• Sonuç bulunamadı

Sosyalist Yönetimin Toplumsal Model Projeksiyonları ve Kosova Toplumunun Ele Alınma Biçimler

MODERNLEŞME HAMLESİ, ULUS İNŞA POLİTİKALARI VE KOSOVA

3.3.1. Sosyalist Yönetimin Toplumsal Model Projeksiyonları ve Kosova Toplumunun Ele Alınma Biçimler

Kosova Özerk Bölgesi ile birlikte Voyvodina Özerk Bölgesi ve Sırbistan, Karadağ, Slovenya, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Makedonya gibi altı ülke ve iki özerk bölgeyi de içine alan yeni Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti oldukça heterojen bir popülasyona sahipti. (Bkz. Şekil 3.8.) Horace Davis’in deyimiyle sosyalist literatür, halk mücadelesinin örgütlenmesi olarak ele alınacak bir ulus fikrinin başarıya ulaşması için, çeşitli ulusların birlikte yaşamayı öğrenmeleri ve önderliğe birlikte katılmalarını şart koşmuştur. Ancak her ne kadar kamusal düzeni içerisinde, Komünist Manifesto’da “İşçilerin ülkesi yoktur” fikrini savunan Marx ve Engels’in ideolojik altyapısıyla yola çıkmış da olsa, tıpkı diğer Doğu ve Orta Avrupa örneklerinde olduğu gibi Balkanlar’da da komünizmin milliyetçiliği dışlamadığı görülmüştür. L. Doğan Tılıç bu durumun gerekçesinin bölgenin tarihi boyunca asıl siyasal kategori olarak sınıf değil, milletin etkin oluşundan ileri geldiğini iddia etmektedir.

Şekil 3.8. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti, siyasi harita Kaynak: Tito’s Yugoslavia (http://travels.bowenplace.com/) [20]

Şekil 3.9. Yugoslavya Sosyalist Şekil 3.10. Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti Federal Cumhuriyeti Arması Bayrağı

Kaynak: Wikimedia Commons Kaynak: Wikipedia (https://en.wikipedia.org/) [22]

Diğer yandan milliyetçilik karşısında bir tez olarak ele alınan proleterya enternasyonalizminin takipçisi kadroların iktidara gelmesiyle birlikte milliyetçi çizgi bırakılmış, Marxist-Leninist ideolojinin proleterya enternasyonalizmi kavramının eşdeğeri olarak “kardeşlik ve birlik” (Orj. “Bratstvo i jedintsvo”) kavramı ileri sürülmüştür. Yugoslavya, Sovyetlerle olan yakın işbirliğini, ideolojik ortak temel üzerinden yüzyıl dönümüne kadar sürdürmüştür. (bkz. Şekil 3.11-3.12.) 1929 bunalımı sonrası ‘refah devleti’, 1970’ler bunalımı sonrası ‘liberal devlet’ gibi idari biçimlenişler ve çok boyutlu ideolojik kalıpların yeniden yapılandırıldığı bir kriz sonrası değişim kutbundan yola çıkarak, Yugoslavya için de 1945’teki kuruluşu sonrası, yani savaşın bitimiyle yeniden yapılanma yoluna gidilmiş ve bu yolda seçilen ideolojik kalıp olan sosyalizm ve sosyalizmin kamuyu şekillendirici mekanizmaları çoğunlukla da tavandan tabana harekete geçirilmiştir. Öyle ki oldukça farklı dinsel, etnik, kültürel ve kısmen dilsel arkaplandan gelen toplumsal grupları bir potada eritmek üzere, hedef gösterilen ortak zeminin kuruluşu için ‘kardeşlik ve birlik’ önemli bir itici slogan işlevi görmüştür.

Şekil 3.11. Şekil 3.12.

Doğu Bloku ve Sovyet İkinci Dünya Savaşı’nın hemen ertesi döneminde bir yürüyüşte, etkisi altındaki bölgeleri topluluk Tito ve Stalin posterleriyle görülüyor.

gösteren harita Kaynak: School Work Helper (https://schoolworkhelper.net/) [24]

Kaynak: Wikipedia

Farklı art-kimliklerden gelen unsurları bir pota altında eritmek üzere, homojenleştirici ideolojik mekanizmalar, çocukluk evresinden itibaren “Pionerlik” (“önderler”) kurumuyla birlikte şekillenmiş, üniform bir makul vatandaş üretimi hedefiyle, doktrinel araçlar çalıştırılmıştır. Pionerler, bu bağlamda çocukluk çağından itibaren her Yugoslavın, “vatandaşlık bilinci” ile büyümesi yolunda “kardeşlik ve birlik” ideolojisi, verilen dönemlik ünvanlar, giyilen giysiler, düzenlenen törenler vb. geçici ritüeller yoluyla empoze edilmeye çalışılmıştır. (bkz. Şekil 3.13-3.14.)

