• Sonuç bulunamadı

ALMAN SUBAYLARIN FAALĠYETLERĠ

II. ALMANYA’DAN ASKERĠ TEÇHĠZAT ALIMI

“Genelkurmayın emperyalist yayılma siyaseti aynı zamanda, kaçınılmaz biçimde Rusları tehdit eden ve büyük yekûnlara ulaşan Alman silâh ihracatını da geliştirdi. General von der Goltz'un Genelkurmay tarafından şiddetle desteklenen askerî heyeti, 1880'lerin sonuna doğru Osmanlılara Krupp ailesinin toplarını kabul ettirdi... Alman silâh, sanayiinin Osmanlı İmparatorluğu'ndaki tekel konumu Colmar von der Goltz tarafından yaratıldı.”261

Alman Subayların Osmanlı Devleti’ndeki görevleri süresince en başarılı oldukları konulardan birisi Alman silah sanayinin Osmanlı Devleti’nde etkili olması konusunda yaptıkları çalışmalardır. Subaylar silah ticaretinde muazzam bir etkiye sahiptirler ki zaten bu nedenle rahatlıkla en başarılı oldukları çalışma olarak görebiliriz. Tabi bu etkinin büyüklüğü anlamak için subaylar gelmeden önce Osmanlı Devleti’nin ordusunu modernize etme adına, yurtdışından yaptığı silah alımlarının miktarı ve tercih ettiği ülkeler hakkında bilgi vermek elzemdir.

Osmanlı Devleti’ni silah ithaline iten sebepler ise; Osmanlı Devleti özellikle III. Selim ile birlikte orduda köklü bir değişiklik yapılmaya çalışılmış ancak Yeniçerilerin ayaklanması sonucu bu yenilik hareketi durmuştur262. Nizam-ı Cedid ile başlayıp II. Mahmut’un Yeniçeri ocağını kaldırmasından sonra ise Asakir-i Mansure-i Muhammediye adıyla bir ordu oluşturulmuştu.

Bu dönemden itibaren de ordunun gerek sistem gerekse teçhizat açısından modernleştirilmesi çalışmalarına devam edilmiştir. Ordunun ıslahı konusunda

260BOA, Y.PRK.KOM, 4/2, s.1-2.

261 Rathmann, a.g.e., s.31.

262 Afyoncu, Sorularla Osmanlı İmparatorluğu, C. II, s.135.

ki en kapsamlı çalışmalar Abdülaziz ve II. Abdülhamid döneminde yapılmıştır.

Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde önceki ıslahatlardan farklı olarak askeri teçhizat alımı dikkati çekmektedir. Özellikle Abdülaziz ve II.

Abdülhamid ordunun ıslahı için silah ve diğer teçhizatların modern Avrupa ordularıyla boy ölçüşebilecek düzeyde olmasının önemini çok iyi kavramıştı.263 Bu nedenle ordunun modernize edilmesi için yabancı ülkelerden silah alımları Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde yoğunlaşmıştır. Abdülaziz döneminde Viyana’da bulunan Brodwell ve Berlin’de bulunan Krupp Fabrikası Osmanlı’nın top ve aletleri ithal ettikleri şirketler arasındadır. Yine bu dönemde top dışında Avrupa’dan şeşhâneli tüfek ithal edildiği ve 1864 yılına gelindiğinde bu tüfeklerin sayısı 130.000’e ulaşmıştır. Bu tarihten itibaren ise, ilk olarak Sadowa Muhaberesi’nde kullanılan iğneli tüfekler İngiltere, Fransa ve Belçika’dan satın alınmaya başlamıştır. Bu tüfeklerin miktarı ise 1868’de 90.000’e ulaşmıştı.264

II. Abdülhamid’in saltanatının ilk zamanlarında Osmanlı silah pazarında en etkili ülke Amerika Birleşik Devletleri idi. Amerikan silahlarının Osmanlı pazarına girmeleri ise 1860’lı yılların ikinci yarısında başlamış ve 1860’lı yıllardan II. Abdülhamid dönemine kadar geçen süreçte Osmanlı ile Amerika arasındaki silah ticareti giderek artmıştı. Bu ticaretin 1865’den sonra başlamasının temel sebebi ise Amerika’da süren iç savaştı.265 Bu tarihe kadar iç savaş nedeniyle Amerika silah ithal etmek zorunda kalıyordu.

