamüller alırdım” ifadesine % 72.8’inin katıldığı;

 “bol tüketim yaşam standardının yüksekliğinin bir göstergesidir” ifadesine %65.0’ının katıldığı;

 “toplumumuzda tüketim bir statü sembolüdür” ifadesine %72.0’ının katıldığı;  “mamülün bana kazandıracağı imaj onu satın almamda bir etkendir” ifadesine %

56.1’inin katıldığı belirlenmiştir.

Şanlıer ve Yaman (2000) tarafından ilköğretim okullarında okuyan 300 öğrenci ile yaptığı bir çalışmada öğrencilerin %56.0’ının reklâmı yapılan ürünleri satın alırken hiçbir bilgiyi okumadığı sonucuna ulaşılmıştır.

Usta (2001) tarafından ülkemizdeki tüketici hakları ile ilgili tüketicilerin bilgi düzeyini belirlemek amacıyla Karabük il ve ilçelerindeki kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan 540 memur üzerinde anket formu ile yapılan araştırmaya göre, bireylerin %77.4’ü ülkemizde tüketicinin korunması ile ilgili başlı başına bir yasal düzenlemenin varlığından haberdar olmasına rağmen bunların içinde yasa ile tanınan hakları bilenlerin oranı ise sadece % 16’dır. Araştırma sonuçları bakımından %51’i üniversite mezunu olan tüketici kitlesinin dahi hakları ile ilgili yeterli bilgi düzeyine sahip olmadığını ortaya koymaktadır.

Altunışık, Mert ve Nart (2004) tarafından alışveriş bağlamında tüketicilerin ne derece bilinçli davranış sergilediklerini ve karşılaştıkları sorunların çözümüne ilişkin başvurulan tutum ve davranışları, tüketici hakları ve tüketicinin korunmasına ilişkin gelişmelerin ne derece takip edildiği, tüketicinin korunması adına yürütülmekte olan çalışmaların nasıl algılandığı ve değerlendirildiğinin ortaya konması amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Kocaeli ve Sakarya illerinde Haziran-Temmuz 2004 tarihinde 363 bireye anket uygulanması ile yapılan araştırmanın bulguları şunlardır:

 Bireylerin %501’inin nadiren, %33.8’inin her zaman alışverişe çıkmadan önce liste yaptığı, %16.1’i ise hiçbir zaman liste yapmadığı,

 %60.3 her zaman planlı alışveriş yaptığı,

 sorular içerisinde yer alan “çok beğendiğim bir ürün olursa düşünmeden hemen alırım” tutumuna bireylerin %34.6’sının katıldığı, %11.3’ünün tamamen katıldığı,

 tüketici haklarının öğrenildiği bilgi kaynakları olarak radyo ve televizyonun %24.5 ile birinci sırada yer aldığı,

 tüketici olarak hakları konusunda % 53.6’sının çok az bilgi sahibi olduğu, %26.8 haklarını bilmediği, %8.3’ünün hiç bilmediği,

 tüketici hakları arasında yer almayan seçeneğin bulunması istenen soruya %52.8’sinin bilmiyorum şeklinde cevap verdiği ve haklar arasında yer alan

eğitim hakkının %27.5, sesini duyurma hakkının %8.7, tazmin edilme hakkının %7.6, bilgi edinme hakkının %2 oranında tüketici haklarından biri olmadığı şeklinde cevap verildiği belirlenmiştir. Haklar arasında yer almayan dava etme hakkı ise %1.4 ile en düşük orana sahiptir.

 Ülkemizde tüketici haklarının yeterince bilinmediğine katılanların oranı %46.2, tamamen katılanların oranı %29.4’tür.

