• Sonuç bulunamadı

Gıyâsüddin Balaban, Türkistan doğumlu Uluğ İlber kabilesinden olup babası on bin çadırın reisi idi. Moğolların istilasında tutuklanarak Bağdat’a getililip Hoca Cemaleddin'e satılmıştır. Balaban'ın, Moğollar hangi tarihte getirip satığına dair bilgimiz yoktur. Ancak Hoca Cemaleddin milladı 1232'de Balaban'ı Delhi'ye getirip Sultan İltutmuş'a satmıştır. Balaban, Bağdat’ta iyi bir eğitim almış ve kendisi de yetenekli zeki birisi idi. Sultan İltutmuş’un hususi hizmetinde bulunarak kendi yeteneklerini gösterip kısa bir zamanda yükseldi. Daha sonra Kırklar diye adlandırılan Gulamlar içerisinde yer aldı.213 Balaban, Sultan Rükneddin Fîrûz Şah zamanında

hükümdar aleyhine girişilen harekete katıldı fakat Sultan Raziye’nin tahta geçmesiyle birlikleri dağıldı. Bu isyanlardan dolayı Balaban yakalanarak hapsedildi. Ama kısa bir zaman içerisine serbest bırakıldı ve geri görevine getirildi.

Balaban, Sultan Muizzüddin Behramşah zamanında Emir-i Ahırlık görevi verildi. Daha sonra Himalaya dağlarının eteğindeki isyancı kabileleri bastırıp ilk lider unvanını kazandı. Şans artık ona gülmüştü günden güne sultanlığa yavaş yavaş yaklaşıyordu. Sultan Alâeddin Mes’ûd Şah devrinde Emir-i Hacibliğe yükselip Sultanla beraber Ganj ve Cumna Doabı içlerinde Celâlî ve Çatrolî isyanlarını bastırdı.

644/1246’da Nâsirüddin, Delhi tahtına geçtiğinde ismen hükümdardı tamamen Naibi Gıyâsüddin Balaban’ın etkisindeydi. Yirmi yıl hükümdarlığı boyunca da asıl iktidar Balaban’ın eline olmuştur. Nâsirüddin’in vefatından sonra oğlu olmadığı için Balaban Uluğ başka meliklerin onayı ile on üç Cemaziyel evvel 664/ Şubat 1266‘da

69 Gıyâsüddin unvanını alarak Delhi tahtına oturdu. Sultan İltutmuş’un kırk hassa kölesi vardı. Bu köleler azad edilip hepsi melik hacib makamlarına yükselmiş ve bunların içinde ciddi bir siyasi rekabet olmuştur. Sultan Gıyâsüddin Balaban Nâsirüddin döneminde memleketin idaresini yönetmiş tecrübeli ve diğer yandan halkın kalbini kazanmış biriydi.214 Balaban tahta oturur oturmaz Tatar Han Aslan Han’ın oğlu Laknauti

valisi ona biat ederek 63 fil hediye göndermiştir.215

Delhi civarındaki ormanlıklarda Hindu hırsızlar ve eşkiyalar yaşardı. Tüccarlara ve yolculara hep eziyet ederlerdi zaman zaman devlete karşı bu Hindular isyan ederdi bazen saraya kadar gelerek suya giden cariyelere eziyet ederlerdi. Sultanın ilk işi bu ormanlıkları kesip bütün isyancıları öldürdü veya perakende etti. Ormanın ortasında bölgenin emniyetini almak ve tüccarların güvenle gidip gelmelerini sağlamak için bir karakol yaptırdı ve birçok askeri görevli olarak bu ormanlık alana tayin etti.216 Sultan

Balaban, Müslüman nüfusun, Hindu nüfusuna karşı azınlığa düşmemesi ve isyanlara sebep olmaması için Hinduları göç ettirip yerine Müslüman aileleri yerleştirdi. Sultan, isyancılardan ve ormanlıklarda yaşayan hırsızlardan yüz bin kişiyi öldürüp ve diğer kalanları sürgün etti. Böylece Cunpur, Behar ve Bengal yolları temizlenmiş, tüccarlar ve yolcuların en büyük sıkıntıları giderilmiş oldu.217 Bereni’ye göre bu ormanlıkları kesip

yaptırdığı üç tane karakola Afganları yerleştirdi. Kuzey Hindistan’da Afgan yerleştirme ilk olarak bu vesile ile zikredilmiştir.

İltutmuş’un zamanında ordusuna mensup olan Duab’daki birçok köy ve zirai yerler ikta edilmişti. Daha sonra bu askerler ihtiyarlamış ya da ölmüş ve iktalar ailelerine kalmıştı. Zamanla bunlar “bu araziler bizim dede ve babalarımızdan kalmıştır. Biz bu arazileri kendimizden biliriz” İltutmuş babalarımıza hediye etmiştir. Bu ikta sayıları iki bine ulaşır kendi mülkleri olarak iddia etmişlerdi. Sultan Balaban bu arazilere düzen getirmek için harekete geçmiştir. İkta sahipleri Kutval Meliki Fahriddin’in yanına gelerek sultan Balaban’a aracı olmasını istemiştir. Fahriddin, sultan ile görüştükten sonra ikta yerlerini ikta sahiplerine geri vermiştir.218

Sultan Balaban, sultan Nâsirüddin döneminde Moğollara karşı düzenli bir

214 Bereni, Tarih-i Firuz Şahi, tashih, Seyyid Ahmet Han, Kalkütta, 1862. s. 26-7. 215 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 83.