Şekil 3.13. Pionerler Yürüyüşü, Lyublyana, 1961 Şekil 3.14. Yugoslavya Pionerler Birliği Amblemi Kaynak: Wikipedia (https://en.wikipedia.org/) [25] Kaynak: Wikipedia (https://en.wikipedia.org/) [26]

Sosyalist rejimin toplumsallık üzerine tahayyülleri, ideolojik içerikleri dolayısıyla yeniden üretim ve biçimlendirmeye yönelik bir yaklaşımdan ileri gelir. Öyle ki, dönemin propaganda amaçlı görsel ve yazılı yayınlarında sınıfsal bazda bir proleterya dominansından hareketle, çalışan insanların yaratıcı hızı ve bu hızın bölgenin şeklini değiştirme ve birçok alanda başarılı sonuçlar kaydetme yolundaki kudreti vurgulanmış, eski ve yeni, geleneksel ve modern kutupsallıklarını ve ilerici bir çizgisellik anlayışını önceleyen söylemler üretilerek toplumun devinimselliği olumlanmıştır.

Çalışmanın erken dönem Cumhuriyet Türkiye’si ve Türk ulus inşasıyla ilgili bölümünde yer alan ve Meltem Ahıska’nın Mustafa Kemal’den alıntıladıkları ve kurucu kadroların toplumsal projeksiyonlarını yansıtan ilerici, modernist, tavandan tabana doğru iletilen, merkezden çevreye yayılan eskinin ataleti karşısına yeninin devinimsel hızına dair söylemleri hatırlanacak olursa, bu türden bir istikametin birbirinden çok da farklılaşmayacak ifadelerle kendilerini dışavurduklarını söylemek mümkündür.

Şekil 3.15. YSFC dönemi turistik amaçlı basılan rehber, broşür, afiş, pul ve kartpostallardan örnekler. [27]

Öyle ki Yugoslavya’nın sosyalist rejimi tarafından Kosova’ya yönelik Belgrad merkezli görevlendirilmiş tarihyazım ekibinin ürettiği metinler de bu söyleme eklemlenen bir anlayış sergiler: “Kosova panoramasının karşıtlıkları, eskinin devam etmesiyle birlikte yeni biçimler ve içeriklerin coşkunca baş göstermesi, sosyalist özyönetimli toplumun gelenek ile yeninin değerini, yeni değerler yaratarak eskiyi aşma yeteneğini doğrular. “ (Naydeski ve Zvicer, 1982:7) ifadelerinde görüldüğü gibi. Değer ve biçim gibi olguların ‘yeni’ olma niteliğiyle, toplumun kendisinden ve sosyalist rejimdeki ana sınıfsal kategori olması dolayısıyla proleteryanın emeğinden kaynaklandığını ve aslen merkezden empoze edilen bu modernizasyon sürecinin, tabandan ve tabanın emeğinden çıktığı varsayımıyla; metin üretimleri yoluyla , etkin bir özneleştirme çabası güdüldüğü ve bu sayede yeni kamusal rolleri ve kamusal yaşam içerisinde, alanda kendilerinden beklenen formel görünürlüğü benimsetme ve aidiyet hissine yönelik temellendirme çabaları olarak değerendirilebilir.

Aydınlanmacı çizgide ilerlemeci bir bilincin empoze edilmeye çalışıldığı bu döneme ait Dimçe Naydeski ve Mihailo Zvicer’in kaleme aldığı sosyalist rejimin “Kosova” rehberinde bu hedef oldukça net bir dille belirtilmiştir: “İlerleme savaşımının en büyük değeri, yeni kişiler, insanların değişen bilinci, birlik ve uluslar ile halkların tam hak eşitliğidir.” (Naydeski ve Zvicer, 1982:7)

Biraraya getirici pratiklerin kimi başarı gösterdiği sonuçların da olduğunu başından söylemekte fayda vardır. Öyle ki, Yugoslavya’da her nüfus sayımında kişilere yöneltilen etnik kimlik, din ve dillerine yönelik sorularda en başta yer almayan bir grup olarak 1981 sayımında, 1971 yılındaki sayımlardaki rakamın 4.5 katı olacak şekilde 2.4 milyon (%5), 1991’de yaklaşık 2 milyon (Tılıç, 1999:87) kişi kendisini “Yugoslav” kimliği altında kaydetmiştir. Dolayısıyla sistem, etnik ve dinsel arkaplanlarından ziyade merkezden iletilen bu sentetik ulusal bütünün bir parçası olma yoluna giden bir yüzdelik kesim yaratabilmiş gözükmektedir.