İç savaşın bitmesi sonrasında ise başka sorunlar ortaya çıktı.

Amerikalı silah üreticileri Amerikan iç savaşı süresince yüklü miktarda silah üretmişlerdi. Savaş boyunca ürettikleri silahlar ile ilgili bir sıkıntı yaşamamışlardı. Ancak savaş sona erince bu ürettikleri silahların büyük bir bölümü ellerinde kaldı. Silah üreticilerin kalan bu silahları ellerinden çıkarmak

263 Oral Sander,Kurthan Fişek, Türk-ABD Silah Ticaretinin İlk Yüzyılı (1829-1929), Ankara, 2007, s.18-19.

264 Ünal, a.g.t., s.227-228.

265 Amerikan iç Savaşı diye adlandırılan savaş 1861yılında, Abraham Lincoln’ün Birleşik Devletler Başkanı seçilmesiyle, 11 güney eyaletinin birlikten ayrılarak kendi aralarında Konfederasyonu oluşturduklarını açıklaması ve diğer 25 eyaletin ise Birliğin yanında kalması ile ortaya çıkmıştır.

Savaş 1865 yılına kadar sürmüş ve kuzey eyaletlerinin kesin zaferi ile sonuçlanmıştır.

için ülke dışına yönelmeleri gerekiyordu. Bu nedenle ellerinde kalan bu silahları Osmanlı pazarına düşük fiyat ile satmayı düşünmüşlerdir.266

İki devlet arasındaki ilk silah ticareti 1869 yılında gerçekleşti. Bu tarihte 239.000 adet Enfield ve Springfield marka piyade tüfeği alınmıştır. Bu piyade tüfeklerinin Osmanlı Devleti’ne maliyeti 1.331.000 dolardır.267

II. Abdülhamid’in iktidarının ilk yıllarına gelindiğinde Amerika ile Osmanlı Devleti arasındaki silah ticareti iki ülke arasındaki toplam ticaretin

%90’ını oluşturur hale gelmişti. 1877 yılında ABD’nin Osmanlı Devleti’ne olan silah ihracatı 1.000.000 Osmanlı Lira civarındaydı.268

Osmanlı Devleti 1883 yılına kadar Amerika’dan 600.000’e yakın tüfek almıştır. Bu tüfekler anlaşmaların yapıldığı tarihlerden itibaren yapımları tamamlandıkça Osmanlı Devleti’ne teslim edilmiştir. Alınan silahların büyük bir bölümü ise 93 harbinde kullanılmış ve savaş bittiğinde ise kullanılamaz duruma gelmişti. Bazı firmaların kontrat süresi dolmasına rağmen yaşadıkları finansal sorunlar nedeniyle tüfekleri teslim edemediğini de belirtmemiz gereklidir.269 Daha sonraki dönemlerde bu firmalar ile yaşanan sorunlar ise Alman silah tüccarlarına avantaj sağlayacaktır.

Osmanlı Ordusunda 1880’li yıllara gelindiğinde sadece Amerikan yapımı silahlar değil yanında Fransız yapımı silahlar da kullanılmaktaydı.270 Bu tarihten itibaren ise Alman silahları Osmanlı ordusuna girmeye başlayacak ve üstünlük kazanacaklardı. Joan Haslip özellikle Goltz Paşa’nın Osmanlı Devleti’nde göreve başlaması ile “generalleri ve teknisyenleri bir tüccar grubunun takip ettiğini ve kısa sürede Osmanlı Devleti’nde Selanik’ten Bağdat’a Made in Germany markasının istila etmeye başladığını”271 söylemektedir. Alman subaylar tek başlarına değil tüccar ve bankerler ile

266 Önsoy, a.g.m., s.1208.

267 Fendoğlu, a.g.e., s.204.

268 Mehmet Beşirli, “II. Abdülhamit Döneminde Osmanlı Ordusunda Alman Silahları”, Erciyes Üniversitesi S.B.E. Dergisi, 2004, Sayı 16, s.123.

