• Sonuç bulunamadı

Şema 4.1. Kahramanmaraş’ta bulunan Sinemilli Ocağı’nın alt kolları

4.2.2. Sultan Sin’in Menkıbevî Hayatı

Sultan Sin (Sinan, Sinemilli), Sinemilli Ocağı’nın kurucusu olarak kabul edilmektedir.

Kendisinin hayatına dair net bilgiler olmadığı gibi Kahramanmaraş ilinde yaşayan Sin evlatları ve Sinemilli Ocağı talipleri tarafından da ocağın atası olduğu bilinmekte, Kantarma’da bulunan ocakzâdelerce İmam Bakır’ın soyundan geldiği, Pazarcık’ta yaşayan ocakzâdelerce de Musâ el-Kâzım’ın soyundan geldiği ifade edilmektedir.

Sultan Sin Türbesi’nin Elazığ’a bağlı Piran köyünde olması, Kahramanmaraş ili sınırları içinde olmaması, özellikle kimi taliplerin Sultan Sin’i bilmemesine, tanımamasına yol açmıştır.

Bölgede yaşayan talipler, daha ziyade Şığraş, Dervişçimli ve bölgede ocağın merkezi olarak kabul edilen Kantarma’yı ve buralarda yaşamış dedeleri bilmekte, onları tanımakta ve onlar hakkındaki rivayetleri, menkabeleri aralarında anlatmaktadırlar. Bu nedenle de Kahramanmaraş’ta yaşayan ocak dedeleri de, talipleri de, anaları da bize ocağa bağlı bu bölgede yaşamış dedeler hakkında menkabeler anlatmışlardır.

Kahramanmaraş’ta yaşayan Sinemilli Ocağı taliplerinin bir kısmı, ocağın bölgedeki merkezi Kantarma, Pazarcık ile Dervişçimli dışında başka bir yerde varlığından haberdar değildir. Dolayısıyla da bölgede yaşayan kişilerin ocağın esas atası olan Sultan Sin’e, hayatına dair bilgileri de sınırlıdır.

Sinemilli Ocağı’nın kurucusu olarak kabul edilen Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) menkıbevî hayatı hakkında tarafımızdan yazılı kaynaklarda net bir veri elde edilememiş, kaynak kişiler ile yaptığımız görüşmelerde de ocağın kurucusunun menkıbevî hayatını aydınlatacak yeterli bilgiye ulaşılamamıştır.

Sultan Sin ile ilgili elde edilen menkıbevî hikâyeler, Kahramanmaraş’ta yaşayan kaynak kişiler ile yapılan görüşmeler sırasında ve yazılı kaynak taramaları sırasında tespit edilmiş olup bu hikâyelerin sayısı sınırlıdır. Sultan Sin'le ilgili hem sözlü hem yazılı kaynaklardan bir araya getirdiğimiz menkabeleri 1. Sultan Sin’in doğumuyla ilgili menkabeler, 2. Sultan Sin’in mezarıyla ilgili menkabeler başlıklarıyla vermek mümkündür.

1. Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) doğumuyla ilgili menkabeler:

• “Bundan çok uzun vakit evvel belki altı belki yedi yüzyıl evvel Harput'un gümüş madenlerinden Kahramanmaraş’a göç etmiş bizimkiler. Orada bir genç kız yaşıyormuş. Bu kız kimseyle ilişkiye girmeden hamile kalmış. Kızın hamile kaldığını haber alan, gören, duyan topluluk, eski vakit tabi, kızı diri diri gömmüşler. Kız haliyle orada can vermiş. Mezardan gün boyu bir bebek ağlaması sesi gelmiş. Gece olunca da ay ışığı mezarın tam üstüne vuruyormuş.

Görenler hayret etmiş. Oradan geçen biri hem ayın ışığını görünce hem de bebeğin ağlama sesini duyunca mezarı açmaya karar verip köyden yardım istemiş. Topluluk da ayın ışığının mezara vurmasını hayretle karşılayıp yardım etmeye kara vermiş. Derken bunları mezarı açmışlar ki bebek doğmuş, ölmüş anasını emiyor. Tertemiz, güzel bir bebekmiş, görenler hayret etmiş.

Saatlerce kapalı olduğu mezarda ölmemiş, üstüne doğup ölmüş anasını emiyormuş.” (Karakaya-Stump, 2015:135-136) (K3, K12).

Anlatıda ocağın adı olan Sinemilli ifadesindeki "sin" kelimesinin Türkçe'deki sözlük anlamının "kabir, mezar" anlamıyla açıklanmış olduğu dikkat çekmektedir. Ocağın adının mezardan başlayan bir hayat ile bütünleşmesi dikkat çekicidir. Mezar, genel anlamıyla insanlık

için hayatın bittiği yerdir. Sinemilli Ocağı’nda ise mezar Sultan Sin’in hayatının başladığı yer olarak verilmektedir.

Anadolu Aleviliğinde ölüm bir son değil, başlangıçtır. Kişi, ulaşmak istediği Hakk’a ölüm ile kavuşmuş olur. Sultan Sin’in hayatının bir ölümle başlıyor olması bu açıdan da önemlidir.

Annesinin genç bir kadın iken hamile kalıp diri diri gömülmesi, ana karnındaki Sultan Sin’in ölmüş ana karnında varlığını devam ettirmesi ve kendi başına doğup, üzeri toprakla örtülü iken saatlerce ağlayıp varlığını çevredekilere duyurması sonun başlangıcı olarak ifade edilmekte ve kendisine kutsallık atfedilmesini sağlamaktadır.

2. Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) mezarıyla ilgili menkabeler:

• “Sultan Sinemil’in mezarının olduğu yer geçmişte bir kervan yoludur. Bir gün bir kervan gelir ve Sultan Sinemil’in mezarının yakınında konaklar. Öncelikle kervancılar, oraya hayvanlarını bağlamak için kazıklar çakarlar ve bu kazıklara da hayvanlarını bağlarlar. Gece olur ve kervancılar yatacak yerlerini ayarlarlar. Kervan sahibinin de gözleri görmeyen kör bir oğlu vardır. Onun yatağını da farkında olmadan bu mezara en yakın yere yaparlar. Sonrasında kervancılar dinlenmek için yataklarına girip uyurlar. Sultan Sinemil, gece çocuğun rüyasına girer, artık göreceğini söyler, ardından da adını söyler. Sabah olduğunda kervancılar, kervan sahibinin oğlunun bağrışlarıyla uyanırlar. Gözleri görmeyen çocuk, artık gördüğünü ve bunun Sultan Sinemil sayesinde olduğunu kervancılara anlatır. Sonrasında şaşkın vaziyette etrafına bakınan kervancılar ikinci bir olaya daha tanık olur. Akşam konakladıkları yerde hayvanlarını bağlamak için çaktıkları kazıklar, birer ulu ağaca dönüşmüştür. Bunun üzerine kervan sahibi, oraya Sultan Sinemil için ahşaptan bir türbe yaptırır ve yoluna devam eder.” (K12, K18), (Aksüt, 2014: 112).

Bugün Elazığ’da Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) türbesinin bulunduğu yerde yaşlı meşe ağaçları vardır. Bölge halkına göre bu ağaçlar, kervancıların hayvanlarını bağlamak için toprağa kazdıkları kazıklardır. Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) kerametiyle bu kazıklar birer ulu meşe ağacına dönüşmüştür. Bu rivayet Elazığ’da yaşayan Sinemilliler arasında yaygın olarak anlatılmakla beraber Kahramanmaraş’ta yaşayan Sinemilli ocakzâdelerden Hüseyin Soysüren tarafından kısmen bilinmekte, ocağın talibi olan Veli Pür tarafından ise Elazığ’daki şekliyle anlatılmaktadır. Bu rivayetin Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) mezarının bir türbe haline gelmesini sağladığına inanılmaktadır. Bu rivayete göre Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) kerametleri yalnız doğumuyla sınırlı kalmayıp ölümünden sonra da devam etmektedir.

• “Bu rivayete göre olay Kıbrıs Savaşı sırasında Aydınlı bir pilot tarafından yaşanmıştır. Pilotun ifadesine göre savaş sırasında uçağını pistten havalandırmıştır. Bu esnada bir pir gelip kendisine “Ben sana at demeden, bombalarını atmayasın.” demiştir. Pilot ise bu söyleneni kulak ardı etmiş, ciddiye almamıştır. Pir, pilotun kendisini ciddiye almadığını görünce aynı cümleyi tekrar etmiştir. Bunun üzerine de pilot, bu cümleyi inatla söyleyen pirin kim

olduğunu merak etmiş ve pire “Sen kimsin?” sorusunu yönletmiştir. Bu soruya cevap olarak pir,

“Ben Elazığ Keban Piran köylerinden Sultan Sinemil’im.” demiştir. Aydınlı olan pilot, pirin söylediklerini yerine getirdikten sonra üssüne dönmüş ve orada tüm hedefleri vurduğu için komutanının övgülerini almıştır. Pilot, komutanına övgüler için teşekkür edip “Ben vurmadım, vurduran vurdurdu.” demiştir. Savaş sonrası pilot, Elazığ Piran köylerine gelmiş, Sultan Sinemil Türbesi’ni bulmuş ve burada kurban kesip yaşadığı olayı bölgedekiler anlatmıştır” (K12), (Aksüt, 2014: 111).

Sultan Sin’in (Sinan, Sinemil) kerametlerinin ölümünden sonra da devam ediyor olması önemlidir. Özellikle de doğumuyla ilgili mezardan başlayan hayatını ele alan rivayet dikkate alındığında Sultan Sin’e (Sinan, Sinemil) adeta yok olmama, ölümsüzlük özelliğinin yüklendiği görülmektedir.

Kahramanmaraş’ta yaşayan Sinemil evlatları arasında Sultan Sin’in hayatta iken gösterdiği düşünülen menkabelerin bilinmiyor, anlatılmıyor olması dikkat çekicidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere Kahramanmaraş’ta yaşayan ocakzâde ve talipler, daha ziyade Kahramanmaraş’ta yaşamış Sinemil evlatlarının kerametlerini, menkabalerini bilip anlatmaktadırlar.

Sinemilli Ocağı’nın bölgede yaşayan talipleri, ocağın kökenine dair net bilgileri olmağını ifade ederken kimi talipler de ocağın hangi imam soyundan geldiğini dahi bilmediklerini belirtmişlerdir. Bu duruma çoğu kişinin ocağın merkezini yalnız Kantarma Mahallesi olarak biliyor olması, ocağın kökenini, tarihini merak etmiyor olmaları ve Sultan Sin (Sinan, Sinemil) Türbesi’nin bölge dışında, Elazığ’da olması ve bu türbenin varlığından çoğu Sinemilli Ocağı talibinin haberi olmaması etkili olmuştur. Ayrıca değişen dünyayla beraber çoğu kişinin Alevilik bitiyor dediği, Aleviliğin değişip dönüştüğü kentleşme süreci de Sinemilli Ocağı taliplerinin itikattan ayrılmasında, erkânı, ocağı, ocağın atasını unutmasında ya da öğrenme gereği duymamasında etkili olmuştur.