• Sonuç bulunamadı

Suyûtî, hicri 849’da aynı coğrafyada hayata gözlerini açmış ve aynı ilmi müesseselerde ye- tişmiştir. İlmi ve idari bir geçmişi olan bir ailede162

hayata atılan Suyûtî, Zerkeşî gibi döneminin eğitim tarzının gereği olarak tefsir, fıkıh, usûl ve hadis gibi birçok alanda eğitim almıştır.

Suyûtî, farklı alanlarda yazdığı birçok eserleriyle adından çok söz edilen âlimler arasında yer almaktadır163

. Suyûtî’nin müstakil eserlerinin yanı sıra başka âlimlere ait eserleri sadeleştirme ya da eserlere ilaveler yapma yoluyla ortaya çıkardığı eserleri de vardır. Suyûtî’nin çalışmamızı ilgilendiren en önemli yönü ise Zerkeşî’nin el-Burhân’ını kendi uygun gördüğü bir tarzda kurgu- layarak meşhur eseri el-İtkân’ı ortaya çıkarmasıdır.

Hakkında birçok detaylı araştırma yapılan musannıfın hayatına kısaca değinmek istiyo- ruz164.

2.1. Hayatı

Suyûtî’nin Hüsnü’l-Muhadara ve et-Tahaddüs bi Nimetillah gibi eserlerinde kendi hayat hikâyesine yer vermiş olması, kendi hayatına ve dönemine ilişkin bakış açısını tesbite yönelik

161 es-Selâme, Mu’cemu Müellefâti’l-Allâmeti’z-Zerkeşî, s. 50.

162 Suyûtî’nin ataları arasında bürokratlar, emir danışmanları ve tüccarlar bulunmuş, ancak kendi ifadesiyle kendini ilme adama noktasında hiçbiri babasını geçememiştir. İbnu’l-İmâd, Şezerâtu’z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb, VI, 183-184; Suyûtî, Husnu’l-Muhadara, I, 336; eş-Şürbecî, el-İmâmu’s-Suyûtî ve Cuhûduh fî Ulûmi’l-Kur’an, s. 27.

163 Abdulkerim, Ahmed İzzet, “Celâluddin es-Suyûtî”, Buhûsu Nedveti’s-Suyûtî, el-Meclisu’l-Âlâ li Riayeti’l- Funûn ve’l-Âdâb ve’l-Ulûmi’l-İctimaiyye, (6-10 Mart 1976), el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l-Amme li’l-Kutub, Kahire 1978, s. 14.

164 Ülkemizde Suyûtî merkezli çalışmalar şunlardır: Kavaklıoğlu, Mahmud, Suyûtî’nin el-Behcetü’s-Seniyye fi’l-Esmâi’n-Nebeviyye Adlı Eseri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, MÜSBE, İstanbul 1989, s. 10-50; Karayılan, Mevlüt, Suyûtî'nin Leâlî'deki Kaynakları ve Tenkid Metodu, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, AÜSBE, Ankara 1994, s. 5; Ergüven, Şahabettin, Celâleddîn es-Suyûtî ve Galatü’l-Avam’ı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, MÜSBE, İstanbul 1998, s. 3-4; Akdemir, Caner, Suyûtî'nin Mukadderâtu’l-Kur’ân Adlı Eserinin Edisyon Kritiği, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, YYÜSBE, Van 2000, s. 12.

bizzat birincil elden bir referans çerçevesi sağlamaktadır165 .

Suyûtî’nin tam adı, Celâluddin Ebu’l-Fadl Abdurrahman b. Ebî Bekr el-Kemâl b. Nâsıri’d-

Din Muhammed b. Sabiki’d-Din Ebî Bekr b. Fahri’d-Dîn Osman166

b. Nâsıri’d-Din Muhammed b. Seyfi’d-Dîn b. Necmi’d-Dîn Ebî’s-Salâh Eyyûb b. Nâsıri’d-Din Muhammed b. Şeyh