216 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 84.

217 Mirza Nasrullah Han, s. 283-4; Bereni, Tarih-i Firuz Şahi, s. 57.

70 savunma ve başarılı bir politika izlemiştir. Kendi sultanlık döneminde de en önemli ve en büyük düşüncesi ise Moğolların işgaline karşı Delhi’yi savunmak olmuştur. Her yıl Moğolların, Lahor ve Pencap saldırmalarının karşısında Sultan oğullarından en çok sevdiği ve Balaban’dan sonra veliahdı olarak tayin edilen Muhammed Han’ı Multan’a göndermiştir. Sultan Balaban ülkenin iç meselelerini düzeltmek için Delhi’de gece gündüz işlerine meşgul olmuştur.219

Bu sırada Lakhnauti valisi Tuğrul Han Delhi’den uzak mesafede ve ordunun çoğunluğu Moğolların karşısında gitmesinden istifade ederek kendi bağımsızlığını ilan etti 675/1276. Sultan Balaban hiç beklemeden üzerine Alptegin’i gönderdi. Tuğrul tecrübeli ve askeri teknikleri iyi bilen biri olarak Balaban’ın ordusunu mağlup etti. Balaban ordusunun yenildiğini duyunca, Alptegin orduyu düzgün idare etmediği için Alptegin’i Delhi kapısına astırmıştır.220

İkinci defa 679/1280’da Türmedi (Turmeti)‘yi görevlendirerek Lakhnauti üzerine gönderdiyse de o da başarılı olamadı. Sultan Balaban bunu da Alptegin gibi astırdı. Sultan bu başarısızları hazmedemedi bizzat kendisi kalabalık bir ordu ile yola çıktı. Tuğrul, Balaban’ın karşısında duramadığını bildiği için kaçmaya karar verdi. Yağmurun çok yağdığı için Sultan Balaban yavaş hareket ediyordu. Tuğrul bu fırsattan istifade edip hazineleri ile Cacanger’e doğru kaçtı. Sultan Balaban, Lakhnauti’ye gelerek birkaç gün istirahattan sonra Cacanger’e yürüdü. Neticede Tuğrul gafil bir şekilde basılıp yakalanıp daha sonra kafası kesildi.221 Lakhnauti’ye oğlu Buğra Han’ı

tayin ederek kendisi Delhi’ye geri döndü.222 Böylece Sultan Balaban en büyük

rakiplerinden kurtulmuş oldu.

Moğollara karşı Balaban büyük oğlu Muhammed’i göndermişti. Sultan Balaban’ın Tuğrul’u yenmesinden sonra babasını tebrik etmeye değerli hediyelerle gelmiş ve bundan Sultan Balaban da çok sevinmiştir. Muhammed 684/1285’da Multan’a geldiğinde Moğollarla Ravi Nehrinin kıyılarında şiddetli savaştan sonra Moğolları mağlup etmiştir ama öğle vakti olduğunda Muhammed namaz kılmak için

219 Bereni, Tarih-i Firuz Şahi, s. 66; Mirza Nasrullah Han, s. 285.

220 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 93; Sihrindî, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 41; Ziya Bereni, Tarih-i Firuz Şahi, s. 82.

221 Bereni, Tarih-i Firuz Şahi, s. 90; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s.94; Mirza Nasrullah Han, s.

291; Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 43.

71 atından inmiş, Moğollar bu fırsattan istifade ederek saldırmışlar ve bu saldırının neticesinde Muhammed şehit düşmüştür.223

Muhammed’in şehit edilmesi haberi gelince sarayın ileri gelenleri Balaban’ın yerine oturacak kişiyi düşünmeye başladılar. Keyhüsrev, çok sert ve sabırsız biriydi. Saraydaki melikler "o sultan olunca bizi yaşatmaz en iyisi Nâsirüddin Buğra Han’ın oğlu Keykûbât’tır", dediler. Melikler onun huyunu suyunu bilirlerdi Melikler kendi işlerini rahatlıkla yapabilir düşüncesiyle onu Delhi tahtına en uygun kişi olarak seçtiler. Keykûbât devleti idare etme acizliği memleketin iç kargaşasına sebep olacaktı. Bu iç kargaşalar ise meliklerin işine gelirdi.224

Şehzade Muhammed’in şehit düşmesi Sultan Balaban’ı çok üzmüştü. Çünkü kendisinden sonra veliahdı ve çok sevdiği oğlu idi. Günden güne Sultan Balaban zayıf düşmüş küçük oğlu Buğra Hanı devlet işlerine bakması için çağırmıştı. Ama o bu ağır işleri yürütemediğinden korktu eğlenceye düşkün idarecilikten fazla anlamazdı onu tekrar görevden almıştı. Sultan Balaban kendi yerine, şehit Muhammed’in oğlu Keykûbât’ı veliaht olarak tayin ettikten birkaç gün sonra 685/1286’da vefat etti. Böylece yirmi yıllık hükümdarlığı son bulmuş oldu.225

Sultan Gıyâsüddin Balaban akılı ve basiretli bir idareci idi. Bütün devlet kademelerine görev yapmış, emirlik, meliklik ve hanlık vazifelerinde bulunmuş sonunda yükselmiştir. Balaban daha han iken eğlence toplantıları düzenler, içki içerdi fakat tahta çıkınca asla bu tip şeylere yaklaşmayıp kendini ibadete verdi.