• Sonuç bulunamadı

Osmanlı Devleti XV. ve XVI. yüzyıllarda dönemin en modern ordularından birisine sahipti. Modern, iyi teçhiz edilmiş bu ordu ile büyük başarılar elde edilmiş ancak XVII. ve XVIII. yüzyıla gelindiğinde durum tersine dönmeye başlamıştır. Bu dönemde Avrupa’daki devletler hem ekonomik hem de askeri açıdan gelişme dönemine girmişlerdi. Özellikle askeri açıdan Avrupa devletleri gelişirken Osmanlı’da durum tam tersidir.71 Daha önce askeri başarılar ile geniş bir coğrafyaya yayılan devlet, artık savaşlarda yenilgiler alıp toprak kaybetmeye başlamıştı.

Savaşlarda yenilgiler alınması ve bu yenilgiler ile toprak kayıplarının başlaması üzerine Osmanlı Devleti ordunun eski gücüne kavuşması adına ıslahat çalışmalarına başlamıştır. Bu ıslahat çalışmalarının en önemlileri arasında III. Selim’in Avrupa örneğine uygun bir ordu kurma girişimi örnek verilebilir.72 III. Selim’in bu girişimi modern teçhizatla donatılmış, Avrupai kıyafetlere sahip ve ayrıca iyi eğitimli ilk modern ordu kurma teşebbüsüydü.73

70 Okur, “Türkiye’nin Avrupa Devletlerine Yönelik Dış Politikasına ve İlişkilerine Genel Bir Bakış: I.

Dünya Savaşı Öncesi ve Savaş Sürecinde”, s.403.

71 Yavuz Özgüldür, a.g.m., s.297.

72 Ayrıntılı bilgi için bknz: Rifat Uçarol, Siyasi Tarih, Filiz Kitapevi, İstanbul, 1985, s.76-79.

73 Eric-Jan Zürcher, "The Ottoman Conscription System In Theory And Practice, 1844-1918", International Review of Social History, 43 (3) (1998), s. 437.

Avrupa tarzında modern bir ordunun kurulması amaçlanıyordu. III. Selim Nizam-ı Cedit adıyla modern bir ordu kurmayı başarmıştı.74 III. Selim yeni orduyu tepki almamak için Bostancı ocağına bağlı olarak kurmuştur.75 İlk başta 12.000 kişilik bir birlik oluşturulmuş ve ordunun ıslahı için Fransa başta olmak üzere Avrupa’dan gelen uzmanların tavsiyeleri dinlenmiştir.76 İlk başlarda ordunun daha önce almış olduğu yenilgiler nedeniyle yeni kurulan orduya karşı bir tepki oluşmamış ancak daha sonraları yeniliklerden rahatsız olan yeniçerilerin ayaklanması sonucu bu girişim engellenmiş oldu.77

III. Selim tahtan indirilip kurduğu ordu dağıtıldıktan sonra yine II.

Mahmut döneminde ordunun ıslahatına devam edildiği görülmektedir. II.

Mahmut döneminde de yeni ve modern bir ordu kurma çalışmaları vardır. Bu çalışmalar doğrultusunda ilk olarak Sekban-ı Cedid Ocağı’nın kurulduğunu görürüz.78 Yeni ocak 1808’de kurulmuştur. Sekban-ı Cedid Ocağı kurulur kurulmaz birçok kişi başvuruda bulunmuş (hatta parası daha iyi olduğu için eski yeniçeriler dahi başvuruda bulunmuştur) ve kısa bir süre içinde 10.000 kişilik bir mevcuda ulaşılmıştır.79 Ancak Sekban-ı Cedid’in kuruluşundan bir ay sonra yeniçeriler isyan etmiştir. Bu isyan sonucunda yeniçeriler istediklerini almışlar ve ocak kapatılmıştır.80

Yeniçeri ocağı ordunun modernleşmesi önündeki en önemli engel haline gelmişti. Bir zamanlar Osmanlı Devleti’nin gücünün bir sembolü haline gelen ocak artık savaş alanında başarılı olamıyor ve bunun yanında güçlü bir ordu önündeki en büyük engel olarak öne çıkıyordu. II. Mahmut Sekban-ı Cedid denemesinden sonra orduda köklü bir ıslahat çalışması için yeniçeri ocağının kaldırılmasının gerekli olduğuna kanaat getirmişti.

