• Sonuç bulunamadı

MERVÂNÎ NÜMEYRÎ GÜÇLERİNİN SÜVEYDA’YI BİZANS’TAN

6. NÂSIRÜDDEVLE (MANSUR B NİZAMEDDİN)

2.7. MERVÂNÎ NÜMEYRÎ GÜÇLERİNİN SÜVEYDA’YI BİZANS’TAN

Nümeyrî liderleri İbn Vessâb ile İbn Utayr, Nasruddevle’den gelen büyük bir kuvvetle hep birlikte, 427/1035-36 yılında Bizans’ın eline geçmiş olan Süveyda üzerine yürümüşlerdi. Bu yürüyüş, Recep 427/Mayıs 1036’ye denk gelmekteydi. Bizanslılar,

sayfasına bkz. Tufantoz, s. 107; Salar-ı Horasan’la ilgili bu dönem için Honigmannn, s. 137-139;

Yınanç, “Diyarbekir”, lll, s.612.

189

Mateos, s. 114; Turan, s. 153-54.

190

Osman Turan, Selçuklu Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, 16., Ötüken, İstanbul 2013, s. 153-54.

191

Mateos, s. 117.

192

52

geçen sene zapt ettikleri bu şehrin tamirini daha yeni bitirmişti. Mervânî-Nümeyrî koalisyon güçleri, tarafında muhasaraya alınan Bizans’ın elinde bulunan Süveyda’yı silah zoruyla onlardan aldıkları gibi, Alar’ı (Hilar)193

da alarak Urfa üzerine yürüdüler. Şehri her taraftan ablukaya alarak, dışarıyla olan bağlantısını kestiler. Patrik, kuşatma altında olan Urfa’dan bir yolunu bularak gidip durumu Bizans imparatoruna bildirdi. Bunun üzerine imparator, yardım için 5.000 süvariden oluşan bir askeri birliği Urfa’ya yolladı. Ancak daha önce bu haberi alan Müslümanlar; Bizans’a pusu kurarak, bir kısmını esir aldı, bir kısmını da öldürdü. Esirler arasında patrik de vardı. Müslümanlar, esirleri öldürmekle tehdit ederek şehrin kapılarını açtırdılar; böylece Müslanlar, Urfa’ya girerek şehri yağmalayarak büyük mal elde ettiler. İbn Vessâb, “Bizans’ın kesik başlarını” yüklediği 160 deveyi Âmid’e Nasruddevle’ye gönderdi. Bütün bu olan bitenlere rağmen burçlara sığınan Rumları, yerlerinden çıkarmak mümkün olmadı.194 Haydar İbn’i Ali sayıyı abartarak 50.000 askerden söz eder.195

Ayrıca İbnü’l-Esir ve Ripper; Müslümanlar, es-Suveyda’da 3,500 Bizans askerlerini öldürdüğünü söz etmiştir.196

Bunun yanı sıra, zorunluluk hallerinde Mervânî Emiri, Bizans’a karşı kutsal savaş cihattan faydalanmış olduğu söyler. Bunu İbnü’l-Esir Vlll, s. 205’te bir örnekle güçlendirmek ister. Ceziret İbn Ömer Valisi, 10,000 askerle çıktığı yağma seferi de muhakkak bu durumla bağlantılıdır. Bunlar, 423/1031-32 yılında civardaki Ermeni yerleşimlerine saldırmış, buraları talan etmiş, esirler almış ve çok sayıda insanı da öldürmüştü. Söz konusu yerlerin büyük ihtimalle Ermenistan imparatorluğa bağlı bölgeler olması ve Bizans’ın da kısa bir süre önce Mervânîleri Urfa’dan çıkarması, bu nedenle Nasruddevle, Mücahitlerin Doğu Roma seferlerine yeşil ışık yakmıştır. Nasruddevle; bir taraftan Urfa üzrinde Bizanslılarla savaşırken, diğer taraftan Senasine ile çekişmekteydi.197 Tam da burada bu ihtilafın nedenini şöyle açıklar: Mervânîlerin Urfa için Bizans’a karşı yoğunlaşmasını engellenmiş olmalıdır. Ayrıca İbnü’l-Esir,

