6. NÂSIRÜDDEVLE (MANSUR B NİZAMEDDİN)
7.4. SURİYE SELÇUKLU MELİKİ TUTUŞ’UN NUSAYBİN ABLUKASI VE
Diğer taraftan Suriye Selçuklu meliki Tacüddevle Tutuş b. Aplarslan, kardeşi Sultan Melikşah daha ölmemişken Şam ve sahil bölgelerini ele geçirmiş ve 473/1081 yılından Şam’ı Atsiz’ın elinden alarak Halep’i ele geçirmişti. Tutuş, kardeşi Melikşah’ın 1092’de ölüm haberini alınca Şam’dan Rakka’ya gelerek orayı, sonra Habur’u ve Rahbe’ye sahip olmuştu. Ardından Nusaybin’i kuşatmış ve orada bulunan Araplarla savaşarak Diyar’ı-Rabia askerlerini yenerek birkaç Arap komutanını öldürmüştü. Tutuş’un önünde bağlanmış olan 20 komutan ölüyceye kadar öyle bırakılmışlardı. Bunların arasında Şerefüddevle’nin kardeşi İbrahim b. Kureyş ve Mervânîlerden Emir Hüseyin b. Nasruddevle ve diğer bazı Arap komutanlar vardı. Tutuş, Nusaybin’i sonunda almış ve büyük bir kitleyi de öldürmüştü. Ayrıca bütün kenti yağmalamış ve halkın mallarına el koymuştu. İbnü’l-Ezrak Nusaybinlilerin başına gelenlerin kâfirlerin başına gelmediğini söylemiştir.443
Selçuklular, Xl. yüzyılın ikinci yarısında el-Cezire’deki vassal devletlerine yönelik politikasını belirleyen iki temel faktörü vardı. Bir taraftan Sultan kendi İmparatorluğu’nu Sünni Halifenin ve Abbasi-Selçuklu hükümranlığını tanıyan emirliklerin değişmez hamisi olarak görüyordu. Öte yandan Sultan’nın Türkmenlerin çıkarlarını da dikkate alması gerekiyordu, zira kendi iktidarını bir anlamda onların sadakatine borçluydu. Basasiri Ayaklanması, Fatımî propagandasının içerdiği tehlikeyi açıkça göstermişti. Mısırlılar geleneksel olarak Doğu’daki Kürt emirlikleri ve Bedevi
441
İbnü’l-Ezrak, s. 235-36; Ripper, s. 301-03; Çevik, agt. s. 204. 205. 206-07; Tufantoz, s. 121-22. Savran, Meyyafarikin” XXlX, s. 511; Mınorsky, “Meyyafarikin”, Vlll, s. 199.
442
Yınanç, “Diyarbekir”, lll, s. 613.
443
153
Araplarla iyi ilişkiye sahipti, onlar mütemadiyen Bağdat’ın vesayetine muhalefet etmeleri yönünde kışkırtılmışlardı. Dolayısıyla, Selçukluların siyasi hedeflerinde esas olarak Fatımî halifeliği yer almaktaydı. Selçuklu egemenleri, Türkmenleri ganimet ve toprak taleplerine cevap verebilmek için de düzenli olarak zengin ve verimli Anadolu topraklarına sefere çıkarmışlardı. Bizans İmparatorluğu’yla devamlı olarak savaş durumunda kalınsa da bu yötemle Türk boylarının Sultanın egemenliği altındaki toprakları yağmalamasının önüne geçilebilmişti. Selçuklular, Suriye ve Anadolu’daki savaşlar nedeniyle bu iki büyük güce karşı tetikte oldukları sürece, hâlihazırda Sultanı sembolik süzerenleri olarak tanımış olan Cezire’deki emirlikler de varlıklarını sürdürebilmişlerdi.444
Cezire ve Irak’taki Emirlikler, Selçuklu hükümranlığını kabul etmekle beraber bağımsızlıklarını koruma konusunda oldukça kararlı hareket etmekteydiler. Bu konudaki en önemli desteği Mısır Hilafet Makamı’ndan alıyorlardı. Fatımî diplomasisi, Bağdat’a karşı emirliklerin direnişini koordine ederek ihtiyaç duyulan mali desteği sunuyordu. Selçukluların bu bögelerde yaşamakta olanlara duyduğu güvensizliği bizzat ünlü vezir Nizamülmülk’ün sözlerinden yansıtmıştır. Nizamülmülk, kendi dönemlerindeki güvenlikle ilgili endişeleri nedeniyle saray görevlerini Irak’ın “kâfirlerine” değil de sadece Sünni Türklere vermiş olduğundan dolayı Tuğrul Bey ve Alparslan’ı övmüştür. Arapların kâfirleri” ve yerel beylerin bağımsızlıkları, her şeyden önce Kahire’deki insanlar, süzerenlerine karşı mütemadiyen kışkırtıldıkları için tehlike arz ediyordu.445
