• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: SOSYAL HİZMET, SOSYAL YARDIMLAŞMA VE REFAH

4.4. Sosyal Risklerin Azaltılmasını Sağlayan Sosyal Refah Kurumları

4.4.3. Gönüllü Sektör

Gönüllü sektör kavramı üzerinde tam bir uzlaĢma bulunduğu söylenememektedir. Gönüllü sektör kavramı Ġngilizcede Non–Govermental veya nonprofit olarak kullanılmasın karĢın Türkçe yazında öncelikle sivil toplum örgütleri, kâr amacı gütmeyen kuruluĢlar, kâr amaçsız örgütler, hükümet dıĢı örgütler, üçüncü sektör kuruluĢları gibi birçok baĢlık altında değerlendirilmektedir. Bu kavramların kullanımında da çeĢitli sorunların olduğu görülmektedir (Sarıkaya, 2010: 88). Burada en genel ifadeyle kâr amacı gütmeyen kuruluĢlar anlayıĢı çerçevesinde gönüllü kuruluĢlar kavramı üzerinde durulacaktır.

Gönüllü kuruluĢlar, sivil sektör gibi geçmiĢten günümüze kadar önemli fonksiyonları olan sosyal refah kurumudur. Fakat Sanayi Devrimi sürecinde toplumda meydana gelen büyük sosyo-ekonomik değiĢimler sosyal politika kurumlarının da yapısının değiĢmesine neden olmuĢtur. Bu dönemde sosyal refah hizmetlerin sağlanmasında devlet tek baĢına büyük bir yükün altına girmiĢtir. Bu dönemde sosyal yardıma gereksinim duyan toplum kesimleri geniĢledikçe, gönüllü sektörün kaynakları yetersiz kalmıĢ, devletin sosyal yaĢama müdahalesi zorunlu hale gelmiĢtir. 1970‟li yıllardan itibaren neo-liberal politikaların etkisi ile devletin sosyal politika alanlarından çekilmeye veya küçülmeye baĢlamasıyla beraber gönüllü kuruluĢlar nitelik ve nicelik olarak geliĢmeye baĢlayarak tarih sahnesinde yerini almaya baĢlamıĢtır (Özdemir,2007: 356-357).

Gönüllü kuruĢların önem kazanmasında, her Ģeyi değiĢtiren, dönüĢtüren ve belirli yoğunluk içerisinde belirsizliğin kalıplarına sıkıĢtıran küreselleĢmenin, refah devletlerinin küçültülmesi yönündeki baskıları önemlidir (Özdemir, 2007:357). Farklı bir perspektiften ifade edecek olursak sosyal politikalar küreselleĢmektedir. KüreselleĢmenin baskısı ve kapitalizmin geldiği esnek iĢ politikaları sonucunda, sosyal risklerin ve belirsizliğin denetlemeyen durumu ve kapitalist ötesi politikaları yeni bir sektörü ihtiyaç göstermektedir. Kadimden bu yana var olan bu sektöre yeni formatlarla ve çok çeĢitli yaĢam sahalarında ihtiyaç hissedilmektedir.

Gönüllü sektör (üçüncü sektör), vatandaĢların gönüllü olarak devlete yardımcı olmak amacıyla kamu görevlerine yardımcı olmak için ulusal düzeyde kurdukları gönüllü

175

organizasyonlar, vakıflar, dernekler, hayırsever kuruluĢlar, kulüpler vb. ile uluslararası düzeyde hükümet dıĢı kâr amacı gütmeyen kuruluĢlardan oluĢmaktadır (Gökbunar, Kovancılar, 1998:263 ). Devletin, halkın tüm sosyal ihtiyaçlarını yeterli ve etkin oranda karĢılayamadığı için gönüllü sektörün temel dayanak noktası karĢılıklı yardımlaĢma esasında bireylerin birlikte hareket etmelerine dayanmaktadır.

Gönüllü kuruluĢlar özünde kamu yararına yönelik hizmet anlayıĢının yattığı farklı bir yapılanma türüdür. Demokrasinin geliĢtiği ülkelerde vatandaĢların gönüllü kuruluĢlara üyeliği ve çalıĢma alanları da büyümektedir. Bireyler vakıflar aracılığı ile kamu görevlerine gönüllü ve mal varlığı ile katılırken, dernekler, kulüpler, kuruluĢlar vb. kuruluĢlar ise kamu hizmetlerine gönüllü olarak düĢünce emek bazında katkı sağlamaktadır (Gökbunar, Kovancılar, 1998:263 ).

Günümüze kadar refah devletinin tüm uygulamalarında devletin üstün olduğu düĢüncesi hakimken artık gönüllü sektörün gün geçtikçe merkezde olduğu refah karıĢımına doğru ilerlemektedir. Gönüllü kuruluĢların daha aktif rol almaları, bugüne kadar yerleĢmiĢ demokrasi ve sosyal politika anlayıĢını da değiĢtirecek ve dönüĢtürecektir. Yeni dönemde kiĢiyi merkeze alan, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasında halkın yaygın katılımı sağlanmaya baĢlamıĢtır (Gökbunar, Kovancılar, 1998:263 ).Gönüllü kuruluĢlar devletin çeĢitli konulardaki yükünü azaltmakla beraber gelecekte potansiyel olarak ortaya çıkabilecek sosyal risklerin önlenmesinde büyük rol üstlenecektir.