Ersoy, Arpacı ve Demirci (2004) tarafından üniversite öğrencilerinin giysi ve ayakkabı tüketiminde markaya yönelik davranış ve tercihleri üzerine Kasım-Aralık 2003 tarihlerinde Ankara Gazi Üniversitesi’nde öğrenim gören 224 üniversite öğrencisinin katıldığı bir araştırma yapılmıştır. Anket yoluyla ulaşılan araştırma bulgularına göre öğrencilerden her zaman ya da bazen giysi satın alırken marka seçimi yapanların oranı %75.9, ayakkabı satın alırken marka seçimi yapanların oranı %55.8 olarak belirlenmiştir. Araştırmaya katılan öğrencilerin %75.9’unun bir giysiyi, %85.3’ünün bir ayakkabıyı ihtiyacı olmadığı halde markasından dolayı hiçbir zaman satın almadığı belirlenirken; %24.1’inin bazen ve her zaman bir giysiyi, %19.7’sinin bir ayakkabıyı ihtiyacı olmadığı halde markasından dolayı satın aldığı bulunmuştur. Öğrencilerin %49.6’sı eskidikçe veya ihtiyaçları olduğu zaman ayakkabı, %32.6’sı da giysi satın almaktadırlar. Satın aldıkları giysilerde olması gereken özellikler incelendiğinde; öğrencilerin %64.7’si giyim tarzına uygun olması, %45.5’i kullanışlı olması, %44.6’sı vücuduna uygun olması, %44.2’si güzel görünmesi, %44.2’si fiyatının uygun olması, %41.5’i kaliteli olması, %31.7’si dayanıklı olması, %10.3’ü moda olması gerektiğini belirtmişlerdir.

McGregor (2005) tarafından sürdürülebilir tüketici davranışları için tüketici eğitimin önemi ve tüketici eğitimine yönelik bir yaklaşım konulu çalışma yapılmıştır. Bu çalışmada tüketici eğitim programlarının, tüketicilere bilgi ve tavsiyeler vererek tüketicilerin rasyonel tercihler yapmaları, hükümetin çıkarttığı kanunlar ile haklarını korumaları anlamına geldiği vurgulanmıştır. Ancak tüketici eğitimine hizmet eden bu yaklaşımın değişen piyasa koşulları, artan tüketim, tüketim toplumu ve benzeri konularda yetersiz kaldığı için geleneksel bu anlayışı gözden geçirerek alternatif bir yaklaşım ortaya koyulmuştur. Yeni yaklaşıma göre tüketicinin yetkilendirilmesi yani güçlendirilmesinin kendi kendine sürdürülebilen nitelikte olması gerektiğini bunun da gelecekte tüketici eğitimi için tercih edilen bir yol olacağı savunulmuştur.

Marangoz (2006) tarafından yaşlı tüketiciler ve yaşlı tüketicilerin harcama eğilimlerinin belirlenmesine yönelik 333 bireyin katılımıyla gerçekleştirdiği bir

araştırmada bir ürün veya hizmette bulunması istenilen özellikler arasında başkaları tarafından fark edilmesinin en az öneme sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Çavuşoğlu (2006) tarafından meslek lisesi öğretmenlerinin tüketici eğitimi konusundaki bilgi ve davranışlarının incelenmesi amacıyla yapılan bir araştırmada öğretmenlerin %66.5’inin kendilerini bilinçli tüketici olarak görmedikleri, tüketici haklarını ve sorumluluklarını, Tüketiciyi Koruma Yasasını ve kapsamını bilmedikleri saptanmıştır. Ayrıca öğretmenlerin %72.5’i tüketici haklarının korunmasında en etkili yolun tüketicinin eğitilmesi olduğunu, tüketici eğitimi kurslarının verilmesi gerektiğini ve bu kurslara katılmak istediklerini belirtmişlerdir.

Ersoy ve Nazik (2006) tarafından ergenlerde tüketicilik bilinç düzeyi üzerine bir inceleme konulu, 2003-2004 eğitim-öğretim yılında Ankara ilinin farklı sosyo- ekonomik bölgelerinde (Mamak ve Çankaya ilçeleri), ilköğretim 6, 7 ve 8. sınıfta öğrenim gören 316 öğrenci üzerinde tüketici eğitimi konularını ilişkin bilgi ve tutumlarını ölçmek amacıyla araştırma yapılmıştır. Bu araştırmada, önemli bir tüketici grubu olarak görülen ergenlere örgün eğitim kurumları tarafından tüketici eğitimi verilmesinin gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

Demirci (2006) tarafından tüketici eğitiminin internet aracılığı ile verilebilirliğini belirlemek amacı ile Mayıs 2004 ve Şubat 2005 aralığında 320 tüketici üzerinde yürütülen bir araştırma yapılmıştır. Araştırmanın sonuçlarına göre tüketicilerin internet ile tüketici eğitimi modeline katıldıktan sonra tüketici ile ilgili temel kavramlar, tüketicinin örgütlenmesi, tüketicinin korunması ve tüketici yasası, tüketicinin satın alma davranışları bilgilerinin anlamlı bir şekilde arttığı belirlenmiştir.

