• Sonuç bulunamadı

Balaban’ın vefatından sonra Delhi tahtının varisi, 18 yaşındaki Keykûbât olmuştur. Sultan Balaban sağlığında, hep onun eğitim ve öğretiminden haberdar olmuş, meşhur hocaları ona öğretmen olarak tahsis etmiş, onun her türlü gayri meşru işlerden uzak tutmuştur. Bir taraftan Sultan Balaban’ın vefatı diğer taraftan ise genç yaşta Delhi tahtında oturması bütün engelleri kaldırmış ve gençlik hevesine dalmış her türlü eğlenceye koyulmuştur. Delhi deki Köşk-i Lal’dan, Cun ırmağının kenarında benzersiz bir köşk yaptırarak göç etmiştir. Saraydakileri ve emirleri, kendisine yakın olan kim varsa bu yeni şehre taşınmalarını emretmiş. Âlimler ve Balaban’a sadık olanlar bu

223 Bereni, s. 109; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s.97. 224 Mirza Nasrullah Han, s. 302.

72 durumu görünce saraydan yüz çevirdiler. Keykûbât güzel sesli ve güzel kadınlara sarayı doldurmuştur. Camiiler boşalmış kumarhane ve meyhaneler dolmuş şarap çok ucuzlamış halk içki ve kumarla meşgul olmuştur.226

Devlet makamlarında değişiklikler yapılmış, sarayda Naibül-mülk makamına kurnaz ve hilekâr Melik Nizamüddin tayin edilmiştir. Nizamüddin çok kısa bir zamanda Sultan Keykûbât’ın gözüne girmeyi başarmış sarayın en önemli yerlerinde kendi adamlarını yerleştirmiştir. Kendi eşini casusluk için sarayın içine sokmuştur. Nizamüddin, sultan Keykûbât’a Türk meliklerini şikâyet ederek, birçoğuna iftira atarak öldürmüştür. Böylece Türklerin ileri gelenleri yavaş yavaş Keykûbât’tan uzaklaşmaya başlamış ve Keyhüsrev’in yanında yer almaya başlamıştır. Nizamüddin bu durumdan korkmuş ve Sultan Keykûbât’a Keyhüsrev’in öldürülmesini istemişti. Aksi takdirde o bazı hainlerle birleşerek seni öldürür. Keyhüsrev’e sarayın gelişmelerinden her gün casusları tarafından haber gelirdi. Keyhüsrev, Keykûbât’a bir mektup göndermiş “Benim sana karşı hiçbir art niyetim yok ama ikimizin arasında olan düşmanlar ikimizi uzaklaştırıyor. Benim saltanatta gözüm yok fakat babamın vilayetini (Multan) bana ver”. Bu mektuba karşı Keykûbât olumlu cevap vermişse de Nizamüddin’in hilekârlığı ile bir müddet sonra Delhi’ye çağırıp öldürttü.227

Nizamüddin, Keykûbât’ı iyice avucunun içine almış bütün isteklerini yaptırabilir hale getirmiştir. Bu kez sultan Keykûbât’ın veziri Hoca Hatir’e iftira atarak onu küçük düşürmüştür. Nizamüddin, Türk meliklerine nasıl bir tuzağa düşüreceğini düşünürken Multan ve Lahor’a Moğollar saldırmıştır. Moğollara karşı Cihan’ı göndererek büyük bir zafer kazanmış birçok esir Delhi’ye getirmiştir. Nizamüddin yine kendi amacını tatbik etmek için Sultan’a “Moğolların hepsi birdir sana karşı isyan edebilir” demiştir. Keykûbât hiç beklemeden Moğol emirlerinin öldürmesinin onayını vermiştir. Bunun yanında Balaban’ın melikleri ki Moğollarla akrabalığı vardılar bunlardan has ve önemli kişilerini astırdı.228

Delhi’de olan bitenleri Keykûbât’ın babası Nâsirüddin Buğra Han’ın hoşuna gitmemiş oğluna mektup göndererek öğütte bulunmuştur. Ama bu mektubun fayda etmediğini görünce Bengal’dan ordusunu hazırlayıp Delhi’ye doğru yola çıkmıştı. İki

226 Bereni, Tarih-i Firuz Şahi, s. 130; M. Zekaullah, s. 333; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 104. 227 Nasrullah Han, s. 311-12; Berreni, Tarih-i Firuz Şahi, s. 132-33.