269 Ali İhsan Gencer, Ali Fuat Örenç, Metin Ünver, Türk-Amerikan Silah Ticareti Tarihi, Doğu Kütüphanesi, İstanbul, 2008. S.104-106.

270 Turan, a.g.e., s.175.

271 Haslip, a.g.e., s.174.; Garnier, a.g.e., s.66-67.

birlikte Osmanlı Devleti’ne gelmiş ve Deutsche Bank’ın bir şubesi de İstanbul’da açılmıştır.272 Burada Alman sanayinin gelişimi ve Osmanlı pazarına yönelme sebepleri hakkında kısaca bilgi vermek bu ticareti anlamak açısından faydalı olacaktır. Bilindiği üzere Almanya sanayileşme sürecini geç tamamlamıştı. Hem bu nedenden dolayı hem de milli birliğini geç tamamlaması dolayısıyla sömürgecilik yarışında geç kalmasını açıklayabiliriz.

Ancak 1880’li yıllara gelindiğinde artık Almanya sanayileşme sürecini tamamlamış hatta bu süreci çok hızlı tamamlayarak Avrupa’da büyük bir güç haline gelmeyi de başarmıştı. Almanya bu olay sonrası artık sömürge ve Pazar ihtiyacı duymaya başlamıştı. Ancak sömürge yarışında geç kalması O’nu Uzakdoğu, Amerika ve Afrika gibi kıymetli bölgelerden, diğer bir deyişle sömürgecilik faaliyetlerinde daha başlangıçta zor suruma düşmesine sebep olmuştur. Nitekim bunun sonucu olarak Almanya’nın yöneleceği bölge ise Yakındoğu olacaktır.273

Aslında Alman silahları Osmanlı Ordusunda ilk defa Abdülhamid döneminde kullanılmamıştır. Daha Abdülmecit döneminde Prusya’dan askeri teçhizat alındığı bilinmektedir. O dönemde yeni icat edilmiş olan şeşhâneli tüfekler önceki tüfeklere göre birçok avantaj sağlamaktaydı ve Abdülaziz bütün ordunun bu silahlar ile donatılmasını istemekteydi. İşte bunun üzerine Prusya ile temasa geçilmiş ve şeşhane tipi silah siparişi verilmiştir.274 Bu tarihten sonra yine bir Alman firması olan Krupp 1873 yılında Çanakkale ve Boğaziçi tahkimatlarında kullanılmak üzere Osmanlı İmparatorluğu ile sahra topları, batarya topları ve diğer savunma topları konusunda bir ticaret sözleşmesi yapmayı başarmıştı.275 Bu tahkimler için toplam 500 top alınmış ve yaklaşık 1 milyon Osmanlı Lirası önenmiştir. Krupp firması her ne kadar ticaret yapmayı başarmış olsa da bu dönemde Fransız ve İngiliz yapımı silahlar da Osmanlı Devleti tarafından tercih edilmekteydi. 1877-1878

272 Sander, Siyasi Tarih ( İlkçağlardan 1918’e), s.285.

273 Şevket Pamuk, Osmanlı-Türkiye İktisadi Tarihi 1500-1914, İstanbul, 2005, s.211.

274 Karal, Osmanlı Tarihi Islahat Fermanı Devri, VII. cilt, s.184-185.

275 Rathmann, a.g.e., s.30-31.

Osmanlı-Rus Savaşında Alman Krupp firmasında top alınmıştı.276 Osmanlı Devleti ile Almanya arasındaki bu silah ticareti ileride ortaya çıkacak yüksek hacimli silah alımlarının henüz başlangıç aşamasını teşkil etmektedir. Alman sanayisi bu dönemde bu satışlarla başarı elde etmişse de devamlılık sağlanamamıştır. Osmanlı-Alman silah ticaretindeki devamlılık ancak Alman askeri heyetlerinin göreve başlaması ile sağlanacaktır. Özellikle Goltz bu süreçteki en önemli şahsiyet olacaktır.277

