• Sonuç bulunamadı

Celâlüddin’in ölüm haberi Delhi’ye gelir gelmez, eşi Melike Hürrem Sultan, melikler ve emirlerle istişare etmeden kendi oğlu Rükneddin İbrahim’i Delhi tahtına oturtmuştur. Rükneddin İbrahim genç ve tecrübesizdi Kilugheri’den Delhi’deki köşk-i Sebz (Yeşil Köşk)’e geldiler. Celâlüddin’in gerçek halefi ise Erkli Han idi. Sultanlığa

240 Bereni, Tarih-i Firuz Şâhî, s. 118; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 128. 241 Mirza Nasrullah Han, s. 332.

242 Behindari, Hulâsatü’t-Tevârih, s. 221; Hurşah b. Kubad el-Hüseyin, Tarih-i Elçi Nizam Şah, Tsh, M.

77 da layık bir kişi olup gerek Multan da yaptığı görevlerden gerekse babasının yanında kendisini yetiştirmişti. Erkli Han ile annesinin arasında ihtilaf başlamıştır. Alâeddin bu ihtilaftan istifade ederek Delhi üzerine yürümüştür. Ayrıca Rükneddin İbrahim’in ordusunda başta gelen komutanlara para ve değerli hediyeler vermiş kendi ordusuna geçmelerini istemiştir. Rükneddin kendisinin çevresinde kimse kalmadığını fark edince annesi ile birlikte Multan’a kaçmışlardır. Sultan Alâeddin kendini sultan ilan ettikten ancak beş ay sonra Delhi’ye gelebilmiştir.243 Sultan Alâeddin 695/1296 yılında Delhi’de

Köşk-i Lal’da tahta oturmuştur.

Sultan Alâeddin, devletini garantiye almak için Sultan Celâlüddin’in oğullarını ortadan kaldırmasını şart görmüştür. Bu yüzden Multan üzerine Uluğ Han ve Zafer Hanı kırk bin atlı ile göndermiştir. İki ayda Kutval, Multan ve Eyan tasarruf edilmiştir. Erkli Han ve Rükneddin İbrahim’i esir almıştır. Şehzadeleri Delhi’ye getirirken yolda Nasrat Han’ı daha önceden görevlendirmişti. Celâlüddin’in oğullarını, Moğol asıllı damadını Algu Han ve Melik Ahmet’i ki Sultan Celâlüddin’in Naibliğini yapmıştı gözlerine mil sokup kör etmiştir.244

Alâeddin’in ilk saltanatının ikinci yılında Moğollar, Sind vilayetine gelip şehri yağmalamışlardır. Uluğ Han ve zafer Han’ın önderliğinde Moğollara karşı ordu göndermiştir. İki ordu Calindar’da savaşmış neticede Moğollar ağır bir yenilgi ile geri çekilmiştir.245 Alâeddin, sultan olduktan sonra büyük bir Gururla kendi ismini kıyamete

kadar yaşatması için Hz. Muhammed gibi bir din ve mezhep kurmak İskender gibi dünya’yı fethetmek düşüncesinde idi. Sultan’ın amacı ve yazarın rivayet etiği Sultan İslâm dinine hizmet etmek ve Sultan Mahmud gibi tarihte ismini ölümsüzleştirmek için kastettiği olabilir. Bunun için Hintlilerin üzerine seferler yapmaktı.246 Gazneliler’den ve

Gûrlular’dan sonra Kutbüddin Aybek zamanında, Hintlilerin üzerine düzenli seferler yapılırdı. Bundan sonra Delhi devleti kendi içinde çekişmelere ve taht mücadelelerine meşgul olmuştur. Bu yüzden Alâeddin, Hintlilerin üzerine seferler yapmaya başlamıştır. 697/1296’da Uluğ Han ve Nasrat Han’ı bir orduyla Gucerat racası üzerine göndermiştir. Gucerat racası dayanamayarak Dekken’e kaçıp sığınmıştır. Bu şehirde Gazneli Mahmud Sumnat adındaki putu kırmıştır. Hindular daha sonra Sumnat yerine Bedeh adına yine

243 Bereni, Tarih-i Firuz Şâhî, s. 239; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 137. 244 Bereni, Tarih-i Firuz Şâhî, s. 240; Mirza Nasrullah Han, s. 347.

245 Behindari, Müntehabü’t-Tevârih, s. 222; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 140. 246 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 141; Mirza Nasrullah Han, s. 349.

