• Sonuç bulunamadı

Sultan Mahmud Gazne şehrini aldıktan sonra resmen Sebüktegin’den kalan büyük bir devlete hükümdar olmuştur. Tahta çıkar çıkmaz âlimleri, siyaset adamlarını, Gazne’nin ileri gelenlerini ve askerleri çağırıp hediyeler dağıtmıştır. Daha sonra babasının mezarını güzel bir şekilde yaptırmıştır. Kadir Billah’a bir elçi göndererek İslâm’a hizmet edeceğine söz vermiştir. Abbâsî Halifesi de ondan önce hiçbir padişah’a vermediği Yemînu’d-Devle ve Emînu’l-Mille lakabını Mahmud’a vermiştir.63

Sultan Mahmud kendi bölgesinden emin olmak için ve kendinden tehlikeleri uzaklaştırmak için Belh üzerine yürümüştür. Diğer bir yandan ise Sâmânî hükümdarı Ebu'l-Hâris, Faik ve Bektüzün tehlikelerinden Sâmânî devletini korumak için Belh, Herat ve Tirmiz şehirlerini Sultan Mahmud’a vermiştir. Ama Sultan Mahmud bütün Horasan topraklarını istemiştir. Ebu’l-Hâris’e, Ebul Hasan Humûlî’yi kıymetli hediyeleri ile gönderip “babam ve ben Sâmânî devletine çok hizmet etmişiz, bunları göz ardı etmeyin” demiştir. Sultan Mahmud’un elçisi Ebu'l-Hasan Humûlî varır varmaz, Ebu’l-Hâris ona vezirlik teklif etmiştir. Humûlî de bu teklifi kabul ederek Buhara’da kalmıştır. Bu olanlar Sultan Mahmud’u kızdırmış ve Sistan üzerine yürümüştür. Sistan’a varınca şehrin dışında konaklamıştır. Sâmânîler de savaşa hazırlıklarını almış bekliyorlardı. Bu sırada Faik ve Bektüzün fırsattan istifade ederek Ebu’l-Hâris’i bir bahaneyle davet edip kör etmişlerdir. Onun yerine kardeşi Abdülmelik’i tahta oturtmuşlardır.64 Faik ve Bektüzün Sâmânî devletinde nüfuzlu şahıslardı. Kendi

amaçlarına yetişmek için her yolu denemişlerdir. Bu yüzden Ebu’l-Hâris’in, Sultan Mahmud ile anlaşmasını hiç istememişlerdir ve Sultan Mahmud’dan da korkmuşlardır. Bu olayı Sultan Mahmud haber alınca ikisine elçi göndererek gelin bu küskünlüğü

63 Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s. 182. 64 Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s. 173.

29 konuşarak halledelim demiştir. Ama ikisi de Sistan’a çekilerek kaçmışlardır. Sultan Mahmud Gazne’ye dönmüş ancak ordusu Bektüzün ile savaşmak için kalmıştır. Bir müddet sonra Bektüzün ve Faik ile savaşa girmişler ve neticede Faik ölmüş ve Bektüzün Buhara’ya kaçmıştır.65

Bir başka tehlike ise Sultan Mahmud’u Hindistan seferlerinden alıkoyan ve babasının zamanında itaat altına alınan daha sonra kendini bağımsız olarak gören Emir Haleftir. Emir Halef oğlu Tahir’i Herat üzerine göndermiş ve Buşenç şehrini almıştır. O dönemde Herat vilayeti Sebüktegin’in kardeşi Buğracık’ın kontrolünde idi. Buğracık, Tahir ile savaştı ve işgal edilen yerleri geri aldı. Buğracık bu arada içkiye daldı ve sarhoş olmuştu ki Tahir bu fırsattan istifade ederek dağılmış ordusunu toplayıp Buğracık üzerine yürüdü onu yakalayıp öldürdü.66

Sultan Mahmud bu haberi alınca çok kızdı ve Halef’in üzerine 390/999 yılında yürüdü. Halef de istihkâmlı kalesinde sığındı ama teslim olmaktan başka çaresi yoktu. Sultan Mahmud’dan emân istedi, Sultan’ın adına hutbe okuttu ve ayrıca yüz bin dinar gönderdi.

