• Sonuç bulunamadı

Şema 4.1. Kahramanmaraş’ta bulunan Sinemilli Ocağı’nın alt kolları

5. SİNEMİLLİ OCAĞI’NDA İNANÇ YAPISI 1. Allah

5.5. Ehl-i Beyt

Ehllibeyt’in sözcük anlamı, ev halkıdır. Ev halkı yani, Ehl-i beyt, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatıma Ez Zehra, Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan’dır. Bunlara Arapça penç denir. Ehl-i beyt, Aleviler arasında Pençe-i Al-i Aba olarak da adlandırılırlar (Yaman, 2007: 222). Bu beş kişinin genel adına, bunlardan oluşan aileye ehl-i beyt denilmektedir (Korkmaz, 2016: 217).

Ehl-i Beyt, genel anlamıyla “ev halkı” manasına gelmekle beraber Hz. Muhammed, Hz.

Ali, Hz. Muhammed’in kızı ve Hz. Ali’nin eşi Hz. Fatma, Hz. Muhammed’in torunları, Hz. Ali ve Hz.

Fatma’nın çocukları olan Hasan ve Hüseyin için kullanılmaktadır. Ehl-i Beyt ifadesi, sembolize edilirken bir el olarak ifade edilir. Ehl-i Beyt dediğimiz bu kişi için “al-i aba” ve “pençe-i al-i aba”

ifadeleri de kullanılmaktadır (Çıblak, 2005: 60).

Ehl-i beyt, ehil kişinin evi anlamına gelir. Ehl-i beyt, Hz. Peygamber, Hz. Ali, Hz. Fatıma Ez Zehra, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin’dir. Ehl-i beyt evi, bunlardır. Bunların soyundan gelen imamlarda ehl-i beyt olarak anılmıştır. Bugün Alevi dedelerinin büyük çoğunluğu da ehl-i beyt sülalesindendir. Aslında Alevi dedesi olabilmek için, ehl-i beyt soyundan olmak gerekmektedir.

Ehl-i beyt Hz. Peygamberin evlatları ve soyundandır. Ancak her kim ki Hz. Peygamberin, Hz.

Ali’inin, on iki imamların yolundan giderse, onların yolundan ayrılmazsa bu kişilerde ehl-i beyt sayılır (K5, K9, K10).

On iki imamlar, ehl-i beyt soyundan gelmektedirler. İmam Hasan, Hz. Hüseyin, İmam Zeynel Abidin Hz Ali’nin çocukları iken İmam Bakır torunudur. On iki imamların hepsi ehl-i beyt soyundandır (K10, K12).

Ehl-i beyt kavramı, on iki imamlar üzerine kurulmuştur. Şu ocak, şu imamın soyundan, bu ocak bu imamın soyundan denilerek bir takım ocaklarlara kutsallık verilmektedir. Şecere itibariyle, ehl-i beyt kanalıyla, kendilerini Hz. Ali’ye dayandırırlar. Gerçekte Hz. Ali’nin on ikiden fazla çocuğu vardır. Birçok ocak, değişik dedeler ya da seyitler vasıtasıyla değişik imamların soyundan geldiklerini ileri sürerler. Düşünürsek, İmam Bakır’ın soyundan gelmek, aslında İmam Zeynel Abidin’in soyundan gelmektir. Çünkü İmam Bakır, İmam Zeynel Abidin’in oğludur.

Dolayısıyla bu on iki imamlar hususunda çok ince ayrımlara gerek yoktur. Şecereyi kabul edersek, aslında tüm ocaklar, kendilerini Hz. Ali, dolayısıyla Hz. Muhammed’e dayandırmış oluyorlar (K7).

Ehl-i Beyt, Anadolu Aleviliğinde genel anlamıyla “ev halkı” anlamına gelmekle beraber Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Muhammed’in kızı ve Hz. Ali’nin eşi Hz. Fatma, Hz. Muhammed’in torunları, Hz. Ali ve Hz. Fatma’nın çocukları olan Hasan ve Hüseyin için kullanılmaktadır. Ehl-i beyt, Anadolu Alevileri için saygıyla anılan, ibadetlerde daima zikredilen ailedir. Aynı zamanda ehl-i beyt algısı, Anadolu Aleviliğinde dede olabilmenin ön koşulu olarak da alınmaktadır.

Ocakzâdeler, soylarını on iki imamlar aracılığıyla Hz. Ali’ye, dolayısıyla Hz. Muhammed’e

dayandırmış olmaktadırlar. Bu şekilde soylarına kutsallık kazandırmış, dinî önder olma vasfı elde eden dedeler, seyyidlik mertebesiyle cem yürütmektedirler.