Son olarak şunları söyleyebiliriz. Büyük Selcuklular Göktürk kağanları’nın şu sözünü “Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım. Yoksul milleti zengin ettim, aç halkı doyurdum, az halkı çoğaltım.”446
Devletin temel stratijisi kabul ettikleri için baştan beri yayılmacı politikalar gütmüşlerdi. Selçukluların yayılmacı politikaların en belirgini bizzat Tuğrul Bey’in, İbrahim Yinal’ın Nizamülmülk’ün ve Abbasi halifesi el-Kaim, Biemrillah’ın sözlerinden görmekteyiz. Diyarbekir Mervânî Emiri
444 Ripper, s. 233-34. 445 Ripper, s. 242-43. 446 Turan, s. 112.
154
Nasruddevle, Oğuzların akınlarına karşılık Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey’e protesto mektubu gönderince ona cevaben şunları söylemişti: “Kullarımın memleketine gediği haberi aldım. Sen bir Hudut Emiri’sin onlara mal verip Bizanslılara karşı kendilerinden faydalanmalısın. Zira onların maksatları Ermeni beldeleridir.”447
Kalabalık bir Oğuz grubu, 1047’de Türkistan’dan Selçukluların başkenti Nişabur’a gelmiş, yersizlik ve yurtsuzluktan şikâyet ediyordu. İbrahim Yinal onlara şunları şölemişti: “Memleketim sizin oturmanıza imkân verecek kadar geniş değildir. Bu sebeple doğrusu şudur Anadolu gazasına gidiniz; Tanrı yolunda cihâd yapınız ve ganimet alınız; ben de arkanızdan gelip bu hususta size yardım edeceğim.”448
Oğuzların yağma ve talanlarına karşı o kadar tepkiler çoğalınca Abbasi Halifesi el-Kaim-Biemrillah, meşhur âlim Mâverdi’yi 1044’te elçi olarak Selçuklu Sultan’ı Tuğrul Bey’e göndermiş ve Halife mektubunda şunları söylemişti: “Ey Tuğrul Bey Muhammed! Aldığın sana kâfidir. Diğer İslam ülkelerine ve hükümdarlarına dokunma.” Buna karşılık Tuğrul Bey: “Benim askerlerim pek çoktur ve bu memleketler onlara kifâyet etmemektedir.” cevabını vermişti. Elçi: “Bütün dünyayı alsanız ve yıksanız yine de size ve askerlerinize kâfi gelmeyecektir” diyerek sultanı doğru harekete dâvet etmişti. Tuğrul Bey: “Doğru hareket için elimde gelen her şeyi yapıyorum. Eğer adamlarımdan aç kalan kötülük ediyorsa buna karşı ben ne yapabilirim”449
diye cevap vermişti.
Selçuklu veziri Nizamülmülk, Oğuzlar hakkında şu tesbiti yapmaktadır: “Her ne kadar Türkmenlerden bıkkınlık geldi ise de sayıları çoktur. Bu devletin kuruluşunda çok hizmetleri ve emekleri olduğundan bu devlet üzerinde hakları vardır ve Sultan’ın akrabalarıdır.”450
Büyük Selçuklular kuruluşundan itibaran yayılmacı politikaların peşinde oldukları için, bölgesel emirlik olan Mervânîler ne onları durdurabilir ne de onlara
447 Turan, s. 113. 448 İbnü’l-Esir, Vlll, s. 282-83,Turan, s. 114. 449 ay., s. 114-15. 450 Siyaset-nâme, s. 94, (Turan), s. 115.