Humâmi’d-Dîn el-Humam167

el-Hudayrî el-Esyûtî168 eş-Şafii169 şeklindedir170. Babası tarafından

165 Suyûtî, Husnu’l-Muhadara, I, 288-294; Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, thk. Elisabeth Sartain, Cambridge Unıversity, Cambridge 1975, s. 1-234. Ayrıca Suyûtî’nin hayatı hakkında bilgi veren eserlerin bazıları şunlardır: Suyûtî, Kitâbu Buğyeti'l-Vuât, I, 10-15; Sehâvî, ed-Devu’l-Lâmi’, IV, 65-71; İbnu’l-İmâd, Şezerâtu’z-Zeheb fî Ahbâri men Zeheb, X, 74-79; Kehhâle, Mu’cemu’l-Müellifîn, V, 128-131 ; eş-Şevkânî, el-Bedru’t-Tâli’, I, 328-335; Zirikli, el-A’lâm, III, 71-73; Ziyâde, Muhammed Mustafâ, el-Müerrihûn fî Mısr fi’l-Karni’l-Hâmise Aşar el-Mîlâdî (el-Karni’t-Tâsi’ el-Hicrî), Matbaatu Lecneti’t-Te’lîf, Kahire 1954, s. 19 vd.; Karahan, Abdülkadir, “Suyûtî”, İA, İstanbul 1970, XI, 258-263; Geoffroy, E., “al-Suyûtî”, The Encylopaedia of İslam, Leiden 1997, IX, 913-916. Şek’a, Mustafa, Celâleddin es-Suyûtî, Matbaatu Mustafa el-Bâbî el-Halebî, Kahire 1981, s. 7; Tabba’, İyad Halid, Celâleddin Suyûtî: Ma’lemetü’l-Ulûmi’l-İslâmiyye, Darü’l-Kalem, Dımaşk 1996, s. 18; el-Karnî, el-Hâfız Celâleddin es-Suyûtî: İmâmü’l-Müctehidin ve’l- Müceddidîn fi Asrihi, el-Hey’etü’l-Mısriyyetül-Âmme, Mısır 1990, s. 22.

166 eş-Şevkânî, el-Bedru’t-Tâli’, I, 328; Tâhir, Muhammed, Neylu’s-Sâirîn fî Tabakâti’l-Müfessirîn, Dâru’l- Kur’an, Pâkistan, s. 258.

167 Sehâvî, nisbeti verirken et-Tulûnî şeklinde bir ilave yapmaktadır. Bu adlandırmanın Tolunoğlu camiinde hadis yazdırmasından ya da caminin civarında oturuyor olmasından kaynaklanmış olma ihtimalinden bahsedilmiştir. Zira babası da aynı camide hatiptir. Bk. es-Sehâvî, ed-Devu’l-Lâmi’, IV, 65; Kehhâle, Mu’cemu’l-Müellifîn, V, 128; Şa‘rânî, et-Tabakâtu’s-Suğrâ, s. 31; Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 8. 168 Nil nehrinin batısına düşen Esyût kentinin adı Esyût olarak okunduğu gibi Usyut, Suyut ve Seyut şeklinde de okunmuştur. Kent ticari zenginliği ve tarım ürünlerinin çeşitliliği ile bilinmektedir. Şeftali üretimi yapılabilecek bir iklime sahip olan kent, emirlerin dinlenmek için tercih ettikleri bir yerdir. Kumaş sanayisi de gelişmiş olan kent diğer Mısır şehirlerine ürün pazarlamaktadır. Suyûtî, babasının Esyût’ta doğmuş ve Kahire’ye gelmeden önce burada kadılık görevinde bulunmuş olması nedeniyle bu adla anılmıştır. Bk. es- Sem’an’î, Ebû Sa’d Abdulkerim b. Muhammed b. Mansûr el-Mervezî et-Temîmî (562/1166), el-Ensâb, thk. Abdurrahman b. Yahya el-Muallimî el-Yemânî, Mektebetü İbn Teymiyye, Kahire 1400/1980, I, 262; el- Hamevî, Mu’cemu’l-Buldân, I, 193; Ğarbal, Muhammed Şefîk (1381/1961), el-Mevsuatü'l-Arabiyyetü'l- Müyessere, Dâru’ş-Şa’b, Kahire 1965, s. 164. Suyûtî’nin bu kentle ilgili, Târîhu Asyût olarak da bilinen el- Mazbût fi Ahbâri Asyût adında bir eseri ve el-Makâmatu’l-Asyûtiyye adında bir de makamatı vardır. ed-

Durûbî, Semîr, “es-Suyûtî ve Risaletuhu: Fihristu Müellefâtî”, Mecelletü Mecmeu’l-Luğati’l-Arabiyye, Ürdün 1419/1999, sayı: 56, yıl: 23, s. 169-223; Suyûtî, el-Makâmatu’l-Asyûtiyye, Müessesetü’r-Risâle, Beyrut 1989, Birinci Baskı, I, 234.

