• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3 : SOSYAL RİSK , SOSYAL REFAH DEVLETİ VE SOSYAL

3.2. Sosyal Risk Yönetimi

Modern hayatta risk hesabı, bireyin yönünü tayin etmede pusula vazifesi görmektedir. Risk yönetimi kavramının genel çerçevesi, modern zamanlarda belirgin hale gelmesiyle birlikte bütün ilmi sahalarda kullanılmaya baĢlamıĢtır.Çünkü risklerin sayısı arttıkça risk yönetimine olan talep de artacaktır. Bernstein‟e göre risk yönetiminde kullandığımız bütün araçlar- birkaç tane istisna dıĢında- 1654 ile 1760 arasındaki geliĢmelerden doğmuĢtur (Bernstein, 2010:24). Bernstein‟e göre risk yönetiminin özü, sonuçlarını denetleyebildiğimiz alanları azamiye çıkarmak, sonuçlarını hiçbir Ģekilde denetleyemediğimiz alanları minimum seviyeye indirmektir (Bernstein, 2010:223). Bu bağlamda risk yönetimi :

“Refah dağılımından kamu sağlığını korumaya, savaĢların yürütülmesinden aile planlamasına, sigorta primi ödemelerinden emniyet kemeri takmaya, mısır gevreği pazarlamasına kadar çok geniĢ yelpazede, karar alma süreçlerinde bizlere rehberlik etmesidir” (Bernstein, 2010:20).

Risk yönetimi modern dönemde birinci derecede sağlık, teknoloji, finans , kamu yönetimi sektöründe yer alırken, risk toplumu tartıĢmalarında ise teknoloji ve refah devleti uygulamaları çerçevesinde ağırlık kazanmaktadır. Bizimde esas vurgulamak istediğimiz risk yönetimi çerçevesinde sosyal risklerin nasıl tanzim edildiği ve devlet eliyle sosyal risklerin nasıl minimize edildiği konusudur.

Refah devleti ilk ortaya çıkıĢından günümüze kadar sosyal risklerin yönetimiyle ilgilidir. Devletin geliĢimi ancak risk yönetimiyle mümkündür. Risk yönetimi, tahmin edilebilir tehlikelerle uğraĢmanın bir aracıdır. Risk yönetimi toplumsal güvenliğin bir biçimini oluĢturur. Toplumsal güvenlik ise,zenginlik yaratan, geleceğe yönelmiĢ bir

81

toplumdaki risklerin tanzimiyle ilgilidir (Giddens, 2009: 137-138). Risklerin tanzimi tek bir merkezden yönlendirilemeyen çok sayıdaki alt sistemler –piyasa, hukuk, uzman kurumlar, kamuoyu vb.-arasında bir koordinasyona dayanır (Çelebi, 2001: 43). Alt sistemler arasındaki eĢgüdüm eksikliğinin temel nedeni, iktisadi ve teknolojik alandaki büyük ilerlemelerle beraber sosyal alandaki ilerlemelerin uyum içerisinde olmamasıdır. Sosyal risk yönetiminin tepe noktasında, bireylerin temel ihtiyaçlarının karĢılanması ve kamu otoritesinin tek sorumluluğu olmayan, risklerin yönetimi düĢüncesi üzerine durur. Bu bağlamda sosyal refah politikalarının baĢarılı olması, bireylerin ihtiyaçlarının karĢılanması ve sosyal refahı tehdit eden risklerin ortadan kaldırılması ile doğrudan orantılıdır. Sosyal risklerin bertaraf edilmesi için çeĢitli programlar ve risklerin sosyal yönetimi çerçevesinde değiĢim ve analizler yapılmaya çalıĢılır. Geleneksel anlamda, risk yönetimi sosyal politikanın tümünü kapsar veya dar anlamda refah devleti politikaları çevresinde Ģekillenir (ġenkal,2007:70-71).