Aktuğlu ve Temel (2006) tarafından kamu sektörü çalışanlarının giysi markalarını tercihini etkileyen faktörlere yönelik bir araştırma konulu, tüketicilerin marka tercihlerini etkileyen demografik, psikolojik ve sosyal faktörlerin kamu sektöründe çalışanlar üzerindeki etkilerini açığa çıkarmayı hedefleyen bir araştırma yapılmıştır. Bunun için 20 yaş ve üzerindeki 120 bireye, üçlü Likert ölçeğine (hiçbir zaman/ bazen/ her zaman) göre marka ve satın alma ile ilgili cümlelerle hazırlanan 13 soruluk anket uygulanmıştır. Elde edilen verilere göre bireylerin giysi alma tercihlerinde %71’i markanın, %59.8’i modanın, %70.2’si önerilerin bazen; %77.6’sı kalitenin, %69.6’sı rengi/modeli/stilinin, %60.5’i fiyatının her zaman etkili olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca bireylerin %66.1’i her zaman ihtiyaç duyduğu için, %59.3’ü moralini düzeltmek için, %54.6’sı yeni ve farklı giysiler hoşuna gittiği için, %53.8’i

çevresine (eş/arkadaş) güzel görünmek için, %52.4’ü modaya uyum sağlamak için, %48.5’i arkadaş ortamına uyum sağlamak için bazen giysi aldıklarını ifade etmişlerdir.

Pınarcı (2007) tarafından ilköğretim 6.sınıfta okuyan öğrencilere farklı yöntemlerle verilen tüketici eğitiminin öğrencilerin doğru tüketim bilgi ve alışkanlıklarına etkisini saptamak amacıyla 34 öğrenciye anlatım, 31 öğrenciye karma yöntem tekniği ile (sözel/dilsel, mantık/matematiksel, bedensel, müziksel ve sosyal) hazırlanmış olan eğitim programı haftada iki ders saati (80 dakika) olmak üzere 4 hafta süresince tüketici eğitimi uygulanmasına dayalı bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada aşağıdaki bulgulara ulaşılmıştır:

 Kendini bilinçli tüketici olarak görenlerin oranı anlatım grubu ön testte %32.4, son testte %47.1; çoklu zeka grubu ön testte %54.8, son testte %38.7’dir.

 Harçlıklarını biriktirenlerin oranı anlatım grubu ön testte %61.8, son testte %55.9; çoklu zeka grubu ön testte %54.8, son testte %45.2’dir

 Reklamlarda çıkan bir ürünü hemen almayanların oranı anlatım grubu ön testte %55.9, son testte % 52.9; çoklu zeka grubu ön testte %58.1’i, son testte %71.0’dır.

Üner ve diğerleri (2007) tarafından gençlerin tüketici hakları konusundaki bilgi ve tutumlarını değerlendirmek amacıyla 40 soruluk anket formu kullanılarak Ankara’da bulunan bir meslek lisesi ile bir düz lisenin 1. ve 2. sınıf öğrencilerinin katılımıyla toplam 353 öğrenci üzerinde araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaya göre öğrencilerde bilinçli tüketim davranışlarının geliştirilmesi ile ilgili önermeler arasında yer alan alışverişe çıkmadan önce ihtiyaç listesi hazırlanmalıdır ifadesine öğrencilerin %74.4’ü katıldığını, %10.5’i ise katılmadığını; reklamlar alışverişte etkili olur ifadesine %82.9 katıldığını, %7.5 katılmadığını belirtmiştir. Araştırmaya katılan öğrenciler evrensel tüketici haklarından ortalama üçünü bilmektedir. Öğrencilerin sadece %7,2’si sekiz evrensel tüketici hakkının tümünü bilirken, %12,1’i evrensel tüketici haklarından hiçbirini bilmemektedir. “Temel ihtiyaçların karşılanması hakkı” en çok, “Tazmin edilme hakkı” ise en az bilinen evrensel tüketici hakkıdır. Tüketici hakları ile ilgili bilgi aldığını belirten 128 öğrencilerin %38.0’ı bu bilgiyi okuldan, %31.8’i gazete/televizyondan, %7.8’i ise tüketici dernekleri aracılığı ile edinmişler. Ayrıca öğrencilerin mal satın alırken tercih nedenleri arasında ilk sıraları garantili olması (%35,7) , marka olması (%21,0) ve ucuz olması (%18,1) almaktadır. Moda olmasını sadece %8,8’i tercih nedeni olarak göstermiştir.