193

Günümüzde Diyarbakir’ın Ergani ilçesinde bulunan tarihi antik kent Hilar olabilir. Ş. Erdoğan,

194

İbnü’l-Esir, Vlll. s. 220-221; Ebu’l-Fida, l, s. 512; M. Emin Zeki, s. 495-96; ay., İmâre, s. 113-14; Tufantoz, s. 86-87. 195 Ripper, s. 190. 196 Ripper, s. 192-193. 197 Ripper, s. 196.

53

Vlll, s. 221, 427/1035-36 yılında hacca gitmek isteyen bir kafile nedeniyle Nasruddevle; Sason ülkesiyle savaşma durumuna geldiğini, ancak Bizanslılara yakınlığından ve kalelerin sağlamlığından dolayı onlarla barış yapmaya mecbur kaldığını söyler.198

Ertesi yıl Harran Emiri İbn Vassâb, bir Kürt ve bir Ma’de birliği ile Alar (Hilar) ve es-Suveyda (Süryanice Sebaberak) üzerine yürüyerek İbn Utayr ve Nasruddevle ile müştereken buraları alıp, Bizans garnizonunu kılıçtan geçirdi. Bundan sonra Recep 427 (Nisan-Mayıs 1036) Edessa’ya sefer ederek burasını Nasruddevle’nin birlikleri ile beraber kuşatıp dışarıyla bütün irtibatını kesti. Patrikios buradan kaçıp takviye olarak 5.000 süvari getirmeye muvafık oldu. Urfalı Mateos’a göre bunlar, gûya 60.000 mızraklı ile birlikte Fırat’ı Ltar (batı Ermenicesinde Ldar) yanında geçtiler. Parsur (Barsur)’a geldiklerinde Şipip (Şibib)bunların üzerine baskın yaptı ve Desnazor (Tesnazor)’a kadar takip ederek buradan kılıçtan geçirdi. Fakat uzun bir karışıklıktan sonra Edessa’lılar tekrar cesaretlerini takınarak düşmanı mağlup ettiler ve İmparator da bunun üzerine sulh yaptı. İşte bu esnada Tayy kabilesinden Hassan b. el-Carrah 5.000 Arap ve Bizanslı ile şehrin yardımına koştu. İbn Vassab onun yolunu kesmek istedi; bu sırada Bizanslılar Harran üzerine yürümüşlerdi, fakat süratle geri dönen İbn Vassab tarafından kanlı bir surette geri püskürtüldüler. Edessa iç kalesine karşı beyhude yapılan taarruzlardan sonra Araplar esirlerle birlikte geri çekildiler.199

2.8. BİZANS’IN OĞUZLARA KARŞI MERVÂNÎLERE ASKERİ YARDIMI

Türkmenler, Nasruddevle’ye ait olan bir orduyu soymuş ve Mervânîleri ikinci kez Âmid surları önünde yenmişti. Daha sonra kenti kuşatmışlardı. Zor durumda kalan Mervânî Emiri Nasruddevle, muhtemelen vassalı bulunduğu Konstantinos lX. Monomachos’tan (hükümdarlığı: 1042-55) yardım talep etmişti. Bunun üzerine Bizans imparatoru da kendisine sınır kalesi Hanzit’ten destek birliği yollamıştı.200

198

Ripper, s. 193.

199

Abû’l-Farac, l, s. 291; Honigmann, s. 135-137; Ripper, s. 166.