Alman askeri heyetleri Alman silah üreticileri için Alman silah sanayinin birer temsilcileriymiş gibi hareket etmişlerdir. Bunun en büyük kanıtlarından birisi yazdıkları reform layihalarının birçoğunun yeni silah siparişleri gerektirmesi ve sonuç olarak ise bu silah siparişlerinin Alman subaylarında yardımıyla Alman firmalarına verilmesiyle bitmesidir.278 Bu durumlardan birisi Goltz’un göreve başlamasının dördüncü yılında Çanakkale ve Boğaziçi istihkam ve bataryalarının onarımı ve modern toplar ile tahkimatını önermesiyle ortaya çıkmıştır. Bu öneri sonrasından 1882 yılında Krupp 1.206.987 lira değerinde top siparişi almıştır.279 Yine 1886 yılında Goltz Paşa memleketin müdafaası için sahra topları ve havanları alınması gerektiğini belirten bir layiha sunmuştur. Bu layiha üzerine, önerinin görüşülmesi için daire-i askeriye’de bir komisyon teşkil edilmesi ve ihtiyaç görülecek olan teçhizatın belirlenmesi kararlaştırılmıştı. Komisyon gerekli görülen teçhizatı belirledikten sonra ise teçhizatların alınması için Krupp firması ile irtibata geçilecekti.280

1877 yılında ABD’nin Osmanlı Devleti’ne olan silah ihracatı 1.000.000 Osmanlı lirası iken Alman subayların gelmesinden sonra 1883 yılında ABD’nin ihracatı 138.500 Osmanlı Lira’sına kadar düştüğü görülmektedir.281 Bu miktar yaklaşık %800’lük bir düşüşe işaret etmektedir. Buradan rahatlıkla anlaşılacağı gibi Almanya Osmanlı Devleti’nin en önemli silah

276 Turan, a.g.e., s.175.

277 Akyar, a.g.t., s.69.

278 Reyhan, a.g.m., s.21.

279 Ortaylı, a.g.e., s.115.

280 Y.PRK.BŞK. 10-91 s.1.

281 Mehmet Beşirli, a.g.m., s.123.

tedarikçilerinden biri haline gelmeye başlamıştır. Artık Almanya ile yapılan milyonluk silah ticaretinin yanında ABD ile yapılan ticaret önemsenmeyecek boyutlara gerilemişti. Bu tarihten itibaren Almanya, Osmanlı Devleti’nin neredeyse tek silah tedarikçisi haline gelmiştir.

Alman silah fabrikaları (Loewe ile Mauser firmaları bunların dışında yine Goltz Paşa’nın çalışmaları sonucu olarak 1887’de 110 bin Osmanlı Lirası tutarında sipariş almayı başardılar. Bu ücret karşılığı olarak 500 bin adet tüfek ve 50 bin adet son model karabina282 gönderilecekti. Yine 1885-1895 yılları arasında 100 milyon frank’a yakın savaş teçhizatı Alman firmalarına verilmişti. Bu ticaret bu tarihten sonra daha yüksek meblağlarda devam etti. Rathmann özellikle Kayzer’in İstanbul’a gelerek II. Abdülhamid’i ziyareti sonra bu ticaretin arttığını söylemektedir. Bu dönemde Alman Krupp dışında, Fransız Hockins, Alman Martini Henry gibi firmalardan küçük boyutlarda alışveriş yapıldığı bilinmektedir.283

Alman subayların görevleri sebebiyle Alman silah sanayine yaptıkları katkıyı bir karşılaştırma ile açıkça ortaya koyabiliriz. Donanma ile ilgili modernizasyonda Alman firmalarının bu dönemde etkin olmadığı bilinmektedir. Donanma tedarikinde 1914 yılına gelindiğinde Alman donanmasından satın alınmış iki savaş gemisi ve Alman Schichau firması tarafından yapılan birçok küçük destroyer dışında bir etkinliği yoktu. Ancak İngiltere üç zırhlı ve iki kruvazör, Fransa ise altı destroyer ile iki denizaltı siparişi almayı başarmıştı.284 Buradan anlaşılacağı üzere Almanlar donanma tedarikinde rakiplerinin çok gerisinde kalmıştı. İşte bu noktada Alman subayların donanmanın ıslahatında etkin olarak görevlendirilmedikleri gerçeğini de göz önüne aldığımızda Alman subayların etkinliklerinin daha iyi anlaşılacaktır. Bir yanda etkin oldukları birimlerden alınan milyonluk siparişler

282 Karabina, tüfeğe benzeyen ama daha kısa ve güçsüz bir ateşli silahtır.

283 Birol Çetin, “Osmanlı Harp Sanayisinde Kurşun ve Kurşun Tedariki”, Askeri Tarih Araştırmaları Dergisi, Yıl 9, Sayı 17, Şubat 2011, s.85-86.