169 Mutlak müctehid olduğunu ifade etmesine rağmen verdiği fetvaların Şafii mezhebinin fetvaları olmasından dolayı adı, önde gelen Şafii fakihleri arasında sayılır. Bk. Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 8; İbn İyâs, Bedâii’ ez-Zuhûr, III, 63.

170 Suyûtî, Husnu’l-Muhadara, I, 288; Mâcid, “Asru’s-Suyûtî”, Buhûsu Nedveti’s-Suyûtî, el-Meclisu’l-Âlâ li Riayeti’l-Funûn ve’l-Âdâb ve’l-Ulûmi’l-İctimaiyye, (6-10 Mart 1976), s. 22; el-Kettânî, Muhammed Abdülhay b. Abdülkebir b. Muhammed (1382/1962), Fihrisü'l-Feharis ve'l-Esbat: ve Mu’cemü’l-Meacim ve’l-Meşîhat ve’l-Müselselât, thk. İhsan Abbas, Dârü'l-Garbi'l-İslâmî, İkinci Baskı, Beyrut 1402/1982, II, 1010.

Abdurrahman adıyla çağrılan Suyûtî’nin lakabı Celâluddin olup171 künyesi ise babasının dostla- rından olan hocası el-Kinânî (876/1471)172

tarafından takılan Ebü’l-Fadl şeklindedir173. el- Hudayrî ise Bağdat’ta bulunan174 ve Suyûtî’nin dedesi Seyfu’d-Dîn’inin yaşadığı Hudayriyye mahallesine nisbettir175.

Suyûtî, Memlûk ülkesinin, iktidarı döneminde en huzurlu günlerini geçirdiği sultanlardan

olan176 ve 1438 yılında tahta çıkan Ebu Said Çakmak döneminde 1 Recep 849 Pazar günü Kahi-

re’de dünyaya gelir177

. Bütün kaynaklar, bu konuda fikir birliği içindedir178. Doğumu ile ilgili şu olay nakledilmektedir: Âlim bir zat olan babası179

, çalışması esnasında

171 eş-Şâzeli, Abdulkadir (h. 935), Behcetu’l-Abidîn bi Tercemeti’l-Hâfız Celaleddin es-Suyûtî, thk. Abdu’l-İlâh Nebhân- Hasan Fellahoğlu, Mecmeu’l-Luğa el-Arabiyye, Dımaşk 1419/1998, s. 12.

172 Suyûtî’nin, İzzeddin Askalânî adıyla tanınan hocasının tam adı, Ebü'l-Berekat İzzeddin Ahmed b. İbrahim b. Nasrillah el-Kinânî el-Askalani el-Mısri el-Hanbelî el-Kâdirî şeklindedir. Hanbelî mezhebinden olan bu âlim, aynı zamanda kadirî tarikatına mensubtur. Suyûtî’nin hocalarının sufi kimlikleri onun sufi bir anlayış ile yetişmesinde etkili olmuş olabilir. el-Kinânî hayatı için bk. Akyüz, Vecdi, “Askalânî, İzzeddin”, DİA, İstanbul 1991, III, 488. Suyûtî ile ilgili bazı çalışmalarda bu isimlerin, hatalı olarak kaydedildiği görülmektedir. Örnek olarak bk. İmamoğlu, Celaleddin es-Suyûtî ve Kur’an İlimlerindeki Yeri, s. 51

173 Suyûtî bu olayı “hocama takdim edildiğimde künyemin ne olduğunu sordu. Künyemin olmadığını söylediğimde künyemi Ebu’l-Fazl olarak belirledi ve bunu bizzat eliyle yazdı” şeklinde anlatmaktadır. Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 235; eş-Şâzeli, Behcetu’l-Abidîn, s. 12.

174 el-Hamevî, Mu’cemu’l-Buldân, II, 377.

175 Kendisi bunu “Bizim Hudayrî nisbemizin kaynağını bilmiyorum. Bağdat’ta bir semt olan Hudayriyye’de oturmamızdan kaynaklanmış olmalıdır.” ifadeleri ile açıklar. Suyûtî, Husnu’l-Muhadara, I, 288; Suyûtî, et- Tahaddüs bi Nimetillah, s. 6

176 es-Sehâvî, ed-Devu’l-Lâmi’, III, 71-74; es-Saâtî, Yahya Mahmud, “Fihrisu Müellefâti’s-Suyûtî el-Mensûhi Âmi 309 Hicrî”, Mecelletu Âlemu’l-Kutub, Suudi Arabistan, sayı: 2, c. 12, s. 3 vd.