Refah devleti, aile ve piyasa ile birlikte sosyal riskleri kontrol eden üç kaynaktan biridir. Refah rejiminin tanımı, risklerin nasıl paylaĢıldığı kriterine göre yapılır. 20. yüzyıla kadar risklerin birçoğu toplumsal olarak değerlendirilmiyordu. Bir anlamda bu sosyal riskler devletin sorunu değildi. Çünkü 19. yüzyılda toplumun çoğu kırsal kesimde yaĢıyordu. Devlet yönetiminde istatistiki kayıt tutmanın ve vergilendirmenin altyapısı, toplumsal riskleri kitle ölçeğinde kolektifleĢtirme görevini yerine getirmek için henüz yetersizdi (Esping- Andersen, 2006: 34).

1930 ile 1970 yılları arasında ortaya çıkan refah devletinin vaat ettiği, sadece toplumsal hastalıkları hafifletmek ve temel riskleri yeniden dağıtmak değil, aynı zamanda devlet ve yurttaĢ arasındaki sosyal sözleĢmeyi yeniden yazmaktı. Refah devleti döneminde var olmadığı düĢünülen riskler günümüzde baskın hale gelmektedir. Bunlar Giddens ve Beck‟in ifade ettiği gölgede kalan hesaplanmayan risklerdir.

Refah devletinde bireylerin karĢılaĢtıkları risklerin yeterli oranda aĢağı çekilemediği için toplumsal dayanıĢma modelleri çerçevesinde yürütülen tartıĢmalar sosyal risklerin yönetimi konusunu gündeme getirmiĢtir. Günümüzde refah devletinin krizinde, toplumsal risklerin değiĢen dağılımı ve yoğunluğunun teĢhisi, risklerin devlet piyasa ve

82

aile arasında nasıl paylaĢıldığı ve dağıtıldığının geniĢ çaplı araĢtırılması çözümün baĢlangıç noktasını oluĢturacaktır (Esping- Andersen, 2006: 35).

Bu bağlamda sosyal risk yönetiminin amacı, “tehditlerin belirlenmesi ve denetim altında tutulması yoluyla bireylerin gereksiz tehlikelerle karĢılaĢmasının önlenmesi, önceden görülebilen kayıpların engellenmesi veya uygun bir Ģekilde planlanması ve etkili denetimlerin ortaya konmasıdır” (TBD, 2006). Sosyal riskler, toplumda gelir dağılımının bozulmasında ve yoksulluğun ortaya çıkmasında kilit bir rol oynamaktadır. Burada en önemli sorun en muhtaç durumdakilerin daha derin risklerle karĢı karĢıya oluĢlarıdır. Sosyal riskler, ortaya çıkabilecek yoksulluk sorununun gün geçtikçe artmasıyla birlikte bu türden sosyal risklere karĢı alınabilecek önlemler önem arz etmektedir. Sosyal risk yönetiminde Holzman ve Lau‟nun geliĢtirdiği model Ģöyle açıklanabilir (Aktan, 2002).

Tablo 3: Sosyal Risk Yönetimi

Sosyal risklerle mücadele “sosyal risk yönetimi” nin doğru amaçlar belirlenerek ve doğru araçlar kullanılarak uygulanmasına bağlıdır. Sosyal risk yönetiminde amaçları üç grupta ele almak mümkündür:

ARAÇLAR Enformel Araçlar ve Mekanizmalar

EnformelAraçlar veMekanizmalar

Formel Araçlar, Politikalar ve Mekanizmalar FormelAraçlar,PolitikalarveMekanizmal ar AMAÇLAR Bireylerin-AilelerinAlacağıönlem ler GrupTarafından AlınacakÖnlemler PiyasaMekanizması KamusalPolitikalar RĠSK AZALTMA - Koruyucu sağlık hizmetlerinden yararlanma - Göç - Ortammülkiyetini birliktekorumaiçin önlemler alma -Altyapıyayönelik kollektif giriĢimler -Ġstikrarlı Makroekon omik politikalar -Çevrepolitikası -Eğitim politikası -Sağlıkpolitikası -Altyapı yatırımları pol. -Aktif iĢgücü piyasaları oluĢturmapolitikaları RĠSKSĠGORTAL AMA - ÖzelyaĢam sigortası - Özel mülkiyeti sigortalama vs. -Mikro-finansaraçları (krediler, fonlar vs.) -Kamusalfinansmana dayalı sigortacılık KRĠZLEREKARġ I ÖNLEM

