• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 2 : RİSKE DAİR SOSYOLOJİK YAKLAŞIMLAR

2.1. Ulrich Beck : Düşününmsel Modernleşme ve Risk

2.1.4. Bireyselleşme

Ulric Beck‟in risk toplumu kuramı içinde “bireyselleĢme” anahtar kavramlardan biridir. BireyselleĢme süreci geleneksel toplumdan sanayi toplumuna geçiĢ süreci değildir. Beck‟e göre günümüzde insanlar sanayi toplumundan kopartılıp dünya risk toplumu kasırgasına doğru fırlatıyorlar. Ġnsanlar birbirlerinde çok farklı, birbirleriyle çeliĢen, küresel ve kiĢisel risklere katlanmaları bekleniyor. Ġnsanlar riskli özgürlüklerle baĢ baĢa

39

bırakılmıĢtır. Genel anlamda Scott Lash‟in ifadesi ile düĢünümsel modernleĢme bireyselleĢmeyi öne çıkaran programdır.

Risk toplumunda, toplumsal sınıflar, cinsiyet farklılıkları, evlilik, aile, iĢ gibi kurumlar yeniden Ģekillenmektedir. Bireyin statüsünde ve toplum içindeki rolü değiĢim

içerisindedir. Bu değiĢim iradi olduğu kadar dıĢarıdan bireye zorlanan rollerle “ doğallık” oluĢturulmaya çalıĢılmaktadır. Klasik sanayi toplumundaki doğal davranıĢ

kalıpları ile modern yaĢamın getirmiĢ olduğu davranıĢ kalıpları arasında birey belirsizlik yaĢamaktadır.

“Bir yandan, birincisi sınai toplumunun yaĢam biçimlerinin, kiĢilerin kendi yaĢam öykülerini bizzat ürettikleri, sahneye koydukları, birbirini engelledikleri baĢka yaĢam biçimleri tarafından tasfiye edilmesi, öte yandan da ikincisi bu baĢka yaĢam biçimleri tarafından ikame edilmesidir (Beck, 2005:148).

Hem tasfiye hem de yeniden ikame etme süreci sosyal devlet koĢulları altında gerçekleĢmektedir. Giddins bu iki durumu “gövdeden ayırma” ve “yeniden gövdeye bağlama” kavramlarıyla ifade etmektedir.

Beck‟in risk toplumu kuramında sıkça kullandığı bireyselleĢme kavramı, felsefi ve psikolojik anlamdaki yalnızlık ve soyutlama anlamlarında değildir. Sosyolojik bağlamda bireyselleĢme toplumsal sınıfa bağlılığın azalması, geleneklerden ayrılarak yaĢam biçimlerinin değiĢmesidir. Yalın bir deyiĢle bireyselleĢme hem sanayi toplumunun doğallıklarının çöküĢü, hem de insanın kendisine ve baĢkalarına bağlı olmaksızın yeni doğallıklar bulması ve icat etmesini kasteder. Bu doğallıklar geleneksel formlardan bağımsız değildir.

“BireyselleĢmeye dair Ģu sıralarda moda olan sızlanmalar, “biz duyguları” nın kıĢkırtılması, yabancılardan soyutlanma, aile ve dayanıĢmanın nazlandırılması – yeni kuramların buna verdiği adı kullanırsak: “komünitarizm”- olup bitmiĢ bir bireyselleĢmenin ön koĢulları altında yapılan bir propagandadır, çoğunlukla anonim hatlara bürünen bir bireyselleĢmenin yaĢanamazlıklarına iliĢkin deneyimlerine gösterilen tepkidir” (Beck, 2005:149).

40

Beck‟e göre bireyselleĢme modernliğin yaĢanamaz yönüdür. BireyselleĢme sürekli zorlamaktadır bireyi. Birey kendi yaĢamı içerisindeki sosyal ağların ve bağların kurgulanmasında, kendini biçimlendirmede ve kendini sahneleme parodaksal bir zorlama içerisindedir (Beck, 2005:149). Bireyin seçenekleri içerisinde zorlanması belirsizlik ve güvensizliklerle yüz yüze gelmesi risk toplumuna özgü bir özelliktir. Risk toplumunda birey aile içerisinde dahi bireyselliğini oluĢturur. Aile içerisinde kadın-erkek ayrımlaĢması iĢ, mekan, eĢ ve çocuk gibi konularda sosyal devletin getirmiĢ olduğu kurallar bu ayrıĢmayı desteklemektedir.