Sinemilli Ocağı da kendisini bir imam aracılığıyla ehl-i beyte dayandırmaktadır.

Böylelikle de seyyidlik kazanmakta ve kutsanmaktadır. Keramet gösterdiğine inanılan bir eren olan Sultan Sin, soy yoluyla bağlandığı imamlar aracılığıyla ehl-i beyte bağlanmış ve kutsiyetine kutsiyet eklemiştir.

5.6. On İki İmam

Anadolu Aleviliğindeki on iki imam inanışının kökeni olarak Melikoff gibi kimi araştırmacılar İslam öncesi dönemi işaret ederler. Öyle ki Anadolu Aleviliğinin mihenk taşı konumunda olan, ocakların bağlanarak kutsallık kazandığı on iki imam inanışının İslamiyet öncesinde Orta Asya’da yaşayan Türkler tarafından kullanılan her yılı bir hayvan ile simgeleyerek ifade eden “On İki Hayvanlı Türk Takvimi”nin simgeleriyle yer değiştirmiş hali olduğunu dile getirirler. On iki imamlardan birincisi olan Hz. Ali’nin İslamiyet öncesi dönemdeki Gök-Tanrı inanışına denk olduğunu belirterek on iki imam inanışının da Anadolu Aleviliğinde kutsallaştırılmasının on iki hayvanlı Türk takvimine dayandırılmasını mantıklı bulduklarını ifade etmektedirler (Korkmaz, 2009: 371).

Anadolu Aleviliğinde ise on iki imamlar, ehl-i beyt soyu olarak algılanmakta ve buna dayanarak bu soydan geldiğine inanılan ocaklar kutsanmaktadır. Ehl-i beyt kavramı, on iki imamlar üzerine kurulmuştur. Ehl-i beyt, Hz. Muhammed, Hz. Ali, Hz. Fatıma Ez Zehra, Hz.

Hüseyin ve Hz. Hasan’dır. Bunların soyundan gelen imamlarda ehl-i beyt olarak anılmıştır.

Bugün Alevi dedelerinin büyük çoğunluğu da ehl-i beyt sülalesindendir. Sinemilli Ocağı dedelerine göre her Alevi vatandaşın bilmesi gereken on iki imam sıralaması ise şu şekildedir:

1. Hz. Ali 2.İmam Hasan 3.Hz. Hüseyin

4.İmam Zeynel Abidin 5.İmam Bakır

6.İmam Cafer-i Sâdık 7.İmam Musa-i Kâzım 8.İmam Ali Rıza 9.İmam Ali Takî 10.İmam Ali Nakî

11.İmam Hasan-el Askerî 12.İmam Mehdî-i Arî Resul

On iki imam sıralamasında ilk sırada yer alan Hz. Muhammed’in damadı Hz. Ali’nin asıl ismi Ebü’l Hasan Ali b.Ebi Talib el Kureyşi el Haşimi olarak kayıtlara geçmektedir. Hz. Ali’nin babası Ebu Talib, annesi Fatıma binti Esed b.Haşim’dir. Hz. Ali, Hz. Muhammed’e ilk inananlardandır. İslam âleminin dördüncü halifesi olarak geçer. Kendisinin Hasan, Kerbelâ’da şehit edilen Hüseyin, Zeynep, Ümmü Gülsüm ve ölü olarak dünyaya geldiği söylenilen Muhsin adlı çocukları vardır. Kendisi şehit edilerek ölmüş ve bugünkü Necef olarak bilinen Küfe’de yatmaktadır (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

On iki imamların ikincisi ilk imam olan Hz. Ali’nin oğlu, Hz. Hasan’dır. Hz. Hasan’a adını, dedesi Hz. Muhammed vermiştir. Kendisine “Zeki” ve Mücteba” lakapları ile seslenilmiştir. İslam âleminde Hz. Hasan soyundan gelenlere Şerif unvanı verilmektedir (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

On iki imamların üçüncüsü de Hz. Hasan’ın kardeşi, Hz. Ali’nin oğlu, Kerbelâ şehidi Hz.

