• Sonuç bulunamadı

Şema 4.1. Kahramanmaraş’ta bulunan Sinemilli Ocağı’nın alt kolları

5. SİNEMİLLİ OCAĞI’NDA İNANÇ YAPISI 1. Allah

5.17. Hayırlı – Gülbenk

Hayırlı, mürşid/dede dediğimiz kişiler tarafından kimi hizmet aşamalarında okunan iyi niyetli dualar olarak ifade edilmektedir (Korkmaz,2016: 315). Bu dularda sağlık ve hayat ile ilgili iyi niyetli ifadeler yer almaktadır.

Gülbank ise tarikatın yol merasimlerinde yüksek sesle cemaatin içerisinde okunan, özel dualar, Hakk’a yakarış olarak ifade edilmektedir (Korkmaz,2016: 290).

Gülbank veya Gülbenk, dua anlamına gelmektedir. Hayırlı gülbenk ise hayırlı dualar, kötü şeylerin tamamından arınmak anlamındadır. Aleviler de şehirleşmeden payını almış, bu sayede hayatlarına yeni kavramlar girmiştir, hayırlı kavramı da bunlardan biridir. Gülbenk

yaygın bir kavram olmasına rağmen hayırlı kavramı Sinemilli Ocağı’nın genelinde ve özellikle de ocağın merkezi olan Kahramanmaraş ilinin Elbistan ilçesine bağlı Kantarma Mahallesi’nde yaygın kullanılan bir kavram değildir.

Gülbenk kavramı, Alevi toplumunda nefesler, deyişler ve semahlar kadar önemli bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Alevi ritüelinin ve erkânının olmazsa olmazlarından biridir. Herhangi bir işe, herhangi bir erkâna, herhangi bir ritüele başlamadan önce, içinde ya da sonlandırılırken dede, pir ya da mürşid tarafından söylenmesi, okunması gerekli görünen, istenilen, talep edilen bir nevi hayır dua diyebileceğimiz bir kavramdır. Özetle dededen alınmak istenen hayır duasıdır. Sofranın da, yola çıkmanın da vs. gülbengi vardır. Sinemilli Ocağı için denilebilir ki talibin belki de, dededen en çok talep ettiği şey, hayır duası almaktır (K4, K7, K10).

“Can özünüzden bağlayı bel evliya erkânına, Elhamdülillah, yine durduk pirimiz divanına, çok kusurum var amman alamam sordum geldim, erenatına, eshanına, malım kurban bu yola, canım ol yeter tercüman, Hak eyvHak pirimiz fermanına. Irak gittik, yakın geldik, dağı deldik, boğazımıza taktık, fazlı gibi hançer göbeğimizde, Nesimi gibi posta elimizde, Mansur gibi boğazımızda, ne kimsenin hakkından kaçarız ne de haklı hakkımızdan kaçarız, hakkı olan kardeşler talep etsinler” Gülbenk, bunların içindedir, rızalık almak için sorulan sorular da iyi niyetli dualardadır (K4, K10).

Sinemilli Ocağı dedeleri, cemlerin sonundaki lokma faslı başta olmak üzere hemen her yemekten sonra taliplerine lokma duası verirler. Yenen yemeğin hayırlara vesile olması, hastalara şifa, dertlilere derman olması vs. şeklinde iyi niyetli dualar edilmektedir. Lokma duasının yanı sıra kurban tığlanmadan önce dede gülbenk okumaktadır. Cemlerde on iki hizmet ve semahtan sonra gülbenk okunmaktadır. Cem bittikten sonra da dede, taliplerine oturan-duran duası vermektedir.

Sinemili Ocağı’nda dua, gücüne inanılan bir unsurdur. Talipler için ocakzâdelerden alınan hayırlı bir dua oldukça önemlidir. Öyle ki geçmişte bir kişi, hastalandığı zaman, ocağa gitmekte oradaki pirlerden dua almaktaydı. Duanın yaratıcı bir gücü olduğuna inanılmaktadır.