155
düşmanlık edebilirdi. Belki de yetmiş yaşını geçmiş Mervânî Emiri Nasruddevle, bunun için Selçukluları tabiliğini kabul etmişti. Zira bunun dışında Mervânî-Selçuklu arasında hemen hemen hiçbir dostane ilişkiye rastlayamadık.
Kanaatimize göre; Selçukluların hedefine Bizans’ı koyup batıya doğru ilerleme stratejileri, Mervânî içerisinde var olan klik Arap milliyetçiliğiyle birleşince Mervânî Devleti’ni ordadan kaldırmıştır.
156
SEKİZİNCİ BÖLÜM
MERVÂNÎ-NÜMEYRÎ İLİŞKİLERİ
Bir taraftan Nümeyrîler; Bizans ve Hamdaniler, Mervânîlere karşı çeşitli tarihlerde yaptıkları savaşlarda onların saflarında yer alırken öteyandan bu Emirlik, Mervânîlerle birleşmiş ve Bizans’a savaş açmıştı. Anı zamanda bunlar, Fatımîlerin tehditlerine karşı da Mervânîleri desteklemişlerdi. Bunun yanında bu Emirlik, sahte Peygamber Asfar’in ortadan kaldırılması sırasında Mervânilere yardımcı olmuştu. Tarihçilerin bize aktarmış olduğu kadarıyla Nümeyrîler, tarihin hiçbir dönemimde kendi iradesiyle hareket etmediğidir.
8.1. NÜMEYRÎLERİN HAMDANÎLERİN SAFINDA MERVÂNÎLERLE SAVAŞMASI
Hamdanî Emiri Ebu Abdullah; artık savaşın bitirilmesi ve Diyarbekir’in terk edilmesi gerektiğinin farkına varmıştı. Bunun için kardeşi Ebu Tahir’i ikna etmeye çalışmıştı. Fakat Ebu Tahir, onu dinlemeyerek çok sayıda Ukaylî bedevisi ve muhtemelen Nümeyrîlerin de aralarında bulun bir güçle saldırıya geçti. Yapılan savaşı yine Kürtler kazanmış ve ikinci kez Ebu Abdullah, esir düşmüştü. Mervânî Emiri onu bu kez daha ağır şartlarda ve daha uzun bir süre alıkoydu. el-Cezire’deki çeşitli iktidar sahibi arasındaki yaşanmış savaşlar, Bağdat’taki Büveyhî yöneticilerin lehlerine olsa da onların başdüşmanları Kahire’deki Fatımîleri ziyadesiyle rahatsız etmişti.451
Mervânî-Nümeyrî arasındaki ilk ilişkiyi, Hamdanîlerin 380/990’da onlardan yardım alarak Orta Kürdistan’ın üzerine yürüdüğünde görüyoruz. Mervânî Emiri Ebu
451
157
Ali, Hamdanî ve müttefiklerini hezimete uğratıktan sonra Ukaylî Emiri Muhammed b. Meseyyib, Nusaybin’de Hamdanî Emiri Ebu Tahir’i ve Nümeyrî lideri Muzafer’i öldürmüştü. Ukaylî emirinin bunu yapmasıyla, Musul’dan Ukaylî Devletinin kurulmasına ortam sağlanmış oldu.452
Abdurrakib Yusuf, Mervânî-Nümeyrî arasındaki ilk ilişkiyi, Handanilerin 380/990’daki Nümeyrîlerden yardım alarak Mervânîlerin üzerine yürüdüğünü söylese de M. Emin Zeki ilk İlişkileri, Nümeyrîlerin Büveyhî valisi Havaşaze’nin yanında yer almasıyla başladığını nakletmiş ve bu savaşta Mervânî kurucusu Bâd b. Dostık’ın kardeşi Ebu’l-Fevas öldürülmüştü.