• Sonuç bulunamadı

Türkistan’da yaşayan Kıpcak Türklerinden olan Tatar boyundan İlber kabilesinden olup babası nüfuzlu ve Türkistan’ın ileri gelenlerinden Aylam Han’ın oğludur. Şemsüddin, Hz. Yusuf gibi macera dolu ve zahmetli bir hayat geçirmiştir.

145 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsırî, c. I. s.417.

146 Salim Cöhçe, Hindistan’da kurulan Türk devletleri “Türkler” c. 8. s.695. 147 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c. I. s.417, Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, S.16.

148 Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî S.16, Nizamiddin Ahmet, Tabakât Ekberî, c. s. 55. Mirza Nesrullah

Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 244.

149 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c. I. s.417.

150 Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 245, Nizamiddin Ahmet, Tabakât Ekberî, c. s. 55. 151 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c. I. s.418.

52 Kardeşleri tarafından yeteneği, zekâsı ve yakışıklılığı kıskanılmış, bu sebeple onu evden uzağa götürüp Buharalı tüccar Haciye satmışlardır. Buharalı hacının yanında talim ve terbiye gördükten sonra Gazne’ye satmak üzere getirilmiştir. Onun zekiliği ve yakışıklığı sultan Muizzüddin’in dikkatini çekmiş ve Şemsüddin’i almak istemiştir. Ancak fiyatında anlaşamayarak geri dönmüşlerdir. Seneye tekrar gelmiş ve bu kez Kutbüddin Aybek, Şemsüddin’i alıp kendisiyle beraber Hindistan’a götürmüştür. Zamanla kendi yeteneğini ortaya koyup makamını yakalamıştır. Kutbüddin Aybek ona oğul diye hitap etmiş ve daha sonra kendi kızıyla evlendirmiştir. İltutmuş, Kutbüddin Aybek zamanında Ser-i Candarlığe, Emir-i Şikârlığa, emirliğe, Gvalyor’un valiliğine ve Badayun valiliğine atanmıştır.152

Kutbüddin Aybek öldükten sonra kurduğu hükümet dört parçaya ayrılmıştır. Bu doğrultuda Şemsüddin Delhi’de, Nâsirüddin Kabaca Sind’de, Halaç Sultanlığı Lakhnauti’da kendilerinin hükümdarlıkların ilan etmiş ve Lahor bazen Şemsüddin bazen Nâsirüddin'nin hâkimiyetine girmiştir. Şemsüddin, Delhi Saltanatına geçince çevresindeki komutanlar isyana kalkışmışlardır ama hiç bir faydası olmadı. Nizamiddin Ahmet, verdiği bilgiye göre Şemsüddin’in muhaliflerini orağın önündeki ot gibi oldular. Böylece Delhi Saltanatı sükûnete kavuştu, isyan eden Türkler ve Hintli komutanlar itaat altına alındılar.153

Tacüddin Yıldız, Gazne’de bağımsız bir emirlik kurmuştu ve İltutmuş ile geçici bir sulh anlaşması yapmıştı. İltutmuş Zaman zaman Tacüddin Yıldız’a çadır ve Durbaş (çift boynuzlu bir çeşit mızrak) yollardı. Ancak bu davranış İltutmuş, Tacüddin Yıldız’ın üstünlüğünü kabul ettiği anlamına gelmezdi. Yıldız 612/1215 yılında Harezmîler üzerine yürümüş ağır bir şekilde yenilerek Lahor’a gelip İltutmuş ile anlaşmıştı. Tacüddin Yıldız, bir müddet sonra anlaşmayı bozarak Lahor’da kendi bağımsızlığını ilan etmiş ve Pencab’tan Tanesar’a kadar olan bölgeleri işgal etmeye başlamıştır. Ayrıca İltutmuş’a bir mektup göndererek bağımsızlığını tanımasını istemiştir. İltutmuş da bu sırada güçlenmiş ve ordusunu hazırlayıp Yıldız’a bir elçi göndererek ”sen miras yoluyla burada hâkimiyet edemeyeceksin nasıl olur ki kendin topraklarını başkalarına kaptırıp buraya gelip toprak ve miras davası yapıyorsun” demiştir. Neticede 613/1216 yılında İltutmuş ve Yıldız arasında çetin bir savaş olduktan

152 Nizamiddin Ahmet, Tabakât Ekberî, c. s. 56; Mirza Nesrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 246. 153 M. Zekaullah, Tarihi Hindistan, s. 304; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, c.I, s. 58.