177 Suyûtî, Nazmü’l-İ’kyân fî A’yâni’l-Â’yân, thk. Phılıp Khurı Hitti, Mektebetü’l-İlmiyye, Beyrut 1927, s. 103; es-Saidî, Abdurrahman b. Ömerî b. Abdillah, Menhecu’l-Hafız el-Munavî fî Kitâbihi Feydi’l-Kadîr, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Camiatu Ümmü’l-Kura, 1428, s. 21 vd.; el-Haznedâr, Ahmed – eş-Şeybânî, Muhammed İbrahim, Delîlu Mahtûtati’s-Suyûtî ve Emâkini Vucûdiha, Mektebetu İbn Teymiyye, Birinci Baskı, Kuveyt 1430/1983, s. 8 vd.

178 Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 32; Suyûtî, Husnu’l-Muhadara, I, 288; Suyûtî, Buğyetü’l-Vu‘ât, I, 10; Sehâvî, ed-Devu’l-Lâmi’, IV, 65; ibnu’l-İmâd, Şezerâtu’z-Zeheb, X, 74; eş-Şevkânî, el-Bedru’t-Tâli´, I, 328; Kehhâle, Mu’cemü’l-Müellifin, IV, 128; Zirikli, el-A‘lâm, III, 71; eş-Şâzeli, Behcetu’l-Abidîn, s. 12. İbn İyâs, Suyûtî’nin cemâdiye’l-âhir ayında doğduğunu söylemişse de bu bilgi Suyûtî’nin cemâziye’l-âhir ayını receb ayına bağlayan gece doğduğu şeklinde değerlendirilmiştir. İbn İyâs, Bedâii’ ez-Zuhûr fî Vakâii’ ed- Duhûr, IV, 83.

179 Suyûtî’nin babası olan Kemâluddin Ebu’l-Menâkıb Ebû Bekr b. Muhammed, aile bireyleri arasında ilmi kimliği ile temayüz etmiş bir kişidir. Suyûtî, babasının doğum tarihini kesin olarak bilmese de hal tercümesinde dönem olarak yüzyılın başlarına doğru olduğunu (9./15.y.y.) bildirir. Bu zat, Asyût’ta doğmuş, orada kadılık yapmış, daha sonra Kahire’ye yerleşmiştir. İbn Hacer el-Askalânî’nin de aralarında bulunduğu birçok âlimden ders almıştır. Halife Müstekfî billâh haricinde hiçbir yetkili ile içli dışlı olmamıştır. Uzun yıllar ilim öğrenmiş, uzun süre hocalık yapmış ve fetvâlar vermiştir. Haftada bir kez Kur’an’ı baştan sona

bir esere bakma ihtiyacı duyar. Hanımından kütüphanesinde bulunan kitabı getirmesini ister. Ha- nımı o sırada hamiledir. Kitaplar arasında iken doğum gerçekleşir ve Suyûtî dünyaya gelir. Bu olaydan dolayı Suyûtî, kitapların çocuğu anlamına gelen ibnu’l-kutub lakabıyla anılmıştır180

. Altı yaşında babasını kaybeden Suyûtî’nin tüm kardeşleri ve çocukları181

Mısır’da yaygın olan salgın hastalıklar ya da başka nedenlerle vefat etmiştir182

. Sehâvî kaynaklı183

bazı çalışmalarda Suyûtî’nin Fars kökenli184 ya da Türk kökenli olduğu belirtilmişse de185

Suyûtî’nin kendisi, bu konuda çıkarımlar yaparak kendilerinin nisbet edildikle-

ri Bağdat’ın Hudayriyye mahallesinden olduklarını186

ve Tarzu’l-İ’mâme adlı makamatında ise babasının sahabe soyundan gelen bir Arab olduğunu, anne tarafının ise Çerkez olduğunu oysa

okuduğu nakledilir. Oğlunun yetiştirilmesi ile yakından ilgilenmiş ve oğlunu İbn Hacer el-Askalânî’nin hadis derslerine götürerek oğlundaki ilim sevdasının filizlenmesini sağlamıştır. Fıkıh, nahiv, sarf, meânî, beyân, ferâiz, matematik, mantık vb. ilimlerde söz sahibi olan Kemâlüddin Ebû Bekr, 855/1451 yılı safer ayında vefât etmiştir. Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 7; Suyûtî, Nazmü’l-İ’kyân fî A’yâni’l-Â’yân, s. 95; İbnu’l-Kâdî, Ebü'l-Abbas Şihabuddin Ahmed b. Muhammed b. Muhammed el-Miknâsî (1025/1616), Dürretü’l-Hicâl fî Esmâi’r-Ricâl: Zeylu Vefeyati'l-A'yân, thk. Muhammed el-Ahmedî Ebu’n-Nûr, Dâru’n- Nasr, Kahire 1970, I, 223.

