• Sonuç bulunamadı

Risk Toplumunun Ortaya Çıkışı ve Özellikleri

BÖLÜM 2 : RİSKE DAİR SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR

2.1. Ulrich Beck : Düşününmsel Modernleşme ve Risk

2.1.2. Risk Toplumunun Ortaya Çıkışı ve Özellikleri

Beck‟e göre risk toplumunda ortaya çıkan riskler, insanları yaĢamını kolaylaĢtırma adına uzmanlara bağımlılığı arttırmıĢtır. Fakat riskler üzerine uzman bulunmamaktadır. Riskler tecrübe edilerek öğrenilmekte ve bazılarına göre meĢru olarak kabul görülerek tehlikeye dönüĢebilmektedir. YaĢadığımız çağda risk daha çok geleceğe yönelik ve geleceği etkileyecek tehlikeleri içermektedir.Geleneksel toplumda risk kavramı ile modernleĢme sürecindeki risk kavramı arasında farklılık vardır. Geleneksel dönemde risk kiĢiseldir, modern dönemde globaldir (Beck, 2011: 28-33). Geleneksel riskler açık, somut ve görünürken, modern dönemde ise riskler kolayca görünmez ve somut olmak zorunda değildir (Turner,2003:261).Beck risk kavramının modernleĢme ile bir anlam kazandığı kanaatindedir.

2.1.2. Risk Toplumunun Ortaya Çıkışı ve Özellikleri

Beck‟in risk toplumu yaklaĢımını ilk olarak Risk Society-towards a New Modernity isimli çalıĢmasında ortaya koymuĢtur. Siyasallığın İcadı çalıĢmasıyla risk toplumu ve sanayi toplumu arasındaki farklılıkları mantıksal düzlemde ortaya koymaya çalıĢarak risk toplumu kuramını geniĢletmiĢtir. Böylelikle risk tartıĢmalarını sosyolojinin ilgi alanına sokmuĢtur.

“Risk toplumu söylemi makro söylemsel bir analizdir. En genel anlamıyla sanayi toplumunun risk toplumuna dönüĢtüğünün kuramsal bir açıklamasıdır. Bu açıklamaların tartıĢma zemini ise modernlik üzerine yapılan tartıĢmalardan beslenmektedir. Risk ise modernlik üzerine yapılan bu tartıĢmaların dönüĢtürücü anahtar kavramıdır” (Yılmaz,2010:41).

Beck risk toplumu kavramının oluĢumunu ortaya koyarken sanayi toplumu söylemini merkeze alır. Beck, sanayi toplumunu üç varsayım altında toplamıĢtır. Birincisi, insanların toplum içerisindeki konumları, yaĢam öyküleri ve sınıflar çerçevesinde örgütlenmiĢlerdir. Bu örgütlenmelerin sınırları, hedefleri, yaĢam alanları, siyasal duruĢlarına kadar resmedilebilir durumdadır. Ġkincisi geleneksel toplum çözülmesi devrimci bir süreç olarak çeĢitli Ģekillerde dipten dibe gerçekleĢir. Sanayi devrimi ve Fransız Ġhtilali gibi. Üçüncüsü sanayi toplumunun geliĢimi çizgisel ve tek boyutludur. Sisteme özgü ereksel rasyonelliği arttırır. RasyonelleĢme burada teknik destek anlamına gelir. Gelenekten koparak kendi içinde kendini temellendirmek zorunda kalır. (Beck, 2005:72-75).