Daha sonra Halefin oğlu Tahir ile arası açılmıştı. Oğuldan korkup onu bir hile ile getirtip öldürdü. Bu olayı halk kaldıramayıp Sultan Mahmud’u Sistan’a davet etti. 393/1002 yılında ordusunu Sistan’a çekti. Halef ise elinden bir şey gelmeyince kendi kalesine sığındı. Ne kadar kendisini savunduysa başarılı olamadı, yenilip ölmektense teslim olmayı tercih etti ve teslim oldu. Sultan, Sistan’da kalmasını istemedi ve onu kendi isteğiyle Cûzcân’a gönderdi. Daha sonra tahriklerden dolayı geri Gerdiz sarayına getirildi ve 399/1008 yılında vefat etti.67

a- Sultan Mahmud’un Hindistan Seferleri

İlk Türk-İslâm devletleri içerisinde önemli bir konuma sahip bulunan Gazneli Devleti, 352/963 yılında bugünkü Afganistan’ın güneyinde bulunan Gazne şehrinde kurulmuştur. Yaklaşık iki asırdan fazla süren hâkimiyeti dönemlerinde bugünkü Afganistan, Pakistan ve kuzey Hindistan’da da büyük bir güç olarak varlıklarını hissettirmiştir.

65 Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 378; Sayîd Ebu'l-Kâsım Furuzânî, s. 109. 66 Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s. 206.

30 Gazneli Mahmud, Karahanlılar’la bir anlaşma yapıp kuzey cephesini emniyete aldıktan sonra, tahta çıkarken yaptığı yemine ve sözüne ( İslâm Dinine yardım etmek ve İslâm düşmanlarını söküp atmak maksadıyla Hindistan’a sefer yapmayı vaat etmişti) sadık kalarak Hind seferine başlamaya karar verdi. Sultan Mahmud daha önce de babasıyla Hindistan’a gitmiş, bu ülkenin ne kadar zengin olduğunu görmüştü. Bu bakımdan Sultan Mahmud’un Hindistan seferlerinin sebeplerinden birinin bu ülkenin zenginliği olduğu anlaşılmaktadır. İkinci ve en mühim sebep ise, bu ülkede İslâm Dinini yaymaktır. Ayrıca ordunun boş ve hareketsiz durarak isyan ve kargaşaya sebep olmalarını engellemektir. Bu bakımdan kalabalık Gazneli ordusunu meşgul tutmak ve bir başka taraftan ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için daha büyük topraklara hâkim olmaktı. Halk ve gönüllüler de ganimet getirdiği için onu desteklemekteydi.68 Yeni ve

gelişmekte bulunan başkent Gazne’nin kuzey Hindistan ovalarına hâkim ve yüksek bir yaylanın tepesinde bulunması, bu seferlerin yapılmasında büyük kolaylıklar sağlamıştır. Sultan Mahmud Hindistan’a on yedi sefer yapmış, bu seferler onun saltanat devrinin büyük bir kısmını doldurmuştur.69

Sultan Mahmud büyük idealleri olan çok büyük bir hükümdardı. Hindistan’a ilk seferini Şevvâl 390/Eylül 1000 yılında düzenlemiştir. O, Kabil’in doğusunda Lamğân (Lağmân) bölgesinde Hindliler’in idaresinde bulunan bir kaç kaleyi fethettikten sonra Gazne’ye geri dönmüştür. Sultan Mahmud’un bu ilk seferinin fazla önemli olmadığı anlaşılmaktadır.