78 bir büyük put yapmışlar. Alâeddin bu şehri alınca putu kırmıştır.247

699/1300’da Saldı komutasında bir Moğol ordusu Sivistan şehrini ele geçirmiştir. Ama bu şehirde fazla kalamamışlar Alâeddin’in gönderdiği ordu onları mağlup etmiştir. Aynı yılın sonunda Kutluğ Han komutasında ikiyüz bin kişilik orduyla Multan ve Lahor’u alarak Samana kalesini de kolayca ele geçirmiştir.

Bu sırada Moğolların orduları Delhi üzerine saldırıp Delhi kapısına dayanmıştır. Alâeddin, Moğolların ordusunu engellemek için Zafer Han’ı görevlendirmiştir. Moğollar önceki mağlubiyetlerinden tecrübe almış ve Delhi ordusunun savaş tekniğini öğrenmişti. Alâeddin, üçyüz bin atlı ve iki bin yediyüz savaş fili ile Delhi’den çıkmış şehir yönetimini Melik Kutval’a vermiştir. İki ordu Camna nehrinin kenarındaki Kiki bölgesinde savaşmak için karşı karşıya gelmişlerdir.248 İlk saldırıda Moğollar yenilip

kaçmaya başlayınca onları takip etmek için Zafer Han peşlerinden takip etmiştir. Uluğ Han, onunla rakip ve ona husumeti olduğu için destek vermemiş, Moğollar, Zafer Han’ın az bir orduyla peşlerine düştüğünü anlayınca pusu kurup Zafer Han’ı şehit etmiştir.249

703/1304’da Taragay komutasında oniki bin bir orduyla Moğollar tekrar Pencab’a saldırmış ve hızla Delhi’ye doğru ilerlemiştir. Moğollar, bir taraftan şehri muhasara ederken diğer taraftan ise Bihar’dan Delhi ordusuna yardıma gelen Melik Cevna ve Melik Cahcu’yu tuzağa düşürüp öldürmüştür. Taragay önemli buğday depolarını kontrol altına almış Taragay’ın Delhi yollarını kapatması üzerine Delhi şehrinde kıtlık olmaya başlamıştır. Bu sırada Moğolların taht kavgası başlamış Alâeddin bu fırsattan istifade ederek kuşatmadan kırk gün sonra aniden Moğol ordusuna saldırmış ve Moğollar da çekilmek zorunda kalmıştır. Böylece bir kez daha Delhi Moğolların tehlikesinden uzaklaşmış oldu.250

Rantapur, Delhi yakınlarında önemli bir kaleydi. Bu kalenin kontrolünün kesinlikle Alâeddin’in elinde olması gerekirdi. Pathura’nın torunu Hemir Deo, Ranthpur’un hâkimiyetini almış, Delhi saltanatın vergi vermemeye başlamıştır. Samana hâkimini Ranthpur üzerine göndermiş arkasında ise Kara hâkimi Nasret Han’ı yardımcı

247 Mirza Nasrullah Han, s. 355; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 145. 248 Mirza Nasrullah Han, s. 353

249 Bereni, Tarih-i Firuz Şâhî, s. 261; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 144. 250 İsemi, Fütûhü’s- Selâtin, 277.

79 olarak göndermiştir. Ranthpur kalesi kuşatılırken kaleden atılan bir taş Nasrat Han’a isabet ederek ölmüştür. Bunu duyan sultan çok üzülmüş bizzat kendisi Ranthapur’a gelmiştir. Sultan gelip bu kaleyi ele geçirerek bir müddet kalmıştır. Burada kaldığı sürece her gün şikâra çıkıyordu. Bir gün bir tepeye çıkıp otururken sultanın yeğeni İkat Han köşkün kapılarından sorunlu idi. Amcasını öldürüp Delhi tahtına oturmanın hevesindeydi. Sultan Alâeddin’i yalnız görünce bu fırsattı kaçırmak istemedi. İkat Han, Sultan Alâeddin’ yaklaşıp kaç tane ok atıp sultanı iki yerinden yaralamıştır. Ancak Sultan kendini kurtarabilmiştir. İkat Han da sultanın öldüğünü zannetmiş, hiç beklemeden ben sultanı öldürdüm demiş ve Delhi tahtına oturmak için meliklerden biat almış, saraydakiler de ona inanmış ve biat vermiştir. Sultan Alâeddin de yaralarını bağlamış çevresindeki altmış kişi ile merkeze doğru hareket etmiştir. Yolda sultanı görenler ise ona katılmış ve İkat Han’ın üzerine yürümüştür. İkat Han sultanın geldiğini haber alınca kaçmaya başlamış. Ancak onu takip eden askerler kellesini kesip sultana getirmiştir.251