74 Jehuda L. Wallach, a.g.e., s.7-8.

75 Hayta, Ünal, a.g.e.,,s.73.

76 Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, C. II, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2004, s.129. Ayrıntılı bilgi için bknz: Staford J. Sahaw, Eski ve Yeni Arasında Sultan III. Selim Yönetiminde Osmanlı İmparatorluğu, çev. Hür Güldü, Kapı Yayınları, İstanbul, 2008.

77 Alkan, a.g.e., s.19.

78 Stanford J. Shaw, Osmanlı İmparatorluğu ve Modern Türkiye, çev. Mehmet Harmancı, E Yayınları, İstanbul, 1982, s.27-28.

79 Akşin, a.g.e., s.96.

80 Ayrıntılı bilgi için bknz; Akşin, a.g.e., s.96-98.

Yunan ayaklanmasında Yeniçerilerin başarısız olup Mısır’lı askerlerin başarılı olması ise bir anlamda Yeniçeri Ocağının sonunu getirmiştir. Mısır ordusunun başarısı ile artık esaslı bir ocak kurularak orduya bir düzen getirilmesi kararlaştırıldı ve Eşkinci sınıfı kuruldu. Ancak Yeniçeriler yeniden ayaklandılar81. Bu sefer gerek II. Mahmut’un bu ayaklanma karşısında daha dirayetli bir şekilde durması, gerek İstanbul halkının da yeniçerilere karşı silahlanması sonucu Yeniçeriler bu sefer başarılı olamadılar ve sonuç olarak 1826 yılındı ocak lağvedildi.82 Böylece yeni bir ordu kurulması önündeki en büyük engel de ortadan kalkmış oluyordu.

Yeniçeri ocağının kaldırılması ile birlikte çağdaş bir ordu kurulmasının lüzumu ortaya çıkmış ve ayrıca böyle bir ordu kurulması önündeki en önemli engel de ortadan kalkmıştı. Yeniçeri Ocağının lağvedilmesi sonrası Asakir-i Mansure-i Muhammediye ismiyle yeni bir ordu kuruldu. İlk kuruluşunda mevcudu 12.000 olarak tespit edilen ordu, “tertip” denilen sekiz alaya ayrılacaktı. Yüz askerden meydana gelen topluluğa “saf” denilecek ve Saf’ın kumandanı yüzbaşı olacaktı.83 Yeni orduya sürekli talimler yaptırılmış ve modern silahlar ile donatılmaya çalışılmıştır. Ayrıca eğitim için Prusya’dan piyade, süvari ve topçu subaylar getirilerek subay ihtiyacı karşılanmaya çalışılmıştır. Bu dönemin en önemli icraatlarından bir diğeri de Askeri Tıp Okulu (1831) ve Harb Okulu (1834) gibi okulların açılmasıdır.84

Orduda ıslahat çalışmaları Abdülmecid ve Abdülaziz dönemlerinde de devam etmiştir. Bu dönemde orduda birçok yenilik meydana gelmiştir. 1843 yılında yapılan yenilikler oldukça önemlidir. 1843 yılında yapılan yeniliklere göre askerlik süresi beş yıllık nizamiye ve yedi yıllık redif hizmeti olmak üzere on iki yıl ile sınırlandırıldı. Ancak bu uygulama 1844 yılında uygulamaya kondu. Bu dönemde kara ordusu önce beş ordu şeklinde belirlendi. 1848

81 Hasan Tahsin Fendoğlu, Modernleşme Bağlamında Osmanlı-Amerika İlişkileri, Beyan Yayınları, İstanbul, 2002, s.49. ; Donald Quataert, Osmanlı İmparatorluğu 1700-1922, Çev: Ayşe Berktay, İletişim Yay., İstanbul, 2004, s.107.

82 Akşin, a.g.e., s.107-108.

83 Ruveyda Nida Yıldırım, “II. Mahmut Dönemi Islahat Hareketleri”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Fırat Üniversitesi, Elazığ, 2006, s.42.