- Özel varlıkları satma -Borçlanma -Çocuk iĢçiçalıĢtırma vs. -Finansal varlıkların satıĢı -Finansal kurumlardan borçlanma - Sosyal yardım politikası -Sübvansiyonlar vs. Kaynak: (Aktan, 2002) OrijinalKaynakiçinbkz: RobertHolzmannandSteenLau Jorgensen, “Social Protection asSocialRiskManagement”Social Protection Discussion Paper, Washington DC. ,1999.

83 -Risk azaltma,

-Risk sigortalama, -Krizlere karĢı önlem,

Bu amaçların gerçekleĢmesinde baĢvurulacak araçlardan ilki enformel araçlar ve mekanizmalardır. Enformel araçlar, bireyler ya da belirli bir grup üyeleri tarafından alınan önlemlerdir. Örneğin, bizzat bireyler sosyal riskler ortaya çıkmadan önce kendi yaĢamlarını ve/veya sahip oldukları mülkiyeti sigortalayabilirler. Ayrıca bireyler, ortaya çıkabilecek muhtemel bir sosyal riske (örneğin, deprem beklentisi) karĢı oturdukları yerleĢim alanlarını ya da iĢ merkezlerini değiĢtirme kararı alabilirler. Herhangi bir ekonomik kriz (durgunluk, hiperenflasyon vs.) ortaya çıktığında da yine bireysel önlemler (tasarruf, özel varlıkları satma vs.) alarak krizlerin etkilerini ortadan kaldırmaya çalıĢırlar. Bireysel tedbirler yanı sıra ortak çıkarların mevcut olduğu durumlarda belirli bir grup üyeleri de birleĢerek sosyal risklerin etkilerini azaltmaya, önceden riskleri sigortalamaya çalıĢabilirler.

Ġkinci kategoride yer alan formel araçlar ise piyasa ekonomisinde belirli mekanizmalar ya da devlet tarafından uygulanacak iktisat politikası araçlarından oluĢmaktadır. Örneğin, piyasa ekonomisinde özel banka ve finans kurumları risk sigortalama hizmetleri ile sosyal risklerin bir kısmını üstlenebilirler.Sosyal risk yönetiminde kamusal politikalar da son derece önem taĢımaktadır. Devlet tarafından alınacak çeĢitli önlemler ile sosyal risklerin azaltılması ve/veya tamamen ortadan kaldırılması mümkün olabilir. Sosyal risklerin sigorta altına alınmasını bir sonraki bölümde daha detaylı olarak ele alınacaktır.

Sosyal risk yönetiminde bireylerin, piyasa mekanizmasının (özel sektör) ve devletin (kamu sektörü) alacağı tedbirlerin yanı sıra sivil toplum kuruluĢlarının da yapacağı katkılar bulunmaktadır. Dernekler, vakıflar gibi kar amacı gütmeyen özel organizasyonlar sosyal risklerin azaltılması ve/veya ortadan kaldırılmasında çok önemli bir rol üstlenebilirler. Bilindiği üzere organizasyonlar; genel olarak özel organizasyonlar,“kamusal organizasyonlar” ve “siviltoplum organizasyonları” olmak üzere üç ana kategoride toplanmaktadır. Kar amacı gütmeyen özel organizasyonlar, sendika, konfederasyon ve mesleki birlikler, hükümet-dıĢı organizasyonlar vediğertürde

84

organizasyonlar sosyal risklerin ortadan kaldırılmasında önemli roller ve görevler üstlenebilirler (Aktan: 2002).

