• Sonuç bulunamadı

B. Kamphövener

II. VON DER GOLTZ

Kaehler heyeti 1882 yılında geldikten sonra bu heyet içinde askeri eğitimin ıslahatı için gerekli olan öğretim elemanın eksik olduğu fark edildi.

Eğitimin ıslahı için yeniden subay talep edilmesi ihtiyacı ortaya çıktı.

Almanya’dan eğitim ıslahı içinde subay talep edilmesi üzerine, bu iş için Goltz’a teklif götürüldü.182 Goltz bu teklifi uzunca bir müddet değerlendirdikten sonra kabul etmiştir. Goltz’un bu teklifi kabul etmesinde iki temel sebep yatar. İlk sebep yabancı kültürleri ve coğrafyaları gözlemleyebilecek olması diğeri ise çok sevdiği iki mesleği, yani askerlik ve yazarlığı aynı anda yürütme şansının olmasıydı. Gündüzleri askerlik mesleğini devam ettirecek akşamları ise çok sevdiği yazarlığını devam ettirebilecekti.183 Diğer subaylarda olduğu gibi Goltz içinde maddi sebepler de ağır basmaktaydı. Geniş bir aileye sahipti ve onlara bakabilmek için Osmanlı hizmetinde kazanacağı paraya ihtiyacı vardı. Daha doğrusu Osmanlı Devleti’nde hizmette kalacağı sürede kazanacağı para ile ailesinin yaşam standartlarını yükseltebilecekti.

Almanlar yetkililerin Goltz’u seçmesinin nedenleri ise bu işe uygun olmasından faklıdır. Bu sebeplerden birisi O’nun 1877 yılında “Leon Gambetta ve Ordusu” adından bir kitap yayınlaması ve Alman düşmanı sayılan Gambetta’yı184 bu kitabında övmesiydi. Bu nedenle genelkurmaydaki görevinden uzaklaştırılmıştı ve sürgüne gönderilmesi düşünülüyordu.

Osmanlı’nın subay talebinde bulunmasıyla Goltz’un gönderilmesi (daha doğrusu sürülmesi) uygun görüldü.185

Bunun üzerine İstanbul’daki görev için seçilen Goltz’un kararını vermesi için İstanbul’a gitmesine izin verildi ve Goltz 18 Haziranda 1883’de

182 Osman Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, Cilt III, Eser Matbaası, İstanbuli 1977, s.890.

183 Tayyar Etikcan, “Edebiyatçı ve Eğitimci Yönleriyle Colmar Freiherr Von Der Goltz Paşa”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi, Ankara, 1992, s.12.

184 Leon Gambetta Fransız komutan ve siyasetçidir. Fransız-Prusya savaşında komutan olarak bulunmuş ve daha sonra 1881-1882 yılları arasında Başbakanlık görevinde bulunmuştur.

185 Wallach, a.g.e., s.43.

İstanbul’a geldi.186 Goltz Paşa’da diğer subaylar ile aynı haklara sahipti.

İstanbul’a geldikten sonra görevi kabul etmesi ile birlikte, 1885 yılına kadar Alman ordusundan izinli sayılmış ve geri dönmesi halinde aktif hizmete dönebileceğine dair garanti verilmiştir. Goltz Paşa İstanbul’a yarbay rütbesiyle gelmişti. Goltz Askeri Okullar müfettişi olarak görevlendirilmiş ve O’ndan askeri eğitimdeki ıslahat çalışmalarını yürütmesi beklenmekteydi. 187