Sultan Mahmud’un ikinci seferi ise 391/1001’de Caypâl’a karşı olmuştur. Askerleri arasından onbeş bin gönüllü süvari ile birlikte Gazne’den harekete geçmiş ve Peşaver yakınında ordugâh kurmuştur. Bu savaşta Caypâl’ın onbeş kadar oğlu, torunu ve büyük komutanları esir alınmıştır. Sultan Mahmud’un eline bol miktarda ganimet geçmiş, Caypâl ise, elli fil ve iki yüz elli bin dinar fidye karşılığında serbest bırakmıştır.70 Putperestler karşısında kazandığı büyük başarılarından dolayı, “Gazî”

lakabını almıştır.71 Sultan Mahmud Üçüncü Hind seferini Multan’ın doğusundaki

Bhâtiya’ya doğru 395/1004 yılında düzenlemiştir. Becî Rây’ı cezalandırmak için

68 Hakkı Dursun, Yıldız,(Edt.), Doğuştan günümüze Büyük İslâm Tarihi, İst. 1988. s. 232. 69 Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s. 37.

70 Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s 208-09; Abdulkadir Bedayunî, Müntâhabü’t-Tevârih, 1284, s.

5; Gerdîzî, Zeynü'l-Ahbâr, s. 386.

31 Gazne’den ayrılmıştır. Burada üç gün mukavemetin sonunda savaş Gazneliler lehine sonuçlanmiştir. Becî Rây esir düşmeyi kendine yakıştırmayıp intihar etmiştir.72 Sultan

Mahmud’un dördüncü seferini 396/1006 yılında Ebû’l-Futuh Davud’a ve Pencâb Râcâsı Anandpâlâ karşı yapmıştır.73 Sultan Mahmud’un 399/1008 yılında Şulpâlın irtidat

etmesi ve itaattan çıkması üzerine yapmıştır. Bu seferinde Şukpâl esir alınarak Multan geri Gazneli devletinin hâkimiyetine girmiştir.74

Sultan Mahmud’un bu seferi Caypâl’ın oğlu Anandpâl’a karşı olmuştur. Anandpâl, Hindistan’daki diğer Râcâlardan yardım istemeye sevk etmiştir. Nihayet Guvâliyar, Kalincar, Ucceyn, Acmer, Kannevc ve Delhi’deki Râcâlar yaklaşan İslâm tehlikesini hissetmeye başlamıştır. Bu Râcâlarla anlaşarak onlardan aldığı yardımcı kuvvetlerle Sultan Mahmud’a karşı yürümüştür. Neticede Gazneli ordusu galip gelip Hindu racalarını tarumar etmiştir.75

Sultan Mahmud, 400/1009 tarihinde Narinpur (Narâyanpûr) üzerine yürümüştür. Burası ticaret merkezi olduğundan önem taşımaktaydı. Narinpur Râcâsı mukavemete teşebbüs ettiyse de, netice itibarıyla başarılı olamamış ve teslim olmak zorunda kalmış, ganimetleriyle birlikte Gazne’ye dönmüştür.76 Bu seferin neticesinde Horasan ile Hindistan arasındaki yolların tüccarlar için açılmasına ve ticaretin hız kazanmasına neden olmuştur.77

Gazneli Mahmud, döneminde Multan eyaletinin uzak bölgelerinden Tanisar’de bulunan büyük bir mabet ve içinde birçok put bulunmaktaydı. En büyük putun ismi ceksum idi. Değerli mücevheratlarla süslenmişti. Gazneli Mahmud, Puthaneyi viran etmiş, putları kırmış ve en büyük putu Gazne’ye getirtmiştir. 78

Sultan Mahmud’un dokuzuncu Hind seferi 404/Mart 1014 Nandanah’da, bugünkü Salt Range bölgesinde olmuştur. Buranın Râcâsı Triloçenpâl, Gerdîzî’nin yazdığına göre Trucenpal.79 Gazneli Mahmud’un gelmesini haber aldığında Nandanah

kalesinin idaresini oğlu Bhîmpâl’a bırakıp kendisi Keşmîr vadisine saklanmıştır. Birkaç

72 M. Zekaullah, Tarih-i Hindistan; Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s. 277. 73 Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 66.

74 Erdoğan Merçil, , Gazneliler Devleti Tarihi, s. 19. 75 Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s. 292. 76 Cûfedakânî, Tercüme-yi Târîhî Yemînî, s. 332-34. 77 Sayîd Ebu'l-Kâsım Furuzânî, s. 117.

78 Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 84-86. 79 Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 394.