BaĢta ABD, Ġngiltere olmak üzere birçok geliĢmiĢ ülkede yapılan yasal değiĢikliklerle sosyal refah hizmetlerin sağlanmasında finansman ve denetim sorumluluğu devlet tarafından yerine getirilirken, hizmetlerin üretim ve dağıtım sorumluluğu gönüllü kuruluĢlara dağıtılmıĢtır. Bu kuruluĢların gelirlerinin çoğu kamusal kaynaklıdır (Özdemir, 2007:357). Fakat burada gizli bir handikap mevcuttur. Devlet zengin olduğu müddetçe gönüllü kuruluĢlar sosyal refah hizmetlerini sağlamada devletin yükünü azaltacaktır. Devletin maddi kaynakları zayıfladığında sosyal riskler patlama noktasına gelecektir. En kısa çözüm yollarından biri de halkın kendi imkanları ölçüsünde kuracakları dernek, vakıf vb. kurumların desteklenerek toplumsal tabanda geniĢ yer edinmelerinin sağlanmasıdır. Sosyal refah sağlanmasında devletin yanında vatandaĢların da kendi imkanları ölçüsünde sosyal riskleri azaltması en azında büyük hacimli risklerle baĢ edilmesinde devlete daha geniĢ hareket alanı oluĢturur.

176

Türkiye açısından konuyu vakıflar üzerinden değerlendirdiğimizde : Belirgin olarak Selçuklu ve Osmanlı devletinde, sosyal nitelikli kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde vakıflar büyük rol oynamıĢtır. Osmanlı devleti bir vakıf medeniyeti kurmuĢ dersek yanılmıĢ olmayız. Vakıflar, devletin yetersiz kaldığı yerde tamamlayıcı bir iĢlev üstlenmiĢtir. Gelir kaynakları ise, karĢılıksız yardımlar, gönüllü bağıĢlar, devlet yardımı, üye aidatı vb. (Çevik, 2012: 202). Osmanlı vakıfları, her seviyeden eğitim ve öğretim kurumları, sağlık kurumları, bayındırlık hizmetleri ( yol, köprü,kanal, kuyu, çeĢme, bent vb.), camiler, aĢevleri, imaretler, iĢ kurmak isteyenlere borç temini (karz-ı hasen), yaĢlıların bakımı, mahkumların ihtiyaçlarının karĢılanması, kimsesiz çocuklara, öksüz ve yetimlere yardım, kölelerin hürriyetlerine kavuĢturulması , evlenecek kızlara çeyiz yardımı, ticari hayatın canlanması için kurulan hanlar ve kervansaraylar vb. sosyal yardımlaĢma ve dayanıĢma iĢlevi gören kurumlar vasıtasıyla sosyal hayatın her alanında hizmet etmiĢlerdir ( Kozak, 1994: 15-26), (Koyunoğlu, 2002: 27).

Aslına bakılırsa vakıf kurumu, dünyada yönetici elitlerin henüz sosyal adalet, sosyal refah, dengeli gelir dağılımı, sosyal güvenlik ve sosyal hizmet gibi kavramları henüz telafi etmedikleri dönemlerde, Doğu Ġslam toplumlarında özellikle Osmanlı toplumunda devletin organizasyon Ģemasında yer almayan ama devletin ilgisi ve bilgisi dahilinde bu kavramların içini doldurmaya yönelik sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel bir faaliyet alanıdır. Vakıf kurumu, devletin resmi devlet bütçesine bağlı olmaksızın sosyal hizmet amacı da içeren, halkın, bir sivil politika anlayıĢı içinde uyguladığı ucu açık sosyal yardımlaĢma ve dayanıĢma kurumudur” (Abay,2004:3)

Fakat geliĢmiĢ ülkelerle kıyaslandığında ülkemizde gönüllü kuruluĢların sayısı ve etkinlik alanları yetersizdir. Konunun tezat kısmı burada baĢlıyor. Tarihi tecrübesi ve sosyal hizmet alanında büyük eserler vermiĢ bir medeniyet, bugün sosyal hizmetlerin yürütülmesinde bu tecrübeden gerektiği ölçüde faydalanamamaktadır. Çünkü eğitim, sağlık, sosyal hizmetler vb. alanlarda sosyal refah hizmetlerinin yürütülmesi aĢırı merkeziyetçi yönetimin kontrolünde gerçekleĢmektedir. Devlet gönüllü kuruluĢlarla olan bağlarını geliĢtirmek için iyi örgütlenmiĢ ve etkin çalıĢan gönüllü kuruluĢları desteklemeli, ortak projeler geliĢtirilmeli, vergi uygulamalarında kolaylıklar sağlanarak devlet – gönüllü kuruluĢlar iliĢkisi geliĢtirilmelidir (DPT, 2001).

177

Bütün bu söylemlerden sonra gönüllü sektörle ilgili bazı sorunlar ön plana çıkmaktadır. Birincisi, gönüllü kuruluĢların çalıĢacakları faaliyet alanları kamu amacına uygun olarak devlet tarafından düzenlenmeli ve denetlenmelidir. Ġkincisi, gönüllü kuruluĢların gelirleri ve mali kaynakları genelde rastgele gelir ve bağıĢlardan oluĢmaktadır. Üçüncüsü, gönüllü sektörde toplumsal sorumluluk eksik olabilir. Devlete ve vatandaĢa karĢı herhangi bir sorumluluğu olmadığı için yaptırım zorlaĢabilir (Çevik, 2013: 202) Bütün bu maddelere ekleyebileceğimiz baĢka bir madde ise ülke genelinde bütüncül politikaların üretilmesinde ve hizmetlerin dağılımında gönüllü kuruluĢların sistematik bir biçimde çalıĢma ortamının olmamasıdır.