Hüseyin’dir. Hz. Hüseyin Kerbelâ’da yaşadıklarından dolayı, Anadolu Alevileri için ayrı ve özel bir anlamı vardır. Muharrem ayında Hz. Hüseyin saygıyla, sevgiyle ve yaşananlardan dolayı büyük bir üzüntüyle anılır. Anadolu Alevilerinin temel ibadeti olan cemlerde, muhabbetlerde, yol ile ilgili sohbetlerde Hz. Hüseyin saygıyla anılır ve kendisi için saz eşliğinde mersiyeler okunur (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

On iki imamların dördüncüsü İmam Zeynel Abidin’dir. Gerçek adı Ali b.Hüseyin b.Ali b.

Ebi Talib el Kureyşi el Haşim olan İmam Zeynel Abidin olarak geçer. Kerbelâ olayı yaşandığında henüz dört yaşında bir çocuk olan Zeynel Abidin, Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib’in soyunu devam ettirmiştir (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

On iki imamların beşincisi İmam Bakır, Ebu Ca’fer Muhammed b. Ali b. Hüseyin el-Bakır adıyla bilinir. Hasan b. Ali Zeynel Abidin’in kızının çocuğudur. Silsile yoluyla Hz. Ali torunlarındandır (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

On iki imamların altıncısı kendine ait olduğu söylenilen Buyruk ile Anadolu Alevileri için oldukça önemli bir yer edinmiş olan İmam Cafer-i Sadık’tır. Gerçek adı Ebu Abdillah Ca’fer b.Muhammed el Bakır b. Ali Zeynelabidin b.Hüseyin b.Ali b.Ebi Talib olan İmam Cafer-i Sadık, silsile yoluyla Hz. Ali’ye dayanır, onun soyundandır (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

İmamların altıncısı olarak bilinen ve yazmış olduğu Buyruk adlı eserle Anadolu Alevilerinin, Caferilerin ve Bektaşilerin büyük sevgisini ve saygısını kazanmış olan İmam Cafer Sadık’ın Hakk’a yürümesinin ardından, kendisinin oğlu İsmail’i imam olarak kabul edenler İsmailiye adını almışlardır; yine İmam Cafer Sadık’ın oğlu olan Musa Kazım’ı yedinci imam olarak kabul edenler, sonrasında imamlığı on iki kişi olarak ifade edip esas imamiyeyi oluşturmuşlardır. İnançta, ibadet biçiminde, ritüellerde vs. altıncı İmam Cafer Sadık yolu benimsendiği için bu mezhebe Caferiye (Caferilik) adı verilmiştir (Çıblak, 2005: 61). Geçmişten günümüze Anadolu Alevileri özellikle nikah törenlerini, cemlerini İmam Cafer Sadık Buyruk’una bağlı kalarak yapmışlardır.

On iki imamların yedincisi, İmam Musa-i Kazım’ın gerçek adı Ebu’l Hasan Mûsâ b. Ca’fer el Kazım olarak geçer. On iki imamlardan sekizincisi yedinci imam Musa-i Kazım’ın büyük oğlu olan İmam Ali Rıza’ın gerçek adı Ebu’l Hasan Ali b. Mûsâ er- Rıza olarak geçer. On iki imamların dokuzuncusu mezarı, dedesi olan Musa-i Kazım’ın yanında olan ve gerçek ismi Ebu Ca’fer Muhammed b. Ali el Cevâd olan İmam Ali Takî’dir (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

On iki imamların onuncusu gerçek ismi Ebu’l Hasan Ali b. Muhammed el Hadi olarak bilinen İmam Ali Nakî’dir. On iki imamlardan on birincisi gerçek adı Ebû Muhammed Hasan b.

Ali el- Askerî olarak bilinen Hasen-el Askerî’dir. On birinci imam olan Hasen-el Askerî’nin bilinen bir çocuğu yoktur, ancak bilinen bir çocuğu olmamasına rağmen genel görüş bir çocuğu olduğu yönündedir. Bu çocuk da on iki imamlardan on ikincisi olarak kabul edilen ve bir gün ortaya çıkıp dünyaya düzeni getireceğine inanılan İmam Mehdî-i Arî Resul’dür (Özkorkmaz, 2011: 19-28).

Anadolu Aleviliğinde on ikinci imam olarak karşımıza çıkan Mehdî çevresinde bir inanç oluşturulmuştur ve bu inanç sadece Anadolu Alevilerine özgü değildir. Hemen bütün dinlerde, inançlarda özellikle kıyamette ya da kıyamete yakın bir kurtarıcıdan söz edilmektedir. Bu kurtarıcı, yeryüzüne gelecek ve dünyaya düzen getirecektir şeklinde bir inanç söz konusudur.