200

54

Oğuzlar, 434/1043’te Cezire bölgesinden o kadar bir güce sahip olmuşlardı ki bölgenin en kudretli emirleri arasından sayılmış olan Nasruddevle, onların karşısından tutunamayıp biri Âmid, diğeri başkent Meyyâfarikîn’de olmak üzere iki kere bozguna uğratılmış ve Bizans İmparatoru Konstantin’den yardım istemek zorunda kalmıştı. Ancak gelen yardım da işe yaramamış ve Oğuzlar, Âmid ile Mervânîlerin başkenti Meyyâfarikîn’i kuşatmalarını sürdürmüştü; neticede yağmalamalarına ve birçok insanı da öldürmüşlerdi.201

2.9. SAHTE PEYGAMBER ASFAR’İN İKİ ÜLKE ARASINDA YOL AÇTIĞI SORUN

Asfar adında bir kişi; 439/1047-48 yılında Resülayn’da ortaya çıkmış, peygamber olduğunu, yeni bir din getirdiğini iddia etmeye başlamıştı. Arap Tağlibi kabilesinden olan bu kişi, Kutsal Kitaplarda bahsi geçen kişi olduğunu ve halifelere mahsus “ Nusret’ül-Müslimin, el-Kaim Biemrillah, en-Nasır Lidinillah, ez-Zabhu ani’l- Haremillah, Emir’ül-Müminin” gibi unvanlar kullanmaktaydı. Mehdiliğini ilan eden Asfar, dinin emirlerinde uzak yaşayan veya dinsiz bedevi Arapları etrafında toplamış ve yeni bir dinin tebaası olmaktan ziyade, onların yağmacılık hırslarını kamçılayarak gaza” için birkaç kere Bizans topraklarına girmişti. Bu nedenle Bizans İmparatoru, Nasruddevle b. Mervâna’a haber göndererek “Siz aramızdaki anlaşmayı biliyorsunuz, bu adam da bunları yapmıştır. Şayet siz anlaşmadan dönmüşseniz biz bunu bilelim, ona göre adama karşı tedbirimizi alalım demiştir.” Bu arada Asfar’in bir adamı, dindar olan Nasruddevleye gelerek ‘gaza’yı terk edip lüks ve refaha meylettiği için onu tenkit etmişti. Nasruddevle, bir çapulcu tarafından eleştiriyi kaldıramadı ve bu kişi yüzünden de Bizanslılarla mücadele etmeyi göze alamazdı. Nasruddevle, Asfar’i ortadan kaldırmak için Nümeyrîler’den bir grupla anlaşmıştı. Nasruddevle’den bir miktar para da alan bu kişiler, Asfar’in hizmetine girmeyi başarmıştı. Bu grup, adı geçen bu yalancı

201

55

peygamberi bir gün muhafızsız olarak ata bindiği sırada yakalayıp Nasruddevle’ye götürmüştü. Emir, onu Âmid’in burçlarından birine hapse atmış ve orada ölmüştü.202

Bu konunun bir başka rivayeti şöyledir: Asfar, 395/1005’te Yanında bulundurduğu bir Arap birliğiyle, Bizans arazisi; Şeyzar ve Artah Valisi üzerine yaptığı bir baskından sonra Cisr el-Hadid üzerinden Muruya’ya kadar gitmişti. Ama Bigas adındaki bir patrikios, tarafından geri püskürtülmüştü. Nikephoros Uranos, 1006 yılında ona karşı Suruc yanındaki Kafar Azun’a kadar gelerek burada el-Cezire Hâkimi Vessab b. Ca’fer kumandasındaki Nümeyrî ve Beni Kilab’ı yenmişti. Lakin bu seferin yegâne amacı Asfar’i cezalandırmaktı.203