84 Musa Çadırcı, “Anadolu’da Redif Askeri Teşkilatının Kuruluşu”, DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi, VII-XII/ 14-23 (1975), s.65. ; Ahmad, a.g.e., s. 35.

yılında ise ordu sayısı altıya çıkarıldı. Bu ordulardan iki tanesi İstanbul’da, üçüncüsü Makedonya-Bosna Bölgesinde, dördüncüsü Doğu Anadolu’da, beşincisi Suriye’de ve altıncısı ise Arabistan’da bulunuyordu.85 Özellikle Abdülaziz döneminde orduda büyük reformlar yapıldı. Abdülaziz döneminde askeri ıslahatlara ilk olarak yeni askeri kıyafetlerin benimsenmesi ve modern silahların orduya kazandırılması ile başlandı.86 Daha sonra ise son şeklini 1869’da alan bir kanunla Osmanlı ordusunun kuvvetleri Nizamiye, Redif ve Müstahfiz olarak üçe bölündü. Bunun dışında askeri eğitimde düzeltilmeye çalışıldı ve Hüseyin Avni Paşa yeni talim usulleri kabul ettirdi, manevralar ve savaş oyunları düzendi.87 1870 yılında yayınlanan kur’a kanunnamesi ile birlikte askerliğe alınma şartları yeniden belirlendi. Yeni kanuna göre askerlik çağında olanlar belirlenen günde toplanıp kur’a çekerlerdi. Eğer isimlerine kur’a isabet ederse görevlerini yerine getirirlerdi. İsabet etmeyenler ise 6 senelik kur’a döneminde tekrar kur’a çekerler eğer bu dönem içinde isabet etmemesi durumunda ise Redif sınıfına nakledilirlerdi.88 II. Abdülhamit dönemine gelindiğinde ise artık Osmanlı askeri teşkilatı ve ordusu daha modern bir görünüşe sahipti.89

Daha önce olduğu gibi II. Abdülhamid döneminde askeri ıslahat çalışmalarına girilmesinin nedeni de savaş meydanlarında alınan yenilgilerdi.

II. Abdülhamid tahta geçtikten hemen sonra Rusya ile savaşa girmek durumunda kalmıştı. 93 Harbi ağır bir yenilgiyle sonuçlandı. Bu savaşın kaybedilmesi ile birlikte önemli miktarda toprak elden çıktı.90 Ayrıca savaş sonrası barış görüşmelerinde İngiltere’nin desteğini alabilmek için Kıbrıs’ın

85 Musa Çadırcı, “II. Abdülhamid Döneminde Osmanlı Ordusu”, Dördüncü Askeri Tarih Semineri Bildiriler, Gnkurmay Basımevi, Ankara, 1989, s.37.

86 Uğur Ünal, “Sultan Abdülaziz Devri Osmanlı Kara Ordusu (1861-1876)”, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Gazi Üniversitesi, 2006, s.222.

87 Abdülaziz dönemi askeri ıslahatları hakkında ayrıntılı bilgi için bknz: Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi Islahat Fermanı Devri, C. VII., TTK Basımevi, Ankara, 1977, s. 180-192.

88 Ünal, a.g.t., s.35.

89 Karal, Osmanlı Tarihi, VIII. Cilt, s.352. Bu dönemde askeri teşkilat; Bab-ı Seraskeri, Dar-ı Şûray-ı Askeri, ErkânŞûray-ı Harbiye (Genelkurmay), Tophane-i Âmire Nezareti bölümlerinden oluşmaktadŞûray-ır.