32 gün savaştıktan sonra Sultan Mahmud, Hintlilere karşı muvaffak olmuştur. Gazneli Mahmud’un bu zaferinin Hindistan’daki yankıları büyük olmuş ve en uzak yerlere kadar yayılmıştır. Bu sebeple, bu ülkelerin sakinlerinden bir kısmı İslâm dinini kabul etmiştir. Gazneli Mahmud onlara İslâm dininin esaslarını öğretmeleri için hocalar tayin etmiş, ülkenin her tarafına camiler yapılması için de emir vermiştir80

Sultan Mahmud’un Hindistan’daki en önemli seferlerinden biri Thanisar seferidir. Delhi’nin 150 km kadar kuzeyinde bulunan ve Hindularca mukaddes tanılan Thanisar şehrine 405/1014 tarihinde sefer düzenlemiştir. Bu şehirde birçok tapınak ve putlar bulunmaktaydı. Bu putlar arasında en meşhuru Çakrasvâmen adında büyük bir put idi. Sultan Mahmud hem o, putu kırarak Hinduların maneviyatını sarsmak, hem de bu şehir de bulunan hazine ve filleri ele geçirmek için Thânsar üzerine yürümüştür.81

Sultan Mahmud, 407/1016 yılın başlarında Lohkot kalesini almak üzere kışın şiddetli olmasına rağmen yapmıştır.82

Sultan Mahmud’un bu on ikinci seferi zengin bir ülke olan Kanavvec’e karşı olmuştur. Sultan önce Keşmir ve çevresini aldıktan sonra 13 C.evvel 409/27 Eylül 1018 tarihinde yedi tehlikeli ve büyük sudan geçerek Kanavvec sınırlarına ulaşmıştır. Buranın hâkimi Kore adındaki kişi Sultan Mahmud’dan emân isteyerek teslim olmuştur.83

Sultan Mahmud böylece Camnâ ile Ganj nehirleri arasındaki memleketleri zaptettikten sonra, Delhi ile Agra yolunun ortasında Matura şehrinde ordusunun büyük bir kısmını bırakarak, asıl hedefi olan Kanavvec Şehri’ne yürüdü. Sultan Mahmud’un 8 Şaban 409/ 20 Aralık 1018 tarihinde Kanavvec’e yaklaştığını haber alan Râcâ Racyapâl Ganj nehrini geçerek Bari’ye kaçmıştır. Sultan Mahmud bir günde Kanavvec kalesini almış.84

Gazne ordusu filler de dâhil olmak üzere büyük ganimet ele geçirmiştir. Rivayetlere göre Sultan Mahmud bu seferden tahminen üç milyon dirhem para, elli beş bin esir ve üç yüz fil ganimet ile Gazne’ye geri dönmüştür. Bu başarı, onun şöhretini İslâm ve Hind dünyasında bir kat daha arttırmıştır.85 Sultan Mahmud, Kanavvec’de elde

80 Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 394.

81 Muhammed Nazım, Hayat ve Evkati Sultan Mahmud Gaznevî, s. 97. 82 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-i Ekberî, c. I. s.11.

83 Abdulkadir Bedayunî, Müntehabu’t- Tavârih, s. 6; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-i Ekberî, c.I. s. 12. 84 M. Kâsım Firişte, Tarih-i firişte, c.I.s. 45.

33 ettiği zengin ganimet ile Gazne’nin ünlü Ulu Camisini yaptırmıştır.86

Sultan Mahmud, 410 yılı sonunda/1019 tarihinde bu olayları haber aldığı zaman Gazne’den hareket etmiştir. Onun bu Hind seferindeki gayesi Nanda ve müttefiklerini itaat altına almaktı. Bu savaş sonucu Gazneli kuvvetlerinin eline bol ganimet ile iki yüz kadar fil geçmiştir (410/ 1019).87