30

Risk toplumu sanayi toplumunun geliĢiminin sonucunda ortaya çıkmıĢtır.Beck, modernleĢme sürecinde ortaya çıkan risklerin önceki yüzyıllardaki risklerden farklı olduğunu belirtmiĢ, kuramının temelini oluĢturan günümüz riskleri inceledikten sonra risk toplumu kuramını ortaya atmıĢtır. Beck‟e göre modernleĢme kendi baĢına buyruk bir hale gelmiĢtir. Fakat kendini yenileme sürecine girmiĢtir. Sanayi modernliğin eskime sürecinin yeni yüzü risk toplumudur.Modern toplum kendini yenileme sürecinde toplumsal, ekolojik ve bireysel riskler giderek artmıĢ ve sanayi toplumu denetim ve emniyet kurumlarının etki alanından çıkmaya baĢlamıĢtır. Çünkü sanayi modernliği, uzmanlaĢmıĢ, tek amaçlılık ve dünyanın hesaplanabilirliği kavramlarının merkezinde oluĢturulmuĢ bir düĢünme Ģeklidir. Fakat ekolojik,kimyasal ve genetik mühendisliği ile ilgili risklerin meydana gelmesi belirlenen hesaplar dahilinde olmayıp karar verme aĢamalarının sonunda meydana gelmiĢtir (Beck,2005:9, 36-38).

Meydana gelen tehlike ve tehditler doğa güçleri, tanrılara yada cinlere atfedilmeyip insanlığın kendi eliyle oluĢturduğu kanaati hakimdir. Riskler dıĢarıdan gelen tehlikeler sonucu değil tamamen alınan kararlar sonucudur (Beck, 2011: 183). 1755 Lizbon depremi sonrasında aydınlar bu depreme çare bulamayan tanrının yerine artık insanı oturtmuĢlardır. Çünkü Tanrı‟yı çaresiz gören aydınlanma düĢüncesi insanın yapacakları ve tedbirleri ön plana çıkmıĢtır (Akay,2000: 8-9).

Sanayi toplumunda karara bağlı üretilen tehlikeleri hem arttıran hem de meĢrulaĢtıran bir anlayıĢ hakimdir. Sanayi toplumları denetleyemedikleri tehlikelerin yaratıcıları ve meĢrulaĢtırıcıları haline geldi. ĠĢletme sahipleri aldıkları tehlikeli kararları sahiplenerek birbirlerinin en uzun süreli ve kalıcı düĢmanı haline gelmeleri ve risklerin sonuçlarının ortaya çıkaracağı tehlikeler karĢısında kültürel değerlendirme ve algılama farklılıkları bulunması- kimilerinin gıdadaki zehri, kimilerinin de zehri gündeme getireni düĢman olarak görüĢü- risk toplumunun ortaya çıkıĢını hızlandırmıĢtır. Sanayi toplumunun temellerini sarsan, ortadan kaldıran, değiĢtiren öz tehditleri üreten toplamda ve gizil olarak bu süreçlerin ta kendileridir(Beck,2005:34,40).

Bu süreçte risk toplumu seçilecek ya da vazgeçilecek bir seçenek olarak değerlendirilemez. Modernliğin geliĢimi sırasında sorumluluk bilinci, güvenlik, denetim, zararları sınırlandırılması ve zararların paylaĢımı konusunda ulaĢılan düzeyi

31

tehdit potansiyeli açısından yeniden belirleme görevi gündeme gelir. Tehlikelerin toplumca karara bağlanıĢı, bu Ģekilde meĢrulaĢtırılıp güvence altına alınabilirlik sınırını aĢmaları, kiĢisel,teknik ve bilimsel projelerin sigortalanamaz oluĢu, uzmanlara bağımlılığın artması, belirsizliğin ortaya çıkıĢı modern toplumun önünde büyük sorunlar olarak durur. Modern toplumlar kendi sonuçları üzerinde yeterince düĢünmedikleri için kendi modellerinin sınırlarıyla zorunlu olarak karĢı karĢıya gelecektir (Beck, 2005:36-37).