180 Suyûtî, Tevîlu’l-Ehâdîsi’l-Mûhimme li’t-Teşbîh, thk. Mustafa el-Esyûnî - İbrahim el-Kûmî, Dâru Şurûk, Birinci Baskı, Cidde 1979, s. 26; el-Fâsî, Muhammed b. Abdirrahman b. Abdilkadir Ebu Abdillah (h. 1134), el-Minehu’l-Bâdiye fi’l-Esânîdi’l-Âliye, bölüm numarası: 3095, no: 160; Çakın, Kamil, “Teşbih ve Tecsim Karşısında Bir Hadisçi: Celâleddin es-Suyûtî”, Dinî Araştırmalar Dergisi, Ankara 2001, cilt: 4, sayı: 10, s. 7- 8; Sartain, Celâleddîn Suyûtî Hayatı ve Eserleri, s. 14.

181 Suyûtî’nin eşi ve çocukları ile ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Ancak farklı ifadelerinden erken yaşlarda evlendiği anlaşılır. Suyûtî, hocası eş-Şemunnî’yi (h.872) tanıtırken kendisiyle beraber oğlu Ziyauddin Muhammed’in de hocasının dersine katıldığını belirtir. Suyûtî, Buğyeti'l-Vuât, I, 377. Ancak kendisinin, ailesinden ve akrabalarından birçoğunun veba, zatülcenb (gögüs zarı iltihabı) veya doğum sırasında şehit olduğunu görerek sınandığını belirtir. Teracim türü kaynaklarda çocuklarından bahsedilmemesi de çocuklarının küçük yaşlarda vefat ettiğini gösterir. Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 10.

182 Suyûtî, et-Tahaddüs bi Nimetillah, s. 7; 183 Sehâvî, ed-Devu’l-Lâmi’, XI, 72.

184 Suyûtî, Savnu’l-Mantık ve’l-Kelâm an Fenni’l-Mantık ve’l-Kelâm, thk. Ali Sami en-Neşşâr, Birinci Baskı, Matbaatu’s-Saade, Mısır ts., s. 15; Abdurrauf, İ’sâm, “Müellefâtu’s-Suyûtî”, Buhûsu Nedveti’s-Suyûtî, el- Meclisu’l-Âlâ li Riayeti’l-Funûn ve’l-âdâb ve’l-Ulûmi’l-İctimaiyye, (6-10 Mart 1976), el-Hey’etu’l- Mısriyyetu’l-Amme li’l-Kutub, Kahire 1978, s. 104; Hamûde, Tâhir Süleyman, Celaluddîn es-Sûyûtî ve Eseruhu fid-Dirâsâti’l-Luğaviyye, el-Mektebetu’l-İslâmî, Beyrut 1989, s. 92.

185 Sehâvî, Suyûtî’nin annesinin Türk bir cariye olduğunu aktarır. Bu bilgiye göre Suyûtî’nin annesi, ümmüveled’dir. Ancak bu bilgiler Suyûtî kaynaklı değildir. O, sadece annesinin Çerkez olduğundan bahsetmektedir. Sehâvî, ed-Devu’l-Lâmi’, IV, 65; el-Ayderûsî, Abdulkadir b. Şeyh b. Abdillah el-Huseynî el- Hadremî (h. 1038), en-Nûru’s-Sâfir min Ahbâri’l-Karni’l-Âşir, thk. Ahmed Hâlû – Mahmûd el-Arnavût – Ekrem el-Bûşî, Dâru Sadr, Beyrut 2001, s. 90; Aslan, Receb, Suyûtî’nin Hadis İlmindeki Yeri, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara 2007, s. 18.

nesebin babaya bağlı olduğunu söylemektedir187 .