Bu kurtarıcı Hristiyanlıkta Mesih (İsa), Budizmde Budda, Brahmanizmde Vişnu vs. çeşitli isimlerde karşımıza çıkar. Genellikle tarikatın ya da dinîn kurucusunun dünyanın sonuna doğru ortaya çıkacağı ve dünyayı bozulmuş düzeninden kurtarıp düzene sokacağına inanılmaktadır (Çıblak,2005: 62).

Kimi araştırmacılar da Mehdîlik inancının Türkmenler arasında yayılmasına Baba İlyas’ın Tanrı’dan mesaj aldığını, Mehdî kimliğiyle kendisini peygamber olarak ilan ettiğini, bu anlayışın da İslam içerisinde Sünni algıdan daha ziyadeŞiî algıya daha uygun olduğunu belirtmektedirler (Çıblak,2005: 63).

İmam Hasan, Hz. Hüseyin, İmam Zeynel Abidin Hz Ali’nin çocukları iken İmam Bakır torunudur. On iki imamların hepsi ehl-i beyt soyundandır (K7, K8, K10).

İmam Zeynel Abidin için bazı âşıklar “Yetmiş iki pare olmuştur, Zeynel Abidin aba”

derler ama İmam Zeynel Abidin yetmiş iki parça olmamıştır. Kerbelâ’da sevdiklerini kaybettiği için, öyle söylenmektedir. Gözünün önünde sevdiği yetmiş iki insanı katletmiştir. O yüzden sürekli ağlamıştır. Sevdiğini, yakınını kaybeden kişiden bir şeyler eksilmesi de bunun göstergesidir. Rivayete göre İmam Zeynel Abidin’in otuz altı evladı vardır. İçlerinden sadece birine imametlik vermiştir (K11).

On iki imamların yedincisi olan İmam Musa-i Kazım’ın on sekizi erkek, otuz dört çocuğu vardır. Bunlardan dedeliğe eğilimi olan ise üç çocuğu vardır, biri sekizinci imam olan, İmam Ali Rıza, diğeri Sultan Sin, diğeri ise Hünkâr Hacı Bektaş-ı Veli’nin babası olan İbrahim Sani’dir.

Sultan Sin’nin de dört tane oğlu vardır, Kalender, Nadar, Haydar ve Aziz. Kalenderler bugün

Elbistan, Kantarma köyü dedeleridir, Haydarlar Elbistan, Pazarcık’taki dedelerdir, Nadarlar Elazığ’ın Sün köyündedirler, bu köyün tamamıdır, Azizler ise Bozdağ’da Tapo Ağa ve Adıyaman’da yaşayan Ali Ağa’nın ailesidir, bir de Doğanşehir’in Hudut köyünde bulunan Abidin Ağa ve Aziz Ağa vardır. Bunlar dedeliği değil, ağalığı benimsemişlerdir. Bunlar hem ağa hem dede sıfatıyla anılırlar (K5).

İmam Cafer-i Sadık, altıncı imamımızdır, ehl-i beyt soyundandır, Hz. Muhammed’in beşinci torunudur. On iki imamlar arasında mezhep sahibi olarak bilinen imamdır. İmam Cafer-i Sadık, İmam Cafer-i Mehd-i Sanai olarak da bilinir. İmam Cafer-i Sadık, Alevilerin buyruğudur.

Hatta bugün Caferîlik şeklinde bir mezhep konuları vardır. Aleviler, kendilerini İmam Cafer-i Sadık mezhebinden sayarlar. Şöyle derler “Sorma be birader, mezhebimizi. Biz mezhep bilmeyiz, yolumuz vardır. Çağırma meclis-i riyaya bizi, biz şerbet içmeyiz, dolumuz vardır.” ve “ Can vermeyen kişi, canana ermez. Muhammed, Ali’ye mezhep sorulmaz. Biz Muhammed, Ali’yi sevenlerdeniz” dizelerinden de anlaşılacağı gibi Aleviler, kendilerini başka mezheplerden pek de ayrı tutmaktan uzak dururlar. İmam Cafer-i Sadık’ın Kutsal Kitap’ı, yazıldığı dönemdeki Alevilerin inanç yapılarını, cemlerini, ritüellerini, yol arkadaşlıklarını, kişilerin birbirleriyle insani yöndeki ilişkilerini ele alıp, tasvir eden bir kitaptır. Kutsal Kitap, bugün farklı yazarlarca ele alınmıştır (K5, K8, K10, K12).