Sultan Alâeddin’in Delhi’den uzak olmasını fırsat bilen Hacı Mevlana ayaklanmış, Kendi taraftarlarını toplamıştır. Delhi’deki ceza evini açıp içeridekileri çıkartmıştır. Delhi’deki silah depolarını yağmalamış ve kendi yandaşlarını teçhiz etmiştir. Sultan Alâeddin, isyancıların üzerine Uluğ Han’ı göndermiştir. Uluğ Han, Haci Mevlana ve İltutmuş’un soyundan olan bir gencin taht mücadelesine kalkışmıştı kafasını kesip sultana göndermiştir.252

Sultan Alâeddin, isyanların art arda patlak vermesinin sebebini danışmanlara ve âlimlerine sormuş; Onlar da bu isyanların dört sebebinin olduğunu söylemiştir: 1;sultan, halktan uzak kalması ve onların iyimi kötü olduklarını sormaması. 2; halk arasında şarabın yaygın hale gelmesi. 3; emirlerin birbirine akrabalık kurmaları ve devlet haleyine düşmeleri ile birlikte isyana sebep olmalarıdır. 4; halkın evinde altın ve mücevherlerin çok olması ve zenginliklerin onları gayrı meşru işlere sevk etmesi olarak belirtilmiştir.

Sultan bu problemleri kabul etmiş ve şarabı yasaklamış her tarafa şarabın yasaklanması için ferman göndermiştir. Emirler ve Kabilelerin ileri gelenleri sultanın

251 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, c.I. s. 148; Mirza Nasrullah Han, c.I. s. 358; Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 274.

80 izni olmadan akrabalık yapamaz diye ferman yayınlanmıştır. Halkın durumunu ve gayri meşru iş yapanları öğrenmek için her mahallede casuslar tayin etmiştir. Halkın ihtiyacından fazla olan altın ve mücevherlerinin alınıp devlet hazinesine verilmesini emretmiştir.253

Sultan, problemleri hallettikten sonra Çitor (Çetor)’u almak üzere Delhi’den ayrıldı. Sultan Alâeddin kısa bir zamanda bölgeyi tamamen ele geçirip, Çitor hâkimini esir almıştır. Bu sırada Moğolların Hindistan topraklarına girmeleri haberi gelince sultan da Delhi kalesini tamir etmiştir. Özellikle Moğolların giriş istikametini güçlendirmiştir. Moğolların önceki geldiğinde Delhi’de kıtlık yüz göstermişti. Bu kez tekrar yaşanmaması için kalede erzak depoları yaptırmıştır. Bu defa Moğollar gelmiş fazla duramadan geri çekilmişlerdir.254

Sultan Alâeddin 706/ 1306’da Moğolların geri çekilmesiyle rahatlamış ve Dekken racası Ramdıy’ı cezalandırmak için harekete geçmiştir. Ama bu sultanı çok meşgul etmiş. Ancak kesin sonuç 711/1311’da gerçekleşmiştir. Dekken’den 312 fil 20 bin at, 96 men ( bir men tahminen 3.5 kilo dur) altın ganimet olarak ele geçmiştir.255

Sultan Alâeddin’in, 716/1316’da sağlığı bozulmaya başlamıştır. Naib Melik memleketin idaresini ele almış ve Türk emirlerine düşmanca davranmaya başlamıştır. Alptegin Han, sultanın en sadık adamlarından biri idi onu sultanın gözünden düşürüp idama mahkûm etmiştir. Naib Melik, sultanın veliahdı olan Hızır Han’ı bin bir türlü bahanelerle tutuklatmış ve Guvaliyar hapis hanesine attırmıştır. Sultan hastalığı ağırlaşıp 7 şevval 715/ 6 Aralık 1315 tarihinde vefat etmiştir. Alâeddin’in hükümeti yirmi yıl sürmüştür.256 Kalaçlıların en büyük hükümdarı olup bu yirmi yılda memleketin

iç isyanlarına, Hintlilerin isyanına ve Moğolların işgallerine karşı başarı ile galip gelmiştir.