Şimdilerde de dua, genel anlamıyla Sinemili Ocağı’nda gücünü korumaktadır. Talipler, dedelerin, ermişlerin dualarının gücü olduğuna inanmaktadırlar. Bu nedenle de türbe, Hakk’a yürümüş dede mezarları, ocakzâde dedelerin evleri vs. ziyaret edilmektedir.

5.18. Ahiret

Ahiret, insanların öldükten sonra gittiklerine innaılan yer, öbür dünya olarak genel anlamıyla ifade edilir. Batın anlamıyla ise ahiret, doğayı ya da doğa parçalarını nesne kimliklerinden, insanı da beden kimliğinden “sıyrılarak” ulaşıldığına innaılan, doğa ve beden

olmayan yer olarak algılanan, “görünmeyen” durumunda bulunan âlem, öbür dünya (Korkaz, 2016: 41).

Anadolu Aleviliğinde ahret inancı bir son, ayrılık değil, aksine bir kavuşma olarak nitelendirilir. Bu nedenle de Alevi toplumunda bir kişi vefat ettiğinde “Hakk’a yürüdü” ifadesi kullanılır. Böylelikle kişinin öze döndüğü, Hak ile bir olduğu belirtilmiş olur. Ahiret inancı noktasında Anadolu Aleviliğinde temel olan kul hakkı yememiş olmaktır. Hakk’ın kul hakkına girmek dışında diğer eksiklikleri affedeceğine inanılır. Bu nedenle Alevilerin temel ibadeti olan cemlerde, rızalık kavramı temel olmaktadır. Bunun yanı sıra sosyal, hukuksal işlevi de olan cemlerde kul hakkı yiyen kişiler düşkün ilan edilerek cezalandırılır ve bu kişiler hakkına girdiklerin kişilerin rızalığını almadığı sürece düşkün sayılıp Hak katında da affedilmeyeceğine inanılır (Yaman, 2007: 219).

Sinemilli Ocağı dedeleri, ahrete gitmenin kolay olmadığı görüşündedir, ahrete gitmek için hâl, amel, ehval, edep, aya gerektiğini dile getirmektedir. Kişinin aklına, mantığına, gönlüne sığmayan bir şeye inanmaması gerektiğini dile getirmektedirler. Cennet de cehennem de bu dünyâd adır, şeklinde bir görüşleri vardır. Sorgu suallerin bu dünyada olduğu kanısındadırlar.

Sinemilli Ocağı dedeleri ve talipleri, mantığın az da olsa bazı şeyleri kavraması gerektiğini ifade etmektedirler (K3, K9).

Sinemilli Ocağı ocakzâdeleri ve genel anlamda talipleri yer altındaki cennet için kimsenin, kimseye zarar verme hakkının olmadığını, yer altındaki cenneti düşünmekten ziyâd e, yeryüzünü, Alevisi ile, Sünnisi ile, Kürdü ile, Türkü ile, doğulusuyla, batılısıyla, bütün inançlarıyla, kültürleriyle nasıl cennete çevirebileceğimizi düşünmeliyiz şeklinde bir görüşe sahiptirler. Yeryüzü cenneti olmazsa, yer altı cenneti de olmaz, diye ifade etmektedirler.

Yeryüzünde bir başkasıyla dostluk kurarak bir cennet yaratmanın peşinde olmayan bir inancı Alevi inancı kabul etmemektedir. İnsan yaşamı kutsaldır, önemli olan noktada budur. Cennet, cehennem ucu açık kavramlardır. Ancak asıl olan yeryüzünü cennet eylemektir (K3, K4, K8, K9).

Öbür tarafta mutlaka bir yer vardır ama cennet, ama cehennem, ama başka bir şey. Hatta öte dünyadan da bu dünyaya tekrar gelinebilirde ancak ne olarak geleceğimizi ya da bu dünyaya tekrar gelip gelemeyeceğimizi kimse bilemez, tıpkı cennet, cehennem kavramları gibi (K4).