Goltz Paşa’yı ıslahat çalışmalarını en yoğun sürdüren Alman subayı olarak nitelendirebiliriz. Diğer subayların önerilerinin kabul edilmemesi sonucu ümitsizliğe kapılarak çalışma şevklerini yitirmesine karşın Goltz Paşa önerilerini kabul ettirmek için elinden geleni yapmıştır. Bu özelliği nedeni ile Almanya’dan gelen subaylar arasında en çok O’na özel bir yer ayırmamız doğru olur. Goltz Paşa’nın diğer subaylara nazaran ıslahat için daha çok çalışmasının sebebi askerlik mesleğine duyduğu sevgi olmalıdır. Goltz, askerlik mesleğini çok sevmesine rağmen biraz önce de belirtmiş olduğumuz nedenlerden dolayı Alman genelkurmayı tarafından sevilmiyordu. Bu nedenle önemli çalışmalar yapabileceği görev ve mevkilerden uzaklaştırılıp etkisizleştirilmişti. Goltz özellikle bu duruma çok üzülüyor ama elinden bir şey gelmiyordu. Osmanlı Devleti’nin subay talebinde bulunması üzerine hem Alman Genelkurmayı’na hem de Goltz’a bu durumdan kurtulmak için eşsiz bir fırsat geçti. Goltz Osmanlı Devleti’ne gelerek aradığı çalışma ortamını bulabilecek hem de Alman Genelkurmay’ı çalışmalarına engel olmak istedikleri Goltz’dan kolayca kurtulabileceklerdi. Ayrıca ekonomik sıkıntılar yaşayan Goltz bu görevi kabul etmekle bu sıkıntılarından kurtulmuş oluyordu.

Goltz Paşa Osmanlı hizmetinde bulunduğu sürede birçok çalışma yapmıştır. Esas olarak Askeri eğitim ıslahatı için göreve gelen Goltz bunun yanında gerekli gördüğü birçok çalışmada bulunmuştur. Bu çalışmalara örnek vermemiz gerekirse, askeri eğitim için ders kitapları hazırlamış, haritalar çizmiş ve askeri okuldaki ders programlarıyla yakından ilgilenmiştir. Hatta Osmanlı Ordusunda Alman askeri teknik ve taktiklerinin benimsenmesinde

186 Deren, a.g.t., s.195.

187 Turan, a.g.e., s.146.; Wallach, a.g.e., s.43.

Goltz’un mühim bir yeri vardır. Goltz’un bu konuda etkili olması 1883 yılında Askeri okullar genel nazırlığına getirilmesi ile mümkün olmuştur. Ayrıca Goltz Paşa’nın çalışmaları neticesinde ders Programı Fransız, Alman ve Belçika programlarına göre yeniden düzenlenmiş ve Erkân-ı Harbiye Mektebine kabul edilecek öğrenci sayısı on beşten kırka çıkarılmıştır.188

Goltz Paşa askeri okullar müfettişliği görevine üç yıllığına atanınca öncelikli olarak burada incelemelerde bulunmuştur. Yaptığı incelemeler sonucunda bir rapor hazırlayarak Padişaha sunmuştur. Raporunda askeri okullar müfettişliğine atandığında kendisinden burada yapılması gereken çalışmalar üzerine yoğunlaşmasının rica edildiğini söylemektedir. Bu incelemeleri sonunda gördüğü eksikleri ayrıntılı bir rapor ile belirtmiştir. Bu raporda ayrıca bazı tavsiyelerde bulunmuştur. Goltz raporunda öncelikli olarak askeri okullarda düzen eksikliğinden ve eğitimin yetersizliğinden bahsetmektedir. Goltz mekteb-i harbiye’de düzenin korunması için uygulanan düzenin eski Fransız düzeni olduğunu belirtip, buradaki öğrencilere haftada bir nöbet tutma sırası geldiğini, bu öğrencilerin bir polis gibi vazife gördüklerinden bahsetmektedir. Ancak nöbetin sadece bir kişi tarafından tutulmasının mümkün olmadığını, istenmeyen veya ceza durumu gerektiren birçok kusurun gözden kaçabileceği ihtimalinin olduğunu söylemektedir. Bu eski Fransız usulünün çoktan terk edilmiş olmasına rağmen burada hala yürürlükte olduğunu, Alman usulünün her yerde kabul olduğunu belirtmektedir. Goltz Alman usulünü ise şu şekilde özetlemektedir; Alman usulü okulun birkaç bölüme taksim edilmesinden oluşmaktadır. Bölümlere ayrıldıktan sonra ise her bölümü subayların idaresine vermek ve bölümlerde oluşan her türlü vukuattan ise bölümün zabitleri sorumlu tutulacaktır. Goltz Paşa Mekteb-i Harbiye de bu sistemin uygulanmasının şart olduğunu belirtmektedir. Goltz ayrıca bu taksimi ayrıntılı olarak planlamıştır.