Sultan Mahmud daha sonra Bâri Râcâsı ve Kâlincar Râcâsı ile müttefiklerinin başı olan Nanda’nın üzerine yürümüştür. Rivayetlere göre, yüz kırk beş bini piyade, otuzaltı bin atlı ve altı yüz kırkı filden oluşan ordusuyla (Mirza Nesrullah Han’a göre kırk beş bin piyade asker)88 Sultan Mahmud’un kuvvetlerine doğru ilerlemiştir. Bu

kalabalık orduyu gören Sultan Mahmud askerlerinin moralleri bozulmaması için ordusunun hazırlığını yeniden düzenlemiştir. Sonra Nanda’ya İslâm dinini kabul etmesi ve onu psikoloji olarak korkutması için bir elçi göndermiştir. Ancak Nanda’nın İslâm dinini reddetmesi üzerine iki ordu birbiriyle karşılaşmıştır. Sonuç itibarıyla Nanda’nın ordusu bozguna uğrayarak kaçmıştır.89

Sultan Mahmud 413/1022 tarihinde Nanda’ya karşı Kâlincar’a doğru yönelmiştir. Sultan, önce ona bağlı olan Guvâliyar Râcâsı Arcen’ın üzerine yürümüş. Daha sonra Kâlincar muhasıra edilerek diğer yerlerle olan bağlantıları kesilmiştir. Gazneli ordusunun şiddetli hücumlarından korkan ve karşı koyamayacağını anlayan Nanda barış teklif etmeye karar vermiştir. Sonuç itibarıyla yıllık haraç, hediyeler ve üç yüz fil karşılığında barış istemiştir. Nanda, Sultan Mahmud’u öven bir şiir yazmış ve bu şiiri beğenen Sultan Mahmud, Nanda’ya onbeş kalesinin idaresini bırakmıştır. 413 yılı sonunda/Mart-Nisan 1023 tarihinde Gazne’ye dönmüştür.90

Sultan Mahmud’un Hindistan’a yaptığı en önemli ve meşhur seferinden birisi de Sumnat seferidir. Sumnat şehrinde Siva’ya ait meşhur bir put mevcuttur. Bu sebepten dolayı Hintliler Sumnat şehrine saygı göstermekteydiler.

Brahman, Sultan Mahmud’un ayaklarına kapanarak yalvarmış “ne kadar para

86 Erdoğan Merçil, s. 23.

87 Sayîd Ebu'l-Kâsım Furuzânî, s.120.

88 Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 99.

89 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-i Ekberî, c.I. s. 14; Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 400-401; Mirza Nesrullah

Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 99.

90 Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 403; M. Kâsım Firişte, Tarih-i firişte, c.I.s. 48; Nizamiddin Ahmet, Tâbakat-i Ekberi, c.I. s. 15; Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 104.

34 istersen biz verelim ama bizim putu kırmaktan vazgeç” demiştir. Sultan Mahmut, “ben put satan değil put kıranım”91 diye cevap vermiştir. Asıl büyük put dört parçaya

ayrılmış, bu parçalardan ikisi Gazne’deki Ulu Cami ve Sultan sarayının kapıları önüne konmuş92, diğer ikisi de Mekke ve Medine’ye gönderilmiştir.93 Abbâsî halifesi el-Kadir

Billâh, 417/1026 tarihinde gönderdiği bir mektup ile Sultan Mahmud’u tebrik etmiş ve ona “Kehfü’d-Devle ve’l-İslâm” lakabını vermiştir.94

Sultan Mahmud, Hindistan’a son seferini yapmak üzere hazırlıklarına başlamıştır. 418/1027 tarihinde Multan’a doğru yönelmiştir. Buraya vardığında Sultan Mahmud Multan’a, bin dört yüz gemi M. Kâsım Firişte’ye göre dört veya sekiz bin gemi yaptırmasını emretmiştir. Gemilerin önünü ve yanlarını, düşman gemilerini parçalamaya mahsus demirden bıçakla teçhiz etmiştir. Her bir gemiye yirmişer okçu ve neftçi yerleştirilmiştir.95 İndus nehrinin kıyısında yaşayan kabileler savaşçı, son derece

yetenekli ve gemi sanatından anlayan insanlardı. Y. Hikmet Bayur’a göre bu kabile Hindistan’a yerleşen Türk boylarındandır. Sultan Mahmud, bu kabileyi mağlup ederek 418 / 1027 tarihinde Gazne’ye dönmüştür.96