Alevi bir çift evleneceği zaman, Alevilik inancında dinî nikâhı kıyılırken, İmam Cafer-i Sadık’ın mezhebi üzerine nikâh kıyılır. Nikah kıyılırken “Hakümme ez ale nikahan nil âlemin fazilen beynel helal, mal haram vesselati vesselem, ehnel nusarî, ehnel eriman, kemal kahval temareke fir kelam, Hak’ın emri üzere, peygamberimiz Muhammed Ali Mustafa Hak u Tâla Aleyhi Vesselem’in kavli üzere, peygamberimizin beşinci torunu olan, İmam Cafer-i Sadık hazretlerinin mezhebi üzerine, cemaatimizin marifeti üzerine, akdi nikah olmakta, tevhitliğe ve tevitliğe, helalliğe ve muallağa” denir. Daha sonra isimler söylenir, “ verdin mi” sorusu sorulur, evlenen kişiler tek tek “verdim” der, “Bizde vekâleten aldık, kabul ettik, senli vesselem ela cemiyen enbiyan ve el-nursarî, Elhamdülillahi Rabbil’âlemin, el-fatiha” şeklinde devam eder (K10).

Alevilik inancında Kutsal Kitap vardır, bu kitap İmam Cafer-i Sadık’ın buyruğunu içerir.

Aleviler için asıl kutsal kitap, insandır, ilim irfan sahibi insanlardır. Aslında Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an-ı Kerim kutsal kitaplardır. Ancak Alevi inancında bu kitapların yanı sıra İmam Cafer-i Sadık’ın buyruğunu içeren Kutsal Kitap da vardır. Bu inanca göre önemli olan akla, mantığa uygun olmasıdır. Alevilik, ehl-i beyt hakkında bilgi veren bir kitaptır. Bu kitapta bir insanın ahlaklı, bilgili, anlayışlı, saygılı vs. olması gerektiği anlatılır. Bu buyruk, tamamen İmam Cafer-i Sadık’ın sözlerini içerir, Alevi cemlerinin nasıl olmasıyla ilgili detaylı bilgiler barındırır (K5, K8, K10, K12).

Buyrukta “Talip, düştüğü yerde kalkar, ne pirinden kalkar, ne pir, mürşidinden, ne rehberinden kalkar.” yazar. Yani insan kime hakaret ettiyse, haksızlık yaptıysa, o kişi kendisini affedebilir, o kişi affetmedikten sonra hiç kimse affedemez. Kim, kime ne günah ettiyse, gidip o kişiden özür dilemeli, rızalığını almalıdır. Yoksa o günah kendisiyle beraber olur, ömrü boyunca yakasından ayrılmaz (K11).

Ehl-i beyt soyundan gelen dedeler, talibin ikrarını alırken de taliplerine iyi niyetli olmaları, Hak yolundan ayrılmamalarıyla ilgili telkinlerde bulunur. Sonrasında kadın, erkeğinin elini öper erkek de tuttuğu eteği ve dedenin elini öper. El ele, el Hakk’a diyerek ikrar verirler (K5).

On iki imam algısı, ehl-i beyt ile iç içe değerlendirilmesi gereken bir konudur. Çünkü on iki imamlar ehl-i beyt soyundan gelen kişiler olmakla beraber kendilerinden sonra gelen ve günümüzde dede olarak kabul edilen kişlerin kutsallık kazanmasında etkin olan kimselerdir.

Günümüzde ocakların varlığı ve dede soylu kişilerin varlığı on iki imam algısına dayandırılmaktadır. Ocaklar, soylarını on iki imamlar aracılığıyla ehl-i beyte dolayısıyla da Hz.

Muhammed’e dayandırmaktadırlar. Böylelikle de seyydilik mertebesinde olan ocaklar, toplumun dinî lideri olma vasfını elde etmişlerdir.

Anadolu Aleviliğinin genelinde olduğu gibi Sinemilli Ocağı’na mensup dedelerin toplum tarafından kabul edilip sevilip sayılması için her şeyden evvel kendilerinin soyunu dayandıracakları bir imama ihtiyaçları vardı. Bu imam aracılığıyla soylarına kutsallık atfedilmiş olacak ve toplum tarafından kabul göreceklerdir. Sinemilli Ocağı dedeleri de kendilerini bir imama bağlayarak toplumun dinî önderi olmuş, geçmişten günümüze toplum tarafından saygı görmüş ve toplum üzerinde söz hakkına sahip olmuşlardır. Sinemilli Ocağı’nın kurucusu olarak kabul edilen Sultan Sin, keramet gösterdiğine inanılan bir erendir. Bu erenin soyu on iki imamlara dayandırılarak kutsallığına kutsallık eklenmiştir.