284 Trumpener, a.g.m., s.137-138.

varken diğer tarafta etkin olmadıkları bir birimde diğer ülkeler ile rekabet edemiyor olmaları gerçeği açığa koymaktadır. Ancak şunu da belirtmek gerekir ki II. Abdülhamid ıslahat konusunda ağırlığı kara ordusuna vermişti.

Ayrıca bazı subaylar başarısız oldukları veya önerilerinin kabul edilmediği gerekçesi ile geri dönmek istediklerinde Alman hükümeti, silah ticaretinin devam edebilmesi için bu isteklerini reddetmiş ve görevlerinde kalmalarını istemişlerdir. Yine bu konuyu destekleyen olaylardan birisi ise Ristow’un 1891 yılında vefat etmesi ile ortaya çıkmıştır. Ristow daha önce belirtmiş olduğumuz üzere topçu subayı idi. Ristow vefat edince II.

Abdülhamid uygun bir topçu subayının gönderilmesi için Alman yetkililere ricada bulundu. Goltz Paşa bunun üzerine Rİstow’un yerine hemen birinin gönderilmesini istemekteydi. Çünkü Fransızlar Ristow’dan boşalan pozisyona hemen bir Fransız subayı göndermek istemişlerdi.285 Fransızlar böylece silah ticaretinde etkinlik kazanma amacına ulaşacaklardı. Ancak Goltz bu durumu fark ederek acele olarak bir subayın atanmasını istemişti. Ayrıca Goltz seçilecek olan subayın özelliklerini belirtirken öncelikli olarak askeri beceri ve bilgilerden bahsetmiyor, seçilecek olan subayın Krupp, Gruson ve bunun gibi diğer büyük Alman silah firmalarıyla şahsen tanışmış olması gerekli olduğundan bahsediyordu.286

Alman subaylar bu ticarette o kadar önemli bir yer tutuyorlardı ki Goltz Paşa kendisinin bu ticarete olan etkisini rahatlıkla ve alçakgönüllülükten uzak bir şekilde belirtmekteydi. Goltz açık bir dille kendisinin görevden ayrılması durumunda bu siparişlerin Fransa tarafına kayacağını açıkça belirtmekteydi.287 Alman yetkililer de bu durumun farkındaydılar. Goltz Paşa’nın çalışmaları Alman firmaları tarafından o kadar çok taktir ediliyordu ki, çalışmalarından dolayı Goltz Paşa “bir tomar” hisse senedi ile ödüllendirildi.288 Goltz’un özverili çalışmaları sonucu olarak 1890’lı yılların

285 Etikcan, a.g.t., s.23.

286 Wallach, a.g.e., s.62.

287 Turan, a.g.e., s.158.

288 Rathmann, a.g.e., s.33.; Ortaylı, a.g.e., s.120.

sonuna gelindiğinde Alman silah fabrikaları artık Osmanlı pazarını tamamen ellerinde tutuyordu.289

Alman subayların bu çabalarına benzer olarak diğer devletlerin Osmanlı Devleti’ndeki temsilcileri de ülkelerinin bu rekabette bulunabilmeleri için ellerinden geleni yapmaktaydılar. Bunun en iyi örneklerinden birisi Fransız askeri ataşesi Léon Berger’dir. 1891 yılında Osmanlı Devleti Rus tehdidine karşı yeni top ve askeri malzemeler alarak savunmasını güçlendirmek istemekteydi. Léon Berger Fransız fabrikalarının bu ticaretten pay kapabilmesi için Osmanlı subaylarını Fransa’daki top endüstrisindeki gelişmeleri görmeleri için bir geziye göndermeye muktedir olmuştu. Ancak tam bu noktada Goltz Paşa ve Radowitz devreye girmişler ve Türk subaylar Paris’te Krupp’un fabrikasını gezmişlerdir.290 Goltz Paşa böylece Alman Krupp firmasının çıkarlarının zarar görmesini önlemiş oluyordu.