Piyade öğrencileri bir kısım teşkil edecek ve bu kısım da kendi arasında dört şubeye bölünecekti. Her şubede tahmini olarak seksen öğrenci

188 Moreau, Reformlar Çağında Osmanlı İmparatorluğu Askeri “Yeni Düzen”in İnsanları ve Fikirleri 1826-1914, s.48.

bulunacaktı. Her piyade şubesi bir kolağası veya bir yüzbaşının idaresinde bulunacaktı. Süvari kısmı süvari mualliminin ve Erkan-ı Harbiye kısmı da Erkan-ı Harbiye subaylarından birinin idaresinde olacaktı. Piyadenin her şubesinin müdürlerinin, süvari mualliminin ve Erkan-ı Harbiye kısmı müdürünün yanına yardımcı olması amacıyla mevcut zabitlerden birer mülazım-ı evvel ile birer veya ikişer mülazım-ı sâni verilecekti. Bu görevlilere rütbeleri nispetinde öğrenciler üzerinde ceza verme gücünün verilmesinin gerekli olduğu belirtilmiştir. Ayrıca her şubenin en kıdemli, zekilerinden bir başçavuş ve dört çavuş ile her on kişiye birer onbaşı seçilmesi gerekli olduğu belirtilmiştir. Erkan-ı Harbiye mektebi müdürünün maiyetine yardımcı olması amacıyla Erkan-ı Harbiye kolağalarından veya yüzbaşılarından iki zabit verilmesi önerilmektedir. Ayrıca diğer bölümlerin başkanlarına olduğu gibi Erkan-ı Harbiye mektebi müdürünün de öğrenciler üzerinde cüzi bir ceza verme yetkisi olması gerektiği belirtilmektedir. Bunun dışında piyade zabitanı şubelerine piyade bölük talimine kadar olan talimleri icra ettirmekle, Piyade kısmının müdürü olan ve şu an piyade muallimi olan zabit ise tabur ve alay talimlerini idare etmekle yükümlü olacaktır. Bu kişiye de yardımcı olarak bir kolağası verilmesi uygun görülmüştür.189

Goltz Paşa’nın asli görevi askeri eğitimin ıslahatı olduğunu belirtmiştik.

Göreve başladıktan sonra Goltz Paşa ilk icraatlarından bir diğeri, bir tatbikat düzenleyerek subayların bu konudaki kabiliyet ve bilgilerini değerlendirmesidir. Bu tatbikattan edindiği bilgiler ile yaptığı değerlendirme sonucunda subayların yeterli düzeyde olmadıklarını görmüştür. Subayların istenilen düzeyde olmamalarının nedeni olarak ise aldıkları eğitimin yeterli olmamasına bağlamıştır. Goltz Paşa böylece çalışmalarını Erkan-ı Harbiye’ye yöneltmiş ve bir ıslahat programı hazırlayarak Ahmet Muhtar Paşa’ya sunmuştur. Bu ıslahat programına göre Erkan-ı Harbiye Fenni kısım ve Askeri kısım olarak ikiye ayrıldı. Öğrenciler istedikleri bölüme

189BOA, Y.PRK.ASK, 33/38

ayrılabiliyorlardı ve ders programı da iki bölümün ihtiyaçlarına göre ayrı ayrı belirlenmişti.190

Harp Okulu ve Harp Akademisi’ndeki programlarda yapılan değişiklikler sonucu yeni dersler için öğretim elemanı ve bu dersler için ders kitaplarına ihtiyaç duyulmuştur. Goltz Paşa bu ihtiyaç üzerine Genelkurmaydan kabiliyetli subaylardan bir kısmını öğretmen olarak yetişmelerini sağlayarak bu subayların yardımıyla gereken ders kitaplarını da hazırlamak istiyordu. Bu amaçla Goltz Paşa 4000 sayfaya yakın kitap hazırlamıştır. 4000 sayfayı aşan bu kitaplar Talimname olarak bütün ordu birliklerinin subay ve erlerin modern bir eğitim almalarında etkili olması açısından önemlidir. Hazırlanan kitaplarda Alman Talimnamesi esas alınmış olup özellikle Türk kültür ve gelenekleri de göz önüne alınmıştır. Hazırlanan bu kitaplar:191