Bir diğer rivayeti de şu şekilde aktarabiliriz: Yahya İbn Said el-Antakî, Asfar et- Tağlibi isimli bir çeteden söz etmiştir. Bu, 395/1004-1005 ve 397/1006-1007 yılları arasında Bizans’a karşı Cezire ve Kuzey Suriye’den cihadı düzenleyen kişidir. Çok sayıda Arap Nümeyrî ve Kilabi Kabileleri, ona katılmıştı. Ne var ki beklenen başarıyı elde edememiş ve etrafındaki taraftarları onu yalnız bırakmış, sonunda Halep’te hüküm süren Lülü, kendisini iç kaledeki zindana atmıştı. Asfar et-Tağlibi, Harran’daki Nümeyrî Emirliğiyle Kostantinopolis’ki yönetim arasında askeri ihtilaf çıkmaya çalışmıştı. Antakya’nın Bizans Valisi, Asfar ve mücahitlere yardım eden Nümeyrîler karşısında nasıl tek bir damla kan dökmeden zafer kazandığı bir mektupla belgelemişti. Neticede Asfar; Fatımîler, 406/1015-1016’da kenti ele geçirene kadar Halep zindanında kalmıştı.204

Nasruddevle, Bizanslılara mussalat olan Hristiyan bir çeteyi de hapsetmişti. Söz konusu çete, arasıra paralı askerlere kılavuzluk yapmış olan Kostantinopolis’teki iktidara hizmet eden Normandiyalı Hervevios Frankopulos’tur. Selçuklu Sultanı Tuğrul Bey, 1054-55 yılındaki Anadolu seferinden dönerken Semuh adındaki bir Türk’ü orada talana devam etmeleri için, 3.000 yandaşıyla Bizans sınırında bırakmıştı. Hervevios Frankopulos, 1057’de oturduğu Armeniakoi’den 300 paralı Frenk askeriyle

202

İbn Cevzi, XV, s. 308; İbnü’l-Esir, Vlll, s. 279; Zehebi, XXlX, s. 334; Abû’l-Farac, l, s. 303-04; Abdurrakib Yusuf, ll, s. 45-46; M. Emin Zeki, İmâre, s. 116; Tufantoz, s. 95-96.

203

Honigmann, s. 107.

204

56

Vaspurakan’a doğru ilerlemiş; oraya varınca Anadolu’yu beraber yağmalamak üzere Semuh komutasındaki Türklerle kendi askerlerini birleştirmiştir. Fakat çok geçmeden Türk ve Frenk askerleri arasında sürtüşmeler baş göstermiştir. Hervevios, ne olur ne olmaz diye taraftarlarına devamlı silah taşımalarını ve atların eyerlemelerini emretmişti. Bir gün Türkler, yandaşlarına saldırdı. Ama temkinli davranan liderleri sayesinde hazırlıklı olan Frenkler, Türkleri geri püskürterek Mervânî şehri olan Ahlât’a doğru kaçarlar. Takipten sonra Frenk paralı askerleri, dinlemek için Hervevios’tan Ahlât’a gitmek üzere izin ister. Ne de olsa daha önce Mervânî Emiriyle anlaşmaya varmışlardı. Hervevios; buna güvenmemeleri, hiç olmasa devamlı silahlarını hazır halde tutmaları konusunda onları uyarmıştı. Fakat Frenkler, liderlerinin nasihatlarını kulak ardı ederek hamamlara gidip ziyafet sofralarına ve içki âlemlerine katılarak keyif yaptılar. Diğer taraftan Mervânî Emiri Nasruddevle, çoktan Semuh’la anlaşmıştı. Kentin bütün Mekân sahiplerine bir işaretle, Frenkleri yakalamaları veya öldürmeleri emrini vermişti. Eğlencenin tadını çıkaran paralı askerler, uyumaya çekildiği sırada Müslümanlar, misafirlerine saldırdılar. Bazılarını esir aldılar, bazılarının kellelerini orada kopardılar. Bazıları da konakladıkları yerlerin damından atlayıp kaçarak canlarını kurtarabildi. Hervevios, esir düşmüştü. Bunun üzerine Nasruddevle, Kostantinopolis’e haber yollayarak İmparator’a zerar vermek isteyenlerin hakkından geldiğini bildirdi.205

2.10. BİZANS-ABBASİ-SELÇUKLU ARASINDA MERVÂNÎLERİN