90 Metin Hülagü, Pan-İslamizm: Osmanlı’nın Son Umudu, Yitik Hazine Yayınları, İzmir, 2006, s.16

yönetiminin geçici olarak İngiltere’ye bırakılması gerekmişti.91 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi'nde uğranılan ağır yenilgi (bazı muharebelerde başarı kazanılmış olsa bile) sonrası orduda ıslahat yapılması ve ordunun güçlendirilmesinin önemi iyice ortaya çıkmış ve orduda ıslahat yapılması yeniden dile getirilmeye başlandı. Bu savaş Osmanlı için büyük bir yıkım olmuş ve bir anlamda Devletin sonunu haber veren öncü gibiydi.92 Bu dönemde en önemli sorun yeni bir savaşta Osmanlı Devleti’nin sınırlarını koruyup koruyamayacağı idi. Nitekim Goltz Paşa göreve geldikten sonra yaşadığı bir olayı şu şekilde aktarmaktadır:

“Sonra da Rusya Harbinin (1877-1878) felaketle sonuçlanması, gönülleri pek derin surette zedelemişti. Düşmanın İstanbul kapılarına dayanması, gözü görenlerin tamamını, Osmanlı hakimiyetinin çöküşünü düşünmeye sevketmişti. İşte bu ihtar devletin kurtuluşu için ne lazımsa yapılsın arzularını doğurdu. Aynı fikir, genç, ihtiyar görüştüğüm tüm subayların: "Bizim bir kere daha mukavemet edebileceğimizi zanneder misiniz?" diye bana yönelttikleri bir korku sualinde de görünüyordu”.93

93 harbindeki yenilginin ortaya çıkardığı bunalımı ve subaylar üzerindeki etkisini ortaya koyması bakımından Goltz Paşa’ya yöneltilen bu soru son derece mühimdir. Subaylar yeni bir savaşta herhangi bir galibiyet düşüncesine sahip olmamalarının yanında, ülke sınırlarının korunup korunamayacağı konusunda dahi şüpheliydiler.

İşte bu şartlar içinde orduda bir ıslahat yapılmasının kaçınılmazlığı görünüyordu. Moreau da 93 Harbindeki bozgun sonrasında Osmanlı devletinde, özellikle yüksek görevlerde bulunan kişilerde “İmparatorluğu

91 Erhan Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, c.I, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2002, s.145.

92 Yılmaz Öztuna, II. Abdülhamid Zamanı ve Şahsiyeti, Kubbealtı Neşriyat, İstanbul, 2008, s.49.

93 Colmar von der Goltz, İmparatorluk Dönemi Türk-Alman İlişkileri: Goltz Paşa’nın Hatıratı, Yay. Haz, Faruk Yılmaz, Berikan Yayınları, Ankara, 2004. s.28.

kaybetme saplantısı” başladığı görüşündedir ve orduda yapılmaya çalışılan ıslahat çalışmalarını da bu saplantıya bağlamaktadır.94

Ortaylı’nın da belirttiği üzere 93 harbi sonrası yüz seneye yakın bir süredir devlet adamlarının düşüncelerine yön veren askeri ıslahat sorunu yeniden güncellik kazandırdı. Bu dönemde ordunun mevcudunun büyük bölümü eğitimsizdi, silahlar yetersizdi ve yeterli sayıda eğitimli subay bulunmuyordu.95 Bu olumsuzluklara ayrıca eklenmesi gereken diğer bir sorun ise, sayıları oldukça artmış olan bürokrasideki memurların yanında sürekli büyüyen askeri kurumlarda maaşların düzenli ödenememesini eklemek gerekir.96

Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere Osmanlı Ordusu oldukça kötü bir vaziyetteydi. III. Selim döneminden bu yana ordu üzerinde yapılan ıslahatlara rağmen, ordu hâlâ rakipleri karşısında güçsüzdü. Özellikle Rusya, İngiltere ve Fransa’nın artık açıktan açığa Osmanlı topraklarını paylaşma yarışına girdiği bu dönemde devletin geleceğini ancak güçlü bir ordu sağlayabileceği aşikârdı.

O da kendisinden önceki ıslahatçılar gibi ordunun ıslahını ivedilikle ele alması gerektiğinin farkındaydı. Ordunun ıslahının ise yabancı uzmanların yardımı ve önerileriyle yapılabileceğini düşünmekteydi. İşte bu nedenle ordunun ıslahında yabancı uzmanları göreve getirerek bu çalışmaları yürütmeye çalışacaktır. Abdülhamid orduda kaybolan disiplinin yeniden kazandırılması ve ordunun yeni tekniklere adapte olması gerektiğini bunun ise ancak Batı’nın teknolojisinin alınması ile mümkün olacağına inanıyordu.97