1. Savaşta ve Barışta Kurmay Görevleri 2. Harita Üzerinde Kurmay Görevleri 3. Sahra Üzerinde Kurmay Görevleri 4. Taktik El Kitabı

5. Sahra Hizmeti

6. Ders Verme Teknikleri

Goltz’un diğer bir çalışması (kendisine bırakılmış olan dar bir çalışma alanı dahilinde) hazırladığı seferberlik nizamnamesidir. Hazır ve yedek kuvvetler için talim ve terbiye esasları da belirlemiş ancak Abdülhamid bu usullerin yürütülmesi için gerekli iradeyi vermemiştir.192 Goltz’un hazırladığı yeni düzenlemeye göre bir orduda 16 piyade ve 1 topçu taburunun bulunduğu 2 tümen, 6 alaydan oluşan 1 topçu tümeni, 5 süvari tümeni,birer

190 Avcı, a.g.e., s.32.

191 Turan, a.g.e., s.152.

192 Karal, a.g.e., s.367.

adet istihkam ve ulaştırma taburu ayrıca 1 adet telgraf bölüğü bulunacaktı.

Ordularda 1-6 redif ve ihtiyatlar düzenli olarak oluşturulacaktı. Her mıntıka 16 taburluk 4 redif tümeninden oluşacaktı.193

Goltz Paşa ayrıca yaptığı incelemeler sonucunda kurmay subayların pratik eğitim almadıklarını görmüştür. Kurmay subayların sadece teorik bilgilerin verildiği eğitimle yetiştirildiğini görmüş ve bunun son derece yanlış olduğunu bildiğinden ötürü bu durumu düzeltmek için girişimlerde bulunmuştur. Kurmay subayların pratik eğitim almıyor olması yani bir anlamda teorik olarak öğrendikleri manevra vs. bilgileri pratik eğitim (uygulama) ile pekiştirmemeleri aldıkları eğitimin bir anlamda etkisiz kalmasına sebep oluyordu. Savaş alanında sadece teorik bilgiler yeterli olmayacak ve subayların doğru kararlar almasına ve manevralar yapmasına engel olabilirdi. Bu nedenle Goltz Paşa pratik çalışmalar yapılması için tekliflerde bulunmuştur. Ancak ilk başta bu uygulamaya izin veren Abdülhamid sonrasında özellikle kendisine gelen jurnallerin de etkisi ile bu izni iptal etmiş ve manevraların uygulanmasını durdurmuştur.194 Bu durumun bir benzeri ise Goltz Paşa’nın öğretmenlik yaptığı sınıflardan birisinde ortaya çıkmıştır. Goltz Paşa ders verdiği sınıflara ayrıca taktik dersleri vermekteydi.

Yine bir gün bu amaçla Yıldız tepesine saldırı planı hazırlanması ile ilgili bir ödev vermişti. Goltz Paşa’yı gözetlemek için görevlendirilmiş olan Yarbay İsmail Bey bu olayı saraya abartılı olarak aktarmış ve bu olay Goltz’a kadar gitmiştir. Bu durumdan rahatsız olan Goltz Paşa İsmail’in Beyin kovulmasını istemiş aksi takdirde ise görevinden istifa edeceğini bildirmiştir. Sonuçta İsmail Bey görevinden alınmıştır.195 Görüldüğü üzere Alman subayların faaliyetleri saray tarafından yakından takip edilmiştir. Bu ve benzeri engellemeler Alman subayların görevleri süresince devam etmiştir.

193 Turan, a.g.e., s.157.

194 Karal, a.g.e., s.367. Ayrıca belirtmek gerekir ki ilk gelişinde planladığı manevraları uygulama imkanı bulamayan Goltz Paşa ikinci gelişinde yani 1909-1910 arasında bu manevraları uygulama ortamını bulmuştur. Bknz: Turan, a.g.e., s.150.