73 ordu Meru (Seru Gokra) Nehrinin kıyılarında karşı karşıya gelmiştir. Melikler ve emirlerin çabaları ile sultanı savaşın son eşiğinden döndürmüşlerdir. Neticede savaş olmadı meğer Nâsirüddin Buğra Han, Delhi Sultanlığına saygı göstermesi için elini öpmeli ve itaatini ilan etmelidir. Nâsirüddin Buğra Han benim oğlumdur onun bana saygı göstermesi gerekir. O benim babamın tahtına oturmuş, aslında tahta oturmak büyüklerin hakkıdır demiştir. Ben Sultan Balaban’ın oğluyum tahta oturmak benim hakkımdır. Ama şu an oğlum oturuyor ben oturmuş gibiyim. Babamın vefatından sonra ve ben hayattayken oğlumun sultan olmasını gördüm. Ben oğlumun karşısına çıkıp başımı eğemem. Yine de babamın vasiyeti vardır ki her zaman Delhi devletine itaat et ve saygı göster demişti. Nâsirüddin her şeye rağmen gelip oğlunun karşısına saygı selamında bulunup ve ayrıca secde etti. Keykûbât babasını bu halde görmeye dayanamamış babasına bu davranışlarından dolayı çok üzmüş babasının ayağına kendini atıp babasından özür dilemiştir. Babasını tahta oturtup kendisi diz çökmüş.229 Birkaç gün

sonra Nâsirüddin Buğra Han kendi vilayetine giderken oğlundan Nizamüddin’i ortadan kaldırmasını istemişti. O da Delhi’ye geldikten sonra Nizamüddin’in Multan’a gitmesini istemiş ama o gitmeyi erteleyince Sultan tarafından zehir verilerek öldürülmüştür.230

Nizamüddin’in korkusu bitince, Türk emirleri sevinçle geri sarayda toplandılar. Keykûbât’a Şemsüddin hitabetmişlerdir. Nizamüddin’in yerine Celaleddin Fîrûz Han’ı atamış.231 Sultan hastalanıp zayıf düşmüş hekimler ne kadar tedavi etmişse de bir sonuç

vermemiştir. İçki yüzünden Sultan Keykûbât felç olmuş, yerine üç yaşındaki oğlu Keyumers’i tahta oturtmuşlardır. Bu sırada Celâlüddin’in nüfuzu güçlenmiş kendi taraftarlarıyla diğer Türk emirlerine karşı isyan ederek Keykûbât ve oğlu Keyumers’i ortadan kaldırıp kendi sultanlığını ilan etmiştir. Sultan Keykûbât’ın hükümeti üç yıl sürmüştür.232

229 Bereni, Tarih-i Firuz Şâhî, s. 142-3; Firişte, s. 130; Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 55. 230 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 114.

231 Mirza Nasrullah Han, s. 317.

232 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 116; Nasrullah Han, s. 332; Behindari, Hulâsat’üt-Tevârih, s.

74 3- KALAÇLAR ( HALAÇLAR 689/1290-721/1321)

Halaç, bir Türk kabilesinin adıdır bu kabile ne zaman Türkistan’dan Ceyhun’u geçerek Afganistan’a yerleştiğine dair net bir bilgi yoktur. Ama yerleşmeleri çok uzun bir zamana dayanır. Kabilenin efradı birçok devlete girip hizmet etmişler.233Aşağı Ganj

ve Brahmaputra nehirlerini, Bengal ve Bihâr'ı içine alan bölgede yaşamışlardır. Bölgede hükümran olan Halacîler, Kuzey Hindistan'da Esam'a kadar akın yapabilen ilk Türk grubudur. Daha sonra kendi etkilerini Delhi Türk Sultanlığına da göstermişlerdir