Toplumsal hakların çoğu bireyseldir, bunlardan aileler değil, ancak bireyler yararlanabilir. Sosyal devletin maddi güvenceleri ve hukuksal kurallar bireyi, kendini birey olarak kurgulamayı, plan yapmaya, tasarlamaya davet eder ya da baĢarısız olduğu takdirde baĢını soktuğu beladan kendi kendine kurtulması beklenir” (Beck, 2005:150-151).

Bir anlamda birey ailede yetiĢirken sosyal devlet bireyi bireyselleĢtirmektedir. Aile adına aileye danıĢmadan kararlar almakta ve uygulamaktadır. Bireyler iĢ, eĢ, yaĢanacak mekan, çocuklar konusunda sürekli olarak tercih yapmaya itilmektedir. Bireylerin çeĢitli riskler alarak yaptıkları seçimler kendi yaĢamlarını oluĢturmakta, bireyler sosyal devletten dolayı almadıkları kararların sonuçlarına da katlanmaktadır. Bunun en önemli nedeni bireyi riske karĢı güvence altına almayı hedefleyen negatif refah anlayıĢıdır. Çünkü “refah devleti” kavramı yerine “sosyal refah toplumu” kavramı vurgulanması gerekir. Böylelikle aktif olarak riski alan, risk almanın enerjisinden hem kendisi hem de toplumu faydalandıran pozitif refaha dayalı bir anlayıĢ öne çıkarılmalıdır (Yıldırım, 2000: 81-82).

Beck‟in bireyselleĢme konusunda belirttiği bir diğer özellik de Bauman‟in “bireyselleĢmiĢ toplum” olarak adlandırdığı farklı kültür ve geleneklerden gelen ayrı ayrı geçmiĢleri paylaĢan insanların bir araya gelmesi ile farklı bir yapılanma ortaya çıkmıĢ olmasıdır. Bu durumun en önemli nedenlerinden biri de küreselleĢme süreci ile ortaya konulan yeni liberal vurgu ve üretilen politikalardır. Birey geleneksel toplumdaki rol üstlenme eyleminden sıyrılmıĢtır. Seçimlerinden kendi sorumlu olmakta, özgürleĢmekte ancak bir takım sorumluluk altına girmektedir. Bir anlamda bireyin köklerden ayrılıĢ ve yeni kurallara bağlanıĢ yaĢanmaktadır. Giddins‟a göre gövdeye yeniden bağlanıĢtır bu durum. Statü ve toplumsal gruplardan ayrılan birey, kendi

41

kimliğini, yaĢam biçimini ve sorumluluğu üzerine alması ve bireyin eğitim, tüketim ve refah devleti gereklerini yerine getirmesi gövdeye yeniden bağlanıĢa örnektir. BireyselleĢme süreçlerinin devam eden etkisi; kitle eğitimi, yaĢam standardının yükselmesi, feminist hareketlerin oluĢumu tüm bunların oluĢumu ötesinde iĢgücü piyasasında meydana gelen değiĢimleri hızlandırmaktadır (Yılmaz, 2010:53-54).

BireyselleĢmenin yaygınlaĢmasının en önemli nedenlerinden biri de sosyal devletin istemeyerek olsa da ben-merkezli yaĢam biçimlerini Ģartlandırılmasına yönelik insanları yüreklerine sinecek kadar yapılan düzenlemelerdir. Beck, bireyselleĢmenin gerçek anlamda sorgulanmadığı kanaatindedir. Bu sorgulama hem birey bazında hem de devlet yapılanmasında olması gerekmektedir. Çünkü bireyselleĢmenin sorgulanmadığı sürece yitip giden toplumsallığa dair ortaya konan vaazlar ahlaken çift standartlı ve iki yüzlü olarak kalmaya mahkumdur (Beck, 2005:152).

BireyselleĢme sorgulanmadığı sürece neticesinde insanlar sonsuza dek kendi içlerine kapanacaklar ve en nihayetinde vicdanlarıyla baĢ baĢa kalıp yalnızlığa mahkûm olacaklardır(Gıngsborg, 2010: 126). Modern dönemde bireyselleĢmenin sorgulanmadığı yaĢam alanını Jean Paul Sartre “insanlar, bireyselleĢmeye lanetlenmiĢtir” sözüyle ifade etmektedir.