53 sonra Yıldız yakalanarak Bedayune gönderilmiş ve orada ölmüştür.154

İltutmuş’un başka bir rakibi ise Nâsirüddin Kabaca idi. Nâsirüddin, Kutbüddin’in büyük kızıyla evlenmiş ve bir müddet onunla yaşadıktan sonra eşi ölmüştür. Tarihçiler Nâsirüddin’in ilk eşiyle ilgili hiç bir bilgi vermemektedir. Kutbüddin ikinci kızını da evlendirdiğini ve Nâsirüddin’in ikinci eşinden Bahramşah adında bir oğlu olduğunu biliyoruz. Bu yüzden Nâsirüddin, Delhi’nin gerçek taht mirasçısı olduğundan başka emirlere boyun eğmemiştir. Bu yüzden İltutmuş ile mücadeleye girmiş ama başaramamış, yıllık vergiye bağlanmıştır. Ancak daha sonra yine isyan ederek vergiyi reddetmiş, Sultan İltutmuş da onun üzerine yürümek zorunda kalmıştır. Nâsirüddin Kabaca İltutmuş’un ordusuna karşı dayanamayacağını anlayınca Lahor’a geri çekilmiştir. İltutmuş bu kez Nâsirüddin’i takip edip Cenab Nehri’nin kenarında sıkıştırarak bozguna uğrattı. Yine yıllık vergiye tabi tutuldu.155

Hindistan’da bir devlet kurmaya başlayan İltutmuş, yeni barışı sağlamıştı ki Moğolların tehdidiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu tehdit ise Delhi saltanatını en çok meşgul eden meselelerden biri olmuştur. Fakat İltutmuş ve Cengiz ordusunun ilişkileri hakkında kaynaklarda detaylı bir bilgi yoktur. Cengiz Han, Moğolistan’da üç kabilenin birisine reisti, bu üç kabileyi bir araya getirip itaat altına almıştır. Cengiz Han güçlü bir kabileye reis olunca aynı zamanda güçlü bir orduya da sahip olmuştur. Cengiz Han güçlü bir ordu sahibi olunca Moğolistan dışında seferlere başladı. Ondan önce ve sonra hiç böyle bir ordu çıkmamıştır. Yazarın metlebi yaşadığı dönemde olan olaylardan bahsetmektedir. Moğollar, 50 200 ve 300 bin kişilik askerleri her tarafa gönderip nerede bir şehir veya köy varsa viran etmişlerdir. Harezm devletine son verip Muhammed Harezmî’yi öldürmüş oğlu ise Hindistan topraklarına sığınmak zorunda kalmıştır.156

Moğol ordusu Celaleddin’i takip ediyordu Kabil’in kuzeyinde Moğolları yendiyse de Moğol ordusu durmayıp Celaleddin’in izini sürmüş, Celaleddin, Sind nehrini geçince İltutmuş’a mektup gönderip sığınma talebinde bulunmuş ve Moğolların şerrinden kurtulmak için işbirliği istemiştir. Ancak İltutmuş, Celaleddin’in Hindistan topraklarında yaşamasını bir tehlike olarak görmüş ve red cevabı göndermiştir.157

154 Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 17; Mirza Nasrullah Han, Türk Tazan-i Hind, c. I. s. 274.

Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 58.

155 Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 17; Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 58. 156 Mirza Nasrullah Han, Türk Tazanî Hind, s. 248-49.

54 İltutmuş, Celaleddin’ın karşısına ordu gönderip onu Hindistan topraklarına sokmamaya çalışmış ve bir taraftan da Celaleddin’in Hindistan topraklarını tasarruf etme korkusu diğer taraftan ise Cengiz’in endişesi vardı. Nihayet Celaleddin, Hindistan’da sığınamayacağını anlayınca Makran’a doğru yönelmiştir. İltutmuş bundan sonra Moğol tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır.

İltutmuş, 619/1222 yılında Gıyâsüddin Kalaç üzerine yürümüş, bir anlaşma ile geri itaat altına alınıp otuz fil ve 80 bin gümüş vermiş, ayrıca hutbeyi onun adına okutmuş ve sikkeyi İltutmuş’un adına bastırmıştır.158

İltutmuş 623/1226 yılında Rentepur kalesini almak üzere yola çıkmıştır. Bu kale daha önce birçok ordu tarafından tasarruf etmek istenmişse de kayalıklar üzerine sağlam yapıldığı için kale hiç tasarruf edilememiştir. İltutmuş bir kaç ay kuşatmadan sonra kaleyi alabilmiştir. Bir yıl sonra Mandur kalesinin üzerine yürüyerek bu kalenin fethi İltutmuş’a nasip olmuştur. Bol miktarda ganimetle geri Delhi’ye dönmüştür.159

Kutbüddin’in vefatından sonra Kendisine ve ordusuna güvenip kimseye boyun eğmezdi Sind, Uçç ve Multan’ı ele geçirmiştir. Celaleddin’in bölgeye gelmesiyle Nâsirüddin Kabaca ile savaşa girmiş ve Nâsirüddin zayıflamıştır. Nâsirüddin Kabaca’yı İltutmuş daha önce itaat altına almıştı. Ancak bir müddet sonra İltutmuş’a karşı baş kaldırmıştır. Bu fırsattan istifade etmek isteyen İltutmuş, ordusunu hazırlayıp 625/1227 yılında Uçç ve Multan üzerine ordu göndermiştir. Nizamülmülk Muhammed Cuneydi’yi bir orduyla Nâsirüddin’i takip etmek için Bahkar kalesi tarafına göndermiştir. Üç aylık bir kuşatmadan sonra Uçç kalesi sulh yolu ile ele geçmiştir.