Sultan Mahmud Onyedinci Hind seferi sonunda önce maddi bakımdan kazançlı çıkmıştı. Onun bu seferinde elde ettiği ganimetlerle Gazneli Devleti dönemindeki diğer İslâm devletleri ile ölçülemeyecek derecede zenginleşmiş ve o meşhur gaza seferleriyle Hind ülkesinde yüzyıllarca sürecek olan Türk hâkimiyetinin temelini atmıştır.

b- Sultan Mahmud’un Vefatı ve Şahsiyeti

İslâm’ı yaymak ve güçlendirmek uğruna ömrünün büyük bir kısmını fetihlerle geçiren Sultan Mahmud, özellikle Hindistan’a yaptığı seferler çok yormuş ve sultanın hastalanmasına sebep olmuştur. O, doktorların bütün tedavilerine rağmen istirahat etmiyor ve bir hükümdarın yapması gereken vazifeleri yerine getiriyordu. Onun hastalığı hususunda farklı rivayetler mevcuttur. Gerdizî’ye göre, Sultan Mahmud dik

91 Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 113.

92 Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 113; Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 412-13. 93 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c.I. s. 229.

94M. Kâsım Firişte, Tarih-i firişte, c.I.s. 54; Muhammed b. Ali Şebankarai, Mecmau'l- Ensâb, h. 733,

neşr, Mir Haşim Muhaddis, Tahran hş, 1363, s. 60; Gerdîzî, Zeynü’l- Ahbâr, s. 414.

95 Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 415; M. Kâsım Firişte, Tarihi firişte, c.I.s. 55

35 hastalığından97, M. Zekaullah’a göre, zafiyet ve ishal98 genelde tarihçiler ise Sultan

Mahmud verem hastalığından öldüğünü söylemişlerdir. Sultan Mahmud 1029 kışını Belh’te geçirmiş, burada rahatsızlığı daha fazla artınca Gazne’ye dönmüş ve 23 R.ahir421/Nisan 1030 tarihinde vefat etmiştir.99 Ama yaş konusunda farklı rivayetler

vardır. Bedayuni’ye göre Sultan Mahmud’un ömrü 60 ve hükümeti 31 yıl sürdü100. M.

Zekaullah’a göre vefat ettiğinde 63 yaşında idi.101 Genel tarihçilere göre ise vefat

ettiğinde 61 yaşındaydı ve onun hükümdarlığı 31 yıl sürmüştür.102

Sultan Mahmud babasının vefatından sonra ilk olarak Horasan’ı fethetmiştir. Sonra komşu memleketleri itaat altında almayı başarmıştır. Karahanlı hükümetini bir tehlike olarak görmüş ve dostluk barışı sağlamak için çabalarda bulunmuştur, bunun yanı sıra gelebilecek her türlü saldırıya karşı kendini hazırlıklı tutmuştur. Sultan Mahmud, en önemli askeri ve siyasi seferlerini Hindistan üzerine yoğunlaştırmıştır. Hindistan seferlerinde başarılı idi ve İslâm dünyasında kendini gazi, büyük talihlerden biri ve put kıran olarak ilan etmiştir. Bu bir gerçektir ki Sultan Mahmud Hind seferlerinde ilk hedef olarak İslâmı yaymayı tutmuştur. Tabii ki bir ordu başka bir orduya veya bir ülke bir başka ülkeye karşı zafer elde edince bağlanan cizye, haraç en eski devirlerden beri bilinmektedir. Sultan Mahmud da bu kuralları uygulayarak Hindistan’dan bol miktarda ganimet geldiğinde. Sultan Mahmud 400/1009 yılında Anandpal’ı yenip gelmesinde pek çok altından ve gümüşten taht ve diğer ganimetleri geniş bir alanda halka göstermek için çıkarmıştır. Halk bu ganimetleri görünce çok şaşırmıştır103. Artık halk da Sultan Mahmud’un Hindistan’da nasıl bir zafer elde ettiğini

bilmiştir. Sultan Mahmud’un hastalığı ağırlaşınca bütün hazinesinin bahçeye çıkarılmasını istemiştir. Hazineleri çıkardığında sandıklardaki mücevherleri harman yaptırmıştır. Gazne halkına ve ileri gelenlerine şöyle seslenmiştir: “Bu hazineleri canımı ortaya koyarak aldım ve oğullarıma miras bırakırım ki sizi korusun. Sizde onlara öğüt verin aralarında nifaka düşmesinler ve düşmanlara da fırsat vermeyin ki memleketi

97 Gerdîzî, Zeynü’l-Ahbâr, s. 418; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-i Ekberi, c. I. s.18; Badayunî, Müntehabu’t-Tavârih, s. 7.