Çınar ve Çubukçu (2009) tarafından 2008 yılında Erzurum il merkezi içerisindeki 18 yaş ve üstü 450 tüketici üzerinde anket formu ile tüketicilerin son zamanlarda sıklıkla vurgulanan ve sürekli tüketimi ve tüketimin bir yaşam biçimi olarak görülmesini içeren “tüketim toplumu” ve “tüketim kültürü” kavramlarını, tüketicilerin tutum ve davranışları açısından incelemek ve 1998 yılında aynı konu ile yapılan bir araştırma arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri ortaya koymak amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada tüketicilerin, tüketimi artıran unsurlardan etkilenme dereceleri, 1998 ve 2008 yıllarına göre karşılaştırmalı olarak verilmiştir. Elde edilen verilere göre, tüketicilerin tüketimi artırıcı ifadelere 2008 yılında yüksek derecede katıldığı belirlenmiş ve bunun tüketicilerin tüketim olgusunu yaşam standardını yükseltme olarak gördüğü sonucunu ortaya çıkarmıştır. Ortalama puanlara bakıldığında, 2008 yılındaki ortalamaların 1998 yılına göre daha yüksek olması tüketim toplumu kavramını yıllar geçtikçe daha da güçlendirmiştir. Örneğin “gelirim şu an olduğundan daha yüksek olsaydı, daha çok ve daha lüks mamuller alırdım” ifadesine katılım derecesinin 2008 yılında yüksek seviyede çıkması; tüketicilerin sürekli daha çok ve daha lüks mamuller satın alma arzusunda olduklarını, bunun sonucu olarak tüketime açık bir konumda bulunduklarını göstermiştir. Ayrıca tüketicilerin yüksek seviyede modadan etkilenmesi, modayı takip ettiklerinin bir göstergesi olup modanın tüketimi arttıran bir unsur olduğunu ortaya koymaktadır.

Çerçi (2009) tarafından çocukların reklamı anlama ve algılama düzeyleri ile demografik değişkenler arasındaki ilişkinin belirlenmesine yönelik Mersin ilinde bir araştırma konulu, Mersin ilinin merkezinde 7-12 yaş arası 278’i devlet, 196’sı özel okulda öğrenim gören toplam 474 birey üzerinde anket kullanılarak bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaya göre bireylerin %52.5’i bazen, %35.0’ı her zaman reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olmak istemektedirler. Bireylerin yalnızca %12.4’ü reklamlarda gördükleri ürünlere sahip olmak istememiştir. Reklamlarda gördüğü ürünleri alma isteğini ailesine bireylerin %65.4’ü her zaman, % 22.4’ü bazen bildirirken %12.2’si bu konuda ailesine isteğini söylememiştir. Ayrıca ailenin, çocuğun reklamlarda görüp almak istediği ürüne izin vermemesi durumunda bireylerin %42.0’ı harçlıklarını biriktirip alacağını, %11,4’ü almaları yönünde ısrar edeceğini, %3,4’ü o malı aldırana kadar çabalayacağını belirtmiştir. Almaktan vazgeçenlerin oranı ise %41.8 olup devlet okulu öğrencilerindeki oranı %50.7, özel okul öğrencilerindeki oranı %29.1’dir. Eldeki edilen bulgular, reklamların çocuklar üzerinde tüketimi arttırıcı bir

faktör olduğunu ve bu konuda bireylerin küçük yaşlardan itibaren bilgilendirilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Clement (2009) tarafından Amerika Birleşik Devletleri’nin Saint Lucia bölgesinin kırsal kesimlerinde yaşayan tüketicilerin gelir seviyelerine göre sorunlarının incelenmesi amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Araştırma kırsal kesim sınırları içerisinde bulunan beş köyde yaşayan 500 tüketiciye kapı kapı dolaşılarak 31 sorudan oluşan anketin sözlü olarak uygulanması ile gerçekleştirilmiştir. Araştırma sonunda kırsal kesimde yaşayan orta gelirli tüketicilerin, yüksek ve düşük gelirli tüketicilere oranla problemler ile daha çok yüzleştiği, diğer iki gruba oranla alışverişlerinde daha çok araştırma yaptıkları ve haklarını daha çok savundukları ortaya çıkmıştır. Elde edilen verilerin, Saint Lucia yönetiminin ve ulusal tüketici organizasyonunun tüketici eğitim programı kurmak istemeleri durumunda yol gösterici olacağı düşünülmektedir.