195 Moreau, “Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Askeri Misyonları”, s.338.

Goltz Paşa, askeri eğitimin kalitesini arttırmak için Mekteb-i Fünun-ı Harbiye-i Şahane’de bulunan hocalara ders vermek istemiş ve bu konuda izin istemiştir. Bu okulda özel bir ders açılması ve dersi bizzat kendisinin işleyeceğini belirtmiştir. Ancak böyle bir olay için daha önce emsal bulunmaması nedeniyle Goltz Paşa’ya bir cevap verilememiş ve durum Padişah’a arz edilerek kararın O’na ait olduğu belirtilmiştir.196

Abdülhamid Sultan Abdülâziz’in hal’line katıldıkları için Harbiye Mektebi öğrencilerinin silahlı olarak okullarından çıkmalarını yasaklamıştı.

Goltz Paşa göreve geldikten sonra ıslâhat çalışmaları içinde son derece vahim gördüğü bu durumu da değiştirmiştir. Goltz Paşa yaptığı düzenleme ile talimlere boş silah ile çıkan Harbiye öğrencilerinin dolu silahlar ile ve serbest talim yapmalarını da sağlamıştır.197 Her ne kadar birkaç talim yaptırma konusunda başarılı olmuş olsa da süreklilik sağlanamamıştır. Subaylar yine talim yapamadan mezun olmuşlar ve görevlerine başlamıştır. Örneğin ordu modern silahlar ile donatılmış ancak bu silahlar depolarda tutulmuş ve subaylar bu silahlar ile talim yapamamışlardır.198 Goltz Paşa Padişahın emri ile Ethem Paşa başkanlığında kurulmuş olan ve harp vaktinde demiryolu üzerinde kalan önemli şehirlerde askeri yükleme ve bindirme işlerini düzenlemek görevini üstlenen komisyonda da görev almıştır.199

Birçok çalışmasının yanı sıra Goltz Paşa askere alma kanunu ile de ilgilenmiştir. Yeniçeri ocağının kaldırılmasından sonra askerlik bir meslek olmaktan çıkmıştır. Yeni kurulan ordu ile birlikte askerlik zorunlu hizmet haline getirilmiştir. Bu durumda ise Türk ve Müslüman halk zorunlu askerlik hizmetine tabii olmuştu. Müslüman halk dışında askerlikten muaf olan Müslüman bölgeler vardı. Bu bölgeler Bosna-Hersek, Arnavutluk, Arap yarımadası, Trablus-Garp ve ayrıca İstanbul halkı bu hizmetten muaftı. Bu durumun yani sadece Türk-Müslüman halkın askere alınması sonucu olarak

196BOA, Y.PRK.ASK, 47/10, s.1.

197 Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1992, s.140.

198 Çadırcı, a.g.m., s.44.

199 Yılmaz, a.g.e., s.40.

devletin kurucu kitlesi her savaşın yükünü çekmek zorunda kalıyor ve nüfus olarak azalıyordu. Ayrıca Müslüman olmayan kitlelerin askere alınmasının ordunun miktarı ve gücüne yapacağı etki de göz ardı edilmemelidir. Nitekim bu konuda Abdülmecit ve Abdülaziz devirlerinde girişimlerde bulunulmuş, Müslüman olmayan halkında askerlik hizmetine tabi tutulması girişiminde bulunulmuş ancak bu girişim sonuçsuz kalmıştır.200 Ayrıca bu konuda Mithat Paşa’da girişimde bulunmuştur. Meşrutiyetin ilanı ile birlikte bütün Osmanlı tebaasının ortak bir gaye etrafında toplanacağını düşünen Mithat Paşa bu fırsattan yararlanarak Müslüman olmayan tebaayı da askerlik hizmeti ile yükümlü kılma girişiminde bulunmuş ancak II. Abdülhamid tarafından bu teklif reddedilmiştir.201 Goltz Paşa yaptığı incelemeler sonucunda bu konu hakkında fikir sahibi olmuştur. Bu fikirlerini ise kitabında ayrıntılı olarak belirtmiştir. Kitabında bu durumla ilgili olarak şu sözlere yer vermektedir:

“Daha ziyade dikkatle mütalaa edilebilirse görülür ki, hatta bu gün Bâb-ı Alî'nin mevcut kuvvet ve kudreti elinde bulundurduğu memleketlerin dahilî gücü için de çok geniştir, vâsidir. Arabistan ve Trablusgarb istisna edilince, evvelce beyan olunduğu veçhile civar arazilerde sakin olan nüfusun adedi 21-22 milyona ulaşır. Ama devletin müdafaası için bu halktan yeterince yararlanılmıyor. Orduya, donanmaya hala yalnız Müslümanlardan asker alınıyor. Hem de diğer unsurlar askerî sarfiyata yeterince iştirak etmiyor.

İstanbul ve civan askerî hizmetlerden muaf tutulduğu gibi sair mahaller de bugün isyan halindedir. Harp ve sulh zamanında orduya bilfiil ihtiyat hizmetini ifa edecek ahalinin miktarı 12 milyonu pek geçmez. Balkan yarımadasıyla Anadolu'dan başka geniş Arabistan, Hicaz, Asîr, Yemen vilayetlerinin ve ayrıca Trablus ve Bingazi'nin elde tutulması ve müdafaasına lazım olan kuvvetin kaynağı işte budur. Geride, bu ana kadar bunlar bu sayıda idi. Bu yöreler, orduya hiçbir nefer vermediğinden başka, Osmanlı hakimiyetinin buralarda idamesi için buralara muhafız sıfatıyla bir çok asker gönderilmesi söz konusu olmaktadır. Kutsal yerler ile birlikte Hicaz'dan, sair Arabistan ve

200 Karal, a.g.e., s.354-355.

201 Karal, a.g.e., s.360.

Afrika eyaletlerinden varidat (gelir) yok veya hiç mesabesindedir. Oralarda istihdam edilen askerler, çabuk vefat etmekte olduğundan daima acemi erler gönderilmesine mecburiyet hasıl olduğu ve iklim nazarı itibara alınarak askerlik hizmetinin iki seneye tenzil edilmesi konusunda bu bir gerekçe teşkil ediyor.”202

“Bir zaman Hıristiyan çocuklarının yeniçeri ordusuna kabulüyle kurulan askerî teşkilat, kolayca anlaşılacağı üzere mahirane bir tedbirdi ki bu kuvvet ve tedbir iki asından beri yoktur. Askerlik, yalnızca Müslüman ahali tarafından ifa edildiği için, bugün İslam ahali günden güne azalmakta Osmanlı Devleti'nin dayandığı asıl güç peyderpey yok olmaktadır. Bunun izleri Anadolu'nun bazı bölgelerinde göze çarpmaktadır. Kimi köyler ortadan kalkmakta veya tenhalaşmakta yahut akın akın gayrimüslim tebaa büyük çapta artmaktadır.”203

Görüldüğü gibi Goltz Paşa ile farklı açılardan bakıyor olsalar da Midhat Paşa ile Goltz uygulama konusunda tam olarak aynı fikirdedirler. Goltz Paşa yukarıda kendi ağzından aktarmış olduğumuz bu düşünceleri ile gayrimüslim tebaanın da askerlik hizmeti yapmasını gerekli görüyor ve mevcut sistemin sakıncalı olduğunu söylüyordu. Goltz Paşa’nın Müslüman olmayanları da askere alma düşüncesi de sonuçsuz kalmıştır. II. Abdülhamid bu düşünceye şu sözleriyle karşı gelmekteydi:

“Gayrimüslimlerden askerlik hizmeti istemeyi düşünmek, hayal kurmaktır ve bizim için intihardan farkı yoktur. Hâkim millet olan biz Türkler, tebaamız dahilindeki diğer din ve mezhepte olan insanlarla, müsavi şartlar altında askerlik yapmayı kabul edersek, muhakkak kötü bir vaziyete düşeriz.