Alman subayların (ıslahat ile görevlendirilen subaylar) kontratlarının bitmesine yakın hazırlamış oldukları ıslahat önerilerinin kabul edilmemesi gerekçesi ile görevden ayrılmak istemeleri sıkça rastlanan bir durumdu. Bu durumun bir benzeri Goltz Paşa’nın kontratının bitmesine yakın Osmanlı Devleti’ndeki hizmetinden ayrılmak istemesiyle yaşanmıştır. Goltz Paşa ıslahat isteklerinin kabul edilmediğini söyledikten sonra (bir anlamda yaptığı çalışmaların bir işe yaramadığını belirterek) görevden ayrılmak istediğini belirtip, ancak Alman imparatoru ve Sultan’ın emretmesi durumunda görevde kalabileceğini anlatıyordu. Goltz’un bu söylediklerinin üzerine Alman Büyükelçisi Radolin ise, “Goltz’un Türkiye’de kalmasını Alman nüfuzu ve silah satışı için önemli olduğunu söylüyor ve General von der Goltz’un burada kalması, Türk ordusu üzerindeki etkimiz ve silah ihracatımızın devamı

289 Özgüldür, a.g.m., s.303.

290 Mehmet Beşirli, “Birinci Dünya Savaşı Öncesinde Türk Ordusunun Top Mühimmatı Alımında Pazar Mücadelesi: Alman Friedrich Krupp Firması ve Rakipleri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 15, Konya-Bahar, 2004, s.177.

bakımından, şimdiye kadar olduğu gibi, paha biçilmez bir kazanç olacaktır”

diyordu.291

Almanya’nın silah ticaretinde tekel haline gelmesinin diğer bir sebebi ise, teçhizat alımı için gerekli olan paranın Alman bankalarından sağlanabilmesiydi. Özellikle Deutsche Bank ve diğer Alman bankaları Osmanlı Devleti’ne yüksek miktarlı krediler vermekteydi. Örneğin 1905 yılında Deutsche Bank Osmanlı Devleti’ne 2.400.000 sterlin’e yakın bir miktarda kredi sağlamış bu kredinin bir bölümü demiryolu yapımı için harcanırken bir bölümü ise yine Krupp firmasından silah alımına ayrılmıştır.292

Osmanlı Devleti ordusunu teçhizat bakımından modernize etmek ve topraklarını Avrupalı devletlere karşı savunabilmek için bu yola gitmişti.

Ancak burada eleştirilebilecek bir durum vardır. Osmanlı Devleti o dönemde Tophane’de Martini taklidi tüfekler yapabilmekteydi ve barut da imal edebiliyordu.293 Bu tarihten önce Abdülaziz döneminde Tophane-i Amireye bağlı fabrikalar en yeni model teçhizatları üretecek şekilde modernize edilmişti.294 Durum böyle olmakla birlikte, Alman silahlarının Osmanlı Devleti’ne sürekli ithali nedeniyle kendi sanayimizi geliştirmeye gereken önem verilmemiştir. Ordunun modernizasyonun hızlı bir şekilde gerçekleşebilmesi için silah ithal edilmesi ne kadar doğruysa diğer taraftan ülkedeki silah sanayine gerekli önemin verilmemesi de bir o kadar hata olarak nitelendirilebilir. Aşağıdaki tabloda 1889-1897 yılları arasında Almanya’dan alınan askeri teçhizatın tutarı görülebilir.

291 Mehmet Beşirli, II. Abdülhamit Döneminde Osmanlı Ordusunda Alman Silahları, Erciyes Üniversitesi S.B.E. Dergisi, 2004, Sayı 16, s.129.

292 Niles Stefan Illıch, a.g.t., s.162.

293 Ortaylı, a.g.e., s.120-121.

294 Karal, a.g.e., s. 185.

Tablo 12- 1889-1897 yılları arası Osmanlı-Alman silah ticareti Miktarı295