98 M. Zekaullah, Tarihi-i Hindistan, s. 228.

99 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-i Ekberî, c. I. s.18; ; M. Zekaullah, Tarihi-i Hindistan, s. 231; Abdulkadir

Bedayunî, Müntehabu’t- Tavârih, s. 7.

100 Bedayunî, Müntehabu’t-Tavârih, s. 7. 101 M. Zekaullah, Tarihi-i Hindistan, s.231.

102 Esedullah Matûfî, Tarihi-i Farhang ve Hüneri Türkmen, Tahran,1383, c. I, s. 239; Cüzcânî, Sultan’ın

ömrünü 61 ve hükümetini 36 yıl sürdüğünden bahseder. Tabakât-i Nâsırî, c.I. s. 231.

36 hüsrana götürsün”.104

Sultan, idari konularda idarî kabiliyeti yüksek, yönetimi iyi bilen kişileri, vezirlerini bilgili ve kendine bağlı vefakâr kişilerden seçmişti. O dönemin en nadide şahsiyetlerini âlimlerini şairlerini kendi sarayında toplamıştı.105 Yaptığı fetihlerle Türk-

İslâm dünyasının en büyük hükümdarlarından birisi olmuştur. Son derece cesur ve ihtiyatlı idi. Yüksek bir kültüre sahipti. Gazneli Mahmud’un devletinin hudutları Azerbaycan’dan doğu Hindistan’ın yukarı Ganj vadisine kadar, Orta-Asya (Harezm)’dan Hind okyanusu sahillerine kadar uzanan çok geniş bir coğrafyayı kapsamaktaydı. Mahmud, sınırsız bir iktidarı elinde tutmakla beraber, zulüm yoluna sapmamış, iyi idaresi, hakseverliği ve adaleti, gerek kendi döneminde, gerek sonraki yüzyıllarda övülmüş, bütün İran edebiyatında bu bakımdan bir örnek hükümdar olarak gösterilmiştir. Kültür adamlarına karşı büyük sevgi besleyen Sultan Mahmud’un sarayında 400 şair bulunduğu söylenmektedir. Belki mübalağalı bir rakamdır ancak hiç şüphe yok ki, Fars edebiyatının şöhretleri olan, Firdevsî başta olmak üzere Unsûrî, Ferruhî, Gerdizî ve Ascedî vb. ondan büyük himaye görmüşlerdir. Sultan Mahmud, Hindistan’dan elde ettiği ganimetlerle Gazne’de çok sayıda medrese ve cami yaptırmıştır ki, bunların en meşhuru Gazne’de bulunan Ulu Camii’dir. Bu cami ile medreseler ne yazık ki, günümüze ulaşmamıştır. Önce Gûrlular Gazne’yi yakmış, daha sonra Moğolların istilâsıyla şehir tamamen yok olmuştur.106

Sultan Mahmud, hayattayken oğlu Mes’ûd’u 19 yaşında 406/ 1015 yılında veliaht olarak tayin etmiştir. Ama Mes’ûd’un düşmanlarının çabalarıyla zamanla baba ve oğulun arası açılmıştır. Sultan Mahmud onu veliahtlıktan azletmiştir. Onun yerine Muhammed’i tayin etmiştir.107 Muhammed’e Horasan, Sistan, Mekran, Kabil ve Büst

şehirlerini bırakmıştır. Irak topraklarını ise Mes’ûd’a vermiştir. Bu durumu iki şekilde yorumlayanlar vardır. Birincisi Halife’ye yakın olması, ikincisi ise Muhammed’den