Cennet de, cehennem de insanın içindedir. Öyle ki insanlara davranış biçiminiz çok önemlidir diyen Sinemilli Ocağı dedeleri, konuyla ilgili olarak şu kıssayı anlatmışlardır:

“Bir gün bir Ateist, Budist bir rahibe rastlıyor, dönüp ‘Ya Rahip, cennet nedir, cehennem nedir’ diye soruyor. Bunun üzerine Rahip ‘Be birader, var yoluna git” diyor ve yoluna devam ediyor. Ateist sinirlenip kılıcını çekip peşinden gidiyor. Tam kılıcı kaldırmışken rahip dönüp

‘Dur kardeşim, işte senin bu hiddetin cehennemdir’ diyor ve yoluna devam ediyor. Ateist tekrar peşinden gidiyor ve ‘Peki cennet nedir’ diyor, sakin bir şekilde. Rahip ‘İşte senin bu güzel ifaden de cennettir’ diyor” (K12)

Tüm inanç sistemlerinde öte dünya düşüncesi söz konusudur, diyebiliriz. Tüm dinlerde ve inançlarda Ortodoks ve Heterodoks kavramları vardır. Ortodoksizm, biraz daha katı, muhafazakâr bir yapıyı temsil ederken, Heterodoksizm ise biraz daha dünyayla uyumlu ya da başka şeyleri de içinde barındıran bir yapıyı temsil etmektedir. Alevilik, bu anlamda Heterodoks bir yapı sergilemektedir.

Alevilik sembolize edilen, bir takım ritüellere indirgenen, kalıplara sığdırılan bir inançla ibadetle kendisini sınırlandırmaz. Dolayısıyla Alevilik inancında cennet, cehennem ya da ahret olarak nitelediğimiz kavramlar ayrı bir dünyâd a değil, yine bu dünyâd adır. Yani cennet de, cehennem de bu dünyâd adır. Alevilik inancında da ahiret olgusu vardır, ancak diğer Ortodoks İslam inançlarının işaret ettiği gibi değildir. Alevi inancında kişinin günahı sembolik olarak yapılan bir ritüelle ortadan kalkmaz. Kişinin gerçek anlamda iç arınmasıyla alakalıdır, yani kişi gerçek anlamda öyle hissetmiyor ve dışarıya yansıtmıyor, yaşamıyorsa hayatında, o şekilde sembolik bir arınma mümkün değildir.

5.19. Değerlendirme

Sinemilli Ocağı’nın Kahramanmaraş ilinde yaşayan ocakzâde ve talipleri, Anadolu Aleviliğine bağlı bir inanç yapısına sahiplerdir. Anadolu Aleviliğinde esas olan “yol bir, sürek bin bir” ifadesi de esas alındığında Kahramanmaraş ilinde yaşayan Alevilerin kendilerine özgü inanç ve pratiklerinin olması yadırganası bir durum değildir.

Kahramanmaraş ilinde mevcut olan Sinemilli Ocağı’nda on iki imamların isimleri daima zikredilmektedir. Sinemilli Ocağı’nda ehl-i beyte gönülden bir bağlılık durumu söz konusudur.

Hak-Muhammed-Ali üçlemesinin günlük hayata dahi yansıdığını görmek mümkündür. Öyle ki özellikle geçmişte Sinemilli Ocağı mensupları, daha ziyade ocağın anaları, suyu üç yudumda içmekte ve her yudumda üçlemeyi dile getirmekteydiler. Birinci yudumda “Ya Hak”, ikinci yudumda “Ya Muhammed” üçüncü yudumda ise “Ya Ali” diyerek suyu yudumluyorlardı. Köyden kente göç, Alevi erkânından uzak kalma vs. nedenlerle bu yaşam biçimi Sinemilli Ocağı’nda da sarsılmış durumdadır. Değil suyu üçleme ile içmek çoğu ocak talibi bu üçlemenin ne anlama geldiğini dahi bilmemektedir.