Suyûtî, hayatının son dönemlerinde, Nil Nehri’nin adacıklarından biri olan Ravzatu’l- Mikyas’daki188

evinde uzlete çekilmiştir189. Öğrencisi Abdulkâdir eş-Şâzelî, hocasını şöyle an- latmaktadır: “Şeyhimiz kırk yaşını aştıktan sonra kendini tamamen ibadete verdi. Hayatını Al- lah’a adadı ve dünyadan, insanlardan uzak durmaya başladı. Dünyevî vazifelerden de çekildi. Eserlerini gözden geçirmeye başladı, hocalık yapmayı ve fetva vermeyi de bıraktı. Bu meseleyle ilgili el-Makâmatu’l-Lü’lüiyye fi’l-İ’tizâr ‘an Terki’l-Fütyâ ve’t-Tedris isimli eserini telif etti190.

Vefâtına kadar da Ravza’dan hiç ayrılmadı”191

.

Suyûtî, sol kolunda ortaya çıkan şişkinliğin (apse) etkisiyle hastalanır. Bir hafta süren rahat-

sızlığının ardından Ravza’daki evinde 19 Cemaziye’l-evvel 911 Cuma günü192

seher vaktinde vefât eder193

(17 Ekim 1505)194. Hicrî takvime göre altmış bir yıl, on ay ve on sekiz gün süren

hayatı son bulmuştur195. Babü’l-Karâfe’nin dışında bulunan ve babasının medfun olduğu Kavsûn

187 Suyûtî, Tarzu’l-İ’mâme fî’t-Teferrukati beyne’l-Makâmeti ve’l-Kumâme, Müessesetü’r-Risâle, Birinci Baskı, Beyrut 1989, II, 737.

188 el-Makrîzî, el-Hıtat, II, 177.

189 Şa‘rânî, et-Tabakâtu’s-Suğrâ, s. 32; ibnu’l-İmâd, Şezerâtu’z-Zeheb, VIII, 53; Suyûtî, Buğyetü’l-Vu‘ât, I, 13; el-Ğazzî, Necmuddin Muhammed b. Bedri’d-Dîn Muhammed b. Radiyyi’d-Dîn ed-Dımaşkî eş-Şafiî (1061/1651), el-Kevâkibu’s-Sâire fî Â’yâni’l-Mieti’l-Âşir, thk. Cebrail Cebûr, Daru’l-Âfâki’l-Cedîde, Beyrut 1979, I, 228.

190 Suyûtî, el-Makâmatu’l-Lü’lüiyye fi’l-İ’tizâr ‘an Terki’l-Fütyâ ve’t-Tedris, Müessesetü’r-Risâle, Birinci Baskı, Beyrut 1989, II, 996; Hâznedâr, Delîlu Mahtûtâti’s-Suyûtî, s. 213.

191 eş-Şâzeli, Behcetu’l-Abidîn, s. 43

192 Suyûtî’nin vefat günün Cuma günü olduğu konusu tartışmasızdır. eş-Şâzeli ve Şa‘rânî, on dokuzunda vefat ettiğini söylerken İbn İyâs ve İbn Tolun ise farklı tarihler vermektedir. eş-Şâzeli Suyûtî’nin en yakın talebesi olduğundan ve vefat anı ile cenaze törenini detaylı ve uyumlu aktardığından, Şa‘rânî’nin de cenazeye bizzat iştirakından dolayı vefat tarihi cemaziye’l-Evvel ayının on dokuzu olarak alınmalıdır. Bk. eş-Şâzeli, Behcetu’l-Abidîn, s. 43; Şa‘rânî, et-Tabakâtu’s-Suğrâ, s. 36; İbn İyâs, Bedâii’ ez-Zuhûr, IV, 83; İbn Tolun, Ebu’l-Fazl Şemseddin Muhammed b. Ali b. Ahmed Salihî (953/1546), Müfakehetü’l-Hillan fî Havadisi’z- Zaman, thk. Halil el-Mansur, Dârü’l-Kütübi’l-İlmiyye, Beyrut 1998/1418, I, 301.