Nâsirüddin iyice sıkışınca çareyi kaçmakta bulup bir kayığa binip kaçarken kayık batmış ve boğularak ölmüştür. Bir kaç gün öncesi Behramşah oğlunu değerli hediyeler ile sulh yoluyla anlaşmak üzere İltutmuş’a göndermişti. Ama Delhi’ye yetişmeden babası vefat etmiştir. Nâsirüddin Kabaca’nın hükümeti 22 yıl sürmüştür160

Sultan İltutmuş bu kez Kalaç Sultanı Gıyâsüddin’in isyan etmesi üzerine Lakhnauti’ye doğru yola cıktı. Daha önce burada Nâsirüddin Mahmut vali olarak atanmıştı. Nâsirüddin Mahmut’un ölümünden sonra bölge halkı isyana kalkışmıştır.

158 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c. I. s.445.

159 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 59; Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c. I. s.446.

160 M. Zekaullah, Tarih-i Hindistan, s. 306; Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c. I. S. 446-47, ayrıca bkz s. 420-

55 Sultan İltutmuş bunları cezalandırmak için yola çıkmış, burada isyanı kolayca bastırdıktan sonra Lakhnauti’ye Alâeddin Cani’yi vali olarak tayin etmiştir.161

İltutmuş döneminde ki önemli olaylardan biri de Abbâsî Halifesi’nin İltutmuş’a Hilat göndermesidir. Abbâsî elçileri 22 Rabiülevvel 626/18 Şubat 1229 Delhi’ye gelmiş, İltutmuş tarafından büyük bir tören ile karşılanmış ve İltutmuş’a Emiril Mü’minin lakabını vermiştir.162 İltutmuş, bu sebeple İslâm’a hizmet etmek için daha da

çabalamaya koyulmuştur. Daha önce kendi valileri ve komutanlarının isyanlarıyla meşgul olurken, bundan sonra Hintlilerin üzerine yürümeye karar vermiştir. 629/ 1231 yılında Galyar hâkimi Melik Deo üzerine yürümüş, ancak on bir aydan sonra kaleyi alabilmiştir. Melik Deo gecenin karanlığından istifade ederek kaçmıştır. Bu kalenin alınması İltutmuş için büyük zafer sayılmış ve askerlerine hediyeler dağıtarak kendisi Delhi’ye dönmüştür.163 Tabakât-i Nâsırî’nin yazarı Kadı Munhâc Cüzcânî, Delhi’den

gelerek Kuşatma mahallinde Sultanın huzurunda kabul olunmuş ve kendisine haftada üç kere vaaz verme görevi verilmiştir.

İltutmuş 631/1233 yılında Malva bölgesini almak üzere yola çıkmıştır. Malva bölgesinde ki Behilsa şehrini alarak burada 300 sene önce yüz beş gez ( doksan dört buçuk metre) yüksekliğinde yapılmış olan Puthaneyi yıkarak yerini camiye çevirmiştir.164 Bu şehre daha önce Gazneli Mahmud dâhil hiç bir İslâm ordusu

gelmemiştir. Çünkü İslâm ordusunun Hindistan’da yaptığı seferlerde ve ele geçirdiği şehirlerde ilk işi put haneleri yıkıp yerine camii yapmak olmuştur. Behilisa şehri tamamen ele geçirildikten sonra İltutmuş askerleri ile birlikte Uceyin ve Nagarı şehirlerine doğru hareket etmiştir. Bu şehri ele geçirince meşhur Mahaka put hanesi İltutmuş’un emriyle viran edilmiştir. 1200 yıl önce yapıl Bekrmacit’e ait ve onu temsil eden heykeli viran edip birçok ganimetle Delhi’ye dönmüştür.165 Bekrmacit’e ait olan

putu Delhi camisinin kapısının altına halkın üzerinden geçmesi için gömülmüştür.166

İltutmuş bu kez Multan üzerine gitmeyi istemiş ancak yolda hastalanmıştır. Gün geçtikçe hastalığı ağırlaşmış mecburen bu seferi yarım bırakarak Delhi’ye geri

161 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 60; Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 19. 162 Cüzcânî, Tabakât-i Nâsirî, c.I. s. 447.

163 Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 20; Nizamiddin Ahmet, c.I. s. 60; Cüzcânî, Tabakât-i Nâsırî, c. I.

448.

164 Nizamiddin Ahmet, Tabakât-ı Ekberî, s. 60; Sihrindi, Tarihi Mübârek Şâhî, s. 20. 165 M. Zekaullah, s. 306;

56 dönmüştür. Hastalığına hiç bir tedavi fayda vermemiş ve sonunda 26 yıl Hüküm sürdükten sonra 20 Şaban 633/ 30 Nisan 1236’da vefat etmiştir.167