Güllülü, Ünal ve Bilgili (2010) tarafından kendini gösterim ve kişilerarası etkileşimin gösterişçi tüketim üzerindeki etkilerini belirlemeye yönelik bir araştırma konulu, 5-20 Mayıs 2008 tarihleri arasında Atatürk Üniversitesi Merkez kampüste bulunan 11 fakülteye ait 388 öğrencisi üzerinde bir çalışma yapılmıştır. Çalışmanın amacı, Jean markası tercihinde gençlerin gösterişçi tüketim eğilimlerini ve kendini gösterim ile kişilerarası etkileşimin bu tüketim üzerindeki etkisini belirlemek olup veri toplama aracı olarak anket formu kullanılmıştır. Anket formunda 5 grup soru yer almıştır. Bunlardan birinci grup cevaplayıcıların demografik özelliklerini, ikinci grup sorular öğrencilerin Jean markaları arasında lüks marka olarak hangilerini seçtiklerini belirlemek ve son bir yıl içinde satın aldıkları markaları tespit etmek, üçüncü grup sorular gösterişçi tüketim eğilimlerini, dördüncü grup sorular kendini gösterim özelliklerini ve besinci grup sorular referans gruplarından etkilenme düzeylerini belirlemek amacıyla hazırlanmıştır. Araştırma verilerine göre örneklemde yer alan bireylerin; %40’ı gösterişçi tüketim eğilimi olanlar, %36’sı gösterişçi tüketim eğilimi olmayanlar, %24’ü de gösterişçi tüketim eğilimi olanlar ve gösterişçi tüketim eğilimi olmayanlar gruplarına dâhil edilemeyen kayıp değer olarak nitelendirilmiştir. Araştırmaya kapsamında yer alan bireylerin, Jean markaları arasında lüks markalar hakkındaki ilgilenimlerinin yüksek olduğu ve çoğunlukla bu markaları tercih ettikleri görülmüştür. Bireylerin büyük kısmının Jean markası tercihlerinde gösterişçi tüketimin etkisi olduğu belirlenmiştir. Bu ürün grubunda marka tercihinde, çevrenin markaya bakışı ve tercihi etkili olmuştur. Davranışlarını çevrenin isteklerine göre ayarlayan kişilerde, gösterişçi tüketim eğiliminin yüksek olduğu ve bu bireylerin kişilerarası

etkileşimlerinde çoğunlukla diğer insanların davranışlarını kendilerine örnek aldığı bulunmuştur. Aynı zamanda bu kişiler kendilerine model seçtikleri kişilerin satın aldığı markaları tercih etmektedirler. Sonuç olarak tüketicilerin diğer kişilerden etkilenme ve kendini gösterme düzeyi arttıkça gösterişçi tüketim eğilimleri de artmaktadır. Araştırmaya katılan bireyler için gösterişçi tüketim en çok çevreye gösteriş amacı ile yapılan alışverişler anlamına gelmektedir.

Sönmez (2010) tarafından giyimde marka bağlılığı ve marka duyarlılığını belirlemek amacıyla 1164 öğrenci üzerinde araştırma yapılmıştır. Bu çalışma ile şu sonuçlara ulaşılmıştır.

 Giyimde marka bağlılığını ve marka duyarlılığını olumlu yönde etkileyen en önemli nedenin psikolojik faktörler, diğerinin ise giyim ürünleri tercihinde arkadaşlarla olan iletişime verilen önem olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

 Annesi çalışan gençlerin marka bağlılık ve marka duyarlılık düzeyleri ile annesi çalışmayan gençlerin marka bağlılık ve marka duyarlılık düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık olduğu görülmüştür.