Beck‟e göre risk toplumu kavramı tam da bu aĢamada devreye girer. Bu dönem üç alandaki değiĢmeyle kendini gösterir.Birinci değiĢim alanı, modern sanayi toplumuyla doğa ve kültür kaynakları arasındadır. Modern sanayi toplumu, modernleĢmenin kendini kabul ettirmesiyle birlikte tüketilip ayrıĢtırılan bu kaynaklara dayanarak oluĢur. Ġkinci değiĢme alanı, toplum ile kendisi tarafından oluĢturulan tehditler ve sorunlar arasındaki iliĢkidir. Bu tehditler ve sorunlar toplumsal güvenliğin temellerini aĢarlar ve bilince çıktıkları ölçüde toplum düzeninin temel varsayımlarını sarsarlar. Üçüncü değiĢim alanı ise 20. yüzyılın sonlarına dek sanayi toplumu kültürünün her türlü tanımlama ediminin bizzat bireylerden beklenmesi ya da bireylerin sırtına yıkılmasına yol açmıĢtır.Beck‟e göre bu değiĢim sırasında iki ayrı toplum iç içe geçtiği bir süreçtir. “Toplumlar bir yandan sanayi toplumunun yapılarına ve kalıplarına göre kararlar alıp yaĢarken diğer taraftan toplumdaki kurumlar,sistemler,risk toplumundan kaynaklana problemlerle yüz yüze gelmektedir” (akt. Çuhacı, Beck, 1994:5).

Toplumsal değiĢimin motoru sanayi modernliğindeki ereksel rasyonellik değil, yan etkilerdir. Sanayi toplumunda rasyonelleĢme, kendini kusursuzlaĢtırmaya doğru yol alır ve özneyi hakimiyeti altına almaya çalıĢır. Bunun en önemli nedeni aydınlanma döneminin diyalektik anlayıĢıdır.Risk toplumunda ise değiĢim yan etkilerdir. RasyonelleĢmenin hesap edilmeyen, görünmeyen yan etkileri giderek toplumsal değiĢimi belirlemeye baĢlamıĢtır(Akay,2000:8-9).

Beck, sanayi toplumu ile risk toplumu arasındaki farklılıkları risk kavramı üzerinden incelerken zenginlik ve risk üretimi üzerinde durmuĢtur. Klasik sanayi toplumunda zenginlik üretim mantığı, risk üretim mantığına hakim olurken, risk toplumunda ise risk üretim mantığı zenginlik üretim mantığına hakim olmaya baĢlamıĢtır. Risk toplumunda

32

zenginlik dağıtımı risk dağıtımına dönmüĢtür. Fakat zenginliğin hedef kitlesi en üst sınıf iken, risklerin hedefi ise sınır tanımadan herkese yöneliktir (Beck, 2011: 12-35). Ekolojik felaketler, nükleer kazalar ve savaĢlar vb. geliĢmeler düzenli ve rahat yaĢam olanaklarına sahip olmayan toplumları da etkilemektedir. Fakat bu etkilenmenin boyutları tartıĢılabilir. Risk toplumu sanayi toplumunun küresel boyuta dönüĢmesidir. Beck, bu durumu dünya risk toplumu olarak görmektedir.

Beck, dünya risk toplumunda küreselleĢen risklerin herkesi etkilemesini eĢitsizlik olarak kabul eder. Zengin refah ülkeler ile yoksul ülkeler arasında risk etkileri olumsuz anlamda fark yoktur. Nimetlerin paylaĢımında ise büyük fark vardır. Bu durum geliĢtikçe riskten etkilenenler ile bundan fayda sağlayan arasındaki düĢmanca iliĢkinin arttığıdır. Fakat üretilen riskler sanayi modernliğinde meĢru kılınan “görünmez yan etkileri” birden bire görünmeye baĢladığında bumerang etkisi gösterecektir. Riskleri üretenler, yaygınlaĢtıranlar ve fayda sağlamaya çalıĢanlar bir gün tehlikeler döngüsüne yakalanacaktır. Fail ve kurban er geç aynı kiĢi olacaktır (Beck, 2011 :37-38).