Bu milletlerin reisleri ve bilhassa her vesile ile işimize karışan büyük devletler, yine başımıza dertler çıkartmakta gecikmezler. Zaten her şeyden evvel dindaşlarının, iman selâmeti bakımından endişeye düşerler. Çünkü

202 Gotlz, a.g.e.. s.39.

203 Gotlz, a.g.e., s.41.

bunlardan birçoğu, Müslüman arkadaşlarından asıl dinimizi tanıyacaklarından, ihtida etmek isteyeceklerdir.

Bir başka mahzurda kışlalarda Hıristiyan askerler için kilise ve papaz talep etmeleri olacaktır. Hıristiyan askerlerden ayrı alaylar teşkil etmek düşünülebilirse de bunun siyasî mahzurları olacaktır; çünkü bu ordu içinde ordu kurmak demektir. Rum, Bulgar ve diğer unsurlardan, ayrı ayrı alaylar kurmak demektir. Rum, Bulgar ve diğer unsurlardan, ayrı ayrı alaylar meydana gelecektir. Bir karışıklık anında, bunlardan zarar göreceğimiz kat'idir. Bu hususta endişe etmekte hakkımız vardır, çünkü imparatorluğumuz dahilindeki Hıristiyanlar (Bunları İslâmiyeti kabul etmeye mecbur etmemek veya harice çıkmamaya zorlayıp, aramızda yaşamalarına müsaade etmekle pek büyük bir zaaf göstermişizdir) her zaman büyük devletlerle bir olup aleyhimizde çalışmışlardır. Bu gün de yine büyük devletlerle gaye birliği yapmaktadırlar. Ancak din ve devlet tamamiyle iki ayrı idare olursa, o zaman Müslümanlarla, Hıristiyanların müşterek askerlik yapmaları düşünülebilir.

Fakat bu kadar saçma bir fikri hiçbir halife kabul etmez. Bu sebeple de askerî mekteplerimizden birine girmiş bir Hıristiyan talebe, Müslümanlarla beraber cuma günü tatil yapar; pazar günü de yine Müslüman talebeler gibi ders görür.”204

II. Abdülhamid’in belirttiği çekinceleri ile bu isteği reddetmesi sonucu olarak gayrimüslimlerin askere alınması konusu da kapanmış olacaktır.

Gayrimüslimler eskisi gibi askerlik yapma hakkına sahip olacaklar ancak bedeli askeri denilen para karşılığı olarak askerlik hizmetinden muaf tutulacaklardı.205 Yıllar sonra İstanbul’a gelen Alman Genelkurmay başkanı General von Sececkt, Osmanlı Devleti’nin mevcut sınırlarını korumak için yılda 75.000 asker kaybettiğini söylemekte ve bu durumda her yıl sadece Türk kanını taşıyan kişilerden bu kadar kayıp verildiğinin altını çizmektedir.206

204 II. Abdülhamit, a.g.e., s.87-88.

205 Karal, a.g.e., s.362.

206 Ernest Jackh, Yükselen Hilal, Temel Yayınları, İstanbul, 1999, s.101.

O’da Goltz Paşa ile aynı görüşte olmalı ki bunu özellikle belirtmektedir. Goltz bu düşüncesini uygulayamamış ancak yeni bir askere alma kanunu hazırlanmasını sağlamış ve bu kanun onun yönetiminde hazırlanmıştır.

Askere alma işlemleri 1846 yılında hazırlanmış olan Kur’a kanununa göre düzenlenmiş daha sonra 1870 yılında bazı yeni düzenlemeler ile tadil edilmişti. 1870 yılındaki düzenlemelerde Kur’a çekim sistemi ve 20-25 yaşları arasını kapsayan beş yıllık kura dönemi 1846 kanunuyla aynı kalmıştır. En önemli değişikliklerden birisi ise gönüllü askerliğin nasıl olacağını konusunu

Askere alma işlemleri 1846 yılında hazırlanmış olan Kur’a kanununa göre düzenlenmiş daha sonra 1870 yılında bazı yeni düzenlemeler ile tadil edilmişti. 1870 yılındaki düzenlemelerde Kur’a çekim sistemi ve 20-25 yaşları arasını kapsayan beş yıllık kura dönemi 1846 kanunuyla aynı kalmıştır. En önemli değişikliklerden birisi ise gönüllü askerliğin nasıl olacağını konusunu