193 Şa‘rânî, et-Tabakâtu’s-Suğrâ, s. 36; Şulul, Kasım, “Tarih Usûlü Meselelerine Dair Bir Risâle: Celâleddîn es-

Suyûtî’nin (849-911/1445-1505), eş-Şemârîh fî İlmi’t-Tarih’i”, İSTEM, 2008, c. VI, sayı: 11, s. 123-145

194 Ferrûh, Ömer, Târîhu'l-Edebi'l-Arabî, Dâru'l-İlm li'l-Melayin, Beyrut 1972, III, 900.

195 el-Ğazzî, el-Kevâkibu’s-Sâire, I, 231. Kaynaklar Suyûtî’nin vefat tarihi hakkında ittifak içindedir. Bu çerçevede el-Huvansârî, Kummî, Sâvî’nin ve musırlardan Ebu Zeyd’in verdiği farklı vefat tarihleri doğru olmayan tarihlerdir. Söz konusu tartışmalar için bk. el-Hansarî, Muhammed Bakır b. Zeynelabidin b. Cafer el- Musevi (1313/1895), Ravzâtu’l-Cennât fî Ahvâli’l-Ulemâ ve’s-Sâdât, thk. Esedullah İsmailiyyan, Mektebetu İsmailiyyan, Kum ts., II, 435; Kummî, Abbas, el-Künâ ve’l-Elkâb, Müessesetü'l-Vefa, İkinci Baskı, Beyrut 1983, II, 343; Sâvî, Ahmed b. Muhammed Malikî Halvetî, (1241/1825), Hâşiyetu’s-Sâvî ala’l-Celâleyn, thk. İsa el-Bâbî el-Halebî, Dâru İhyâi’l-Kutubi’l-Arabî, Mısır ts., I, 3; Ebu Zeyd, Mefhûmu’n-Nas: Dirase fi Ulûmi’l-Kur’an, s. 11.

avlusuna defnedilmiştir196. Annesi, Suyûtî için Karâfe’de bir türbe inşa ettirmiştir. Nablusî’nin (1143/1731) hatıralarında ziyaret ettiğini söylediği197 Suyûtî’nin türbesi, uzun yıllar insanların ziyaretgâhı olmuştur198

.

Ahlakı ve zühdü ile bilinen Suyûtî, sünnete ugyun yaşamaya çalışmıştır199. İdarecilerle ara- sının bozulmasına neden olan hususlardan birinin taylasan bürünmek olduğu ve Suyûtî’nin bu husustaki ısrarının, taylasanın200 Yahudi geleneği değil canlandırılması gereken bir sünnet oldu- ğu inancından kaynaklandığı göz önünde bulundurulmalıdır. Kendisine inanç ve düşüncelerinden dolayı yapılan eziyetleri salih zatlara yapılan muamelelerin benzeri olarak yorumlamış201

, karşı- laştığı zorluklara şükretmiş ve hükmünü Allah’a bırakmıştır202

.

Tutuklanması için talimatlar çıkarılmasına rağmen doğru bildiği değerlere çağrısını ve yan- lışlıklara karşı tavır takınmasını sürdürmüştür203

. Ahlaksız davranışların sergilendiği bir mekânın

196 İbn Tolun, Müfakehetü’l-Hillan fî Havadisi’z-Zaman, I, 302; Ahmed Teymur Paşa, Ahmed b. İsmail b. Muhammed Kâşif (1348/1930), Kabru’l-İmâmi’s-Suyûtî ve Tahkîku Mevdii’h, el-Mektebetu’s-Selefiyye, Kahire 1346, s. 16.

197 Nablusî, el-Hakikat ve’l-Mecâz adını verdiği yolculuğu kapsamında Suyûtî’nin kabrini ziyaret ettiğinde, kabrinin yeşil örtülere büründüğünü, etkileyici ve pûr nûr bir mekân olduğunu, üzerine kubbe bina edildiğini belirtir. Bk. Nablusî, Abdülganî b. İsmail b. Abdülganî ed-Dımaşki (1143/1731), el-Hakikat ve’l-Mecâz fi’r- Rıhleti ilâ Bilâdi’ş-Şâm ve Mısr ve’l-Hicâz, thk. Ahmed Abdulmecid Hureydî, el-Hey’etu’l-Mısriyyetu’l- Âmme, Kahire 1986, s. 188; eş-Şürbecî, el-İmâmu’s-Suyûtî ve Cuhûduh fî Ulûmi’l-Kur’an, s. 80. 198 eş-Şâzeli, Behcetu’l-Abidîn, s. 43-44.