Sanayi modernleĢmesi sürecinde risklerin kısıtlama olmaksızın üretilip kullanılması ile risklerle yaĢamanın kaçınılmaz zorunluluk halini almasını Beck, “risk kaderi” olarak tanımlamaktadır. Ona göre toksik kazalar ve zehirli atıklar, nükleer santraller,kimya, gen teknolojileri, kirletilmiĢ deniz vb. etkilenmemek mümkün değil. Artık “gölge krallık” bitmiĢtir. Ġnsanların faydasını gözeterek üretilenlerin riskli tarafları karanlıktan gün ıĢığına çıkmaktadır. Beck bu tür riskleri görünmeyen yan etkiler olarak nitelendirmektedir (Beck, 2011: 61).Ormanların yok olması, suların azalması,doğaya verilen zarar ve yıkım toksik kazalar artık görünen yan etkiler haline gelmiĢtir.

Görünür hale gelen risklerin oluĢturduğu küresel çaptaki tehlikeleri Beck üç gruba ayırmaktadır. Ġlki zenginlik kaynaklı çevresel yıkım ve teknolojik, endüstriyel tehlikeler, (ozon tabakasının delinmesi, bölgesel su kıtlığı,sonuçları tahmin edilemez genetik mühendisliği gibi), ikincisi yoksulluğun neden olduğu ekolojik felaketler ve teknolojik endüstriyel tehlikeler, (tropik yağmur ormanlarının ve türlerinin yok edilmesi, yoksul ülkelerin modernlikle beraber gelen kimya ve atom endüstrisinin karĢısında politik ve kuramsal savunma gücünden yoksun olmaları, eĢitsizlikler, barınma ve beslenme problemleri), üçüncüsü de tehlikenin savaĢ ve savaĢ dıĢı

33

durumlarda kullanılan nükleer, biyolojik, kimyasal kitle imha silahlarından gelmesidir (Çuhacı,2004:66).

Beck, risk toplumu kuramını ortaya koyarken risk toplumu sürecini sanayi toplumundan kopuk bir süreç olarak ele almamıĢtır. ModernleĢmeyi bir geliĢim ve ilerleme süreci olarak görmektedir(akt. Çuhacı, Beck, 1994: 5). Beck, toplumsal değiĢmeyi üç aĢamalı modernleĢme süreci olarak tanımlar. Bunlar modern öncesi, basit modernleĢme(sanayi modernliği) ve düĢünümsel (risk toplumu) modernleĢmesidir. ModernleĢme süreci devam etmektedir. Risk toplumu modernleĢme sürecinde bir geçiĢ dönemini ifade eder. Fakat bazı düĢünürler Beck gibi düĢünmemektedir. Modernliğin dönüĢüm süreci içerisinde olduğu genel kabul görmesine rağmen sürecin isimlendirilmesinde karĢıt görüĢler ortaya atılmıĢtır. Kimi düĢünürler modernliğin yeni ve farklı bir sayfasının açılması gerektiği üzerinde dururken kimileri de modernlik çizgisinde ayrılmadan yeni yapılanmalarla gerçekleĢebileceği görüĢünü savunmaktadır. Lyotard, Jameson, Bell, Foucault, Baudrillard ve Touraine gibi düĢünürlerin modernlikten ayrı yeni bir sürecin yaĢanmaya baĢladığını savunmaktadır. Bu dönem postmodern, bilgi toplumu, tüketim toplumu, iletiĢim toplumu sanayi sonrası toplum gibi farklı Ģekillerde görmüĢlerdir( ġan, Hıra, 2012).

Habermas, Gidddens, Beck gibi düĢünrler yaĢadığımız dönemi modernliğin devamı olarak değerlendirmiĢlerdir. Ġleri modernlik,bilinçli modernlik,ikinci modernlik, geç modernlik gibi tanımlamalarla modernliğin devam ettiğini savunmaktadırlar. Frankurt okulunun en önemli temsilcisi kabul edilen Habermas “modernliği tamamlanmamıĢ bir projedir” olarak görmektedir. Habermas modernlik içindeki yanlıĢ uygulamaların düzeltilerek, aydınlanma düĢüncesini yeniden gözden geçirerek modernliğin önünü açılacağı kanaatindedir. Çünkü Aydınlanma düĢüncesinin bilgi birikimi insanın özgürleĢmesi ve günlük yaĢamın zenginleĢmesi için vardır (Harvey, 1997: 25).