Lau (2011) tarafından Malezyalı tüketicilerin etik inançları üzerindeki demografik faktörlerin etkisini incelemek amacıyla sosyal paylaşım sitesi facebook üzerinden bir araştırma yapılmıştır. Araştırmada 344 bireye ulaşılmış, ancak 264 bireyin anketi kullanılabilirlik açısından uygun bulunmuştur. İki bölümden oluşan anketin birinci bölümünde etik boyut ile ilgili “şiddetle yanlış olduğunu düşünüyorum” ve “şiddetle yanlış olmadığını düşünüyorum” ifadelerinin seçimine dayalı sorular, ikinci bölümde demografik özelliklere yönelik sorular kullanılmıştır. Sonuç olarak kadın tüketicilerin aktivitelerden yararlanma boyutunda daha etik davrandığı, 30-44 yaş aralığında olanların geri dönüşümü desteklemesinin daha yüksek, üniversite mezunlarının ve öğrencilerin, ortaöğretim okuyanlara göre daha etik olduğu görülmüştür.

Hız (2011) tarafından gösterişçi tüketim eğilimi üzerine bir alan araştırması konulu Haziran-Eylül 2008 tarihinde Muğla ili Marmaris, Bodrum ve Fethiye ilçelerinde 18 yaş üzerindeki tercihen en az bir geliri olan 978 yetişkine anket formu kullanılarak bir çalışma yapılmıştır. Çalışmada kullanılan anket formu iki kısımdan oluşmuştur. Birinci kısımda; kişisel bilgiler başlığı altında, demografik, sosyo- ekonomik ve harcama düzeylerine yönelik verilerin elde edilmeye çalışıldığı sorulara; ikinci kısımda ise tüketim davranış kalıplarını anlamlandırabilmek amacıyla gösterişçi tüketime etkisi olduğu düşünülen ölçütlere (değişkenlere) göre beşli Likert tipinde

hazırlanan sorulara yer verilmiştir. Araştırmaya göre bireylerin çoğu kendisini toplumsal tabaka olarak orta sınıfta görmüş bu da araştırmacının ortaya attığı “orta sınıf bireylerin, gösterişçi tüketime daha fazla önem verdiği” iddiasını desteklemiştir. Kişisel gelir düzeyi yüksek olanlar ile kendisini orta, ortanın üstü ve üst tabakada görenlerin; genellikle marka ürünleri, yenilikçi ürünleri hatta nadide ürünleri kullanmayı tercih ettiklerinin ortaya çıkması, bu tercihin arkasında statü ve prestij kaygısının olduğu görüşünü güçlenmiştir. Ayrıca bireylerin tüketici kredisi çekmekten kaçınmamaları ile tüketim kararlarında oldukça cesaretli bir davranış biçimi sergiledikleri saptanmıştır. Bireylerin kredi kartı kullanım oranları, onların bugünkü tüketimlerini gerçekleştirirken gelecekteki gelirlerini dikkate almayarak rasyonel davranıştan uzaklaştıkları ve tüketim davranışlarında henüz kazanmadıkları gelirlerini ipotek altına alacak şekilde karar vermeleri çalışmanın en önemli sonuçlarından biri olmuştur.

Kaynak ve Akan (2011) tarafından 2008 yılında tüketicinin korunmasında tüketici bilinç düzeyinin önemi konulu Erzurum’da yaşayan tüketicilerin profilini belirlemek ve tüketici politikalarından ne kadar haberdar olduklarını belirlemeyi amaçlayan 20 yaş ve üzerindeki 530 tüketiciye anket kullanılarak ulaşılan bir araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaya göre tüketicilerin %83.6’sı tüketici haklarını koruyan bir kanunun olduğunu, %16.4’ü olmadığını; %73.4’ü tüketicilerin yeterince korunmadığını, %10.2’si korunduğunu; %97.4’ü tüketici eğitimi ve korunması ile ilgili bir eğitim almadığını, %2.6’sı eğitim aldığını; %75.1’i tüketici eğitimi ve korunması ile ilgili bir eğitim programına katılmak istediğini, %24.9’u eğitim programına katılmak istemediğini; %53.6’sı bilinçli bir tüketici olmadığını, %46.4’ü olduğunu belirtmiştir.

Durmaz, Bahar ve Kurtlar (2011) tarafından kişisel faktörlerin tüketici satın alma davranışlarına etkisi üzerine bir araştırma konulu Gaziantep, Samsun, Manisa ve Adıyaman illerinde 1275 bireye anket kullanılarak bir çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaya göre bireylerin %87.9’u alacağı mal ve hizmetlerin ekonomik durumlarına uygun olması gerektiğini, %10.4’ü gerekmediğini; %88.4’ü alacağı mal ve hizmetlerde en önemli olan faktörün kendinin beğenmesi olduğunu, %9.7’si olmadığını belirtmiştir.