199 Suyûtî, ez-Zecr bi'l-Hecr, thk. Ammar Taha Ferre, Dârü's-Sahabe, Tanta 1990, s.12

200 Taylasanın mahiyeti ve şekli hakkında farklı izahlar yapılmıştır. Sarığın omuzlar arasında salınan ucu anlamı verilmiş olsa da bizce bu anlam kelimenin Osmanlı dönemindeki kullanım şeklidir. Hadis-i şeriflerde kullanılan kelime ile ilgili hadis şerhlerinde, ğaribu’l-hadislerde ve Arapça sözlüklerde şu anlamlara yer verilmektedir: Taylasan, başa ve omuzlara örtülen, kalın, dikişsiz bir şaldır. Yeşil atkı yâ da pelerin anlamına gelir. Farklı renklerde taylasan edinen âlimlerin olduğu da nakledilmiştir. Sarık takıldığında sarığın üzerini de kaplayacak şekilde örtülür. Farsçadan Arapçaya geçmiş olup aslı talişan şeklindedir. Bk. el-Azîmabâdî, Avnu’l-Ma’bûd Şerhu Süneni Ebî Dâvud, IX, 1064; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, thk. Şuayb el-Arnavut, Muhammed Zehîr eş-Şâvîş, el-Mektebu’l-İslâmî, İkinci Baskı, Beyrut 1403/1983, XV, 62; Emîru’s-Sen’anî, Ebu İbrahim Muhammed b. İsmail b. Muhammed (1182/1768), Tavzîhu’l-Efkâr li Meanî Tenkîhi’l-Enzâr, thk. Ebu Abdirrahman Selah b. Muhammed, Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, Birinci Baskı, Beyrut 1417/1997, II, 172; el-Mevsûattu’l-Fıkhiyyetu’l-Kuveytiyye, Vizâretu’l-Evkâf ve’ş-Şuûni’l-İslâmiyye Kuveyt, Dâru’s- Safve, Birinci Baskı, Mısır 1427, XXXIV, 256; Ayverdi, İlhan, Asırlar Boyu Tarihi Seyri İçinde Misalli Büyük Türkçe Sözlük, Kubbealtı Yay., İstanbul 2008, III, 3098.

201 Şa‘rânî, et-Tabakâtu’s-Suğrâ, s. 21.

202 Bu kouda Te’hîru’z-Zulâme ilâ Yevmi’l-Kıyame adlı eserini yazmıştır. Bk. Şa‘rânî, et-Tabakâtu’s-Suğrâ, s. 35.

yıkılması204

ve Sultan Ğavrî’nin satmak istediği vakıf mallarının satılmasına engel olmak için yayınladığı fetvalar205, bu noktadaki kararlı duruşunu göstermesi açısından dikkat çekicidir. Âlimlerin sultanlarla içli dışlı olmaması gerektiğini belirten risaleler yazmakla kalmamış206

Batı Afrika’da bulunan Takrûrî Krallığının, İslam’a aykırı davranışlarını eleştiren fetvalar da yazmış- tır207

. İleri yaşlarında teklif edilen birçok görevi reddetmiş geçimini sağlamak için kitaplarını satmıştır208

.

2.2. İlmi ve Edebi Kişiliği

İlimle ve tasavvufla ilgili bir ailede209

dünyaya gelen ve altı yaşında iken yetim kalan Suyûtî, babasını kaybettiği zaman, Kur’an’ı Tahrîm sûresine kadar ezberlemiş, sekiz yaşına bas-

madan da Kur’an’ın tamamını hıfzetmiştir210

. Kendisini küçük yaşlarda ilim meclislerine götüren babası211, Suyûtî’nin vesayetini, ilmi ve kerametleriyle ünlü Hanefi âlimlerinden olan İbn Hü- mam’a (861/1457) bırakmıştır212.

Nevevî (676/1277)’nin Minhâcü’t-Tâlibîn’ini, İbn Mâlik (672/1274)’in Elfiyye’sini, Bey- dâvî (685/1286)’nin Minhâcu’l-Vusûl’ünü, İbn Dakîk el-İyd (702/1302)’in Umdetü’l-Ahkâm’ını ezberlemiştir. Kendisine el-Bulkînî (868/1464), Şerefüddîn el-Münâvî (871/1467), İzzüddîn el- Kinânî (876/1471), Eminüddîn el-Aksarâyî (880/1476) ve dönemin diğer âlimleri tarafından Sefer ayında (864/1459) icâzet verilmiştir213

.

Ertesi yıl Suyûtî, el-Bulkînî’nin şafiî fıkhı derslerine katılır. Bu derslerde, el-Bulkînî’nin babası olan Sirâceddîn Ömer el-Bulkînî’ye ait et-Tedrîb fi’l-Fıkh’ın bir kısmını, Kazvinî’nin el-