Anadolu Aleviliğinin bel kemiği olan rızalık anlayışı, Sinemilli Ocağı’nın da temel yapı taşı konumundadır. Öyle ki özellikle ocakzâde ve talipler bir tas su için dahi rızalık istemekte, kimsenin hakkına girmemeye özen göstermektedirler. Dört kapı, kırk makam algısı Sinemilli Ocağı’nda halen aktif rol oynamakta, ancak bu kapıların kilitlerinden biri olan musahiplik, günümüzde yapılmadığından daha ziyade sözde kalmaktadır.

Anadolu Aleviliğinde temel taşlardan biri de Tevella-Teberra inanışıdır. Özellikle ocağın bölgedeki merkezi konumunda olan Kantarma mahallesinde dedeler, bu inanışı çok

önemsemekte ve teberra inanışına “tecella” da demektedirler. Sinemilli Ocağı’na bağlı ocaâkzadeler, geçmişte bu inanışa, algıya daha bağlı iken şimdilerde bu durum da metropolleşme ile zedelenmiştir. Özellikle de kentleşmeyle beraber bölge dışına göç eden ve Alevi erkânından uzakta olan ocakzâde ve taliplerde bu anlayış da zedelenmiştir.

Sinemilli Ocağı’nın Kahramanmaraş ilinde Elbistan, Pazarcık, Çağlayancerit ve geçmişte Ekinözü’nde yaşayan dedeleri varken günümüzde halen Elbistan, Pazarcık, Çağlayancerit ilçelerinde dedeler yaşamaktadır. Sinemilli Ocağı dedeleri bölgede yaşıyor olmalarına rağmen yol eskisi gibi ilerlememektedir. Öyle ki Ekinözü’nde ÇANDER’in düzenlediği ceme Adıyaman-Gölbaşı’ndan dede ceme davet edilmiştir. Bölgede cenaze erkânına halen Sinemilli Ocağı dedeleri bakmakta, ocağın merkezi kabul edilen Kantarma’da yapılan cemleri dedeler yönetmektedir.

İnceleme alanımız olan Kahramanmaraş ilinde Anadolu Aleviliğinin önemli ocaklarından olan Sinemilli Ocağı’nda inanç yapısıyla ilgili öğretileri tam anlamıyla, eksiksiz bilenlerin her geçen gün azaldığı ve maalesef ilerleyen süreçte daha da azalacağı tarafımızdan tespit edilmiştir.

Bu durumun temel nedenlerinden biri genç nüfusun cemlere çok fazla dahil olamaması, geçmişteki gibi küçük yaşlardan itibaren cem ortamına dahil olup yaparak, yaşayarak yolu öğrenememeleri, cemlerin düzenli olarak yapılmıyor olması gelmektedir.

Ayrıca yine Sinemilli Ocağı’nın Kahramanmaraş ilinde isim yapmış, ölümlerinin üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen günümüzde dahi mezarları ziyaret edilerek saygıyla anılan dedelerinin yerlerinin boş kalmış olması, günümüzde bu şekilde keramet ehli, yolu kendinden evvel gören, öğretiye sıkı sıkıya bağlı dedelerinin bulunmayışı da etkilidir. Ayrıca

“Hizmet Hak içindir” algısıyla herhangi bir karşılık beklemeksizin, talibin verdiği hakullah ile yetinecek, maneviyatı güçlü, kendini Hak yoluna adamış kişiler de hem hizmet sahibi olarak hem de dede olarak mevcut değildir.

Sinemilli Ocağı, Anadolu Aleviliği içerisinde önemli bir yeri olan, talip sayısı oldukça fazla önemli bir ocaktır. Bu ocağın inanç yapısı da Anadolu Alevi-Bektaşi inanç sistemine göre şekillenmiştir. Bu ocağın inanç ve uygulamaları, ritüelleri ve törenleri ocağın geleneğine, Anadolu Aleviliği’ne bağlı bir yapısı olduğunu göstermektedir.