Sosyal risk yönetimde, formel ve enformel kategoriler, sosyal risklerin ortadan kaldırılması için bugüne kadar yeterli olamamıĢtır. Sınıf, cinsiyet ve yaĢa bağlı olarak sosyal risklerin dağılımı tarih boyunca farklılık göstermiĢtir. Refah devleti döneminde sosyal risklerin belirli oranda azaltılmasına karĢın, özellikle ikinci dünya savaĢı sonrasından itibaren sınıfsal eĢitsizlikler, emek piyasası ve demografik yapıdaki değiĢim ve dönüĢüm toplumun risk yapısını dramatik Ģekilde değiĢtirmiĢtir (Esping- Andersen, 2006: 34).

Sosyal risk yönetimini konusunda bugüne kadar uygulanan sosyal politikaların baĢarısız olmasının arkasında yatan temel nedenlerden biri de, Dünya Bankası, IMF gibi uluslar arası kuruluĢların küresel piyasaların iĢleyiĢinden ortaya çıkan riskleri , ülkeler özelinde tanımlayıp hapsetme ve sorunu yerelleĢtirip yeni tabiiyet iliĢkiler kurma yoluyla sağlanmaya çalıĢılmasıdır (Yılmaz, 2012: 367). Dünya Bankası gibi uluslar arası kuruluĢların temel amacı sosyal sorunları, gerçek anlamda ve küresel ölçekte ele alıp çözmek yerine, küresel piyasaların güvenliğini sağlayan emniyet sübapları olarak değerlendirmelerdir. Farklı bir niyet okuması yapıldığında Dünya Bankası “hedefleme merkezli, ayrıĢtırıcı ve sınırlı liberal refah anlayıĢına dayanan sosyal politika uygulamalarını programlaĢtırırken, yeni sosyal sorunu da küresel bir sorun olarak kurmuĢtur” (Yılmaz,2012: 307). Bu bağlamda sosyal riskler bir taraftan çözüme kavuĢturulurken – genelde küçük ölçekte- diğer taraftan da bazı sosyal riskler büyümekte ve hesaplanmaz boyuta ulaĢmaktadır.

Bir de gölgede kalan sosyal risklerin yeniden piyasada belirlenmesiyle birlikte risk yönetiminin sosyal boyutu istenilen düzeyde aĢağıya çekilememiĢtir. Çünkü risk yönetimi bilimi eski riskleri denetim altına alırken, bazen yeni riskler üretir.KüreselleĢmenin etkisiyle toplum içerisindeki sosyal risklerin eĢitsiz dağılımından dünya toplumlarının eĢitsizliğinin gündeme gelmesi sosyal risklerin ayrı bir boyutunu ortaya çıkarmaktadır. GeliĢmiĢ refah ülkelerinin kendi toplumlarındaki sosyal riskleri en aza indirme çabası, geliĢmemiĢ ülkelerdeki sosyal risklerin çığ gibi büyümesini tetiklemiĢtir. Nihayetinde refah ülkelerinin sosyal imkanlarının cazibesi ve refah devletinin altın döneminde hesaplan(a)mayan sosyal riskler (özellikle nüfus, yaĢlanma, üretim gücü, aile yapısı vb.) günümüzde küresel eĢitsizliğin en önemli kaynağı olmuĢtur.

85

Bu değiĢim ve dönüĢüm sürecinde toplumun sosyal yardımlaĢma ve dayanıĢma duyguları aktif ve belirli sosyal politika aracı olarak ele alınıp uygulanmamıĢtır. Türkiye düzleminde ise geleneksel ve dini yardım mekanizmaları ağırlıklı olarak halkın iradesine bırakılmıĢtır. Risk yönetimi açısından belirli projeler (SRAP gibi) geliĢtirilmesine mukabil, dini ve geleneksel yardımlaĢma metot ve usulleri sistematik bir tarzda ele alınmamıĢ ve diğer yardım usulleri ile birleĢtirilmemiĢtir. KüreselleĢmenin sınır tanımaz etkisiyle ve uluslar arası düzlemde sürekli artan sosyal eĢitsizliklerin paylaĢıldığı bir dönemde, sosyal refahın sağlanmasında devletle birlikte halkın geleneksel ve dini sosyal yardımlaĢma mekanizmalarının yeniden ve farklı düĢünce temelleri içerisinde ele alınmasına ihtiyaç vardır.